• orta halli kapasiteli roger ebert'in söylediğine göre, bu filmi izleyen bir adam alfred hitchcock'a bir mektup yazıp şunları demiş: "kızım diaboliques'i seyrettikten sonra banyo yapmaktan korkuyordu. şimdi de sizin çevirdiğiniz psycho 'yu seyretti, artık duşa girmekten de korkuyor. şimdi ben ne yapacağım?" alfred amca da cevabı yapıştırmış: "kuru temizlemeciye gönderin!"

    hikayenin orjinali: the famous story: a man wrote to alfred hitchcock: "sir, after seeing `diabolique,' my daughter was afraid to take a bath. now she has seen your `psycho' and is afraid to take a shower. what should i do with her?" hitchcock replied: "send her to the dry cleaners."
  • les diaboliques (ingilizceye she-devils olarak cevrilmistir) barbey d'aurevilly'nin 1874 yilinda yayimlanan oyku kitabi. kitapta diabolik, seytani kadinlari anlatan alti oyku bulunur. oykuler tamamen birbirinden bagimsiz olsalar da anlati icinde anlati, dandy erkek karakterler, seytani kadin karakterler, suc, erotik vahset, gunah, devrim ve napolyon sonrasi fransa, onemini yitiren (ki barbey bundan son derece rahatsizdir) aristokrasi ve normandiya (kuzey fransa) gibi oykulerde tekrarlanan konular oykulerin belli bir sistemi olduklarini gosterir.
  • ilk kez 1954 yılında çekilmiştir fransız yapımı ve yönetmeni henri georges clouzot'dur.hitchcockla kapışır.
  • korku sinemasından kaybolan ceset, gece odada beliren yabancı gibi klişeleri yaratıcı bir biçimde ödünç alıp, havuz ve küvet gibi kolay kolay eskimeyecek korku araçları hediye etmiş, şaşırtıcı bir başyapıttır orjinali. en ilginç sahnesi ise fotoğrafta beliren hayalet esprisini çok farklı ve etkileyici bir şekilde sunduğu okul fotoğrafı bölümüdür. yeniden yapımlarının her biri, bir öncekini aratır niteliktedir.
  • 1955 yapimini dun gece gerile gerile izledigim film. eskiden, ulan eski filmlerden ne gerilecem, ne efekt var ne dogru durust senaryo derdim, hitchcock filmleriyle azda olsa seneryo konusundaki dusuncelerim oldukca degisti (bkz: stage freight) (bkz: i confess) (bkz: rebecca), ama diabolique efektleriyle de adami tirstiriyo be. hele son 20-25 dakkasinda acaba gece gece degil de gunduz mu seyretsem bile oldum
  • les diaboliques (celle qui n'était plus) adıyla 1952'de yayımlanmış boileau-narcejac romanı.. clouzot bu romandan yola çıkarak diabolique'i çekmiştir..
  • fransız edebiyatında, dekadans döneminin, önemli yazarlarından barbey d'aurevilly'nin romanı.
    filmin bu romanla bir ilişkisi yok.
  • --- spoiler ---
    bu filmde dedektiflik yapan emekli bir polis anlaşma bile yapmadığı biri adına ihbar bile edilmemiş bir olay hakkında ve olayla ilgili kimsenin rızası olmaksızın tanık sorgulamada bulunabiliyor, delil topluyor, hatta gece vakti bir yatılı okulda izinsiz dolanabiliyor. suçüstü yaparak sizi tutukluyorum ülen raconu kestiğinde katil çiftimizde asıl biz seni şuan karakola pedofili şüphelisi olarak rapor ediyoruz dese mesela gece vakti erkek çocuklarının yatakhanesinin de bulunduğu bir binada ne aradığını hiç bir şekilde belgeleyemez. o venezuela’lı kadın da öldü mü ne oldu o da belli değil pis bir şekilde ucu açık bitirmişler. yoksa onlarda dedektifle karşı atak mı yaptılar acaba belli değil? büyük bir ihtimalle öyledir.
    --- spoiler ---
  • gerilim ve gizemle birlikte burna adeta bir alfred hitchcock bir agatha christie kokuları getiren film.
    zaten film detaylarından da anlaşılacağı üzere filmin yapımcısı clouzot ile alfred in kapışmasına sahne olmuş. korku film üstadı sensin-hayır benim polemiği üzerine.

    malum bu tarz filmlerde spoiler ibaresi kullanmadan yazmanın mümkünatı yok. lakin diyeceğim şey şudur ki yapım yılı (1955) e göre oldukça başarılı ve kurgusunun sağlam olduğunu söylemek hiç de zor değil.

    tıpkı witness for the prosecution filmininin final sahnesinde yazı gibi o yazıyı da buraya yapıştırmayı uygun gördüm:

    "bu filmin yapımcıları henüz izlememiş dostlarınızın da zevk alabilmeleri için filmin sonundaki sırrı kimseye açıklamamanızı önerir."

    (bkz: witness for the prosecution/21)

    --- spoiler ---

    filmin sonundaki çocuğun yalan söyleme oalyı ise apayrı bir dünya. madem kadın öldü o zaman o sapanı kim verdi? çocuk aslında hiç yalancı söylememiş miydi yoksa? eğer çocuğun söylediklerinin doğruluğundan varsayımla hareket edecek olursak o zaman kadın ile emekli polis müfettişi ile birliği yapıyordu??? bu da yönetmenin başarısı ucu açık bırakmış olayı.
    --- spoiler ---
  • 1955 yapımı fransızların (bkz: hitchcock)’u olarak bilenen ve hitchcock gölgesinde kalmış gerilim ve polisiye üstadı (bkz: henri-georges clouzot) filmi. türkçeye şeytan ruhlu insanlar olarak çevrilmiş. filmin son bir saati gerilim dersi verir insana. gerilimi efekt kullanmadan sadece olay, oyunculuk, mekan, ışık ile verebilen nadir filmlerden.
    psycho filmi kadar beni gerdi bu film hatta son sahnesi kadının okulda eşini aradığı sahne ondan daha da fazla gerdi diyebilirim.

    özellikle filmdeki kadın oyuncular ve özellikle (bkz: simone signoret)’in canlandırdığı karakter bizdeki aptal sarışın algısını tamamen yok etmekte. bu gerilim filminde kullanılan bir çok unsur kendinden sonra çekilmiş gerilim türündeki filmleri ilham kaynağı olmuştur. özellikle küvet sahnesi psycho filmini ilham olmuş olabilir. bunun dışında tüm okulun beraber çektirdiği fotoğrafta bir gerilim unsuru olarak kullanılmış. kayıp adamın yüzünün arkada pencerede silik bir şekilde çıkması beni ürkütmüştü.

    --- spoiler ---

    filmin son sahnesi karanlıkta kadının ölmüş olduğunu düşündüğü eşini aradığı sahne gerilimin en zirvede olduğu sahne daktilo sesini duyması ve daktilonun başına geldiğinde üzerinde bir çift eldiven ve şapka durması daktiloda ki kağıda baktığında kendi isminin yazılmış olduğunu görmesi ve banyodan gelen sesle oraya yönelmesi küvette boğarak öldürdüğü kocasını küvette görüp adamın küvetten çıkışı ben buraya kadar rüya sanmıştım kadının kalp krizi geçirip ölmesiyle ve küvetten çıkan adamın metresini çağırmasıyla gerçek ortaya çıktı. ama daha sonrasında kafama takılan dedektifin birden nasıl ortaya çıktığıydı eğer olayın başından beri oradaysa olaya neden müdahale etmedi. filmin son sahnesinde ise çocuğun elindeki sapanı kalp krizi geçiren kadının verdiğini söylemesi ve kadını gördüğünden bahsetmesi. acaba dedektifle kalp krizi geçiren kadın, metresi ve adamı suçüstü yakalamak için böyle bir plan mı yaptı desem ama kocası küvetten çıktıktan sonra kadının nabzını kontrol etti öldüğünden emin gibiydi. dedektifle kadının böyle bir plan yapması için metresin ve öldü olarak bildiğimiz kocanın planlarını önceden bilmesi gerekirdi…. işte film akılda böyle sorular bırakarak bitmekte ve bence bu durum filmin ve senaryonun başarısını göstermekte.

    ben filmin başından beri ölen adam ortaya çıkana kadar adamın öldüğüne ve birilerinin cesedi alıp onlara şantaj yapacağını düşündüm ve filmin sonunda da ters köşe oldum.

    final sekansı

    --- spoiler ---

    filmin yönetmeni de sonda verdiği yazıyla aslında filmin sonu hakkında kimseye bir şey söylememiz gerektiğini kibarca söylemekte:
    şeytan ruhlu olmayın.
    arkadaşlarınızın bu filmden çıkardıklarını mahvetmeyin.
    onlara ne gördüğünüzü söylemeyin.
    onlar adına size
    şükranlarımı sunuyorum.
    böyle bir yazı üzerine sıkıyorsa filmin sonundan bahsedin…
hesabın var mı? giriş yap