robert bresson
-
(25 eylül 1901- 18 aralık 1999). auvergneli. fransa'nın garip, antika insanlarının toplandığı bir bölgedir burası. kökence bresson ressam ve fotoğrafçıdır.
bedeni bir hapishane, ölümü hatta intiharı bu cezaevinden kurtuluş olarak gören sert bir hristiyanlık mezhebine/tarikata mensuptur. bresson hakkında katolik ateist de denmiştir, kendisi ise sanki panteistmiş gibi konuşabilmiştir. filmlerindeki ruha bakarak onu blaise pascal ile birlikte önemli bir jansenist sanatçı/düşünür saymak gerekiyor.
bresson sinemasında kamera kalp yükseliği/düzeyinde. bu onun kamera kullanımını yasujiro ozu'ya yaklaştırıyor. robert bresson için sinema oyuncusu diye bir şey yoktur, sinema modeli vardır. onun minimalist ifade anlayışının karşılığı model olmuş oluyor.
"gördüğünü senin gördüğün gibi gören ilk insan sen ol." yoksa o değil de
"sen olmasan belki de asla görülemeyecek olan şeyi ortaya çıkar." mı?
özellikle pickpocket filmi zirvedir, ama el, eller robert bresson'un tapım ve fetiş nesneleridir: hands of bresson
"bresson? cocteau?
bresson çok büyük bir yönetmen; gelmiş geçmiş yönetmenlerin en büyüklerinden biri. pickpocket (yankesici), au hasard balthazar (rastgele balthazar) tek başına tüm sinemanın yerini doldurabilir. cocteau'yu çok az tanırım. onun hakkında pek söyleyebileceğim bir şey yok, çünkü hiç düşünmedim. cocteau sanırım çok güzel, ama benden başkalarına göre. bunlar daha sinemadan söz açar açmaz cocteau'yu sevdiklerini anlarım." marguerite duras - les yeux verts
"bununla birlikte, tati bana bresson'un filmlerindeki kadar kendi mekanımda olduğum duygusunu vermez. benim için bresson'un acıya kadar yolu vardır. tati'nin sevince kadar. ancak, kuşkusuz tati benden, bresson'a göre daha az şeyi alıp götürür, daha az şeyi sürükler." marguerite duras - les yeux verts
"dahilere sinema tarihinde çok az rastlanır: bresson, mizoguşi*, dovşenko*, paradyanov*, bunuel... bu yönetmenlerden hiçbirini bir diğeriyle kıyaslamak mümkün değildir. her biri kendi yolundan gider. uzun susamışlıklar, zayıf taraflar hatta saplantılar da olsa çok açık bir hedef, kendi içinde bütünlüğü olan bir kavrayış adına yürüyüp giderler." andrey tarkovski - die versiegelte zeit
"örneğin, bir robert bresson hangi türü kullanırdı? hiçbirini. bresson, bresson'dur. o, başlı başına bir tür zaten. antonioni, fellini, bergman, kurosawa, bunuel, son tahlilde, yalnızca kendileriyle özdeştirler. ya chaplin? chaplin yoksa sinemada komediyi mi temsil etmektedir? hayır, o, chaplin'dir, eşi bir daha bulunmaz bir fenomen, işte o kadar. 'tür' kavramından dondurucu bir soğuk yayılmaktadır." andrey tarkovski - die versiegelte zeit
"buna karşın, kanımca bresson'un filmlerindeki oyuncular hiçbir zaman eskimiş izlenimi yaratmayacaktır, tıpkı filmlerinin de eskimeyeceği gibi. çünkü bu filmlerde hiçbir sivrilik, hiçbir tantana yoktur. var olan, insanın öz duygusunun en derin gerçeğidir. bresson'un oyuncuları görüntüleri taklit etmezler, aksine en derin biçimde özümsedikleri hayatlarını gözümüzün önünde yaşarlar." andrey tarkovski - die versiegelte zeit
"*bu ölüme yürüyüş elbette bresson'un mouchette'ini çağrıştırabilir. kızın omuzlarındaki dantel "şal" ise, gölete doğru yuvarlanan mouchette'in sarındığı elbiseye bir saygı duruşu gibidir." jacques ranciere - bela tarr le temps d'apres
(bkz: journal d'un cure de campagne/@ibisile)
(bkz: mouchette/@ibisile)
(bkz: l'argent)
(bkz: un condamne a mort s'est echappe/@ibisile)
(bkz: une femme douce/@ibisile)
(bkz: proces de jeanne d'arc)
(bkz: quatre nuits d'un reveur)
(bkz: le diable probablement)
(bkz: au hasard balthazar)
(bkz: pickpocket)
(bkz: jansenizm/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap