• bugün izlediğim ve hakikaten çok beğendiğim filmdir. chris sievey 'den ilham alınarak yaratılmış filmdir. mutlaka izleyin derim.
  • hımm hımm laaa laa tan dan tann, hıımm.
    sahnedeyken bana niye anlamsız bakıyorsun?
    .... boktan müzik...
  • müziklerine taptığım film. uzun zaman sonra izlediğim bu naif karakter bir kez daha varoluşumu sorgulattı!
    geç olsun güç olmasın, ne güzel film o ya!

    not: soundtrack'ı 15 eylülde çıkmış, üstüne broken diye bir parçaları var ki enfes: https://www.youtube.com/watch?v=sfnc7n1jqyg
  • gerçekten son zamanlarda izlediğim en güzel film olabilir.
  • çok güzel bir film, evet belli bir süreden sonra düşüşe geçiyor ama bu güzelliğinden bir şey kaybettirmiyor.
    kesinlikle saf müziğin,hissedilerek yapılan müziğin filmi frank,film boyunca sanatın ne kadar bireysel olduğunu hissettiriyor.bunun dışında filmdeki şarkılar da şahane,özellikle kayıt sahnesinde 60'lara gidiyorsunuz ve michael fassbender'ın mükemmel oyunu buram buram jim morrison kokuyor.
  • baş rolünde oynayan domhnall gleeson'ın ana karakter olmadığı enfes film.

    --- spoiler ---
    yönetmen lenny abrahamson istese filmi öyle bir noktaya götürürdü ki control yapımındaki gibi sonunda boğazınız düğümlenecek hale gelirdi. ama gayet keyifli müzik dolu bir film çekmiş. çıtırdan wes anderson havası var. görüntü yönetmeni hariç de.

    filmin birkaç alt metni olduğunu düşünüyorum.

    birincisi: delilikle dahilik arasındaki ince çizginin bir tarifi yapılmış; delilik çoğu zaman toplumun yarattığı "normal" olmayanı dışlama davranışından başka bir şey değildir. grubu sevenlerin gördüğü; frank "akıl hastasıdır" ve grupta çalan herkes bir parça "çatlak"tır. çünkü diğer insanlara göre normal olmayan davranışlar sergiliyorlardır. tıpkı shine filmindeki dahi piyanist gibi.

    ikincisi: günümüz popüler kültürü öyle bir algı yarattı ki, hepimiz birer rock star, dahi sanatçı ve popüler kültüre yön veren ünlü kişilere dönüşeceğiz. filmde bu çok güzel eleştirilmiş. filmin başında işinde mutlu olmayan devamlı şarkı yazmaya çalışan jon, bize adeta "hayallerinin peşinden koşarsan başarırsın" alt metnine sahip filmleri hatırlattı. fakat sonunda gördük işler hiç de öyle değil. yetenek gerçekten çalışarak başarılacak bir özellik değil.

    jon irlanda'daki kayıtlar sırasında kendi akıl hastanesini yarattığını düşünüp frank gibi başarılı olacağını zanneder. hatta frank kaçınca ailesine psikolojik rahatsızlığın altındaki nedenleri ısrarla sorar. çünkü frank'in müzik yetisinin doğuştan geldiğini kabul etmek istemez. ona göre hayallerini takip ederse başarıya ulaşacaktır.

    --- spoiler ---

    kısaca film gayet başarılı. soronprfbs keşke gerçek olsaydı.
  • intihar eden grup uyesinin naasinin sandal uzerinde o kadarcik cali cirpi ile sandala zarar vermeksizin yakilmis ve tamamen kul olabilmis olmasina fena halde taktigim ancak yine de guzel bir film
  • çok güzel filmdir, izleyin izletin efendim.
    kulağa karanlık gelen müzikleri aslında mutlu bile eder.
    (bkz: i love you all)
  • soundtrack'ı hiç bir yerde bulunamayan film. ilk romanıyla kavga eden yazar özentisi bozuntusuna çok şey söyleyen film. maskelerin sadece maskelerden yapılmadığını hatırlatan film. film.
  • vasat bir komedi beklentisi ile izlemeye baslayip, oyuncu kadrosuna sasirarak izlemeye devam ettikten sonra aklimda yer eden soundtrack'leri ile bitirdigim filmdir. genel olarak, amaclari, ekipleri, hirslari, farkli olma cabasini veya ihtiyacini sorgulatmistir. "love you all" soundtrack'i icin buyurun: [https://www.youtube.com/watch?v=zot6ppibod4 https://www.youtube.com/watch?v=zot6ppibod4]
hesabın var mı? giriş yap