5 entry daha
  • her sabah uykunun o en tatlı yerinde erkenden kalkar yüzünde bıçak gezdirmek, defalarca kendini kesmek için. sonra göz göre göre kendi ilmeğini geçirir boynuna ve sıkar iyice. emeğinin getirisi ile dolu olan dolaba bakar bir, bir de saatine. ve bir lokma tadamadan alın terinden koyulur yola. sanki sinirlerine inat, sanki kalbine inat, sanki sağlığına inat girer trafiğin keşmekeşine. neredeyse ileride kambur olma çabasıyla, iki büklüm oturur renkli camın ardına ve bozar bir güzel gözlerini, gerilir toplantılarda. kazanmak için birilerinin daha az kazanmasına ya da kaybetmesine neden olur ve bu başarısının (!) mutluluğuyla döner evine. ya kendi yorgun olmalıdır ya eşi ki dokunamazlar birbirlerine. oysaki ikisi de aşka vakit ayırabilmektedir kaçamak kaçamak. ama işte aşk yaşadıkları anları da örtüştüremezler, bedenleri de. olur da bi gün denk gelirse de odalarına ya çocukları girer ya kayınvalide. kendi kurdukları çarpık güvencenin içinde hasta da olurlar ve daha da sürünürler iyileşebilmeye çabalarken. pek çok hastalık daha kaparlar belki bu süreçte. aynı basamaklara erişmeye çalışırken çocukları o yaşlanır artık. bir gün aniden yaşayamadığı gençliği saplanır kalbine, edemediği kahvaltılar kanatır midesini, ettiği kavgalar kemirir beynini, içine attığı onca sıkıntı yara olur, uyuyamadığı her sabahın ağırlığı çöker gözlerine ve kapanır o gözler yavaş yavaş... ölür modern insan sonunda. yaşadığını dahi farkedemeden...
105 entry daha
hesabın var mı? giriş yap