• en meşhur örneği mahrem-namahrem kelimeleridir. birbirlerinin tam zıttı olan bu iki kelime yer değiştirmiştir zamanla. aynı şekilde antrparantez*-anti parantez de bu yanlış kullanıma örnektir. ahan da bi örnek daha;

    şimdi efenim tubeless tabir edilen araba lastikleri vardır.(tüpsüz diye türkçeleştirebiliriz) iç lastiği olmayan araba lastikleridir bunlar. lakin tubeless kelimesi zamanla evrimleşerek tuble>duble>dubleks halini almıştır. adı dubleks olunca iki katlı zannederiz lastiği lakin durum tam tersidir.
  • toplumda siklikla kullanildigi için -hatali da olsa- neyi ifade etmeye çalistigi anlasilan, ama türkçe'ye yabanci birisi ilk kez karsilasip sözlük destekli olarak incelemeye aldiginda onu farkli ve hatali anlamlara götürmesi olasi olan sözcukleri anlatmak için kullanilabilecek ifade. bunlar; hatali kullanimina alisilmis sözcüklerdir.
    hatali kullanim genellikle yabanci kökenli bir sözcügün acemi ellerde türkçelestirilmesi sonucu olur. antrparantez örneginde oldugu gibi, bilinmeyen kelime*bilinen en yakin yabanci kelimeye* ötelenir.
    sözcüklerin çarpitilmasinin nedenlerinden biri de, bir atasözü ya da deyim içinde yer alan ve yeterince bilinmeyen bir kelimenin yanlislikla baska kelimelerle yer degistirmesi; atasözünün geneline bakilarak anlami anlasildigi için de bunun bir hata oldugunun farkedilememesidir. ates olsa cirmi kadar yer yakmak örnegindeki cirim kelimesi, hatali olarak cürüm seklinde kullanilir. oysa cirim "hacim, ebat" anlamlarina gelirken ve bu cümleye "en fazla kendi boyutun kadar zararin olur" anlamini katarken, cürüm kelimesi "suç, hata" anlamlarini tasimakta ve cümleye bir anlam katamamaktadir. bu son örnekte, hatanin üzerine yapilan bir hata da ünlü düsmesinin gözardi edilmesidir. cümlenin en dogru sekli "ates olsa cirmi kadar yer yakmak"tir. kelimelerin dublörlügünü yaparak onlari gözlerden saklayan bu sözcüklerin -hatali kullanimi tesvik etmek disindaki- en büyük zarari, asil sözcügün toplum içinde bilinip kullanilmasini engellemesidir. örnegin; cirim kelimesini tanima firsatini bulamamis olan nesiller, bunu cümle içinde bile kullanamamaktadir*
  • "meshur hatalar". bazi kelimelerin/deyimlerin zamanla yanlis kullanila kullanila gerceginin yerini almalari durumu.
    (bkz: tercume/1)
  • galat-i meshur uzun sure kullanililirsa galat-ı meşruya donu$ur.
  • evraklar - doğrusu: evrak (varakanın çoğulu)
    harfiyat - doğrusu: hafriyat
    irticacı (köşe yazılarında bile görülmüştür) - doğrusu: mürteci
    zürafanın düşkünü, beyaz giyer kış günü - doğrusu: zürefanın düşkünü, beyaz giyer kış günü (zürefa, zarifin çoğulu, hayvanla mayvanla ilgisi yok)
    aparküt (dandik kanallardaki tüm boks anlatımlarında) - doğrusu: aparkat (upper-cut'tan)
  • sanırım en güzel örneklerinden biri çaydanlıktır.

    çay kelimesinin sonuna getirilen ek (-dan), zaten "kap" anlamına gelmektedir.

    örnek: şamdan ---- mumluk (mum kabı)
    cüzdan ---- para kabı

    diğer bir örnek de kara sevdadır. arapça "esved" (kara, siyah) kelimesinden gelen ve anlamı zaten siyah olan sevda, daha da karartılarak "kara sevda" halini almıştır. ha fena mı olmuş? çok iyi de olmuş çok güzel iyi olmuş.

    bir tane de ingilizce'den örnek verelim tam olsun.

    efendim bu orange diye yıllardır söyleye, yiye geldiğimiz meyve, ingilizce lisanına arapça "narenciye" ya da onların deyişiyle "naranj (narange)" kelimesinden girmiş.

    manava giden bir ingiliz bir adet portakal isterken,

    - give me a narange.

    dermiş. zaman içinde "an arange" ve sonra da "an orange" şekline dönüşmüş.

    http://www.telegraph.co.uk/…facts-about-orange.html
  • eskilerin bir sözü vardır bununla ilgili : "deme kalbura kallabur; lügat-ı fasihten yeğdir/evladır galat-ı meşhur". yani aslı kallabur olsa bile deme öyle, sen kalbur de çünkü sözlükteki doğrudan daha tercihlidir galat-ı meşhur.
  • "eninde sonunda" da buna bir örnekmis... dogrusu "önünde sonunda"ymis...
  • ornegin: cinnet getirmek olmus size cinnet gecirmek. "getirmekteki 'dayanasi kalmamak', gecirmekteki 'teslimiyet ve gecicilige civilendi'" der hulki aktunc.
  • "oradan oraya koşturmaktan bi hal oldum" cümlesi "öyle bir hal oldum, öyle bir hale geldim ki yani o kadar olur" anlamına gelmez efendim. çünkü oradaki deyim "bir hal olmak" değil, "bîhal olmak"tır. "bî" olumsuzluk içeren bir ön ektir. "bîhal" demek "halsiz" demektir. yani baştaki cümle "koşturmaktan halsiz düştüm" anlamına gelir.

    "bîhaber" kelimesinde de durum aynıdır. "habersiz" anlamına gelir. kimi şarkıcılar gibi "ben senden bir haber..." diye kullanmak çok yanlıştır.
hesabın var mı? giriş yap