27 entry daha
  • edward said ile 14 yıldan fazla ‘birlikte’ çalışma onuruna sahibim. kendisi, ‘sen bir takımın üyesisin.’ diyerek, ‘için’ kelimesi yerine ‘birlikte’ kelimesi kullanmamda ısrar ederdi. gerçekten de öyleydi. onun yaşamının parçası olan herkes, takımının bir üyesi gibi hissederdi. bu olağanüstü insan, büyüleyici bir öğretmen, konuşmacı, yazar, edebiyat, müzik ve kültür eleştirmeni, klasik piyanist, insan hakları savunucusu ve ezilmiş filistin halkının başta gelen sözcüsüydü. aynı zamanda, bir eş, baba, meslektaş ve arkadaştı.
    kendisi belki de en iyi, batı’da ortadoğu ve islami araştırmaların yönünü değiştiren oryantalizm kitabı ile tanınıyor. ancak, aynı zamanda arap–israil ihtilafı üzerine çeşitli kitaplar yazdı. bu eserlerinde, amerikalı okurlarına bıkmadan ve öncelikle, filistinlilerin israil yönetiminin 1948’den günümüze dek uyguladığı ve onları evlerinden çıkaran, yaşamlarını ve toplumlarını paramparça eden sistematik bir politikanın ‘kurbanları’ olduğunu açıkladı. bununla birlikte, yahudilerin avrupa’daki tarihlerini göz önüne alarak israillilerin çoğunun korkularını anlıyordu; ancak tarihsel olarak kendilerine hiçbir kötülük yapmayan filistinlileri işgal altına almalarını hiçbir şeyin meşru kılmayacağını da biliyordu.
    bütün bunları, amerika’nın genellikle arap ve müslümanlara düşman iklimi içinde cesurca yaptı.
    kendisi filistin halkının amerika’daki en etkili sözcüsü haline geldi ve filistin yönetimiyle yakın ilişkisi bulunan sürgündeki filistin parlamentosu’nun üyesi oldu. 1993’te oslo anlaşmaları ile dehşete kapılan profesör said, arapça ve ingilizce yazdığı seri makalelerle bu anlaşmalara ve şartlarını gizlice müzakere eden filistin liderliğine ağır eleştirilerde bulundu. bu anlaşmaların, filistinlilerin yaşamlarını daha zorlaştıracağını ve israillilere filistinlilerin yaşamlarını daha fazla çekilmez hale getirecekleri ve nihayetinde güney afrika’daki ayrımcılığa benzer bir devlete doğru gidileceğini doğru bir şekilde tahmin etti. israil’in filistin kent ve kasabalarını yeniden işgal edeceğini dahi tahmin etti. dedikleri oldu. bugün, bir yandan israilliler ile filistinlileri birbirinden ayıran bir duvar örülürken bir yandan da filistinlilerin evleri yıkılıyor ve toprakları müsadere ediliyor. kendisi, filistinlilerin direnişinin artacağını ve filistinlilere artarak uygulanan zulmün daha fazla şiddete yol açacağını da tahmin etmişti. bunlar doğal olarak onu, amerikan yönetimi, yaser arafat, ehud barak ve ariel şaron hakkında ağır eleştiriler yapmaya yöneltti.
    edward said, aynı zamanda arap ve islam dünyası konusunda bıkmadan usanmadan çalıştı. hıristiyan bir ailede dünyaya gelmesine karşın kendisini daha çok arap–islam medeniyetinin bir parçası olarak hissediyordu. medyada, araplar, müslümanlar ve islam’ın kendisi konusunda yapılan olumsuz tasvirlerden müteessir oluyordu. bu nedenle, bu konuda yanlış yönlendirme yapan gazete, dergi ve filmler konusunda çok sayıda eleştirel makale yazdı. ‘haberlerin ağında islam’ adlı kitabını, 1979’daki iran rehine krizinin amerikan medyasındaki yansıtılışının bir sonucu olarak kaleme aldı. islam, medenileşmemiş barbarların, fanatiklerin ve katillerin dini olarak sunuldu ve bu yaklaşım filmlere ve diğer televizyon programlarına yansıtılageldi. o, sadece bu yansıtma biçimini eleştirmedi, aynı zamanda bu yanlış betimlemelerin neden yapıldığını ve amerikan dış ve iç siyasetini desteklemenin bir yönü şeklinde sürdürüldüğünü ortaya koydu. doğru bilgileri elde etme imkanı bulunmasına rağmen bugün islam’a, müslümanlara ve araplara olan düşmanlık hiç bu kadar yüksek bir noktaya çıkmadı. kendisi bazan kafasını sallayarak ‘işlerin’ yıllar geçtikçe daha çok kötüye gittiğini söylerdi.
    profesör said, belki de en çok siyasi çalışmalarıyla tanınır; ancak asıl katkılarını edebi ve kültürel eleştiri alanlarında yapmıştır. müzik eleştirisi alanında da muazzam katkıları olmuştur. israilli yakın arkadaşı orkestra şefi daniel barenboim ile bir dizi projede birlikte çalışmıştır. bana göre bunlardan en önemlisi, israilli, arap ve filistinli genç müzisyenleri aynı orkestrada bir araya getiren doğu–batı divanı’dır. profesör said ve barenboim, new york’taki iki ayrı programda halkın karşısına çıktı. buradaki tartışmalar ve diğer özel görüşmeler geçtiğimiz yıl ‘paradokslar ve paralellikler: müzik ve toplumda gezintiler.’ adlı kitabın ortaya çıkmasını sağladı.
    geride kalan yıllarda 20’nin üzerinde kitap ve düzinelerce makale yazan bu olağanüstü insan, her zaman dostlarına da zaman ayırmıştır. kendisi için önem arz eden konularda, cana yakın, etkili, eğlenceli ve hararetli olmuştur. ofisinin önünde her zaman onunla görüşmek için bekleyen öğrencileri ve diğer insanlar olmuştur. kapısından nadiratla insanları çevirmiştir.
    dünyanın çeşitli yerlerinden bilginler, gazeteciler ve öğrenciler kendisiyle temas kurmak istemiştir ve kendisi hastayken bile bu insanlara yardım için elinden geleni yapmıştır.
    profesör said’le son olarak birkaç ay önce evinde görüştüm. beş dakika kadar selamlaşıp konuşmak istemiştim; ancak kendisi daha fazla kalmam ve bir kahvesini içmem konusunda ısrar etti. yanında kaldığım sürece kendisi ve çalışmaları yerine, benim ne yapıp ettiğimden konuşmayı tercih etti. zor dönemlere rağmen her zaman iyimser olan profesör said, okurlarını ve dinleyicilerini, pes etmemeleri, ‘ileri gitmeleri ve öne geçmeleri’ için hep cesaretlendirirdi. allah senden razı olsun profesör said. birçok insanın aklına, kalbine ve ruhuna dokundun. unutulmayacaksın.

    dr., indiana üniversitesi, ortadoğu ve islami araştırmalar programı müdür yardımcısı edward said’in asistanı zaineb istrabadi, bu yazıyı zaman için kaleme aldı.
112 entry daha
hesabın var mı? giriş yap