• yaysat tan her ay 130.000.000.000 (yazi ile yuzotuzmilyar) para alan, sahiplerinin beyoglunda ce$itli cafe-bar a da sahiplik yaptiklari (lemankultur, gayfe) sosyalist (!!!) dergi.
    edit: bahsi geçen para ve mekanlar, entrynin girildiği zaman itibarı ile gerçektir. bu entryi sırf doğruları yansıttığı için kötüleyenler, zerre kadar skimde değildir.
    bu arada dergiyi hala takip ederim ve okurken gülerim, o da ayrı konudur.
  • bu hafta üçüncü sayfadaki bir siyasi karikatürü epey yadırgadığımı söylemeliyim. evet leman'da ve penguen'de güncel siyasete yönelik espriler genelde derinlikten yoksun ve yüzeysel oluyor, içgüdüyle birkaç iyi espri çıkıyor, o da bazen. buna alışkınım. ama bu haftakine gerçekten bir anlam veremedim. karikatür şu: hani recep tayyip erdoğan ile abdullah gül ab anayasası'na (diğer tüm ab liderleri gibi) papa innocentus'un heykelinin önünde imza attılar ya. işte karikatür de buna atıfda bulunuyor. recep tayyip erdoğan ab anayasasını imzalarken papa'nın ellerinde ipler var, tayyip'i yönlendiriyor kukla gibi. yani tayyip kukla, papa da onu yönlendiren şahıs... ne bu be? komik de değil, siyasi açıdan mantıklı da. yani tayyip'in papa heykeli önünde imza atmasını ilginç bulmuşlar, bir karikatür çizelim demişler, düşüne düşüne akıllarına bu gelmiş. üzüldüm. kendisine muhalif diyen bir derginin iktidarı eleştirmek için bu kadar ezbere davranması gerçekten acınacak bir durum ve leman yazıişleri kadrosunun bu konularda ne kadar yüzeysel düşündüğünü gösteriyor. o karikatür olsa olsa ibda-c gibi bir örgütün haftalık dergisinde yayınlanabilirdi, leman'ın bu kadar alakasız bir noktaya savrulması ne acı.
  • leman, 90'larda kendi inisiyatifi dışında, tuhaf bir kesimce solun sesi, muhalefetin kalesi olarak kabul edilmişti. bazı apolitik kesimler leman'a kendi bakışının çok çok üzerinde bir marksist-leninist anlam addetmiş, kimilerince aşırı kürt yanlısı bulunur olmuştu. leman logosundaki l ve m harflerinin oysa ki, lm sigarasındaki harflerden pek farkı yoktu. öylesine seçilmiş bir adın parçalarıydı.

    leman'ın hakkını sezar'a verecek olursak, leman'ın ilelebet süren kaygısı yaşamı yakalamaktı. 90'larda yaşam politikti. yaşama yakın durma derdindeki herkes, politikaya da yakın durmak durumundaydı. gündemi insanlar belirliyordu, medya böylesine güçlü değildi. muhalefet yaşam içinde kendi gündemini yaratabiliyordu, leman da kendisini iktidarın gündemi yerine muhalefetin gündemine yakın konumlandırıyordu.

    tekrar olacak lakin, söylenmeli bu. leman hiçbir zaman devrimcilerin, muhaliflerin bir odağı olmadı. leman kültür de asla kendini dış kapitalist dünyadan ayrı tutan bir alamut kalesi değildi. leman da çalışanına az para verdi, biraya su kattı, ününü pazarladı. coca cola kadar kapitalistti leman. zaten aksi pek mümkün değil efendiler. kapitalizm şu an bir tercih değil bu ülkede, zorunlu bir ders.

    90'larda, 12 eylül iyice beyinlere yerleştirmişti varlığını. grup yorum dinlemek mesela cesaret işiydi o sıra. bir kızın gece sokakta başına çok iyi şeyler gelmeyebiliyordu. ve kimsenin internet'te sesini duyuracak ekşisözlük - itiraf com - şikayetim var gibi sitelere erişimi yoktu. sesler ya ahmet vardar aracılığıyla duyurulabiliyordu, ya da leman'ın tuttuğu arkadaşıma dokunması, okur mektupları ve cinsel faşizme hayırıyla. kıymetliydi bu kanallar. ha keza cezmi ersöz, nihat genç bu denli çekiştirilen, tükenmiş ya da kendini tüketmiş insanlar değillerdi. bizden'lerdi. ve kolay değildi bizden birinin yazılarını her hafta bulabilmek.

    öte yandan 12 eylül kendi muhalefetini de olgunlaştırmıştı. yaşasın diyalektik. öğrenci hareketleri, işçi yürüyüşleri ve grevleri, varoş başkaldırıları karşılığında da katliamlar, cezaevleri, yasaklar gümbür gümbür geliyordu. leman doğal ve popüler bir destekçisiydi bu muhalefetin. iyi ki de destekçisiydi.

    hayat değişiyordu ama, önlemek ne mümkün. nasıl ki 1 maysı 1996'da kadıköy'de, kızılay'da, konak'ta gırtlak patlatan onbinlerin nerede olduğu bilinemiyorsa, leman'ın da böyle bir kayıp yaşaması doğal oldu. leman'ın yanlışı ise kendi mezarını kazmasıydı, başka birşey değil.

    kendi eliyle yarattığı ölümüne muhalif bezgin bekir'i yine kendi kendine bir sümsük adama çevirdi. popüler kültüre vurmak, yüzeysel ilişkileri ti'ye almak için ortaya çıkarılan timsah tiplemesi idol oluverdi. üçüncü sayfada istanbul'da göç mağdurlarının hakkı savunulurken, arka kapakta aynı mağdurlar "bunlar artık orospu çocuğu birer kozalaktır" hükmü ağır bastı. bahadır boysal'ın ectasy'li gece partileri derginin en güçlü ışığı oluverdi. lemanyak projesi hepten çuvalladı. yıllardır taşak geçtiği yoz gençliğin seviyesine düştü lemanyak. yıllarca cuma'nın "skijem abijim" iyle idare etti. bir de üstüne, mizahi yönü kuvvetli yazarların ayrılıp penguen ve lombak'ı kurması, can yücel'in ölümü, eşber yağmurdereli'nin bu tayfaya pek takılmayışı leman'ı politik ve mizahi olarak bitirdi.

    artık yaşam da eskisi gibi değil. iki paragraf üstte kadıköy'de, konak'ta, kızılay'da olanlar yazının burasına gelesiye plazalara, clubber mekanlara, adsl'lere taşındılar. pek azı aynı yerde kalabildi ve yazık ki ya cezaevindeler, ya da sokakta linç tehlikesiyle yürümeye çalışıyorlar.

    leman, mizahi kan kaybını önleyemediği gibi, politik olarak da savruldu. savrulan politika ile beraber. politik olma kaygısı gütmeyen penguen bile, sağlam mizahi yapısıyla, daha politik durur oldu. leman salınır dururken.

    yine de, bir ilk gençlik efsanem yıkılmasa iyiydi. balkonda bir sandık leman var. ilki 92 tarihli, 2005'e kadar eksiksiz. kuzenlerimin eski gırgırlarını okurdum küçükken çok mutlu olurdum. çocuklarıma bu tadı yaşatayım istedim hep. yedi seneye okumayı söker çocuklar da, ben bir temizlik anında acaba vermiş olur muyum hurdacıya leman'ları? belli olmaz.
  • benim anlamadığım nokta bu kapak demokrasi aşıklarını neden rahatsız etti. e gençler demokrasi bik bik bik diyorsunuz, bu da demokrasinin gereklerinden. demokrasi sadece akp sularında yüzdüğünüzde var olmuyor. emre aköz akbaba dergisinin mizah anlayışına örnek vermiş bir de:

    'gitsinler sahaflara da akbaba dergisinin eski sayılarını alsınlar.
    (not: şu anda taksim'de sahaf festivali sürmekte. yusuf ziya ortaç gibi ağır kemalist bir chp'linin çıkardığı akbaba dergisini incelemek her zaman öğretici olmuştur.
    ama çoğu karikatürcünün, özellikle de lemancıların böyle şeyleri öğrenmek gibi bir derdi bulunmuyor.
    onlar "okulda" veya "dergâhta" edindikleri fabrika ayarlarını değiştirmek istemiyor.)' demiş.

    vallahi bende eski sayıları var akbaba dergisinin. menderes'i uzanamadığı ciğere mundar derken de görüyoruz o karikatürlerde, demokrasi yerle yeksan eden kodaman profilinde de görüyoruz. hatırlarsanız şimdiki başbakan kedi fotoğrafına dava açmıştı. yani durum hiç de aköz'ün dediği gibi değil. velhasılı kelam leman'ın eline sağlık. demokrasi budur gençler. sadece sizin arzuladığınız, görmek istedikleriniz değil.
  • basit bir tanim yapsam,hani boyle uzun uzadiya yazmak yerine degil de,tanim yapmak icin tanim yapiyor olsam derdim ki;
    "ilkokul 3'ten beri takip ettigim mecmua."
    aslinda gayet basit,kisisel bir tanim.ama ardinda yatan gercek o denli buyuk ki,acmazsak,icini doldurmazsak olmaz.bir cocuk dusunun ki,dort islemi ogrendigi zamanlarda eline "turkiye'nin en muhalif mecmuasi" olarak bilinen,tanimlanan leman'i almis.akranlari "kara prens ahududuna karsi" muadili strec folyo kalinliginda kitaplar okuyorken,bu cocuk bahadir boysal'in osmanli iskenceleri'ni okumus,timsah'in kizlara ne yaptigini algilamaya calismis,metin fidan'in ayrintilarinda bogulmus,cezaevinden gelen mektuplara bakarak mahkumlara uzulmus,hatta nihat genc'in yazdiklarini okumaya calisarak o yasta kendine bir durus belirlemis,beyaz yakali mavi onluk giyen,yazi yazarken kelimelerin arasina bosluk birakmak icin isaret parmagini surekli defter uzerinde dolastiracak naiflikte bir cocuk.
    daha o yaslarda,her sabah firindan aldigim ekmegin dibini kemirirken okudugum sabah gazetesi ile birlikte leman,en uzun sure takip etmis oldugum yazili nesriyattii.gazeteyi bos verelim,eger ki su an cizgi romana,graphic novel'a,daha genisletecek olursak sanat'a ilgi duyuyorsam,gundemi takip etme gibi bir takintim varsa,muhalif bir bakis acisina sahipsem leman'in katkisi tartisilmaz,politikaya duydugum ilginin tohumlarini atan da yine bir leman yazari,nihat genc'tir.bu yuzden,leman,bir saygi durusunu hakediyor.

    ama ben leman'i ovmeye degil,gommeye geldim.
    bu denli samimi,bu denli kendimle ozlestirdigim bir mecmuanin,zamanla bu hale gelmesinin uzuntusu bir yana,artik sahip olduklari durusla,samimiyetsizlikle,ucuzlukla,basitlikle yasattiklari hayal kirikligi,noel baba'nin gercek olmadigini ya da asla pamela anderson'la sicak bir gece geciremeyecegimi anladigim zamankiyle esdeger yikicilikta.

    neler oldu,neler yasandi da oldu bilmiyorum,ama kendilerinden kopan bir grup cizerin kurdugu penguen'in baslamasiyla,leman'in sonunun da baslamasi cok aci bir deneyim,belki de en cok benim gibi sadik okuyuculari icin.yasamimizda degismeyen bir tugla gibi,cocuklugumuzdan ilkgencligimize,oradan da gencligimize kadar bize eslik eden bir mecmuanin bir anda bu hale gelmesi,ya da maskesinin dusmesi?,hepimizi cok sasirtmisti.

    fatih solmaz'in uc kurusluk mizah anlayisina henuz gecmedigi donemlerde,madem penguen'de boyle sacmalayan bir yazar olacak,biz de ayni sekilde sacmalayalim dercesine "ehah retorigi" ile yazmaya baslayan lutfu oflaz,guneri icoglu olsun (ki kendisine daha uzun bir yazi ayiracagim); marjinallikten lumpenlige tatli bir virajla gecen bahadir boysal olsun,hani artik o cok asina oldugumuz sig kurt milliyetciligini gozumuze gozumuze sokan ender ozkahraman olsun,leman bir anda "kronik hastaligimiz" iken,kansere donustu.toparlarlar,onlar neler atlattilar diye dusunurken ellerinde kalan mustesna yazar-cizerleri bile ya kusturduler,ya ellerinden kacirdilar,ya da atom gibi,ohaagibi mecmulara mitoz bolunmeleri yonunde zorladilar.onlar boyle yaptikca,bizim umudumuz daha da tukendi.

    daha da uzucu olani,kendilerine her zaman dostca ve sicak yaklasan penguen'e karsi belli bir tavirla hareket etmeleri canimizi sikmaya baslamisken,artik bu son "oguz aral heykeli" mevzusu ile,guneri icoglu kanamalisinin yazdigi lakirdilari yayinlayarak,penguen dusmanligini bir genel gorus/politika haline getirmis leman,gecmisine (belki de gecmisimize) duydugumuz hurmetle,bu hafta da alalim, hissiyatimizi tamamen yerle bir etti.oguz aral gibi bir adamin erdem ve ahlakiyla yetismis,sanatci sifatini isimlerinin onune nakseden "yazar-cizer tayfasi" bu saygisizligi,bu cekememezligi nasil yapti,nasil oldu da zamaninda lem-anti medya'da elestirdigi "holding gazeteleri arasindaki savasta patron tetikciligi yapan kansiz yazar" rolunu ustlendi anlamak mumkun degil.kendi kendilerine vurduklari bu son bicak darbesiyle yere serilmis leman cesedinin onunde kendilerine soruyorum: sen de mi,brutus?
  • leman'ı sevmem. muhalefet yapma tarzını (az mizah, çok mesaj) beğenmem. yalnız bizim dincilerin çıkıp da leman'ın muhalifliğini "28 şubat'ta ne yapıyordunuz?" şeklinde sorgulamaları bambaşka olmuş. yalan yok, şu anda gündemde olan kapaktan hareket ederek bir kısım dinci, leman'ın 28 şubat tavrını sorguluyorlar ya, vallahi bilmiyorum ne yapıyorlardı. sezen aksu'nun 12 eylül generalleri ile nasıl bir muhabbeti olduğunu da bilmiyorum. yalnız iki şey biliyorum "28 şubat'a süper muhalifiz" diyen dinci tayfası, bilhassa da fethullah cemaati mensupları şubatta büzüşüp kaybolmaya yüz tutmuş çükler gibiydiler. şahsen insanları korkularıyla değerlendiren bir insan değilim ama o dönemin çilesini çektiklerini söyleyen, 28 şubat'a muhalefet etmediniz diye sağa sola saldıran şimdiki iktidar sahibi yaması dincilere sormak lazım siz ne yapıyordunuz 28 şubat'ta? onu da bırakalım 12 eylül hapishanelerindeki işkencelerden sizin fikir babalarınız mı geçti yoksa ülkücüler mi, solcular mı, kürtler mi, aleviler mi? bilmezsiniz, çünkü abileriniz orada kendilerine uygulanan ayrıcalıklı muameleyi anlatmaktan imtina ederler. solcuların, ülkücülerin (özellikle de sonradan muhafazakar kanada kayan ülkücülerin) anılarını okursanız abilerinizin 12 eylül'ün hapishanelerinde nasıl yaşadıklarını biraz olsun öğrenirsiniz. darbe tüm heybetiyle karşındayken pısıp kal, ortadan yok olunca da delikanlılık yap. komiksiniz lan. bir de gelmişler leman'ın muhalefetini tartışıyorlar. muhalefet iktidara yapılır. bir anlamı olacaksa da iktidarın elinde güç varken yapılması icab eder. ortada olmayan bir iktidara muhalefet edene...
  • yancı neşriyat.

    son dönemlerdeki yeteneği sorguya açık bir "grup" tarafından yaratılmış bir kapakla yaşamaya çalışan, vasat altı dergi.

    eğer aziz yıldırım'ı savunduğun kadar iyi niyetli ve tarafsızsan başka insanlar hakkındaki genellemelerine de dikkat edeceksin.

    trabzonspor hakkı yenmiş-yenmemiş ve ülke gündemi arasında sırf nispeten "küçük" diye ötelenmiş bir takımdır ve sen onların uluslararası mücadelesi hakkında tek bir çizik atmış değilsin yıllardır dergine, bu da iki. hiç utanmayarak bir katile de trabzonspor formasını çaktırmadan giydirmiş ve yine bir anadolu camiasını öteleyerek kapağında yer vermiş bir fanatiklik de ayrı tyartışma konusu olsa gerek.
  • adnan polata verdiği ayarın tarifi yoktur.

    http://haber.gazetevatan.com/haber/354385/1/gundem
  • lan dünyada ailesini iktidara yamamış kaç tane "mizah"çı var.

    bunu ifşa etmeleri ayıp olmuş. çok kınıyorum kendilerini.

    bir de kendilerini chp'ye yamanan, k.k. tarafı için çalışan bir dergi olarak nitelemek var ki, dindarları şeriatçı, kürtleri terörist görmek gibi bir şey bu da herhalde.

    üşenmeyip biraz eski sayılarına bakın da karikatür "sanatı" nasıl icra edilir, muhalif nasıl olunur bir fikriniz olsun. iktidarın kayığına binip ben muhalifim diye dolaşanları da zamana bırakalım. iyi iş, kötü iş er ya da geç çıkar ortaya nasılsa.
  • sosyalist diye bildiğimiz, ama ankarada işlettikleri leman cafe'ye gidip oturduğumuzda sosyalist değil sosyetik olduğunu görüp şaşırdığımız karikatür dergisinin adı..
hesabın var mı? giriş yap