• vaktiyle devam ettiğim akademi'nin cinayet bölümünde başucu kitabımızın yazarı thomas de quincey idi. biri öldürecek biri ölecek iki salakla bir bıçak, bir köşe ve bir karanlık sokağın cinayet için yettiğini düşünenleri akademi dışlardı. "cinayet toplum içindir", "namus cinayetinden başka cinayet işlemem ağabey" diyenlerin aramızda yeri yoktu. biz "cinayet şahsi ve muhteremdir" düşüncesinde olduğumuz için akademiye kaydolmuştuk. herşeyin bir toplumsal nedeni olması gerektiği düşüncesi çok vülger geliyordu bize.

    akademideyken en sevdiğim ders "üçüncü sayfa cinayetleri" dersi idi. gazetelerin üçüncü sayfalarında gördüğümüz bilumum cinayetleri inceleyip "cinayet imlası"ndaki hataları buluyorduk. "dâhi" anlamına gelen "cani"lerin toplum kaynaklı cinayetlerden ayrı yazılması gerektiği, diğer "cani"lerin ise toplumun hanesine bitişik yazılmasını bir türlü kavrayamıyorduk.

    akademinin diğer bölümlerinden pek arkadaşımız yoktu; ancak bir başka akademinin mensupları ile çok iyi anlaşıyorduk: polis akademisi. nitekim mezuniyetten sonra polis olan pek çok arkadaşım olduğu gibi bize katılan polisler de oldu. hiç yabancılık çekmediler.

    şu anda en büyük sorunum diğer sanatları da etkileyen telif hakları sorunu. bugünlerde, geçmişteki bir cinayetinizin sizden izin alınmadan kopya edilmesi en sık rastlanan cinai hadise.
  • cinayetin sanatsal olabileceğini a priori kabul etsek de (gombrich"belki de sanat yoktur, sadece sanatçı vardır" der)bunu plastik sanatlar içinde değerlendirmemiz oldukça zordur.
    performans sanatları ise daha bir evinde hissettirir cinayet edimini. zorlama bir çıkarsamayla bu performansın sonucundaki yapıt plastik değer kazanabilir, ancak cinayet daha çok sürece gönderme yapar.

    ayrıca fine art-güzel sanatlar kavramına da itiraz etmek bir noktadan sonra gereklidir, rönesanstan kalan bu köhne deyimi fırlatıp atma zamanıdır şimdi, sanatı sadece resim-heykel-mimarlığa indirgemek günümüz hominidine yaraşmaz.
  • (bkz: dexter)
  • bedri baykam'ın dahil olduğu alan.
  • yıllar önce sırf adı çekici geldi diye, sırf kitap siyah diye alıp bir çırpıda okumuştum. zaten çok inceydi.
    cinayete farklı bir balkış açısı sunuyor, kitap yoğun ironilerden oluşuyor. afyon bağımlısı thomas de quincey'nin inanılmaz bir latince bilgisi varmış herhalde. ayrıca bin bir tane farklı örneklerle düşüncelerini pekiştiriyor. övgülerden en büyüğü de bu "işi" ilk icat eden kişiye, kabil'e gidiyor tabi ki. bir cinayetin konusu olmaya aday olan cicero'nun catilina tertibi'nden sağ çıkmasına üzülüyor.

    diyelim bir cinayet işlendi. bunu yapan da kaçtı, gitti. biz de bunu yakalamak için her şeyi yaptık ama sonuçsuz kaldı. artık bundan sonra yani ahlaka yeteri kadar ödün verdikten sonra, bu kötü olayı düzeltemeyeceğimizi de bilir ve güzel sanatların sırası gelmiştir, artık övebilir ya da beğenebiliriz, der. ahlak, etik ve estetik kavramlarını birlikte irdeler.

    assassin'liğin adam öldürme sanatında ayrıca ele alınması gerektiğini de belirtir.

    charles baudelaire ve edgar allan poe'yu etkilemiş olması bile okumam için yetti de arttı.
  • " insan cinayet islemeye birkez razi geldi mi, kisa sure sonra soygun yapmak icin pek az dusunmeye baslar; soygundan sonra yolu, ickiye, kutsal gunleri yok saymaya, oradan da gorgusuzluge, butun isleri agirdan almaya kadar varir."
  • oscar wilde der ki; "cinayet, seçkinler için sanat neyse, alt tabaka için odur."
  • bir de benden (bkz: dr hannibal lecter), (bkz: badlands)
hesabın var mı? giriş yap