• alinti yaptigi yazilarin gercek sahiplerinin bile imzalarini atmadiklarini bu yuzden isimlerini buraya yazmaya gerek olmadigini soylemi$..

    eh, oraya sen orjinal sahibini yazmazsan, biz de sen yazdin zannederiz, seni ona gore degerlendiririz.. o yazilar komikse gozumuzde komik;, o yazilar degerliyse gozumuzde degerli olursun

    bugun hic kuran i kerim gormemi$ duymami$ bir millete gidip kitabi dagitsam ve uzerinde ismim yazsa, "aa kusmuk ne enteresan kitap yazmi$" derler. (kusmuk ustune yaki$maz tabi, ayri konu) dogru olan bu degildir. kalenderind'in altta ismi yazan entryleri kendisini delicesine takip eden yazar arkada$lar tarafindan bile kalenderind'e ait zannedilmi$tir bugune dek.

    kalenderind degi$ik tarzda bir yazar, sozlugun bir rengidir. du$unce ozgurlugu olan ulkede insan islam'a yakin diye hor gorulemez.

    ama ayni islam'dir ba$kalarinin yaptiklarini kendininmi$ gibi gosterme diyen.
  • basligi altina yazilan kimi entrylerin ovmek icin mi yoksa yermek icin mi yazildigini bile anlayamadigim, son derece agir bir dil konusan yazar. normalde gayet rahat anlasilir bir dille yazan kimi yazarlar bile kendisinin basligina yazarken bir gariplesiyor, insan kendini lise2 edebiyat dersinde zannetmeye basliyor. 'ben seni anlayabilenlerdenim' kaygisi mi, ilginc bir selamlama yontemi mi, anlayabilmis degilim.
  • sour dictionary'nin cok interesting buldugumuz ve wonder icinde read ettigimiz bir author'i.

    her nasilsa, yabanci dil kullanimi yukaridaki gibi olunca yazilan tarzanca diye ele$tiri yagmuruna tutuluyor, ama ingilizce tarzancasi yerine arapca/farsca tarzancasi yazmak takdir topluyor.

    (bkz: cifte standart)
  • bir kişi bu zatın yaptığı çapta bir intihale kalkıştığında, bunu farkına varan kişinin elinde iki seçenek vardır, kişiyi uyarmak ve kişiyi afişe etmek. ammavelakin, bunlar zorunluluk değildir. yani kişi kaynak göstermeden çarşaf çarşaf alıntı yaparken çekinmesin de karşı taraf seni afişe ederken mi çekinsin? bu ne kadar eşitlikçi bir yaklaşımdır bilemiyorum. ayrıca özlü söz olarak addedilmiş birtakım deyişler, "ne mutlu türk'üm diyene" veya "ne söylersen söyle, söylediklerin karşındakinin anlayacağı kadardır", kaynağının siz olmadığı ortada olduğu için intihalden bağımsız bir şekilde kaynak belirtilmeden kullanılabilir, veya "kaynağını bilmiyorum" diye belirtilerek kullanılabilir. ama bir kitaptan veya başka bir yazılı kaynaktan deliler gibi birebir alıntı yapıp da yazılanın kaynağının aksi belirtilmedikçe şahsa ait olduğu kabul edilen ekşi sözlük gibi bir yerde yayınlatmak etik değildir.

    bir fikri benimsediğiniz ve özümsediğiniz zaman, o fikir artık sizin olur. yani artık o fikri kaynak belirtmeden kullanmakta bir sakınca yoktur. lakin böyle bir durumda, başka bir kaynakla fikirsel olarak değil de sözcük baabında da birebir örtüşen bir ifade kullanmak bu duruma pek uymaz. az bir değişiklikle ortaya konsa bile bu tip yazılar kaynağa ihtiyaç duyar. "x yazarının y kitabından uyarlanmıştır" gibi.

    bu yazarın dili hakkında bir yorum yapmak gerekirse de, türkçe'de kullanılan veya kullanılmış olan yabancı sözcükleri sık kullanılanlara tercih ettiği söylenebilir. yani eğer sözcük türkçeleşmiş bir farsça/arapça sözcükse, yazılış (ve muhtemelen okunuş) olarak orjinaline daha yakın bir kullanım tercih ediyor. bunun yanında avrupa dilleri kökenli birçok seyrek kullanılan sözcüğe de yer veriyor. anlaşılması zor bir dil ama şahsi tercihler bu yöndeyse "bu ne kardeşim" demek, türkçe'yi göktürk dili ayarında bir şeye çevirmek suretiyle "kelime" sözcüğünün kullanımına bile karşı çıkan ve pek hoşlanmadığım zihniyetin yaptığından pek farklı değildir. sadece kişisel tercihimin böyle bir dilden yana olmadığını belirtebilirim.
  • kim ne derse desin, alıntı yapmışsan kaynağını yazacaksın. yapmazsan hata edersin. insan psikolojisi böyle işte, kendini ve arkadaşlarını hemen savunan bi yapımız var. ama önce neyi savunduğumuza bakmak lazım.

    kalenderind tanımasam da yazılarını anlamasam da bu kadar eski kelimeyi nerden biliyor merakını duyduğum bir insan. lakin böyle birinden ''o zamanlar link veremiyordum'' tarzında bir savunma açıkcası hayal kırıklığına uğrattı beni. e be güzel kardeşim o zamanlar link veremediysen daha sonra link vermeyi öğrendiğinde gerekli düzeltmeleri niye yapmadın diye sormazlar mı sana.

    ayrıca yine kendi ifadesiyle ' iskender pala' nın yazılarındaki ifâdeleri, daha şık ifâde etme gayreti ile şahsî kelime ve üslûb tercihimden ötürü değiştirdiğimden, kendimce konu bütünlüğünü ve nüfûzunu daha iyi ifâde edecek tenkisâtlar ve takviyeler yaptığım için ismini yazmak yazara hakaret olurdu' cümlesinde, alıntı yapılan yazıdaki ifadelerin ''daha şık, daha konuya hakim'' ifade edilebileceği düsüncesi en başta o yazara bir hakaret sayılmaz mı. ben bu cümleden ne anladığımı söyleyeyim; 'iskender pala yazmış ama şık olmamış, konu bütünlüğünü ve nüfuzunu sağlayamamış, bu yüzden ben eklemeler çıkarmalar yaptım. adını da yazmadım, hakaret olurdu.' e komik geldi bak şimdi yazarken bile.

    sonuç olarak kalenderind kötü niyetli biri değildir elbet. bu hatasının onun iyi yazar olmasını da engellemeyeceği ortada. kaldığı yerden yazmaya devam edecektir ondan da eminim. ama hatasını kabullenmesi ve gerekli düzeltmeleri yapması da şu anda yapması gereken en doğru iştir. tıpkı onu savunan yazarların neyi nasıl savunduklarına dikkat etmeleri gerektiği gibi.
  • (bkz: milli vanilli)
  • delilsiz yere intihal yapmakla suçlanan değil, intihal yaptığı delillerle ispatlanan yazar. lakin sözlükteki kardeşleri bu hatasını mazur görmüşler, ki onlardan olmayanlara her türlü ceza ve kısıtlamayı reva, onlardan olanlar için ise ise her türlü özgürlüğü hak ve yapılan her türlü hatayı mazur görmek pek bi adetleridir, yani pek sevdikleri fethullah dedeleri zina yaparken basılsa o fethullah efendi değildir, fethullah efendi suretine bürünmüş şeytandır, fethullah efendiyi kötü göstermek için böyle bir oyun yapıp inanmayanların gözlerini perdelemiştir diyeceklerdir neredeyse sahiplerinin gözyaşları eşliğinde, bu yüzden ben de buradaki sözde avukatların çırpınışlarına hiç şaşırmadım, kendime eğlence malzemesi yapıp güldüm, sonra gözümde daha da küçültmeye çalıştım, ya çözünürlüğüm yetersiz kaldı, ya da maddenin en küçük haline ulaştım.
  • anlamadigim sozluk yazari. ne diyor anlamıyorum, ince ince laf dokunduruyor, kelimeleri raket gibi kullanıp birilerini araya almaya calisiyor ama anlamıyorum , anlamıyorum . ihlas'dan onceki sure aklıma geldi diyor, belki akabinde guluyor. o sure nedir? ne anlatır? tamam sozluk dusunce ozgurlugunu ifade ediyor. ama ne biliyim bende dusunuyorum şlsdk jglskdg jlksdgjl sdkgjlsd. artik anlayan anlayana. anlamadigim her seyi sukelalamak zorunda degilim ki ! ve kimse de değil!! tamam, takdir ediyorum; yazdıklarını ben yazamam , bir çoğunu da bilmiyorum. ama anlamadigim seyi takdir edecek de değilim, kotulemeyecek de değil.

    not : yanlıs anlasilmasın hic bir entrysini kotülemis değilim.sukelalamıs da değilim.
    not 2 : evet biliyorum ilkokul turkçesi ile yazmışım.
  • yazılarını incelediğim kadarıyla ekşi sözlük'ten çok lugat ul mayhos'ta yazması daha yerinde olacak yazar. çünkü sizin oralarda nasıl diyorlar çok bi different yazıyor çok bi complicated. biz zavallı suserlar anlamıyoruz pek. öğrensin keratalar öğrensin de bu keratalar gerçek hayatta kullanılan dilleri öğrenmeyi yeğliyor olabililer kullanım alanı dar bir dili öğrenmeye. hem bu kerataların özel zevki de osmanlıca olmayabilir, belki klingon'dur bu kerataların özel zevki, klingon dilinde mi yazsın onlar da öğrensin bilmeyen keratalar deyip.
  • türlü tartışmalara konu olmuş suser
    öncelikle kendimi hem savcı, hem hakim gören biri değilim. ama başka bir suserin nicki altında her entry'ye cevap veren savunma avukatlarından hiç hazzetmem. bu avukatlardır ki tartışmayı kamplara bölmeye çalışmış ve bundan sonra girilen her entry'de yazarların fethullah gülen'e ne açıdan baktıklarını açıklamak zorunda bırakmışlardır.
    itiraf edeyim intihal tartışmalarından önce yazarı bilmemekteydim. tartışmalardan sonra entry'lerini oku(yama)ma fırsatı buldum. kendisi avukatlarının söylediği gibi bilgi küpü nurlu bir insan olduğu ve ben olamadığım için anlayamadım herhalde.
    tamamen bundan ayrı olarak kendisinin ve avukatlarının intihal olayına verdiği tepkiler ise "acemiliğine verin", "insan önce bi söyler ", "yazanlar zaten yayılması için yazıyo" gibi gülünçtür.
    hadi mevzuyu ortaya çıkaranlar bu entry'leri yazmadan önce yazarı uyardı diyelim. o zaman ne olacağını hala bilemiyoruz. çünkü delilleriyle intihal olduğu kanıtlanmış entry'ler hala olduğu gibi durmaktadır, herhangi bir edit yapılmamıştır(şu dakikaya kadar). yazarın bu zamana kadar acemiliğini üstünden atmış olması da gerektği ortadadır. yani istenilse düzeltilebilirdi. orijinal kaynakların sahiplerinin düşüncelerinin yayılmasını istediği doğrudur. ama zaten yayılmasını istemese hiç yazmayabilir ya da günlük tutabilirler. söz konusu durumda ise intihalin kaynağı eğer istediğiniz gibi adımı vermeden kullanabilirsiniz demişse bile ahlaki açıdan bir sorun doğar. çünkü bu entryleri gören bir okuyucunun bunları o yazarın kendi orijinal düşünceleri olarak algılaması doğal ve kaçınılmazdır. bu da intihali yapan yazarın kendi üretmediği düşünceler üzerinden rant kazanmasını sağlar.
    tanıyan yazarlar genelde kötü niyet aramadıklarını söyleseler de yazarın türkçe'nin çok dışına çıkan ağır üslubu ve kanıtlanan intihaller yazarın kendine has bir uslup geliştirme kaygısında olduğunu gösterir ki bunlar ve yukarıda belirttiklerim kendisini tanıyan yazarlardan görüşümün ayrılmasına sebep oluyor.
    (not: fethullah gülen'den nefret ederim. hadi kötüleyin)
hesabın var mı? giriş yap