• ingilizcede "unredeemed land" anlamına gelen ve italyanca "terra irredentia" kalıbından türemiş bir kavram olan irredantizm ilk kez, italyanca konuşulan, avusturya ve isviçre kontrolündeki topraklarda ortaya çıkmıştı çünkü dönemin liderleri “italyanca konuşan tüm kardeşleri” bir araya getirmek gibi bazı milliyetçi fikirlere sahipti. bu kavram için kısaca “başka bir devletin egemenliği altında bulunan toprakları kendi topraklarına katmak istemek” dersek eğer bu hem eksik hem de biraz yanlış bir tanım olur çünkü modern milliyetçilikten aldığı agresif yönlerine rağmen irredantizm, henüz "milliyetçilik" kavramı daha ortaya çıkmadan önce emperyalist devletler tarafından kendi politikalarını doğrulama aracı olarak kullanılıyordu zaten. (bkz: crusades) (bkz: holy land)

    bu kavram, genellikle iki amaç ile motive edilebilen bir kavram: bu amaçlardan birincisi, genişlemek/büyümek maksatlı olarak ihtiyaç duyulan güç ve zenginliğin artırılmasına, ikincisi de soyla birliktelik isteğine ilişkin. (bkz: kinship) ancak ikinci dünya savaşından sonra ve hatta soğuk savaşın sonlarında irredantizm yavaş yavaş bir paradoks haline geliyor ve uluslararası hukuka aykırı bir kavram olarak anılmaya başlıyor çünküü bu yaklaşımdaki asıl amaç bir grubun iyiliğinden çok devletlerin teritoryal kazanımları ile ilgili. zaten sonrasında görüyoruz ki, uluslararası sözleşmelerde irredantist yaklaşımları kınayan ve bu yaklaşımların yaptırıma maruz kalacağını ifade eden bölümler yer almaya başlıyor.

    yirminci yüzyılın sonlarına doğru da birçok devlet hem politik hem ekonomik anlamda çeşitli sorunlarla baş etmek durumunda kalınca, etnik milliyetçilik ve irredantizm gibi kavramlar giderek daha da popüler hale gelmeye başlıyor. bunun sonucunda da u.s. gibi, bölgesel güvenlik örgütleri gibi uluslararası toplumun güçlü üyeleri bu konuda “proactive” bir yaklaşımı benimsiyor. peki bu ne demek? aslında kelime anlamına bakacak olursak, yanılmayız; proactive yaklaşımı önleyici bir tutum olarak düşünebiliriz. şöyle ki, tamamen yok edilemeyecek olan bu kavramlar en azından şiddeti azaltılarak baş edilmesi kolay bir hale getirilebilir ve bu da azınlıklara verilecek olan haklarla ya da devletlerin birbirlerine temel haklar açısından daha uyumlu hale getirilmesi ile başarılabilir. yani, yakın gelecekte de muhafazakar ve milliyetçi ideolojiler yükselişte olacak ise önleyici politikalar ile bu çatışmaların potansiyel etkileri hafifletilebilir diyebiliriz.
  • ing: (bkz: irredentism)

    hiç çalışmadığım siyasi düşünceler tarihi sınavında böyle bir şey karşıma çıkınca; 'irite olmuş dişçi' tanımı ile yaratıcılığın sınırlarını zorlamışlığım vardır.
  • otorite/yonetim manyaklarinin cikardigi bir terim olup, bugune kadar gerceklesmis olan hareketlerin sonucunda herhangi bir topluluk ya da halkin derdini cozmemistir.
  • ı. dünya savaşı'nın sırp irredantizmi, ıı. dünya savaşı'nın da cermen irredantizmi yüzünden çıktığını, avrupa'yı kasıp kavurduğunu unutmamalıyız. yakın tarihte bu irredantizmin benzerlerini farklı örneklerle görmekteyiz.

    arnavutluk: 1998'de ülkenin tüm mali altyapısı ponzi şirketleri tarafından çökmüştü. buna ülkenin lideri sali berişa bizzat halkı teşvik ederek sebep olmuştu. halk sokaklara dökülüp, isyan etmişti. ordunun silahlarına halk tarafından el konuldu; bunlar büyük arnavutluk hayaliyle uçk'ya akmıştı. arnavut mafyaları da bu şekilde ortaya çıkarak yeni bir illegal zemini yaratmıştı.

    sırbistan: büyük sırbistan kuracağız; stefan duşan dönemi sırp sınırına kavuşacağız dediler. komünist miloşeviç bir anda sırp halkı için bir aziz sava(rastko nemanya) ve sırp halkının isa'sı lazar hrebelyanoviç oldu. önce hırvatistan'ın krayina bölgesine sırp paramiliter güçler sevkedildi. 1995'te bu güçler fırtına operasyonuyla dağıtıldı. binlerce sırp yerlerinden yurtlarından edildi. bosna'da ise kısmî bir başarı elde edildi. kosova 2008'de kaybedildi, self determinasyonuna kavuştu. 2006'da ise sırp nüfuslu karadağ(srna gore) bile elden çıktı, sırbistan'ın denize bağlantısı kesildi ve tamamen küçüldü. velika sırbiya,(büyük sırbistan) malo sırbiya(küçük sırbistan) oldu.

    pakistan: hindistan'a karşı kendisini gazneli mahmud sanan bazı politikacılar terörü destekledi. multan şehrinde para toplanıp nükleer silah yapıldı. kafiri azam dedikleri kaydi azam cinnah'a karşı tavır değişti, dinle devlet bütünleşti. teröre destek özellikle hindistan'a karşı verildi.(2008 saldırıları) pakistan, durand hattı meselesinden dolayı afganistan'a gözünü dikti. ne oldu? önceden zaten bangladeş(doğu pakistan)'ı kaybetti. 3 milyon insan hayatını kaybetti. bangladeş hindistan'ın güdümüne girdi. uzantısı olan cemaat-i islami mensubları idam sehpalarında bir bir idam ediliyor. bugün ise beluciler'e bile hâkim olamıyor. bir yandan da taliban terörüyle birlikte türlü etnik sorunlarla boğuşuyor.

    mısır: eskiden pan-arabizm'i kuracağını düşleyip, yemen'e 80 bin asker çıkaran bir zamanlar'ın mısır'ı bugün suudi arabistan gibi petro-dolar bir ülke'nin arka bahçesi konumundadır. hatta sanafir ve tiran da riyad'a hediye edildi. enver sedat ile zayıflayan sovyet etkisinin getirisiyle mısır eski gücünü kaybetti. camp david ile israil tanınır hale geldi. öyle ki abdülfettah es-sisi, suud kralının ziyareti'nde cumhurbaşkanlığı sarayı'nda ağırlamadı, bizzat uçağına varıp, ayağına gitmişti.

    ürdün: ürdün krallığı, 1948 savaşı'nda suriye'ye kadar sarkacağını düşünürken 1958'de ırak'taki hanedanını kaybetti. öyle ki suriye lideri şükrü el-kuvvetli'nin rüyalarına kadar giren bir kâbustu bu suriye'nin ürdün tarafından ele geçirilmesi. 1967 savaşında ise batı şeria'yı ürdün'ün elinden israil aldı. 1948 savaşı john glubb paşa önderliğinde yürütülmüştü. ürdün kralı başkomutandı. ancak bu savaşta filistin'in lod(lidda) ve ramla(remle)* gibi önemli şehirleri kaybedilmiştir. bu da filistinlilerin köklü ürdün nefretinin kökenidir. son olarak ürdün, ırak işgalinden sonra az neredeyse ışid'ın(ozamanki adıyla tevhid ve cihad) darbesini(kimyasal saldırı) yiyecekti ki ürdün polisinin erken davranmasıyla ucuz kurtulmuştu.
    *daha sonra bu şehre pakistanlı yahudiler yerleşmiştir.

    suriye: filistin direnişi davası ve israil'e karşı lübnan direnişine desteğiyle bilinen bir ülkedir. lübnan'a cumhurbaşkanı süleyman faranciye tarafından davet edilmişti. bir darbe ise önlenmişti. maruni nüfusu filistinli fedayinlere karşı güvenlik altına alınmıştı. suriye lübnan'da kaldığı uzun süreler boyunca birçok şaibeli suikastin arkasındaydı. 2005'te hariri suikastinden sonra lübnan'dan çekildi. bugün ise ayakta kalmakla direniyor. bölge'deki büyük suriye hayali ilk darbesini böylece yemişti.

    somali: etrafındaki ülkelere ait olan müslüman "tebaa"yı kendi aidiyeti olarak iddia etti. etiyopya'ya savaş ilan ederek, ogaden bölgesini işgal etti. sovyetlerle arayı bozarak, sovyet uzmanlarını sınır dışı etti. ogadenli müslüman aşiretlerin desteği alındı. ancak savaş kaybedildi. kenya'nın doğusundaki müslüman nüfus üzerinde de gözü vardı somali'nin. ancak burası şimdi somalili mültecilerle dolu. somali, bugün kendi içinde somaliland ve puntland'ı zaptedemiyor. üstüne eş-şebab gibi terör ve kıtlık belasıyla boğuşuyor. hatta kenya ve etiyopya'nın da içinde olduğu askeri bir koalisyonun işgali altında. kenya'nın gözü ise somali'nin geniş sahillerinde. özellikle kismayo gibi sahil şehirlerine el koyup, etiyopya'nın liman ihtiyacını gidermek istemektedir.

    etiyopya: hâlâ büyüklük hayali olan, afrika birliği merkezini başkentinde bulunduran bir ülke, tigrinyaca konuşan eritre'yi kaybederek kızıldeniz'e olan kıyısını kaybetti; bu da liman kaybı anlamına geliyor. bu büyüklük hayalleri rusya gibi büyük güçlerin işidir. kırım'ı ilhak etti; küresel ambargoyla mücadele ediyor. brıcs ülkelerine liderlik ediyor. kısacası büyüklük iddiası oldukça çetin bir iştir.
  • ilhak siyaseti de diyebiliriz. dil, din, ırk vb. bağların olduğu düşünüldüğü, fakat ayrı bölgelerde yaşayan toplulukla bir devletin birleşmesidir.

    geçmişte nazilerin avusturya ilhakı buna örnektir. günümüzde de rusya-ukrayna arasındaki gerginlik buna örnek teşkil eder.
  • üç şartı barındıran toprak iddiası.

    1) hak iddia edilen toprakta o ülkenin tarihte bir dönem egemenlik kurmuş olması. tercihen, bu egemenliği son 200 yıl içinde bir dönem ve uzun süre tesis etmesi. bölgedeki egemenlik süresi ne kadar uzun ve köklüyse ihtiras artar.
    2) o ülke ak iddia edilen toprak üzerinde sınır bağı olması.
    3) iddiacı ülkenin, hak iddia edilen toprakta, en az nüfusun %20'si gibi bir oranda soydaş nüfusa sahip olması. bu oran arttıkça heves artıyor tabii.

    bu italyanca kelimenin çıkış nedeni kuzey tiroldür. kuzey tirol ki günümüzde innsbruck merkezli bir eyalet olup avusturya toprağıdır. italyan birliği sağlandıktan sonra bile bu bölge kurtarılamamış, düşmanda rehin kalmış topraktır. tabii olayın diğer yönü de var. güney tirol ki bolzano merkezli olup, bu bölge italyan toprağıdır. burası da avusturyalılar için ters bir irredentadır. 2. dünya savaşından sonra bu tip kavgalara yeter dendiğinden ve sonrasında iki ülke ab üyesi olduğundan bu gerilim düşmüştür. ama hatırası tabii akıllardadır.

    şahsi fikrimi sorarsanız bu tip tarihsel ihtilaflı bölgeler için şuna ait buna ait demek zor. kuzey güney diye bölünmesi de belki en adili olmuş. ama bana kalırsa tirol tarihsel olarak alman kimliği yüksek bir bölge dolayısıyla bu konuda avusturya'yı haklı görüyorum.
hesabın var mı? giriş yap