7 entry daha
  • [roma edebiyatı'nda tarih - ayşe sarıgöllü - ank. 19893 - sf: 48-54]

    traianus devrinde tarih (i.s. ii. yüzyıl)

    domitianus'un ölümünden sonra (96), ântoninus hanedanının ilk imparatorları devrinde (nerva, 96-98; traianus, 98-117) roma'da büyük bir baskıdan kurtulmanın ferahlığı duyulur. tam bir özgürlük söz konusu olmamakla beraber, yazarlara karşı daha çok hoşgörü gösterilir. dışta kazanılan zaferler, içteki iyi idare romalılara gurur verir, romalılık duygusu yeniden güç kazanır. daha önceki bazı imparatorlar zamanında filozoflar susturulmuş, öte yandan da halk tarafından alaya alınmış olmakla beraber, gizli gizli yayılmıya başlayan stoa felsefesi romanlar üzerinde etkisini gösterir, ruhlarını yüceltir ve güçlendirir. ahlâk yeniden önem kazanır, aşırı bir romalılık duygusu ile yabancı ceryanlardan uzaklaşma ve geleneksel roma dinine dönme eğilimi belirir. nisbî bir özgürlük, maddî ve manevî kalkınma, düzene girme çabaları ile roma bu devirde az çok augustus devrini hatırlatır, idaredeki ve toplumdaki iyiye yöneliş edebiyatın daha canlı, daha gururlu olmasına yol açar. quintilianus'un, seneca'nın temsil ettiği modern zevke açtığı savaş, ve yaymak istediği cicero hayranlığı etkisi ile yeni bir klasisizm doğar. bu çağın belli başlı yazarları mektupları ile ün yapan genç plinius, hicivci iuvenalis ve tarihçi tacitus'tur. bu yazarlar tamamiyle traianus devrinde yaşamamış olsalar da en güçlü eserlerini o devirde vermişlerdir.

    tacitus (tahminen 55-120)

    domitianus'un ölümünde kırk yaşını geçmiş olan tacitus hitabet alanında kendisini tanıtmış, yüksek memuriyetlere erişmiş olmakla beraber bir edebî tenkit eserinin dışında henüz hiçbir eser vermiş değildir. domitianus'un ölümünden iki yıl sonra ilk tarih denemelerini, ve daha sonra arka arkaya iki büyük tarih eseri vermesi onun tarihçi olmak arzusunu uzun müddet içinde sakladığını gösterir. tacitus düşüncesini özgür bir şekilde söyleyemediği baskı devirlerinde susmayı tercih etmiş, vaktini bilgisini arttırmak, devlet işlerinde tecrübe sahibi olmak ve çevresini incelemekle geçirmiştir.

    publius cornelius tacitus hayatı en az bilinen romalı yazarlardan biridir. nerede doğduğu bilinmemektedir, bir şövalye ailesinden olduğu tahmin edilir. hayatı üzerine toplanabilen bilgiler kendi eserlerine ve plinius'un bazı, mektuplarına dayanmaktadır. î. s. 55 yılında doğduğu tahmin edilir. vespasianus devrinin en ünlü hatipleri m. aper ile iulius secundus'un öğrencisi olduğu kesinlikle bilinir, quintilianus'un derslerini izlemiş olması ihtimali de vardır. tacitus genç yaşında roma'da hatip olarak kendini tanıtmış, memuriyete bu yoldan girmiştir. çok kabiliyetli olmakla beraber, 73 yılında iulius agricola 'nın kızı ile evlenmesi de devlet hizmetlerinde yükselmesini etkilemiş olabilir. askerî tribunluk ve kuestorluk yaptıktan sonra domitianus zamanında pretor olur, bu imparatorun idaresinin özellikle son üç yılında hüküm süren terör havasına yakından tanıklık eder. 70-94 yıllarında roma'dan u-zaktadır, bu arada nerede ne iş gördüğü belli değildir, propraetor olarak bir eyalette çalışmış olabilir. 97 yılında, nerva imparator iken, arkadaşı plinius ile birlikte konsül olur; 115 yılında traianus'un imparatorluğunda anadolu'da prokonsuldür; 120 yılına doğru öldüğü kabul edilir.

    tacitus'un ilk eseri (yazıldığı ve yayınlandığı tarih bilinmemektedir) dialogus de oratoribus, hatiplerin dialogu, hitabetin bozulmasının sebeplerini araştıran, tarih alanına değil, edebî tenkit alanına giren bir eserdir. tacitus'a göre, roma'da hitabet retorik okullarının yol açtığı edebî zevk bozulması ve genel kültür yoksunluğundan başka, rejim değişikliğinin özgürlüğü yok etmesi ile ve toplumdaki ahlâk ve ruhun değişmiş olması yüzünden eski değerini kaybetmiştir. edebî tenkide tarih fikrini sokması tenkit konusunda bir yeniliktir ve tacitus'un tarih yazamadığı günlerde de tarih üzerine düşünmüş olduğunu gösterir.
    tacitus'un tarihe karşı duyduğu ilgi 98 yılında çıkan iki eserinde daha çok belirir: agricola'nın hayatı ile germania adlı eserleri birer tarih denemesi sayılabilir.

    agricola'nın hayatı (de vita et moribus iulii agricolae):

    tacitus bu biografi eserinde kayınpederi agricola'nın hayatını anlatır. agricola imparator nero, vespasianus ve domitianus zamanında gerek asker, gerek sivil olarak imparatorluğa örnek bir şekilde hizmet etmiştir; rritanya'nın fethini tamamlıyan ve orada sükûnu sağlayan odur. bu sebeple domitianus'un kıskançlığım uyandırmış, onun gözünden düşmüş, roma'ya döndüğü zaman tehlikeden uzak kalmak, kendini unutturmak için bir köşeye çekilmiş, 54 yaşına kadar yaşamıştır, öldüğü sırada tacitus roma'da olmadığı için, adet olduğu üzere, kayınpederinin arkasından bir övgü nutku söyleyememiştir; işte bu eser bir bakıma ölmüş bir kimse için söylenen bir övgü nutku mahiyetini de taşır, öte yandan tacitus'un artık ölmüş olan domitianus üzerine düşündüklerini rahat rahat söylemesi, ve monarşi taraftan olmasalar da aydın, vatansever kişilerin artık geri gelmîyecek bir rejimin özlemini belli edip kendilerini tehlikeye sokacakları yerde, en kötü şartlarda bile vatana hizmet etmeleri gerektiği fikri gibi bazı siyasî fikirlerini belirtmesi ile de eser bir çeşit politik bildiri sayılabilir. nihayet, vespasianus'un monarşi ile özgürlüğü birleştirmesini övmesi, domitianus'un şiddet devrini kısaca anlatması, roma'nm hakimiyeti altına giren britanya'nın durumu, halkı üzerine görüşleri ile tacitus bu eserde biografi sınırlarını aşmış, etnografya ve tarih alanına girmiş olur. roma dışındaki barbar alemin roma için bir tehlike olabileceğini sezmiş olması tacitus'un ileriyi görme kabiliyetini ve vatansever bir insan olarak duyduğu endişeyi gösterir.

    germania (de situ ac populis germaniae). l

    etnografya ve coğrafya alanına giren bu eser tacitus'un ilerde yazacağı büyük tarih eserlerine bir öncü sayılabilir; o eserlerde sözü çok geçecek olan germanya savaşlarını anlatmadan önce, tacitus romalılara germanya'yı tanıtmak istemiş olabilir. bu eserde savaşçı bir ırk olan germenlerin roma için ne büyük bir tehlike olacağı endişesi de vardır. bu, tacitus'un traianus'un rhin sınırında tahkimat yaptırmasını desteklediğini gösterir ve eserin politik yönünü teşkil eder. ger-manya'nın bir de tenkit tarafı vardır, tacitus sık sık romalıların bozulmuş ve zayıf tarafları ile germenlerin sağlam ve saf taraflarını karşılaştırır, germenlerden söz ederken dolaylı bir yoldan romablan tenkit eder. amacı vatandaşları ile alay etmek değildir, tacitus'un acı görüşlerinde bir vatanseverin duyduğu derin endişe vardır, roma'nm selâmetini germenlerin aralarında anlaşamamasında görmesi de roma'nm geleceğinden pek ümitli olmadığını ortaya koyar.
    yazar olarak .de oratoribus'da. kabiliyetini ortaya çıkaran tacitus fikirlerin özgür bir biçimde söylenemediği bir devirde nereye yönelmesi gerektiğini arar gibidir, agricola ve germanya''da tarih alanına kaymıştır, en sonunda traianus devrinin getirdiği özgürlükten yararlanarak tarihçilikte karar kılar ve iki önemli eser verir: historiae ile annales.

    tacitus'un tarih yazmaktaki amacı

    tacitus historiae'nin giriş kısmında tarihî gerçeği tarafsız olarak yansıtmak ve gelecektekilere iletmek istediğini bildirir. augustus'un hakimiyeti ele almasıyla monarşi devrine girildikten sonra tarih yazarlarının hükmedenlere yaranmak arzusu ile, veya onlara kin duydukları için gelecekteki kuşaklara gerçeği bildirmek gibi bir görevleri olduğunu unuttuklarım iddia eder. annales eserinin iii. bölümünde de tarihçinin başbca ödevinin erdemli kişileri ve işleri unutulmaktan kurtarmak ve devletin başında bulunanları, gelecekteki insanları düşünerek,' sözlerine ve davranışlarına dikkat etmiye zorlamak, yani kötülükten uzak kalmalarına yardım etmek olduğunu söyler. o halde tacitus da, roma tarihçilerinin çoğu gibi, eserini yazarken ahlâkî bir amaç gütmüş ve tarih yazmanın ders vermek olduğunu düşünmüştür. tacitus, sallus-tius ve livius gibi tarih yazmakla ölmezliğe erişmek istediğini açıkça söylemese bile, sadece devlet hizmetinde yüksek mevkilere erişmenin insanın değerini ölçmiye yetmediğini, hu görevlerin imparatorlar tarafından çok kere lâyık olmayan kimselere de verildiğini, oysa eser yazmanın bir kabiliyet işi olduğunu ve yazarlara ölümlerinden sonra da sürecek bir ün sağladığını ifade etmiştir (dialogus de oratoribus). tacitus cicero örneğini göz önünde tutmuş gibi, bir yandan yüksek mevkilerde devlete hizmet ederken, bir yandan da edebiyat alanında kendisini göstermiştir.

    historiae (106).

    12 veya 14 bölümden ibaret olduğu kabul edilen bu eser nero'nun ölümünden (69) domitianus'uû ölümüne (96) kadar süren 28 yıllık bir devreyi kapsar, 69 yılındaki iç savaşları ve flavius hanedanına mensup imparatorların saltanatını anlatır. eserin büyük bir kısmı kaybolma., sadece ilk 4 bölüm ile yer yer v. bölüm muhafaza edilmiştir. bu bölümlerde nero'nun ölümünden sonra galba, otho, vitellius gibi generallerin iktidar mücadelesi, zaman zaman idareyi ele almaları ve neticede ves-pasianus'un galip gelmesiyle hakimiyetin flavius hanedanına geçmesi ve vespasianus'un imparatorluğunun ilk günleri ele alınmıştır.

    annales (115-117 yıllan arasında yayınlanmıştır).

    tacitus bu ikinci tarih eserine hiştoriae'yi yayınladıktan - sonra başlamış, 10 yıl kadar üzerinde çalışmıştır. 16 veya 18 bölümden ibaret olan bu eser tam olarak ele geçmemiştir, fakat kalan kısımlar bile büyük bir hacım tutar (i-iv ve xi-xvi kısmen, v. ve vi. bölümden fragment-ler). annales'de yazar augustus'tan sonraki imparatorlar devrini anlatır (claudius veya iulius hanedanı: tiberius, caligula, claudius, nero).
    • tacitus da sallustius gibi önce çağdaş tarihi ele almakla işe başlamıştır. nero'nun ölümünde 13 yaşındadır. generallerin iç savaşma, vespasianus ve oğlu titus devrinde roma'nm sükûna kavuşmasına bizzat tanık olmuş, titus'un ölümünden sonra iktidarın kardeşi domitianus'un eline geçmesiyle roma'nın 15 yıl boyunca günden güne nasıl zalim bir idarenin bunalımı içine düştüğünü imparatorluğun yüksek bir memuru olarak yakından görmüştür. flavius hanedanına mensup imparatorlar devrini iyi bilmesi, domitianus'un keyfî ve özellikle son yıllarda dehşet saçan idaresinin azabını duymuş olması, onu konu olarak bu devreyi seçmeye sevketmiş olmalıdır. historiae'nin başında tacitus nerva ile traianus devri üzerine de bir eser yazacağından söz etmekle beraber, ikinci eseri annales'de daha önceki çağa geçmiş, her halde augustus'tan sonra imparatorluk rejiminin nasıl bozulduğunu ve özellikle nero zamanında nasıl keyfî bir despotluğa vardığını göstermek, bir yandan da flavius hanedanı devrini daha önceki devir ile izah etmek istemiştir. tacitus'un dediğine göre, bu dört imparatorun idaresini onların devrinde anlatan tarihçiler bu devreyi korku içinde, ölümlerinden sonra anlatanlar ise kinlerinin etkisi altında ele almışlardır. kendisi bu konuyu tarafsız olarak ele alabilecek durumdadır. tacitus annales'de augustus devrini ayrıca anlatacağını vaadetmişse de bu sözünü yerine getirememiştir. augustus, nerva ve traianus devirlerini ele alabilmiş olsaydı imparatorlar idaresinin sadece şiddet, zulüm, intrika ve ahlâksızlıktan ibaret olmadığını göstermiş olurdu.

    tacitus'un tarihçiliği

    tacitus kendinden önce gelen tarihçilerden, velleius paterculus, servilius nonianus, aufidius bassus, cluvius rufus, fabius rusticus ve tabiat bilgini plinius'tan yararlanmış ve bu kaynaklan karşılaştırmayı ihmal etmemiştir. bütün araştırmalarına rağmen herhangi bir konuda tereddüdü düştüğü zaman kesin ifadelerden kaçınmıştır. senato arşivleri, anılar (özellikle agrippina'nın anılan), roma'nın resmî gazetesi sayılabilecek açta diurna populi romani, görgü tanıkları, sözlü gelenek de tacitus'un başvurduğu kaynaklar arasındadır. historiae'yi yazarken tarihçi kendi bilgilerine de dayanmıştır.
    genç plinius'un mektuplarından anlaşıldığına göre tacitus'un eserleri kendi çağında çok beğenilmiştir, ölümünden 160 yıl sonra, 6 ay kadar hüküm süren imparator m. claudius tacitus büyük tarihçinin soyundan geldiğini söyliyerek övünmüş ve bütün devlet kütüphanelerine tacitus'un eserlerinin konulmasını, devlet hesabına her yıl bu eserlerin 10 kopyasının yapılmasını emretmiştir. fakat daha sonraları, özellikle xviii. yüzyıldan sonra tacitus sanatkâr olarak beğenilmekle beraber tarihçi olarak türlü yönlerden tenkit edilmiştir.

    tacitus gerçekleri tahrif etmek yoluna sapmamakla, tarafısz olmak için büyük bir çaba sarfetmekle beraber duygulanımı etkisi altında kalarak imparatorluğun çok karamsar bir tablosunu çizmiş, olaylara ve kişilere bir san'atkâr ilgisi ile eğilmesi yüzünden gerçeği olduğundan farklı göstermiştir. psikolojiye karşı duyduğu merak onu olayların ve davranışların ardında yatan insan ruhunun kötü yönlerini yakalamıya sevketmiş, psikoloji ve ahlâk için bol malzeme veren saray hayatı onun bütün dikkatini imparatorlar ve çevreleri üzerine yöneltmiş, tacitus'un idarî ve malî konular üzerinde yeteri kadar durmamasına yol açmıştır.

    çevresinin etkisinden kurtulamıyan tacitus hiristiyanlara, müsavilere ve plebe karşı mağrur ve çok kere insafsız bir tavır takınmıştır.

    politik felsefesinin kararsız olduğu, tacitus'un roma'tun eski rejimi ile monarşi arasında bir seçme yapamadığı söylenmiştir. tarihçinin bu tutumunu anlamak için onun monarşiyi kabul etmekten başka bir çare göremiyen bir devlet adamı, bir idareci, bir de fikirlerini özgür olarak ortaya koyamamanın azabını duyan bir düşünür, bir yazar kişiliğini gözden kaçırmamak gerekir. gerçekten de tacitus roma'nın eski devirlerinin özlemini duymakta, cumhuriyet devrindeki o engin özgürlüğe imrenmektedir, fakat roma için monarşinin bir vakıa olduğunu kabul eder, ve roma'ya artık sadece iyi prenslerin mutluluk getirebileceğine inanır:

    "eğer bu koskoca imparatorluk kendisini idare eden biri olmadan ayakta durabilse, dengesini koruyabilse idi cumhuriyeti yeniden başlatacak ben olurdum..."

    "özgürlük artık iyi bir prensin iş başında olmasındadır." (hist. i, xvi).

    çünkü romalılar "ne tam bir köleliği, ne tam bir özgürlüğü hazmedemeyen insanlardır." (ibid.)

    tacitus'un eskide asıl özlemini çektiği taraf ahlâktır. halkı hor görmesi de ahlâk yoksunluğundandır; hilekâr kölelerden nefret eder (hist. i, iv); halkın cahilliğini, dönekliğini beğenmediği gibi, askerleri, senatörleri de yerer, "askerler vaktiyle hükümdarların erdemini severdi, şimdi ise kusurlarını seviyor." der (hist. i, iv), ve senatörler dahil herkesin devleti değil, kişisel çıkarını düşündüğünü söyler (hist. i, xix). tacitus'un hatiplikten gelmesi ve tarih yazarken ahlâkî bir amaç gütmesi onu mübalağaya sevketmiş, erdemli kişilerle kötü ruhlu insanlar arasındaki tezatı daha göze çarpar bir biçimde belirtmek istemiştir: germanicus'un asil siması tiberius'un kapkara portresi yanında daha çok dikkati çekmektedir.

    tarih olaylarının akışında tacitus'u ilgilendiren genel sebeplerden çok fertlerin kişilikleri ve psikolojileridir. hiçbir roma tarihçisi tacitus kadar insan ruhunun derinliklerine inmemiş, insan topluluklarının değişen ruh durumlarını onun kadar belirtmemiştir.

    tacitus'un sanatı

    tarih bilgini olarak tacitus tenkit edilebilirse de, tarih yazarı olarak üstünlüğünü kabul etmeyen yoktur. tacîtus tarih olaylarını bir san'atkâr olarak ele almış, onları etkili bir biçimde okuyucuya sunmuştur. genel olarak olayları yıl yıl anlatır fakat eserinde her bölümün bir bütünlüğü vardır, ve olaylar "arasındaki ilgi merkezini bir hükümdarın ruh durumu teşkil eder. yazar anlatısında olayları bir dram sahnesi haline getirebilmiş ve çok kere zaten olağanüstü olan olaylar onun kalemiyle daha patetik bir havaya bürünmüştür; germanicus'un küllerinin roma'ya getirilmesi, agrippina'nın boğulması...
    tacitus'un eserleri arasındaki üslûp farkı bu eserlerin farklı yazarlara ait olduğunu düşündürecek kadar büyüktür, tik. eserlerinde cice-ro'nun üslûbunu hatırlatan üslûbu ihistoriae'de yepyeni bir şekil alır. artık tacitus thukydides gibi, sallustius gibi az kelime ile çok şey ifade etme tarzını benimsemiştir. asabî, ihtiraslı, renkli, çeşitli ve şairce olan bu üslûp annales'de en şahsî, en orijinal şeklini bulmuştur.
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap