• benim değil ama bi arkadaşımın yaptığı ise 5 kısılık japon kafilesini başlarında rehber olmadan kıbrısa tura gönderecekti.. gerizekalı andaval ucak biletini kesen kız ercan havalimanının ecn olan havalimanı kodunu erc diye kesiyor bilete bakmıyor ve garibim 5 tane japon bi başlarına erzincana gittiler.

    japonlarla iş yapanlar bilir ki bu insanlar cok fazla sorgulamazlar kendilerine soyleneni yaparlar.. bunları havalimanına bırakacak olan sofor dıs hatlara bırakıyor ama yocular iç hatlara gidip bi güzel erzincan a gittiler.

    kimse de dememiş ki aga bu nedir.
  • bir değil bin tane var ama ben birine yoğunlaşacağım çünkü ben uzun zamandır bunu yaptığım için layığımı buldum;

    arkadaşlar, yöneticiniz ile hakkınız olan şey için konuşun, kariyerinizin nasıl şekilleneceğini, mutlaka konuşun . öyle yılda 1 defa değil, yılda 3-4 defa konuşun.
    size bir yol çizmesini, ne zaman terfi vereceğini belirlemesini mutlaka sağlayın, o sizden iş için bitirme saatleri tarihleri ister ya, siz de ondan kariyer yolunuz ile ilgili yapılacak çalışmalar için bitiş tarihi isteyin.

    ben yapmadım; saygılı olayım, gidip ağlamayayım, habire şikayetlenen bir konuma düşmeyeyim dedim. onlar zaten anlar benim hakkım olanı verirler dedim. bu beni insan olarak yüceltti ama beni onların gözünde "daha iyi çalışan" yapmadı.
    aksine isteksiz olduğum için operatif biri olarak göründüm belki.

    diyeceğim o ki, vaktim yok konuşamamlara kanmayın, sen daha yenisin neyin terfisilere kanmayın, çünkü bendeniz çok köklü çok kurumsal bir şirkette çalışmama rağmen 2 senede 2 terfi alıp hiyerarşik olarak üstüme basan insanlar gördüm. ben ise 2 sene de bir konuşup bana ne zaman terfi vereceksin diye soran bir insandım. demek ki bu arkadaşlar senede 4 defa konuşmuş, gitmekle tehdit etmiş. ben hiç tehdit etmedim, saçma bulurdum ama bir çok iş arkadaşımın gitmekle tehdit ederek maaşlarını arttırdığını öğrendim.

    bu pis dünyada başka türlü iyi maaş almak ve hatta ayakta kalmak zor.

    edit: mesajlar geliyor sıklıklar diyorlar ki ben tehditi savurunca terfi aldım, zam aldım, şu an için 10 kişiden 1 kişi tehdit olmaz dedi, ama denememiş, tehdit eden diğer arkadaşlar ise muvaffak olmuş. bu da bizim türk kafasının korku ile ittirildiğinin ibaresi. ben de tehdit etsem mi diye düşünmüyor değilim.

    yıllar sonra gelen edit: entry' den 2 sene sonra şans da yardım edince tehdit de işe yarayınca 2 kademe birden atladım. hiç hoşuma gitmedi tehdit ama, mecbur bırakıldım
  • "üzerinde sadece borç tutarı ve borçlunun imzası olan senedi avukata tahsil etsin diye vermek."

    avukatınız geri zekalıysa eğer ödeme tarihini önce 2008 yazar sonra 2007 ye çevirir. aynı zamanda malsa da gider üzerinde oynama yaptığı senede icra takibine başlar. olaylar gelişir. 2 sene 6 ay hapis kararı çıkar alacaklıya, evrakta sahtecilikten.

    sadece iş hayatımdaki değil, hayatımdaki en büyük hata oldu.

    not: sana o avukatlık diploması veren okulun rektörünü, dekanını, profesörünü, hademesini, çaycısını sikeyim.
  • ismi lazım olmayan bir bankanın ismi lazım olmayan bir departmanında primlerin kayıtlı olduğu excel dosyasında gizli kalan bir sicil numarası kolonu ve o haliyle insan kaynaklarına gönderilmesi.

    sıkıntı şu ki bankanın bu tip mevzuları konsolide şekilde yürümekte imiş, yani bütün banka çalışanlarının primleri ve maaşları aynı anda yatmalıymış. bir departmanda dahi hata olunca bütün olay patlıyormuş, 10.000 kişinin maaşı yatmıyormuş vs.

    pazartesi günü maaşların ödenmesi gerekiyor.

    cuma öğleden sonra, saat 15 civarı...

    hayattan soğumama sebep olan bir başka kurumsal haftanın son 3 saati. cuma günü olması dolayısıyla diğer iş günlerine göre hiçbirşey yapmama konusunda daha fazla motiveyim. zaten 2.5 senelik bankacılık hayatım tamamen herhangi bir iş yapmaya karşı direnmeyle geçti ki konumuz o değil. gün boyu orlando magic forumlarını okuduktan sonra kafamın yavaştan güzel olduğunu hissetmeye başlıyorum.

    üstünde takım elbise bütün gün bilgisayar başında orlando magic forumu okumak hala yasaklanmamış az sayıdaki uyuşturucudan biri.

    tam tuvalete gidip bir yarım saat uyumak üzere yerimden kalkacakken insan kaynaklarından mail geliyor.

    "xxxx bankacılık departmanı primleri aşağıdaki tabloda gösterildiği haliyle yatacaktır, bilginize" minvalinde bir mail.

    tablodaki primlere bakıyorum, "bu ney lan" diyorum kendi kendime, biraz daha inceledikten sonra "asuıdhasuıh salaklara bah la, bombok etmişler herşeyi" diye gülüp eğleniyorum, 30-40 kişinin primlerini resmen rastgele karıştırıp bir tablo göndermişler çünkü.

    kendi götümü sağlama almak amacıyla gönderdiğim dosyayı açıyorum, hiçbir hata yok. herşey yerli yerinde, "b" kolonu hariç. kolonu açıyorum. bir kaç saniye mavi ekran veriyorum. el ayak titremesi, baştan aşağı kaynar sular inmesi gibi hayatımda bana çok uzak olan hissi durumların hepsini sırasıyla yaşıyorum. sadece büyük bir hata yaptığımı biliyorum o kadar. ik bölüm müdürünü arıyorum, "xxx bey, bizim tabloda hata var, doğrusunu göndereyim" diyorum, "gönder bi bakalım grodt" diyor. neyse yırttık diye düşünerek gönderiyorum yeni dosyayı.

    2 dk sonra outlook'umda bir şov başlıyor. gmy'ler, grup müdürleri, bölüm müdürleri ve 1.5 yıllık bankacı benim olduğum bir mail trafiği. mevzunun zannettiğimden daha büyük olduğunu anlıyorum, bakalım ne zaman sıçacaklar ağzıma diye beklerken içerden grup müdürümün "grodt gene ne bok yedin lan" çığlığı yankılanıyor ofiste. bitsede gitsek diye zaman geçirmeye çalışan diğer kurumsal köleler çekirdekleri kaptıkları gibi tribün moduna geçip beni izlemeye başlıyorlar.

    boynumu büküp müdürün odasına gidiyorum.

    müdür - noldu olm? 100 tane mail geldi lan.
    grodt - ben bi halt ettim, primleri yolladığım dosyada bir hata varmış.
    m - e doğrusunu yolla o zmn.
    g - yolladım zaten.
    m - bunlar neyin tribinde o zaman amk. birşey olmaz ben şimdi hallederim.

    ik da çalışan arkadaşımın anlattığına göre, eşzamanlı olarak ik departmanında "kim lan bu grodt? amk oğlu" "toplasın pılını pırtını sktir olsun gitsin lan" tarzı pek dostça olmayan cinnet cümlelerinde ismim geçiyor. grup müdürü her zamanki ustalığıyla "hata varsa sistemin hatası, sistemi düzeltelim bireylere yüklenmeyelim, inovasyon, swot, pareto vs" içerikli, trend kelimelerle süslü bir maille mevzuyu kapatıyor.

    80 kişilik ik personeli durumu toparlayabilmek için cumartesi pazar mesai yapıyor.

    bense o haftasonu kendimi düşünmeye adayıp kendim için çok değerli kararlar alıyorum. "şöyle çalışıcam, böyle bir insan olcam vs vs"

    pazartesi uyuya kalıyorum, işe 9:45 gibi gidebiliyorum. bakıyorum banka yerinde, maaşta yatmış.

    "orlando magic naptı lan acaba" diyerek mesaime başlıyorum.
  • türkiye'nin en romantik çiftini bulmaya çalıştığımız araştırmada en çok cevabı alan 'ben ve eşim' cevabını ön plana çıkarmak için:

    türkiye'nin en romantik çifti belli oldu: 'ben ve elim'

    olarak lanse edilmesi. klavyede 'ş' ile 'l'yi yan yana koyana saygılarımla.

    alt bilinçte çok da yanlış bir araştırma olmamış aslında.
  • bomboş otururken yardım edeyim düşüncesi. sakın herkes işini yapsın sonra daha dünkü çaycı yukarı çıkıyorsan şu çayı götürüver der kalırsın öyle..
  • yazılı olmadan iş yapmak, sonra "ben demiştim,o öyle dedi bilmem ne" gibi kendini savunmak. herşey yazılı olacak abicim, toplantı tutanakları, fiyat teklifleri, mailler.

    müdürün bile tanımaz seni. söz uçar yazı kalır.

    çok çektim zamanında.
  • iyi niyetli olmaktır. aman diyim adamın ağzına sıçıverirler iki dakikada.
  • yeni bir iş bulmadan, işinden ayrılmak...
  • samimi olmak. en büyüğü budur. ne patronlarla, ne iş arkadaşlarıyla, ne de müşterilerle samimi olun. çünkü samimiyetten sonrası zincirleme gelir, hataların önü alınamaz. insan ilişkilerinde mesafe ayarı yapamayan biri olarak söylüyorum ki, bak, asla samimi olmayın. yalnızca gerekeni yapın. işin gerektirdiğinden fazlasını yapmayın. gereğinden fazla görüşmeyin, konuşmayın, gülmeyin, yakınlaşmayın, bağlar kurmayın. ve tabii ki, gereğinden fazla çalışmayın.

    öküz dediydi dersiniz.
hesabın var mı? giriş yap