• takeshi kitano'dan bir basyapit daha. sahsima gore kitano'nun acik ara en komik filmidir. annesini ozleyen kucuk cocuk ve dunyanin en aylak adaminin ciktigi yolcugu anlatir ama ne anlatis. aslinda filmin cok naif bir anlatimi vardir ama bunu duygu somurusu seklinde yapmaz aksine alabildigine guldurerek yapar. bas karakter (ismini soylemeyelim) hem dunyanin en bos adami hem de en kabadayisidir. ozellikle lunapark, kupon doldurma, havuz ve durak sahnelerinde bu davranislari en mukemmel derecede sergiler. cocugun elindeki harciligi alacak derecede parasiz, butun yiyecegi cocuga veriyormus gibi yapip gizli gizli kendisi de yiyecek kadar da cocuk ruhludur. uzak dogu sinemasinin en basarili orneklerindendir. bir "cocugun" yaz yolculugu diyebiliriz film icin. kitano sevenlerin mutlaka seyretmesi gerekir.

    --- cok agir spoiler ---

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    kikujiro kim acaba?

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
  • ne zaman bunalsam ve huzur bulmak istesem bu filmi izlerim.

    gercekten de takeshi kitano'nun karakterini ve tarzini en iyi yansitan filmi budur herhalde. sinir bozucu ve cocukca bir espiri tarzi, zengin hayal gucu ve olaylara hodukce bir yaklasimin bu kadar sempatik bir sonuc vermesi de takeshi'nin dehasindan kaynaklaniyor tabii. devaminda spoiler olabilir, aragorn kral oluyor haberiniz olsun.

    filmin tarzini en iyi anlatan sahne su bence; neseli bir muzik esliginde cimenlerin uzerinde buyuk bir mutlulukla oyunlar oynayan insanlar ve kameranin geri cekilmesiyle ortaya cikan devasa cimlere basmayin yazisi. iste takeshi'nin ozeti.

    gorsel dehasinin ozeti ise terkedilmis otobus duraginda aksam yagmur basladigi sahne. o sahnedeki gorsel vuruculuk adeta bir tablodan firlamis gibi. o sahnedeki isik ve renk kullanimini mutlaka inceleyin derim ben.

    en eglenceli sahneler ise;

    - otobus duraginda oturan elemandan caldigi yiyecegin bir kismini cocuga verip bir kismini caktirmadan kendine ayirmaya calismasi, cocuk "sen yemeyecek misin?" diye sorunca "buyukler cocuklar icin fedakarlik yapmali, ben ac kalmaya raziyim" diyip duragin arkasina gecerek caktirmadan gizledigi yemegi yemeye calismasi, onu da beceremeyip dusurmesi, almaya calisirken kendi de dusmesi,

    - otelde cocuk ders calisirken cok bilmis bir sekilde gelip bakmasi, birsey anlamayinca bozuntuya vermeden uzaklasmasi,

    - minibusun tekerini patlatmaya calisirken minibus sahibinin basinda dikiliyor olmasi,

    - yazar olan elemanla misir tarlasindan caldiklari misirlari hemen tarlanin onunde tezgah acarak satmaya calismalari, ustelik bu satisi "1 misir 200 yen, 2 misir 500 yen" kampanyasiyla yapmalari,

    - durdurmak icin yola civi koyduklari arabanin tekerinin patlamasi nedeniyle kaza yapip ucurumdan yuvarlanmasi, devaminda ikilinin kosarak kacisi,

    - ciplaklik meraklisi motorcunun her firsatta soyunmaya calismasi,

    - oteldeki yuzme cabalari,

    - uzayli kiligina soktuklari motorcuyu dag basinda unutup uyumaya gitmeleri.

    joe hisaishi'nin muhtesem bestesi summer esliginde o kadar saf, huzurlu, cocukca ve sakinlestirici bir filmdir ki kikujiro no natsu, pamuk seker gibidir adeta. ustelik bu duygularin hepsini kikujiro gibi mafya eskisi, tam manasiyla hoduk ve cocuk ruhlu bir karakter uzerinden yapabilmesi gercekten inanilmaz.

    yani aslinda bakinca bu filmdeki cocuk karakter masao son derece olgun ve akli basindayken, buyuk karakter kikujiro tam manasiyla umursamaz ve cocuktur. masao ve kikujiro ikilisinin yasadigi bu yaz macerasinda olgunlasan ve birseyler ogrenen taraf kikujiro olur.

    filmdeki motorcu ikili ve minibusunde yasayan yazar da tam manasiyla cocuk ruhludur, yani bu filmdeki tek olgun karakter masao adli kucuk cocuktur.

    kisacasi ne zaman bunalsam ve huzur bulmak istesem bu filmi izlerim, bende de hic bir zaman kurtulamadigim bir kikujiro'luk oldugu icin belki de. hani bir gun biri kalkip "kendini tek bir filmle tanimla" dese, durmam dusunmem kikujiro no natsu derim.
  • takeshi kitano'dan ali$ilmadik, eglenceli bir yolculuk filmi. ali$ilmadik olmamasinin sebebi take$i'nin diger filmlerinden muntazam farkli olmasi degil ama, bir yol filmi olarak oldukca farkli yani. masao olabilecek en mahzun mobilya kivaminda semptatik bi velettir. hic gormedigi ama uzaklarda bi yerde ya$adigini bildigi annesini ziyarete karar verir, kikujiro bu yolculukta masao'ya ebeveynlik etmekle mukellef, bencil, gurultucu, biraz saldirgan, lumpen bir insandir. olaylar geli$ir
  • ba$langici ile sonucu arasinda bi$eyler pek degi$mez bu filmde, bi "size kanim cok isindi, baba diyebilir miyim" diyalogu ya$anmaz, degi$im tabi ki vardir ama daha cok devinim vardir.
  • kitano sineması iftiharla sunar!

    bir adamın yetişkin olduğunu anladığı, bir çocuğun ise çocukluğunu kavradığı bir yolculuk.

    yolculuğun başında roller tam ters istikamette iken; hem yetişkin olmanın, hem de çocuk kalmanın güzel, komik, hüzünlü, sıcak, absürd yollarına bir bir sapıyor bu yolculuk . "hayata dair gülümseten detaylar" gerçekten varsa bir yerlerde; bir çocuğun yüzünü güldürebilmek için türlü türlü oyunlar yaratan o adamın yüreğinde ve dayak yiyen bir adamın yaralarını temizlemeye çalışan o çocuğun çabasında gizli olmalı.
  • --- spoiler ---

    takeshi kitano'nun kendisinin oynadığı kikujiro karakteri filmin yaklaşık ilk bir saati süresince sinema tarihinin gördüğü en kıl karakterlerden biridir, yaptığı her hareket bir yandan sinirleri zıplatacak cinstendir bir yandan da "of bunu da mı yaptı ya" hissiyatıyla güldürür. özellikle animelerden aşina olduğumuz japon sinemasında bildik bir senaryo kısmı olan kötü, sinir bozucu karakterin geçmişine yolculuk edilmesi yoluyla izleyicide ona karşı yaratılan sempati durumunu açıkça gözlemleyebiliyoruz bu karakterin filmdeki yolculuğu esnasında. huzur evi sahnesi ve durakta beklerken çocukla kendini özdeşleştirdiği sahneler en açık örnekler. böyle gerçek hayatta tanışıldığında on dakika bile dayanılamayacak bir karakter üzerinden ilerleyen filmin her sahnesini naif kılmak da ancak yönetmen olarak takeshi kitano'nun usta anlatımı ve joe hisaishi'nin piyanosunun sihriyle mümkün olabilir. senaryosu başlarda zor ilerleyen bir halde gibi görünse de tıkanacak dediğiniz noktada film tamamen farklı bir atmosfere bürünüyor ve yoluna daha canlı, daha yaratıcı, daha çocuksu adımlarla devam ediyor. filmin başlangıçtaki bir amaca doğru ilerlenişinin unutuluşu ve yolculuğa tamamen farklı bir yön çizilişi rahatsız etmiyor, bu dönüş çok keskin değil, akışa ayak uyduruyor.

    hikayenin kendisinin gücü büyük bir etki bırakmasa da harika görselliğiyle ve olayların işlenişiyle kitano'nun dolls'un ardından en başarılı filmi olduğu kanaatindeyim.

    filmde ilginç çok sayıda yan karakter olsa da ben şunlardan söz edeyim:

    japon motorcularının dünya üzerindeki en yumuşak huylu, hatta pısırık motorcular olduğunu öğreniyoruz. bu iyi niyetli ve efendi ikiliden kel olanının çıplaklık sevdasına tanıklık ettiğimiz süreçte "ahtapot adam"lı sansüre iyi güldüm.

    --- spoiler ---
  • insanın içini ısıtan film diye bir kavram varsa sanırım bu film onlardan biri. büyükannesiyle yaşayan bir çocuğun annesinin yaşadığı yeri öğrenmesi sonucunda bir adet öküzle yollara koyulmasını anlatıyor. öyle bir öküz ki bütün paralarını kumarda yiyebilecek kadar umursamaz, her önüne hakaret edecek kadar kavgacı, otostop çekerken kör taklidi yapacak kadar düzenbaz ama bir yandan da çocuğun üzülmemesi için her şeyi yapacak kadar duygusal biri. klişelere sahip bir film olabilir ama o klişeler bizi aynı film içinde hem ağlatıyor hem kahkahalar attırıyorsa, bize güzel bir 2 saat geçiriyorsa sanırım klişee vaaarrrr diye çığırtkanlık yapmanın bir anlamı yok.
  • küçük çocuk masao mu yoksa kikujiro mu yoksa takeshi kitano mu daha çocuk anlamadım bu filmde.. annesiz ama bir anda birsürü babası olan bir çocuğun hikayesi.. ya da bir anda bir çocuk kazanan bir babanın hikayesi.. sonuçta dopdolu bir yol, bir paylaşım hikayesi.
  • kagemuşa'dan etkilendiği rüya sahneleri sayesinde benim için tekrar "neden takeşi kitano'ya sarılıp teşekkür etmek istiyorum?" sorusunu cevaplamış olan film.
  • çocuk - yetişkin ilişkisini yol üzerinden anlatan filmleri her zaman sevmişimdir ve bu film de en güzel örneklerinden biri. tıpkı central do brasil ve alice in den stadten gibi. 3 farklı kültürden 3 farklı çocuk - yetişkin ilişkisi.

    alice in den stadten alman (avrupa) kültürü, central do brasil brezilya (güney amerika) kültürü ve kikujiro no natsu japonya kültürü (uzak doğu). adeta bir üçleme gibiler.

    filmle ilgili notlarıma gelirsek:

    • en sevdiğim yönetmen olan akira kurosava'nın kagemuşa filmine gönderme niteliğinde olan rüya sahnesine bayıldığımı söyleyebilirim. film hiçbir şey anlatmasa bile sırf kurosava'ya olan saygı duruşundan dolayı takdir ederdim.

    • bunun dışında en çok beğendiğim yönü duygu sömürüsüne yer vermeden hikayeyi olduğu gibi anlatan bir film olması oldu. konusu itibariyle drama çok yatkın ancak yönetmen hiçbir zaman söz konusu dramı acıtasyonla vermemiş. hatta bildiğiniz komedi gibi anlatmış.

    örneğin arabanın lastiğinin patladığı sahne ve balık tutma sahnesi her aklıma geldiğinde içten içe gülüyorum.

    • filmin benim için asıl sürprizi yönetmenin aynı zamanda başrol oyuncusu olmasıydı. çünkü izlediğim ilk takeşi kitano filmi ve kendisinin başrolde olduğunu film bitince anladım.

    bu sayede kendisine olan negatif düşüncelerim pozitife evrilmeye başladı diyebilirim. çünkü ben hayatımda bu kadar dangoz, kaba, ayarsız bir film karakteri görmedim.

    • kısacası yol filmleri sevenlerin kaçırmaması gereken bir film olmuş. şiddetle öneririm.
hesabın var mı? giriş yap