• ışık, ses ve partiküllerden daha hızlı hareket ettiği için bir nesneyi ilk algılayan organdır. sonra nesnenin sesi varsa sesi, yüzeyi varsa yüzeyi hissedilip algılanacaktır.

    edit: bunu şimşek ve yıldırım ile ölçebiliriz. ilk önce sesi yoktur, görüntüsünü algılarsınız, sonra sesi gelir.
    şöyle: https://youtu.be/uk4xzkv_om4?si=ejzzidqdv92ya_ri
    aynı şekilde şimşek tepenize çakmadan önce şimşeğin ışığını görürsünüz, ki bu çok geç kaldığınızı belirtir, sonra da şimşeğin yakmasını hissedersiniz.

    kısacası, vücudun en hızlı ve dolayısıyla en aktif organıdır. ilginci uykudayken de durmaz. rem uykusu denen safhada gözler sürekli hareket eder.
  • lise zamanlarinda biyoloji diye bir dersimiz vardi, kafam da basardi. basardi basmasina ama pek sevmezdim bu dersi.

    sevmezlik olmasina ragmen, ilginc konularla olan ilk tanisikligim da boyle oldu. ekoloji, evrim, insan organlari ve beden sistemi, aklima hemencecik geliyor mesela. evrim tartismalarina da bu yuzden asinayimdir. mesela insan duyulari incelendigi zaman, insanin en geliskin organlarin basinda da goz gelirmis. goz baskaymis, evrimlesme sureci en eski, ve dolayisiyla en cok gelisen parcalarimizdanmis. memelilerin cogu icin gecerli bir durummus bu. baliklar icin de dogruymus. sudan karaya gectik gecmesine de baliklari arkada ne bicim biraktik degil mi?

    insana da bu yakisir zaten. balik olmakla baslayan iyi gormek, biyolojinin otesinde kultur ve felsefe tartismalarina konu olmaya basladi. asil evrim bu iste. cok modasindan bir tanesiyle, bilirsiniz, bakmak mi gormek mi mesela? ben bu soruyu siradan bulurum, girmem cevaplama cabasina. evrim tartismalarini da siradan bulurum. bu yuzden, simdi, evrim diyerek, isaretci ve yer tutucu bir saf belleyerek, konumlandirararak kendimi, poz kesmem. bilim mi inanc mi diye kavgaya asla girmem! yakistirmam kendime bu kavgalari. hem deli miyim ben? her isin bir uzmani vardir, benimkilerse, bazen ciddiyetsiz asklar pesinde kosmaktir, bazen de istenir istenir de ele gecmez bir cift goze tutulmaktir!
  • "hayır hepsini bitirdim dedi kadın, kör gözlerinde beliren bir kuşku ifadesiyle. bu gibi durumları anlatmak için kullandığımız değişmez bir deyiş bu tabii ki, yoksa gerçekle ilgisi yok. çünkü gözler, yani sözcük anlamıyla aldığınızda göz denen organ, hiçbir ifade taşımaz. oyulup alınsa bile gözler, cansız iki bilyeden başka bir şey değildir. çeşitli görsel güzellikleri ve incelikleri taşıyan; insanları, gözler hakkında çıkarımlar yapmaya çağıran, yalnızca kaşlar ve kirpiklerdir. böyle olduğu halde parsayı her zaman gözler toplar."

    jose saramago / körlük

    gözlerle ilgili gelmiş geçmiş en güzel tespitin de körlük temalı kitapta yapılması insanoğlunun bir inceliği işte.
  • diriliğin ifadesi.

    iki gözüm sir grafton e. smith, ejderhanın evrimi’nde* diyor ki:
    göze atfedilen ayrıcalıklı işlevleri anlamak için girişilen araştırmada, araştırmacıların meseleye mısırlıların erken dönemki bakış açıları hakkında bilgi sahibi olması çok önemlidir. ölen kişiyi elden geldiğince kendi şeklinde yeniden oluşturmak amacıyla sarılı mumyayı kalıba döküp şekil verdikten sonra mumyayı yapan kişi, suratın üzerinden gözleri boyardı. heykeltıraş, taştan ya da tahtadan mükemmel modeller yapmayı öğrendiğinde ve boyama yaparak gerçek görünüşe benzerliği artırdığında bile heykel yalnızca bir ölüden ibaretti. bunların dışında heykele kelimenin tam manasıyla renk getirmek, diğer bir deyişle onu canlandırmak için gereken şey gözdü. böylece mısırlı ressamlar işe koyulup gerçekten harikulade bir hünerle canlı gözlerin görünümünü elde ettiler. …. bu harika gözler heykeli ışıl ışıl ve canlı kılıyordu. …. sanattaki bu üstün övünç kaynağı yalnızca teknik bir başarı ve estetik bir kazanım olarak görülmedi. sanatçının heykeli gerçekten canlandırdığı düşünüldü. …. gözler heykele verilen canlılığın ana kaynaklarından birisi kabul edildi.”

    o gözler
    prens rahotep ve karısı nofret. eski krallık, 4. hanedan (yak. mö 2613-2589)

    ~
    balmumundan silikondan heykellerdeki aslına benzetme tutkusunu gördükçe, bu dürtünün takıntının nedenini düşünür dururdum. gerçekten ve içten anlamam kavramam için konuya gözünden girmem gerekiyormuş. o da meğer ölüyü diri kılma çabamızmış. diriliğin kaynağı gözmüş.

    erken toplumların soyut düşünce evrenini anlamaya çalışanlara, araştıranlara ve nihayetinde fikirlerini yazıya dökebilenlere kendimce özel bir saygı duyuyorum. bir antropolog, anatomi uzmanı ve ejiptolog/mısırbilimci olan smith bey, zihnimin bin köşesine dağılmış onlarca bilgi parçasını birbirine yapıştırdı, ona ne kadar teşekkür etsem az.

    ~
    kaynak:
    g. elliot smith, ejderhanın evrimi, maya kitap, 2022
    ~
    *
    heykel ve göz demişken... bilinen en eski* gerçek boyutlarda yontulmuş insan heykeli olan urfa adamı'nı (balıklıgöl heykeli) ve kara obsidyen gözlerini anmamak ayıp ve eksik olurdu. sembolizmi kendine özgü ve ayrı bir yerde ama göz çukurlarına yerleştirilmiş köşeli obsidyen gözleri... ben susayım, devamını isteyenler linkten ve bu linkten okusun.
    ~
    *
  • "ah, işte yıkanıp paklanmış bir dünya,
    neresinden tutsan elinde kalır, öyle ya;
    küflü bir sabaha uyanır zaman zaman,
    ne var kaybedecek başka, hayat ve an...
    gözlerim diyorum gözlerim, toprağa düştüler
    birer tohum gibi çatladı ve toprağı deştiler.
    yeni bir manzara filizlendi yeşil yeşil ufukta,
    artan hayatlardan bir elbise, yeni çocukta...
    hangimize seslenir dönen şu mavi dünya?
    ve hangimize, boynu bükük, eder sancıyla veda?"
  • insan değil, timsah gözüdür. :)
hesabın var mı? giriş yap