• daha da kötüsü aslında bunun farkında olmak; ama içine doğduğun hayatın uyuşturucu durgunluğuna kapılıp savrulmaktır.

    önce iyi bir eğitim almadığını bilirsin içten içe; ama tutulduğun yarışın anlamsızlığının farkında olmama rağmen düzene boyun eğip vasat bir insan olursun.

    insanlar bir yerlerde hayatını yaşarken, boş insanların boş muhabbetlerini dinlemek zorunda kalırsın; dinlemezsen yalnız kalırsın ve asosyallikle suçlanırsın; dinlersen de bombok kafalı biri olursun.

    bu düzen üzerine bir pislik gibi yapışır. silmeye çalıştıkça daha çok bulaşır; öyle kalakalırsın. ilişkiler yüzeysel ve vasattır. öyle dandik bir çevren vardır ki, iyi bir şeyler yapmaya çalışmak demek, delirme noktasına gelinceye kadar ödün vermek demektir. sorgulayan bireyler, hem aşağılanır, hem yalnız bırakılır, hem de ümitsizlik içinde boğulmasına göz yumulur.

    garip, kasvetli ve kötümser bir yorum gibi görünebilir ama değildir; çünkü bu toplumsal zehrin kendini nasıl da felç ettiğini bazen çok geç anlarsın; bazen de hiç anlayamazsın. umutsuzluk bir yandadır; ortağım doblo'yu x'e sattım; beylikdüzünden y saatte geldim; bilmemneyi gördün mü survivor'da elendi iyi oldu diğer taraftadır.

    ilginç bir boktur bu anlatmak zor.
  • son aylarda beynimi kemiren düşüncedir.

    gezip eğlenen, mutlu olabilen, hayata karşı umutla bakabilen, sevdikleriyle kucaklaşabilen, hatta sevgiye inanan, cıvıl cıvıl insanları (hiç değilse bu rolleri iyi oynayabilen insanları) gördükçe kahroluyorum. ulan diyorum bir tek ben mi bok gibi bir hayat yaşadım acaba. bir tek ben mi o güzel yılları boşa harcadım..

    neyse bi sigara daha..
  • genel anlamda doğru bir tespittir.

    bunu en çok yaşın 30'u geçtiğinde anlamaya veya hissetmeye başlarsın.

    toplam 120 personeli olan bir şirkette çalışıyorum. bunların yaklaşık 45 tanesi bilgisayar mühendisi, 20'si kadın, 25'i erkek. yaşları 25-30 arası, hemen hemen hepsinin abileriyim. bu gençlerin tek hayat gayesi "öğlen yemeği nerede yiyek abi?" cehennemin dibinde yiyin lan. hayattan aldığınız tek zevk bu mu?

    asosyallik koca götlerinden akıyor, tüm gün pc başında, beyinleri uyuşmuş bir şekilde zombi gibi dolaşıyorlar ortalıkta. tamamen tekdüze bir hayatı benimsemişler, onun dışına çıkmak bu danalara zül geliyor. mezun olalı 4 yıl olmuş, 4-5k maaş alıp hala öğrencilik hayatı yaşıyorlar, 3 arkadaş aynı evde yaşayıp; "akşam ne yemeği yapak la" sorularına evriliyor yaşam gayeleri. akşam iş çıkışı "hadi beyler rakı içelim" dediğimde aldığım cevap: "-abi rakı alıp bize gidelim, evde içelim"... sorduğuma soracağıma pişman ediyosunuz beni ibneler!

    biraz sosyal hayata karışın, insan içine çıkın, üzülüyorum lan.

    bi de tam tersi var, bizim depo sorumlusu gencolar geçtiğimiz aylarda pattaya'ya gittiler 5 arkadaş, önümüzdeki ay aynı ekip lviv gezisi ayarlamışlar kendilerine.

    azıcık açın olm gözünüzü, aynı modda takılan ekşi gençlerine de buradan bi kaç dokundurayım, hayat kısa, azıcık kafanızı kaldırın etrafınıza bakın.

    zaman zannettiğinizden daha hızlı akıyor gençler. sağlığınız yerinde ise en büyük servete sahipsiniz. geri kalana er ya da geç sahip olacaksınız. zaten yaşlandığınızda, yaptıklarınızdan veya yapamadıklarınızdan pişman olacağınız onlarca şey olacak. tadını çıkarın.
  • yirmili yaşlarımın ortasından otuzların başına kadar desem yeridir. sikko muhabbetler ve en yakın olduğun insnaların bile kafalarında elli tane tilkinin gezmesi gibi insanı güvensizliğe sürükleyen konularla belki de ilk kez tanışmamdan kaynaklanıyor olabilir. büyük etkenlerden biri de parasızlıktı ama harcadık gitti işte. otuzlar daha iyi geldi bana.
  • genelde sakin kurallara uyan bir tip olmuşumdur.sessiz olduğum sonucu cıkmasın.bunu belirterek soyluyorum cunku baktığımda delice hareketler yapmadım pek.saçmalamadım ya da dağıtmadım hiç.bir kere bile mesela.bunun boyle olması gerektiğini düşündüm.öğretildiği için miydi bilmiyorum ama boyleydım işte.insanlara da bu sekilde olduğumu kanıtlamam da uzun sürdü.inanmadılar,hatta korktuğumu düşündüler.birisimden cekindiğimi ya da kurallara uymanın saçmalık olduğunu düşünen de oldu.
    ama bir seyi fark etmeye başladım, daha doğrusu fark etmek de değil düşünmeye başladım.ya gerçekten hayatı bu yuzden kaçırıyorsam?ya bunları isteyerek yaptığımı düşünmeme rağmen bunlar bana ezberletildiyse?bomboş geliyor su ara hayatım.sanki bir seyleri kaçırmısım ve donemeyecekmişim,hep eksik uhde kalacakmış gibi.kalp çarpıntısından,nefes daralmasından yorulmuş,kimi zaman tükenmiş hissetmem de bundan sanırım. su ara hiç planım yok.istemediğim bolumu hayvan gibi çalısarak kalmadan bitirmeye calıştım ,bitti de sayılır.on işi birden yapıp dil kursuna gidip alese, yok tekrar ygs ye falan girdim.amaçsızca hepsi.daha kaç yaşındayken yorgun ve umutsuzum mesela.nerden tutup başlasam bilmiyorum da.milletin milyonlarca derdi var ülke bitap halde.bunu düşündükçe kaçma isteği geliyor ama bataklığa saplanmış gibi çıktıkça içine çekiliyorum.motive edecek pek bişi de kalmadı.buna ragmen hala bazı seylere tutunuyorum.cocukluğuma mesela.o hayallere...soz verdiğim küçük kız cocuğuna.ama yüküm ağırlastıkca tutmak da zorlasıyor.
    nerden nereye geldim.başlıkla da alakasız oldu iyice ama sozun ozu su:ben hayatımın en güzel yıllarını boyle kararsızlık arada kalmışlık bitkinlik ve bıkkınlıkla geçiriyorum.ben kararsızlıkla bekledikçe insanlar da baskı yapıyor ve daha once yaptığım gibi yanlış isteksiz ve saçma kararlar vermeme sebep oluyor.bosa gecen zamanlar.en üzücü kısmı da 'sen boyle karar verdin' denmesi ya oraya hiç girmiyim.
  • çok acı vericidir. yaslı insanlara sorsaniz gençlik mi 10 milyon dolar mı? hemen hemen hepsi gençliği seçer. ufak, kendi hayatımı anlatayım; 24 yaşında rusya'ya çalışmaya gittim, super bir maaş ve şirket ev kiramı ödüyordu. evim vardı yani burdaki gibi deli kirada yok, ötv olmadığı için altıma mercedes c230 tek kapıda alabildim ki bana bu sudan ucuz geldi. her cuma ve cumartesi arkadaşlarımla bardaydım cunku orda damsız girilebiliyordu, yanınızdakı kıza sarkanda yoktu. her is çıkışi bir cafeye gidebiliyordum bir kız arkadaşımla çünkü egosu ve kaprisi olmayan kızlar vardı orda. otobüs beklerken çok güzel bir kıza tanışalım diyince terslemıyorlardı ya evet ya hayır cevabıydı sonuç. neyse uzatmim tam on senem gecti yani gençliğim rusya'da geçti ve hemen hemen her gün sosyaldim mutluydum. şimdi iki yıldır vatanımdayım tek tek karşılaştırmayacagim. işin özü idealist dahi olsanız sokmuşum ıdeallerime deyin ve kaçın bu ülkeden ve yaşayın. eminim bunu henüz tatmadınız...
  • en güzel yılları tanımlamak abuk bir meşgale.
    mustafa kemal'i düşünelim; en güzel yılları ne zamana tekabül ediyor?
    türlü zorluklarla boğuştuğu çocukluğu mu?
    3 kıtada harp ettiği dönem mi?
    kurtuluş mücadelesi mi?
    küllerden ateş yakmaya çalıştığı cumhuriyet zamanı mı?

    güzel bir hayatı ancak zor yıllar mümkün kılar. en güzel yıllar ilizyonunun peşinden koşmayın.
  • "bizi alıştırdı orospu çocukları. hiçbir şey yapmadan dolandığım zaman kendimi suçlu hissediyorum."

    yani; "bir anda oleceginiz bir dunyada, vasat gecen gunlerinizi mikeyim" diyor bukowski, size bir sey olmasin.
  • şimdi yine kafa ütülüyor diyeceksiniz ama sizde bu gerçeğin farkına varın artık.

    yanlız değiliz dostum.
    hatta kapitalist bir ülkede bir avuç zengin bir aileden gelmeyen çoğunluğun yapmak zorunda olduğu tercihi yapmışızdır.
    ya bütün gençliğimizi geleceğimizi garantiye almak için harcayacağız, ya da yarım yamalak gençliğimizi yaşayıp geleceğimizi kaygı içinde yaşayacağız.

    siz birde benim durumuma bakın.
    bütün çocukluğum, gençliğim it gibi çalışarak geçti. iyi bir meslek, güzel bir kazanç sağlayabildim şimdi. ama yolun yarısına geldim. hala bir evim yok. hala anneme, babama maddi yardım yapmak zorundayım. bu bişey değil.
    dahası sık sık evimde dünyayı gezenleri yabancıları ağırlıyorum. onların hayatlarına tanık oluyorum. üniversite dahi okumamış adamın bütün asyayı gezip bana tecrübelerini anlattığı zaman hayatımın vasatlığını iliklerime kadar hissediyorum.
    gelen misafirlerimin hemen hiç biri öyle muhteşem mesleği yok. çok zengin değiller.
    tek bir farkları var benden. 1 yıl boyunca bütün asya'yı gezdikten sonra ülkesine gidince ne iş bulacağım kaygısı yok. ev almadım henüz derdi yok. kariyer derdi yok. okul bitince çıkmış yollara hayatını yaşıyor. 30 yaşında dünyayı gezmiş, güzel tecrübeler edinmiş biri olarak başlıyor kariyerine.
    neden? çünkü sosyal bir devletde yaşıyorlar. çünkü sizin sabah akşam düşman bellediğiniz komünistlerin o ülkelerde verdiği mücadelelerin ekmeğini yiyorlar.

    bizde ise büyük çoğunluğu sağcı olan bir ülkede sen bütün gençliğini harcarsın iki kuruş için bunlar ise dünyayı gezer

    o yüzden istediğiniz kadar klişe bulun ama ne yaparsanız yapın değişmeyecek olan tek gerçek şu;
    kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz
hesabın var mı? giriş yap