• emekliler sitesi'nin bir köy kadar büyümesinden sonra ortaya çıkmış olan mekan.

    yörenin gençleri bir araya gelip 1920'lerden felan konuşur..
  • vardıktan sonra 50 km daha kalan.

    (bkz: gittikçe varılamayan yerler)
  • çok özlediğim.

    şimdi böyle deyince, her daim karaburun'a gitmek için ölüp bitiyorum, oradayken de ayrılmamak için oturup ağlıyorum gibi duruyor ama öyle değil. durum biraz karışık. ilişkimiz herhangi bir yerle olan herhangi bir ilişki gibi değil. izah edeyim.

    kendimi bile hatırlamadığım bir yaşta başladı ilişkimiz. babam öğretmendi ve her öğretmen gibi emekli olmadan önce her yaz gidebileceği uygun fiyatlı bir yazlığı olsun istiyordu. izmir'de yaşıyorduk. seçenekler zaten belliydi. foça, çeşme, çandarlı, seferihisar, mordoğan falan... diğer yerler ya çok pahalı ya da çok hareketliydi. babamın istediği tipik bir kasaba hayatıydı. denize giderken bahçedeki ağaçtan kopardığı kayısıları yemek istiyordu. domatesini, biberini, salatalığını kendi yetiştirmek istiyordu. kahvaltıda bahçeden pembe bir gül koparıp annemin tabağının kenarına koysun, annem de akşama bahçeden kopardığı taze naneyle cacık yapsın istiyordu. ben ve abim büyürken çılgın yaz eğlencelerine bulaşmayalım, edebimizle deniz kıyısındaki tek dandik diskoya gidip dansedelim istiyordu. akşam güneş batarken abimin yakaladığı balıklar balkondaki ızgarada pişerken bir duble rakısını denize bakarak içsin istiyordu. ve karaburun bütün bunlar için biçilmiş kaftandı.

    senelerce her yaz oradaydık. annem ara sıra ''bıktım artık bu yazlık konseptinden. herkes buraya geliyor. millete hizmet mi edeceğim yoksa tatil mi yapacağım!'' diye söylenirdi ama yine birilerini davet edip misafir etmeye dayanamazdı. kışın izmir'de, yazın karaburun'da büyümeye devam ediyordum. çocukluğumun yazları çok sakin ama çok güzel geçti. kız popülasyonu biraz düşük olduğundan mıdır, ben mi hiçbirine ısınamadım bilmiyorum; abim ve arkadaşlarıyla takılmaya başladıkça erkeklerin dünyalarına biraz biraz girmeye başladım; tabi abimin izin verdiği ölçüde. ilk defa da abimin bir arkadaşına aşık oldum. sonra bir diğerine. tabi bunu hiç bir zaman öğrenmediler. artık bir genç kız olduğumda bir gece deniz kıyısında yürürken bir erkek ilk defa elimi tuttu. acaip romantikti. ta ki abim uzaklardan koşarak gelip ağzımıza sıçana kadar. sonra üniversite yılları geldi. antalya gibi muhteşem bir şehirde olduğum için yaz tatilini karaburun'da geçirmek eskisi gibi cazip gelmiyordu bana. yavaş yavaş soğumaya başlamıştım. okul bitip de yetişkinlerin dünyasına dahil olunca iyiden iyiye sıkıldım kendisinden. marmaris varken, kuşadası varken, çeşme varken; karaburun da neydi ki? zaten artık yaz kış orada yaşamaya başlayan annemle babamın ''ne olur gel, özledik. :('' sömürülerine dayanamayıp gittiğim zamanlarda da bir kaç gün içinde dönmek istiyordum. yapacak hiçbir şey yoktu. internet bile yoktu! uzunca bir süre kendisiyle görüşmemeye karar verdim. ayrıldık. son bir kaç senedir pişmanım. kendisine geri dönmek istiyorum. artık enerjisi hiçbir zaman tükenmeyen bir parti kuşu değil de evde vakit geçirmekten acaip haz alan bir ev kuşu olduğumu en sonunda kabul ettim. bütün bir yazı orada geçirmeye razıyım. bu sefer de ne yazık ki sadece iki hafta iznim var. kahrolası sistem! ve bu iki hafta boyunca her sabah zeytinyağı ve taze toplanmış kekikle süslenmiş domatese taze fırın ekmeğini banmak istiyorum. her öğlen arka balkondaki hamakta gazete okumak istiyorum. her öğleden sonra sahile gidip denizden çıktıktan sonra hemen yukarıdaki kafeden kendime bir bira, bir düzine de midye dolma ısmarlamak istiyorum. her akşam üstü meydandaki çay bahçesinde köylü amcalarla tavla oynamak istiyorum. her gece deniz kıyısındaki tek dandik diskoya gidip bir zamanlar olduğum yaştaki genç kızların ve genç erkeklerin dansetmelerini izlerken gülümsemek; anneme iskele'de rakı ısmarlamak (babam artık içmiyor); herkes uyuduktan sonra balkonda üzerimde ince bir hırkayla oturup yıldızlara bakmak istiyorum.

    valla bak bu sefer sıkılıp ''ya ben izmir'e gidiyorum.'' demeyeceğim. söz.
  • istanbul'un çatalca ilçesine bağlı köy. karadeniz kıyısında, kilyos'un batısında, durusu (terkos)'un kuzeyinde yer alır. denize doğru çıkıntı yapmış yüksek bir burnun üzerinde bulunan köy merkezi, köy camii, kahvehaneler, birkaç market, küçük esnaf ve tahlisiye (şimdilerde kıyı emniyeti ve gemi kurtarma) koğuşu ile birlikte dünyanın üçüncü büyüğü olduğu söylenen deniz fenerini barındırır.

    1950'ler ila 60'lar arasında inşa edilmiş olan liman, balıkçı teknelerini kışın çılgına dönen karadenizin azgın dalgalarından korur. limanın bulunduğu doğu tarafına ön deniz, diğer tarafa ise arka deniz denir. ön denizde genellikle haftasonu tatilcilerin kullandığı ve yeniköy'deki eski kömür ocaklarına dek uzanan bir sahil bulunur. bu sahile 2007 yılında istanbul büyükşehir belediyesi tarafından dokuz tane mendirek ve bazı tesisler inşa edilmiştir. ayrıca burada küçük moteller, birkaç restaurant ile marketler bulunur. liman içerisinde ise sezonu geldiğinde balık satılır.

    arka deniz iki kısımdan oluşur. köy ahalisinin kullandığı ve bütün karaburunlular'ın en çok sevdiği küçük koy (genellikle arka deniz denilince bu koy akla gelir) ile aygır limanı adı verilen geniş plaj. burnun dalgaları kesmesi nedeniyle arka deniz koyu sakin olur ve çocukların yüzebileceği bir ortam oluşturur. burada deniz içinde çeşitli derinliklerde taşlar vardır ve bu taşlara yüzmek, üzerinden atlamak ve üzerinde dinlenmek çok güzeldir. küçük taş, bir yetişkinin bel hizasına gelirken, çocuklar için tırmanması kolay ve atlaması zevkli bir öğrenme yeridir. büyük taş, gençlerin boyunu geçen yüksekçe bir taştır ve daha ileri düzey yüzücüler içindir. açıkta bulunan kurbağa taş ise derindedir ve iyi yüzme bilenler tarafından kullanılır. kurbağa taş öyle büyüktür ki üzerine bir ev inşa edilebilir. üzerinde sıcak su havuzları bulunan kurbağa taş, uzunca bir yüzme sonrası güneşlenmek için de idealdir.

    ayrıca küçük koydan aygır limanına yüzmek isteyen iyi yüzücüler için yolda mola imkanı veren ve tepesi su seviyesinin 30-50 cm altında kalan taşlar da vardır. kör taş bunlardan bir tanesidir. kör taşın yerini bilen bir yüzücü yorulmadan yoluna devam edebilir.

    aygır limanı, batıya doğru uzanan geniş sahilin, başka bir burun tarafından bölünmeden önceki kısmına denir. karaburun'un efeoğlu adı verilen ve girişinde bulunan mahallesinden radar yönüne sapılarak ulaşılır. aygır limanı, adını dalgalı denizinden alır. denizin dalgalı olmasına karşın derinlik fazla değildir. öylesine ki dizinize gelen suda dalgalarla boğuşmak sizi yeterince yorup eğlendirebilir.

    karaburun köyüne hafta içi gidilmesini öneririm. son birkaç yıldır haftasonları doluşan istanbullu kentliler yüzünden denizler öyle kalabalık olur ki rahatça denize giremeyebilirsiniz. ancak karaburun sahilleri hafta içi bundan 15-20 yıl öncesinin sükunetini halen koruyor ve bakir kıyılar doğanın saf ve kaba güzelliğini saklıyor.
  • seyh bedreddin muridlerinden borkluce mustafa onderligindeki halk ordusunun bayezid pasa komutasindaki osmanli ordusuyla savasa tutustuklari yer.
  • izmir'de olani cok cirkin bir yerdir. denizinde cok tehlikeli, zehirli deniz anasi turlerinden bolca vardir. 5-6 metrelik kopekbaliklarinin kiyiya kadar yanastigi gorulmustur. bugune kadar kimseyi yememeleri, yarin yemeyeceklerinin garantisi degildir. en zehirlilerinden akrep yilan ciyan bol miktarda vardir.

    boyle tehlikeli bir yere ne olur gelmeyin. bakin ege de bodrum, cesme, ayvalik bir suru dunya cenneti yerler var. ne isiniz var karaburun'da. lutfen uzak durun buradan. gelmek isteyenleri de uyarin.
  • karaburun'u karaburun, ege'yi ege yapan değerli zeytin ağaçlarından 2500 tanesi geçtiğimiz aylarda sessiz sedasız kesilmiştir. gerekçe bölgede yapılması planlanan ve inşası süren enerji santrali. işin ilginç tarafı, bu kadar büyük ve hem çevre hem de insan üzerinde büyük etkileri olan bir projenin çevresel etki değerlendirmesi raporundan muaf tutulması. ayrıca bu tür projelerde istenen milli savunma bakanlığı güvenlik raporundan da muaf tutulmuş. tüm bunlar yapılmakta olan santralin tepeden inme, doğayı ve insanı ikinci plana atan bir karar olduğunu düşündürüyor.

    ilgili linkler için:

    http://www.patronlardunyasi.com/…rmana-kiydi/117782

    rüzgar türbinlerinin sağlık üzerine olumsuz etkilerini özetleyen bir bilimsel çalışma (ingilizce):
    http://www.independent.co.uk/…syndrome-1766254.html

    karaburun'da enerji santrali çalışmalarının son durumu üzerine birkaç fotoğraf için:
    http://www.facebook.com/…rine-hayır/116945695022275
  • çılgınlar gibi eğlenip develer gibi tozutacakları bir yaz tatili geçirmek isteyenlerin uzak durmaları gereken mekan. ama sakin sakin oturup kafamı dinleyim, pırıl pırıl denizime gireyim, gece sahilde kendi kendime şarkı söyleyip biramı içeyim diyorsanız o başka.
  • ruzgar tanrisinin evi, yeryuzunde esen tum ruzgarlarin gectigi, homeros'un ruzgarli mimas olarak tanimladigi yer.
  • dondurmaci tekeli yedi kardeslerin 1990'ların sonuna dogru kamyonetle koylara hizmet sundugu bir gezici dondurma servisi vardi. banda alinmis bir kadin sesi belki 15 cesit dondurma sayardi, yok karamelli yok ananasli yok kavunlu...hevesle almaya giderdik ama diyalog hep ayniydi:
    -abi neli var?
    -çukulata sade!!!!

    sansiniz varsa limonlu bulabilirdiniz. hey gidi gunler...
hesabın var mı? giriş yap