• otuzuma pek bi şey kalmadı, hala genç sayılıyor muyum bilmiyorum ama ben bu konuyla ilgili bi şeyler söylemek istiyorum. benim bu konuyla ilgili bi şeyler söylemem lazım.

    kendimi bildim bileli başarılı bi insandım. öğrencilik hayatım gayet parıltılıydı. anasınıfında elması kızaran ilk çocuk bendim, ilkokulda okumayı ilk ben söktüm falan hani ta oralardan başlayarak. yaşadığım ilin en iyi lisesinden mezun oldum, türkiye'deki en iyi üniversitelerden birinde en gözde bölümlerden birini okudum. kafam da çalışır az buçuk. sorumluluk sahibiyimdir. yapmam gereken her şeyi en iyi şekilde yapmak için adeta kendimi paralarım. başka türlüsü elimden gelmez "amaaan olduğu kadar, bunu da mı ben yapayım canım" falan diyemem.

    benim aylık gelirim asgari ücretin bi tık üstü. ama hakikaten "bi tık" üstü. ben bazen gün boyu tuvalete gidecek vakit bulamıyorum, şanslıysam öğle yemeği için dört beş dakikam ancak oluyor, altıda çıkmam gereken ofisten kah sekizde kah dokuzda kah onda çıkıyorum, ertesi sabah en geç dokuzda yine orda oluyorum, aynı anda yetmiş sekiz tane işle uğraşmam gerekiyor, her şey acil, her şey riskli, kah oraya koşuyorum, kah buraya uçuyorum, gece üçte kan ter içinde uyanıp ben şu dosyada bu işlemi yapmıştım di mi diye kontrol ediyorum, stresten yorgunluktan başımın ağrımadığı tek bi gün yok ve benim aylık gelirim asgari ücretin bi tık üstü.

    ben öğrenciyken yaşadığım hayata bakıyorum mesela, şimdiki halime kıyasla gerçekten o kadar kaliteli ki. dinlenebiliyordum bi kere o zamanlar, huzurla uyuyabiliyordum. spor yapıyordum. sağlıklı ve dengeli beslenmeye, yemek yapmaya ayırabilecek bütçem ve zamanım vardı. minik bi öğrenci evim ve kendi düzenim vardı. sevdiğim arkadaşlarım vardı. konserlere, sinemaya, tiyatroya gidiyordum, istediğim kitapları alıp okuyordum, seyahatlere çıkıyordum, türkiye'yi, avrupa'yı dolaşıyordum, gönlümce tatil yapabiliyordum.

    ama son iki buçuk üç senedir benim kendime ait bi hayatım yok, zamanım yok, hobilerim yok, sosyal hayatım yok, arkadaş çevrem yok, romantik bi ilişkim yok. fiziksel ve ruhsal sağlığım içler acısı. en son ne zaman yürüyüşe çıktım hatırlamıyorum. en son ne zaman kitap okudum, sinemaya gittim, şehir dışına çıktım hatırlamıyorum. iki senedir bir gün bile tatil yapmadım. hastalıktan geberirken de çalıştım, resmi tatilde de çalıştım.

    ailemle yaşıyorum. hiçbirimiz bu durumdan hoşnut değiliz ama ailemle yaşamaya mecburum. kira ve fatura ödeyebilecek, mutfak masrafı görebilecek bi para kazanmıyorum ben. kış geliyor ve montumu sanırım 2017'de almıştım. ben gerçekten kendimi tüketircesine çılgınlar gibi çalışıyorum ama beslenme, barınma, giyinme gibi en temel ihtiyaçlarımı bile karşılayamayacak durumdayım mesela.

    kazandığım para zaten işe gidiş geliş benzin parası, işe gidebilmek için kullandığım arabanın kredi taksidi, evden götüremediğim zamanlarda yediğim öğle yemeğinin parası ve yine işe giderken giymek için aldığım kıyafetlerin parasını falan karşılamaya anca yetiyor. e o zaman ben neden çalışıyorum ki? neden yani? oturup evde anneme babama yemek yapayım, çamaşır bulaşık yıkayayım, temizlik yapayım. daha karlı. insan kendine yediremiyor evet. hani bi potansiyelim var, üretmeliyim, çalışmalıyım, kazanmalıyım, faydalı olmalıyım falan diyorsun ama yok yani ben bu şartlarda her sabah kendimi güne başlamaya nasıl motive edeyim ki? gerçekten nasıl edeyim size soruyorum çünkü ben edemiyorum.

    yani çalışma hayatında koşullar hep böyle miydi, hep böyle midir, hep böyle mi gidecek, yoksa geçecek mi bilmiyorum. siz biliyosanız lütfen söyleyin. gençler şu şartlar altında çalışmayı neden ve nasıl istesin lütfen onu da söyleyin. nolur :(
  • mutlaka benimle aynı fikirde olmayan insanlar da vardır ama bence çalışmak kutsiyet atfedilecek bir şey değil.
    bunu ilkokul bittikten sonra bu yaşıma kadar aralıksız çalışmış bir insan olarak söylüyorum. bu yaşıma kadar yaptığım tatillerin toplamı 30 gün yoktur.
    üretmek, topluma katkı sağlamak vs gibi argümanlar kapitalist düzenin insanları gönüllü köleliğe ikna etmek için uydurduğu yalanlar. hatta bazı gönüllü köleler kapitalist düzenin sahiplerinden daha hararetli savunuyor bu argümanları.
    insanlığı ileriye taşıyacak bilimsel çalışmalar yapan bir bilim insanı değilsen sen hiç bir sikim sağlamıyorsun insanlığa.

    adam bim'de kasiyer üretiyorum diyor. he kanka he en çok sen üretiyorsun.

    gelelim madalyonun diğer yüzüne.
    çalışmak kutsal falan değildir ama zorunludur. çünkü önce hayatımızı idame etmek, sonra hayat standardımızı yükseltip lükslerimizi ve konforumuzu sağlamak için çalışmak zorundayız.
    eğer aileden varlıklı insanlar değilsek başka bir çaremiz de yok.

    ben burada çalışmak istemeyen gençleri anlıyorum.
    güzel okullarda okudunuz, güzel meslekler edindiniz, doğal olarak da işinizi yapıp iyi bir hayat kurmak istiyorsunuz.
    ama bir de gerçekler var işte.
    bu ülkenin şartları belli ve yurtdışında da sizi kırmızı halıyla karşılamıyorlar.
    çalışmadığınız, para kazanmadığınız her gün ömrünüzden gidiyor ve sizi daha da dibe, bataklığa gömüyor.

    biz işimiz gereği sürekli araba pert eden hatta pert araçları da gayet seven insanlarızdır. verin bize yarısı olmayan arabayı diğer yarısını bulup sıfırdan araba yapalım.

    haliyle boş zamanlarımız hep sanayide geçiyor. geçenlerde lüleburgaz'da nusret ustanın dükkanda otururken içeri bir çocuk girdi.
    abi ben iş arıyorum dedi.
    nusret ustada o ara boyacı arıyordu.
    daha önce nerde çalıştın? diye sordu çocuğa.
    çalışmadım abi güzel sanatlar fakültesi mezunuyum iş öğrenmek istiyorum dedi.

    hepimiz birbirimize baktık. nusret usta vizyonlu adamdır.
    tamam dedi sana işi öğreteceğim hemen başla.

    çocukta o kadar el yeteneği var ki; 2 ayda işi kaptı. araba boyarken sanat yapıyor resmen.
    biraz üstü kirleniyor ama sorun yok. iş disiplini olan, iş ahlakı olan bir insan.
    özel okulda resim öğretmenliği yapsa asgari ücret alırdı şimdiden onun 4 katını kazanıyor.

    ne yapsın bu çocuk şimdi güzel sanatlar mezunuyum diye 11 bin liraya öğretmenlik mi yapsın? muhtemelen şimdi çalıştığı yerin boya bölümüne ortak olacak, ayda 200-300 bin lira kazanacak 1 yıl dolmadan.
    çalışmak zorundayız arkadaşlar, yapabildiğimiz, elimizden gelen ne ise zorlamak zorundayız.
    hayata küsmek, düzene isyan etmek karnımızı doyurmuyor maalesef.
  • genç değilim, ama ben de çalışmak istemiyorum. hakkını alamadığı bir ülkede kim neden çalışmak ister ki? hı istemeden de olsa çalışıyoruz, o ayrı.
  • ömür çalışmak için çok kısa. hele de gelişmemiş ülke şartlarında.
  • kesinlikle çalışmak istemiyorum. uzun mesai saatleri, stres, düşük ücret…bir araba, bir ev almak için yıllarını vermek en güzel yaşlarını çalışarak geçirmek, artık insanlara mantıklı gelmiyor. bir yandan online kanallarda para kazananlar… birkaç saniyelik anlamsız videolarla zengin olanlar… insanlar yaptığı işten soğuyor. ben de çalışmak istemiyorum artık….
  • y kuşağıyım. rahatım, kariyerli hatta pek çok insanın saygı duyduğu, yapmayı istediği bir mesleğe sahibim. buna rağmen maaş almaya devam edeceksin ama unvan, titri bırakıp uğraştığın şeyleri hiç uğraşmamış sayacağız deseler bir dakika durmam, bırakırım çalışmayı. sadece gençler değil orta yaşlılar için de geçerli bu.

    çalışma ortamı nerede olursanız olun nefret edilecek bir ortam. süreklilik sağlamak, devamlı psikolojik baskı ve stres, önünde havuç olan at gibi nereye gittiğini bilmeden koşup durmak... ne için? 70-80 sene ömrüm var başıma başka bir iş gelmezse. 40 yaşına yaklaştım, yarısı gitti. iş hayatım boyunca rahat edip stressiz şöyle oh be diyerek yaşadığım mutlu olduğum zaman dilimi yok. yok arkadaş abartmıyorum, yok. tatile gittim evet, ama orada dahi acaba bir sıkıntı çıkacak mı diye düşünüp zehir ettim kendime. bu anksiyete durumu sadece benimle ilgili değil, her işin yapısında bu stres var. tek kelimeyle bıktım. çalışmak istememek kadar normal bir durum yok. çok çalışarak ölümü hızlandırıyoruz olay bundan ibaret.
  • çalışarak aldığı ücretle geleceğe dair hiçbir hayal kuramayan gençlerin çalışma motivasyonlarını kaybetmelerinden maalesef daha doğal bir şey olamaz. diğer ülkelerde en alt kademedeki işlerle birkaç ayda alabileceği en dandik arabayı yemeden içmeden para biriktirse 10 senede alamıyor burada. sabahları hangi motivasyonla kalkıp işe gitsin ki bu gençler. ancak sevgili gençler şunu da söylemeden geçemeyeceğim. çabalamaktan, çıkış yolları aramaktan başka çare de yok maalesef.
  • ben bu gençlere x y z gibi kodlar vermektense "3 liraya 5 köfte isteyen insanlar topluluğu" demeyi daha uygun buluyorum.

    bu sabah işe giderken özellikle lise öğrencisi tiplerin avam avam ağızlarını yamultarak yarı argo yarı türkçe kendini ifade etme biçimlerini gördükçe bu "3 liraya 5 köfte isteyen insanlar topluluğu" söz öbeğinin isabetli bir tanım olduğu fikri daha çok perçinlendi.

    bu platformda kendilerini genç nesil diye tanımlayan bu tiplerin ağızlarına sakız gibi doladıkları "hayat çok pahalı yeaa, çalışınca aldığımız para masraflarımıza yetmiyo yea, biz hiç ev araba alamıcaz o yüzden hayalimiz yok yea, eskiler çok rahattı giren bize girdi yea" gibi siktiri boktan argümanlar ile kendi savlarını küstahça destekleme çabaları da oldukça komik belirteyim :d

    yahu sen zeki değilsin ki, kendine nitelik ve nicelik anlamında kattığın hiç bişi yok, akranlarından seni ayıran artı bir özelliğin yok, tüm algını sosyal medyada tüketen bir sıfırsın lan sen tabiki de asgari ücretin 1-2 bin lira üstüne çalışacaksın .

    türkiye cumhuriyeti devleti bu sene 100 yaşına girecek, 100 senelik bu devletin ekonomisinin ve alım gücünün nispeten iyi olduğu tek bir dönem var sadece tek bir dönem; o da türkiye'nin iyi yönetilmesinden ötürü değil abd'nin parasal genişlemesinden ötürü sürekli dolar basıp gelişmekte olan ülkelere düşük faizli borç vermesinden ötürü.(2008-2013 arası diyebiliriz.)

    yani benim 3 liraya 5 köfte yemeyi seven arkadaşlarım 100 senelik bu memlekette insanlar zaten hep ekonomik anlamda çile çekmiş, geçim sıkıntısı yaşamış, büyük ekonomik krizlerden geçmiş ama o dönemin gençleri asla sizin gibi yatıp anne babasına kambur olmayı istememiş.
  • sorumlusu önce ülkeyi bu hale getiren kişi, ardından annesi ve babasıdır.
    kesinlikle kendisi değildir.
hesabın var mı? giriş yap