• 76 yilda bir dunyanin yakinindan gecen kuyruklu yildiz.. ismini onu ke$feden bilim adami ahmet halley'den almi$tir..
  • unlu kuyruklu yildiza ismini veren bilim adami. tam adi edmund halley'dir. 1656-1742 arasinda yasamistir. newton'a yaptigi baskilarla calismalarini principia olarak yayinlamasini saglamistir. halley kuyrukluyildizinin yorungesini 76 yil olarak saptamistir fakat, bu gozleminin dogrulanmasini gorememistir zira halley 1758'de geri gelecektir.
  • seneler boyu giydigim lastik ayakkabilardan sonra bayilarak seneler boyu giydigim. gel zaman git zaman begenmez hale gelip, burun kivirdiklarim. hayat ne garip ya.
    bir ayakkabi uzerinden markalar, populer kultur hakkinda; sinif ayrimciligi ve daha bircok seyi ogrenmistim.

    cocuklugum adi ilce olan ama gercekte kasaba'dan hallice minnacik bir yerde gecti benim. nufusu iki bini bile bulmayan bu ilcede ayakkabi satisi yapan iki yer vardi yalnizca. buralarda da o zamanlarin durumuna uygun olarak bolca lastik ayakkabi satilirdi. koy yerinde cocugun baska turlu ayakkabisi olmasina da gerek duyulmazdi nedense. durumumuz fena degildi ama baska turlude olmadi bu ayakkabilarim. bildigin seffaf, lastik ayakkabilar... seneler boyu giydim bunlardan. sikayetci oldugumu hatirlamiyorum o vaktiler, zaten bu tur seyleri dert edebilecek bir durumda yoktu. baska turlusunden ayakkabi ancak "buyuk adam"larda vardi. ilcedeki diger yaslilarda da mes ustune giyilen siyah lastik ayakkabilar veya lastik cizmeler vardi. makosen ayakkabi bile yoktu yani. kadinlar da ayni cocuklarinkine benzer seffaf lastik ayakkabilar giyerlerdi. tek farki onlarinkinde hava delikleri olmasiydi. ne alaka ben de bilmiyorum hala...
    bu ayakkabilardan rahatsiz olmadigimin bir gostergesi de cok nadiren cektirebildigimiz fotograflarda en asortik pozlarimi verirken ayaklarimda bunlardan olmasi. ablamin dugununde de bunlardan giyiyordum, o zamanlar ilgimi ceken sari sacli kizin yanagindan operken de ayagimda onlar vardi.

    sonra ayni ilcenin sehrine tasindik. degisen tek sey mekan olmadi dogal olarak. ilkokula baslamak, arkasindan televizyonun hayatimizin orta yerine oturmasi, yabanci ve yerli yapimlarda gorulen ve hayali kurulmasi istenilen seyler. bunlar ust uste binince sacma sapan cocuklar hezeyanlari basgostermeye basladi dogal olarak. ucuncu sinifta oldugumu cok iyi hatirliyorum. zaten hayatimda yasadigim degisimin sebebi de o ucuncu sinif ortamidir (biraz surada bahsetmisligim vardir #16496674).
    sehirdeyiz ama sehir de oyle ahim sahim bir sehir degil. anadolunun kucuk sehirlerinden birisi iste. ilcede iki yer ayakkabi satarken burada on tane yer satiyordur. ucuncu sinifta annemle birlikte gidip halley ayakkabiyi aldigimiz zamani hatirliyorum. aman allahim boyle yandan kayan yildizli muhtesem bir ayakkabiydi. aldigimiz yerin adini bile hala hatirliyorum, kanaat kundura. isminden nasil bir kitleye hitap ettigini anlayabilirsiniz, kanaat... hey gidi. sonucta halley ayakkabimla yatmistim ilk gece. o zamanlar oyleydi, yeni bir sey alindi mi koyun koyuna yatilirdi onunla.
    gel zaman git zaman buyume caginda olmamdan kelli bu halley ayakkabilar ayagima dar gelmeye basladi. e bi de futbol topuyla asiri hasir nesiriz yastan oturu, alttan uctan sagindan solundan koyvermeye basladi ayakkabi. demirden olsa yine delerdim gerci. her neyse, besinci sinif baslamis daha donemin baslarindayiz. o zamanlarda yeni trend basketbol olmaya baslamisti. cok az cocuk potaya topu yetistirebiliyor. ben de pek oyle yapili bir cocuk olmadigimdan henuz eristiremiyorum genelde topu potaya. buna ragmen basketbol topuna karsi asiri bir ilgim gelismeye basladi. bir defa futboldan daha eglenceli geliyordu. nba vardi ayrica o zamanlar. vardi dedigim de dergilerden takip ediyoruz genelde. bir de video kaset dukkanina gelen, aylar once oynanmis maclarin ozet goruntulerinin veya final maclarinin kasetlerini kiralayip izliyoruz.
    o zamanlarda annem yenice emekli olmustu. cok net hatirliyorum zira ilk maasiyla bana bir tetris almisti. lan o tetriste ayri bir olaydir, bir ara anlatirim soz. her neyse bu tetris olayinin uzerinden cok gecmemisti, eminim annemle ayakkabi almaya gittik. yine duragimiz belli, kanaat kundura. kapidan iceri girdik, halleyler orada oyle boynu bukuk beni bekliyor. lan goruyorum maclarda giyilen ayakkabilari falan. halleyler bok yesin. o zamanlar pompali ayakkabi modasi cikmisti, bu halleylerde oyle bir sey yoktu. kineticsler vardi yeni cikmislardi o zamanlar ya da en azindan sehre yeni gelmislerdi. onlarda da yoktu oyle seyler. bi de cok kazma gorunmeye baslamislardi bu halleyler.
    onun yerine asagida caddedeki magazada satilan reebok ve adidaslar vardi. aman allahim ne guzel seylerdi onlar oyle. annem ayagima birkac tane ayakkabi giydirip cikarttirdi. ben ilgisiz davraniyorum. benim aklimda simsiyah, yanlarinda reebok amblemi beyaz olan pompali ayakkabi var. annem "nasil oldu?" diye soruyor, ben hepsine bir bahane buluyorum. sikti, acitti, oturmadi, rahat degil, yanlarindan dikisleri atar bunun. en sonunda tum ayakkabilari denemis hicbirisine olur vermemistim. ah canim anacagim! ne bilsim evladinin markaya ve gosterise ilgi duymaya basladigini. en sonunda dedim "bir de asagidaki yere bakalim".
    arada su bilgiyi vermem gerek, caddedeki magazalardan pek alisveris yapmazdik. daha dogrusu yapamazdik. durumumuz hicbir zaman kotu olmadi ama oradan bir seyler alacak kadar da iyi degildi o vakitler. ayrica sadece para alisveris yapilan yerin muhitini belirlemiyordu. egitim seviyesinden tut, dunyevi goruse kadar elli bin tane etmenden oturu oralara gidilmezdi pek. bunlari o zamanki aklimla anlamiyordum pek tabii ki. zira orada daha ziyade daha ust tabakaya hitap eden urunler yer alirdi. asortik insanlara gore yani.

    her neyse indik asagidaki spor magazasina. girdik iceri, yerin adi da "x" sports. benim okulumda okuyan, benden kucuk bir cocugun ismi verilmis olan babasinini islettigi bir yerdi ama hala acik olma ihtimaline karsi adini vermeyecegim.
    ben tabii ne alacagimi biliyorum gozume kestirmisim. girer girmez, sunu bir deneyeyim dedim. ayagima giydigimde hicbir farklilik hissetmedigime eminim rahatlik mevzusunda. tek farki onun reebok olmasiydi ama her halukarda bulutlarin ustune cikmis gibi hissediyordum. mal ben! annem begenip begenmedigimi sordugunda hic dusunmeden "evet" dedim. annem adama fiyatini sordu...
    ah ulan ne mal cocuk musum ben ya! halley ayakkabi on milyonduysa, o ayakkabi elli milyondu. annemin maasi en fazla kirk milyon falan olsa gerek... dusuncesizlik mi dersin, ne dersen iste, ben tutturdum bunu istiyorum diye. annem kotu olmustu ya. ulan ne berbat bir cocuk musum ben, annemi zor duruma dusuruyorum, ablalarimi... ufff. daraldim mina koyim!
    neyse ki okuzlugumun bir siniri varmis... annem adama "yirmi besini versem, kalanini yazsaniz?" demisti. bizim de esnaf oldugumuzu, dukkanimizin yerini falan anlatmisti. off aman allahim ya! simdi dusunurken garip hissediyorum kendimi. ulan ne buyuk asagilanmadir bu. adam direkt olarak "ne bilecegim ben sizin dogruyu soylediginizi?" demisti. o zaman bile basimdan asagi kaynar sular dokulmustu.
    sikindirik bir ayakkabi yuzunden annemin dolandiricilikla itham edilmesine sebep olmustum. annem bana "dukkandan para alip gelelim" demisti, duydugu soze ragmen boyle demisti?!
    ben herife yumruk atmamak icin kendimi tutmustum. got kadar boyumla o gobekli orospu cocugunun kasigina bir tane gecirmek istemistim. kapiyi vurup cikmistim disari, annemde arkamdan gelmisti. "istemiyorum o ayakkabiyi, zaten rahat degildi" diyebilmistim sadece. daha da bir sey diyemedim. kanaat kunduraya gidip yine halley almistik.
    belki o zaman koynuma alip yatmamistim o halley'lerle ama markalarla olan iliskime bir sekilde yeni bir bakis acisi eklemisti bu olay. o halley'lerle ne basket maclari yaptim, hey gidi be! gerci cok gecmeden ayagima kucuk geldi onlar ama sonra gidip bir daha reebok veya adidas almaya kalkmadim. halleyler sonralari piyasadan kayboldugundan baska seyler aldim ama hep bilinmedik ama rahat seylerdi. hepsi de kanaat'ten alinmaydi.

    cok sonralari lise 1 bittiginde aptal ergenlik durtusuyle bir sene boyunca biriktirdigim parayla! nike almistim, pippen'in giydiklerinden... parasini cikartti o ayakkabilar gerci, sekiz sene giydim o nike'lari.
    ne komiktir ki simdi reebok milletin pek yuzune bakmadigi bir marka. hatta tirt kabul ediliyor. gecen sene ucuzluktan aldim bir tane reebok ayakkabi. komik denilebilecek bir paraya aldim hem de. ne komiktir ki yine annemin maasiyla aldim onlari da... ah be anacigim, dedigin gibi akillanmiyor su oglun!
  • iki bisküvi arası marshmallow ve bisküvilerin üstü çikolata kaplı ürün. eskiden ısırırken çikolata o kadar kalındı ki çıtır çıtır kırılırdı. şimdi ise bakıyorum, çikolatayı ayıp olmasın diye koyuyorlar. bence artık koymasınlar çünkü boşuna elimize bulaşıyor. nerede o çocukluğumuzda yediğimiz halleyler? yeni nesil bunu halley sanıyor. yakında bisküvi arası halley olarak üreteceklerini düşünüyorum. bir de çoklu paketlerden çıkan halleyler vasatın altında. ***
  • yapılan tahminlere göre 2061 yılında tekrar görülecek kuyruklu yıldız. şu anda bile, en son geçişine tanık olmayanlarda, (1986) bir daha ki geçişini görmek ümidiyle ''inşallah ömrümüz yeter mi acep'' iç çekişi ortaya çıkmakta. aslında daha bilmediğimiz çok şey var. hem hangi güçle ilerliyor bu yıldız? pulsar ve quasarları merak etmek sanki daha mantıklı. çünkü halley çıplak gözle de görülebiliyor. ve kuyruklu yıldızlar içinde en meşhuru.

    hüseyin rahmi gürpınar, kuyruklu yıldız altında bir izdivaç adlı eserinde 1910 yılında bu kuyruklu yıldızın geçişini, bu olayın istanbul'daki yansımalarını ve de tertemiz bir aşkı anlatmıştır. bu eser kimi insanlara tarafından lise müfredatında okutulması dışında başka bir işe yaramadığı düşünülse de, zamanını aşan bir mizahla, batıl inançlarla bol bol dalga geçmiştir. ve yazar cihannumadan bahseder; insanın evreni bulunduğu yerden görebilme yetisinden.
  • kasım 1985 ile nisan 1986 tarihleri arasında tekrar görülen ünlü kuyruklu yıldız.kendi etrafında dönen,buz ve tozdan oluşan devasa bir topa benzer.güneş'in ısısı nedeniyle her gün kuyruklu yıldızdan 7 milyon ton kadar buz parçaları kopup buharlaşır,böylece
    kuyruklu yıldızın parlak,göz alıcı kuyruğu oluşur.kuyruğu birkaç yüz milyon kilometre uzunluğundadır.
  • türkiye'den binlerce kilometre uzakta kendini özleten, aratan, bulduran ve yedirendir. çocukluğuma döndüm, deli gibi yiyorum bunu.
  • yurt dışından gelenlerin garip bi şekilde rağbet ettikleri ürün. ülkelerinde bulunmuyor mu nedir herkes bi halley'i nerde bulurum derdinde. gerçekten güzel bi tadı var. onlu paketlerini çıkarmaları çok iyi oldu.
  • hayatimin ilk spor ayakkabisi*. bulutlarda gezmek gibi bi$iy. olaya en manyagiyla girmek de ayri bi zevk, lucescu'nun gelir gelmez super kupa almasi gibi bi$iy.
  • eurovision tarihindeki* ilk buyuk ba$arimizdi bu parca, tabi 9.'luk deyip gecmeyin, o zamanlar cok buyuk bir olaydi bu. benim en begendigim eurovision $arkimizdir. aklima kazinmi$, hic unutmuyorum yari$madaki bu ba$arimizdan sonra avrupali (ulkesini hatirlayamiyorum) bir muzik adami ba$arimizi cekemedigi icin, "halley ancak 70 senede bir gelir gecer" diyerek akli sira analoji yaparak bizi cileden cikarmaya cali$mi$tir. bu tarihten (1986) 11 sene sonra ilk oturakli cevabi dinle ve ondan da 6 sene sonra everyway that i can'le vermi$izdir. boylelikle 70 senede bir mi geliyoruz gostermi$izdir. bir de hatirladigim kadariyla turkiye secmelerinde klips ve onlar'in icinde sevingul bahadir'in yaninda seden gurel vardi ama yari$ma sirasinda ba$ka bir i$i oldugu icin (sanirim okulunda sinavlari vardi) yerine candan ercetin katilmi$ti.
hesabın var mı? giriş yap