• yoğun yaşadığım çarpıntıların sebebi olan bağımlılık. sabah iş yerinde ilk iş 500 ml demliyordum bir saatte bitiyor soğusa da içiliyor gavurun malı. öğle yemeğinden sonra bir beşyüzlük daha deviriyordum. arada toplantı filan olursa bir iki fincan da öyle gidiyor. günde bir litre garanti yani. derken ardı arkası gelmeyen çarpıntılar başladı. panik atak krizleri geçirdim. testler holterler sonucu bir sorun çıkmadı. stres sıkıntı psikolojik dedik. sonra kendimi gözlemledim ne yaparsam oluyor bu diye. kahveyi kestim çarpıntıdan kurtuldum. abartmamak lazım benim gibi. bir süredir hiç içmiyordum şimdi günde bir iki fincan içiyorum bir sorun yok. ama kokusu yeter yahu. çok seviyorum kendisini.
  • yıllardır muzdarip olduğum bağımlılık. merak etmeyin fularımla gelmedim. ben daha çok köprüaltı modeliyim. o ilk zamanlardaki şehvetten eser yok. hani kahveyi koyarsın derin bir nefes çekersin ya... her yudumda ayrı orgazm yaşatır ya... yeni bir filtre kahve denediğinde ya da yeni bir çekirdeğin tadını dilinde duyumsadığında keyfin gelir ya...işte onlar hep fularlı günlerdeydi. arabada unuttuğum kahveyi 24 saat sonra içtiğimi bilirim hacı ne fuları? artık bırak nescafe'yi üçü biraradayı bile karıştırmadan içiyorum amk. böyle bir özensizlik, umursamazlık yakışıyor mu böyle karizmatik hastalığa?

    sonsöz: kupama kese kağıdı sardım köprüaltına gidiyorum, s.kmişim fularını
  • ben artık kahve içmek değil kahveye dönüşmek istiyorum.
    bağımlılığın özeti bu cümle olabilir. asla kopamıyorum kahveden. bütün gün hayvan gibi kahve içiyorum çalışırken.
    yeşil çay denedim, su denedim, soda denedim. hayır, asla ise yaramıyor. onları da içebiliyorum bol bol ama arkasından hemen kahve içmek istiyorum gene.
    yok mu ulan bunun bi rehabilitasyon/arınma merkezi filan. nikotin bandı gibi kafein patchleri olsa mesela?
    kan yerine kahve dolaşıyor damarlarimda yemin ederim. uyanali 2 saat oldu ve 2. filitre kahvemi içiyorum şu an*
    edit: sütsüz /şekersizspor
  • kahve bağımlılığının sadece kafein nedenli olduğunu düşünen yanılır, nitekim kahve yerine kafein tableti bile yutsanız bi eksiklik hissedersiniz... ister sıcak ister soğuk olsun (ki sıcak her daim tercihimdir) bir bardak kahvenin yerini hiç birşey tutamaz... fincandan yayılan kokuyu çekersin içine, köpüklerin aldığı şekillere bakıp hayal de kurabilirsin tabi, bir yudum alırsın önce damağına yayılan tat ile şöyle bir gerinip kendine gelirsin sonra... sonra bi bakarsın ikinicisi gelmiş, üçüncü gelmek üzere...
  • onu iyi dedin sen, ben bir kahve koyayım.

    tanım: süper bir olay.
  • her gün düzenli kahve alan bünyenin pazar günleri * "ne ki lan bu his, bi boşluk var" şeklinde ortaya çıkarttığı bağımlılıktır.
  • geçen gün 8 bardak içerek kendi rekorumu kırdım. kahve yapıp çalışınca her şeyin güzel olacağı hissi düş yakamdan.

    bir sonraki kupamı bile öncekini içerken hayal ediyorum.
  • efendiiim. malum hepimiz öyle yada böyle öğrencilik yıllarının tadına baktık. bakılmadıysa bile mutlaka sabahın o ilk ışıklarını görmek zorunda kalmışızdır. evet bu gibi zamanlarda da canımız sıkıldığından değil de uyanık kalmamız için bir yoldaş arayışına girmişizdir zannediyorum ki. işte bu noktada biraz temkinli davranmak lazım. kar zarar dengesini iyi kurmak lazım ki uyanık kalacağız diye zamanımız yoldaş bildiğimize gitmesin. işte tam da bu anda kahveyi keşfetmişiz. evet kahvenin keşfi böyle gençler. bu yalan bilgiyi de kakaladıktan sonra gelelim bu yoldaşı neden seçtiğimize;

    az miktarda kullandığımız zaman kendisini ufak çaplı baş ağrılarımın geçmesine, uyarıcı özelliği sayesinde konsantrasyonumun artmasına neden olurken miktarının artmasıyla parabolik olarak uykuyu kaçırırken migreni tetikliyor. böyle bir çarpıntı hali, el ayak titremesi, minör hareketleri yaparken ayarın şaşıp kendini parkinsonlu hissetme, mide yanması gibi yan etkileri de yok değil. kontrollü deney yapıp kişinin fizyolojisine göre miktarını iyi ayarlaması gerekiyor anlayacağınız.

    zor zamanlarımızda yanımızda olan, bu sebeten sevdiğimiz, yine bu sebepten bağrımıza basıp fazla tükettiğimiz bu kahvenin bize neler yapabileceğine, yüzümüze gülüp arkamızdan nası iş çevireceğine bir bakalım, ne dersiniz?

    kahvenin bir göz kırpışına yenik düşüp onu sevdiysek eğer araştırmalar sonucu ispatlanan bağımlılık yapma özelliğine de yenik düşmüş olabiliriz. bu sebepten yakalanmamız an meselesi olan bir bağımlılıktır kendisi.

    içerdiği antioksidanlar sebebiyle kansere yol açan hücrelerin çoğalmasını engelleyen, beyin uyarımı ile konsantrasyonu arttıran, karaciğer hastalıklarına pozitif, safra taşı üzerine negatif etki göstern, cildin yenilenmesini sağlayıp portakal kabuğu görüntüsüne son diyen, spremler üzerine uyarıcı etkisi ile "hadi goçum" diyerek onlara gaz verebilen ve uzaktan bakıldığında "aman tanrım!! ne mucizevi bir içecek" şeklinde nidalara sebep olabilen bu maddenin gelelim uzun vadede yatırımcıya olan etkilerine;

    kalbin ritmini olumsuz yönde etkiliyor. kalbiniz "pırpır" atıyorsa ve kahve içtiyseniz eğer aşık olduğunuz zannetmeyin. (eh boşuna aşk=hormon demiyoruz). hızlı ve düzensiz atımlara neden olabilir, kalp hastaları aman dikkat!! araştırmalara göre yüksek miktarda kahve tüketiminin tansiyonu hızla yükselttiği görüldü. zaten alkol ile genişleyen damarlar kahve ile eski büzük hallerine geri döndürüldüğüne göre çok şaşırılmaması gereken bir sonuç o yüzden aman dikkat!! ülsere neden olmasa da midenin asit salgılamasını uyarmasından ötürü böyle bir ekşime, geğirme isteği, bir yanma hali vuku bulabilir. kötüleştirebilir, kanser bile olabilirsiniz (korkutalım da yaklaşırken dikkat edilsin) aman dikkat !! vücudun demir ve diğer besinleri emmesini engelleyebilir, kalsiyumun idrar ile vücuttan atılmasına neden olabilir bu da osteoporoz riskini arttırabilir. yani menapoza giren teyzelerimiz hazır östrojen de yok "beni çok kırıyorlar" diye başkasına suç bulmayın, aman dikkat!! kafeinin doğurganlığı olumsuz yönde etkilediği biliniyor. günde üç fincan veya daha fazla kahve içmek, kadının doğurganlık oranını azaltıyor. nedeenn? çünkü yumurtlama olumsuz etkileniyor. sınavlar, uykusuz geceler, iş stresi bir de kahve ne yazık ki "çocuk da yaparım kariyer de" sözleri tarih olacak bu gidişle. kafeinin anne karnındaki bebeğe de zararlı olduğu biliniyor. uzmanlar, hamile kadınların günlük kafein tüketme sınırlarının 300 mg olduğunu belirtiyorlar. yine de "haşmet daha 50 mg açığım var yap 2 acılı türk kahvesi" diyerek eşinize yüklenmeyin ne olacağı belli olmaz.

    evet sayın okurlar. demek neymiş? davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş, her bıyıklıyı amcamız sanmayacakmışız. köprüyü geçerken ayıya dayı demeye gerek yokmuş zira sınırı aşmamız tehlikeliymiş. o bakımdan rot balans ayarımızı yaptırıp yola öyle çıkarken yedek lastiklerimizi kontrol edecekmişiz. iyi yolculuklar diler, esen kalmanızı temenni ederiz. öpt.kib.bye.
  • ofiste çalışırken sıkıntı yoktu. leş gibi de olsa, kahve kahvedir diyerek granül kahveden istediğim kadar içiyordum akşama kadar.

    şimdi home office olarak evdeyiz, hanım gidip gelip kahve demlediğimi görünce, "yok kalp çarpıntısı olursun, beni genç yaşta dul bırakırsın", diye söylene söylene, ne zaman mutfağa girsem dibimde belirmeye başladı.

    ben de bir anlaşma yaptım, dedim ayılamıyorum, işe odaklanamıyorum, başım ağrıyor. bırak kahvaltıda içebildiğim kadar içeyim, sonra gün içerisinde içmem dedim.
    bir insan evladı kahvaltıda ne kadar kahve içebilir ki diyerek kabul etti.
    ben de kahvaltıda şu bardaktan
    üst üste 3 tane içiyorum.

    sorun şu ki, gün içerisinde yine kahve aranıyorum dostlar, yetmiyor. çözümü kaşıkla ağzıma çekilmiş kahve tıkmakta aramaya başladım.
    berbat bir bağımlılık
  • gastrit,reflü gibi mide rahatsızlığı olanların hiç bulaşmaması gereken bağımlılık. kendime hakim olamadığım için her gün en az 2 kahve ve tabiki sonrasında gelen mide yanması için 1 talcid ile günü tamamlıyorum. önceden daha çok içiyordum şimdi günde 2ye düşürdüm. haftada 2-3 kereye düşürerek bağımlılık düzeyimi azaltmayı planlıyorum. ama bunu planlarken bile canım kahve istiyor. lanet olsun
hesabın var mı? giriş yap