• boylesine üstün bir düşünceye sahip ideal yöneticinin adeta camelot'un kral arthur'u gibi olan bir imparatorun commodus gibi hiyar bir oğlu olmasi çok entresan bir durum.

    bir diger tuhaflik ise bu adamin naifliginden gaza gelip birilerinin bu adami oldurmemesi. lucius verus ile daha once esi benzeri gorulmemis bir sekilde saltanati paylasmis ustune guveni pekistirmek icin ordularin komutasini lucius verus'a vermis.
    o da yetmemis marcus aurelius kizi lucilla'yi da verus'a vermis.
    lucius verus ile olan iliskisi hayallerimdeki arkadas iliskisidir. adamlar adeta kardesten ote bir sekilde yasamislar hatta kan bagindan farkli olarak sanirim fikirdaşlık sayesinde bir dualizme sahiptiler.
  • benim peygamberim. kitabı da kutsal kitabimdir.
  • kült
  • bir adam düşünün ki, roma gibi muazzam güçlü bir devletin yönetimindeki en üst kademeye ulaşsın, döneminin en büyük imparatoru olsun ve insanlık tarihinde siyasi güç bakımından kendi kudretine yaklaşabilecek pek az insan bulunsun. bu insanın yozlaşmaması övülmeye layıktır. zira onun gücünün zerresine ulaşan kişilerin pek çoğu ne yazık ki o büyük güç tarafından zehirlenir, kibre kapılır ve hatta en sonunda bir tirana dönüşür.

    marcus aurelius şüphesiz ki insanlık tarihinde yaşamış en yüce ve övgüye layık kişilerden birisidir. kendisinin öğütleri, ölümünden yüzlerce sene sonra bile güncelliğini korumaktadır.
  • en önemli stoacı filozoflardan biri. aynı zamanda tarihin en büyük devletlerinden biri olan roma'nın imparatoru. çoğu açıdan mükemmel biri ama?
    aması tarih bu şekilde işlemiyor. marcus aurelius filozof olması nedeniyle çoğu görüşe olumlu yaklaştı. elbette ki stoacılık her zaman desteklendi ancak septikler veya epikouros yanlıları en azından dinlendi. platon ve aristoteles yanlısı felsefi okullar yasaklanmadı. ancak bu hristiyanlar için pek öyle olmadı. hristiyanlığa karşı ciddi bir baskı hatta katliam vardı. tabi bunu yapan tek imparator o değildi ancak bu kadar felsefi bir isimden beklenmeyecek bir durumdu.

    zaten ilk yunan klise babaları bunun için defalarca ona savunma mektupları yazdı. kimisi hristiyanlığın kötü olmadığını, kimisi hristiyanların imparatorun otoritesine karşı olmadığını yazdı. hatta eski roma imparatoru atalarının hristiyan olduğunu ama zamanla bunun unutulduğunu bile savunanlar oldu. (tabi ki bu tarihsel olarak yanlıştır) bu ilk filozof kilise babaları ondan katliamları durdurması için destek istediler.

    yine de aurelius pek bu savunmaları dinlemedi. baskılar ve toplu katliamlar devam etti. ilginç ki birkaç yüzyıl sonra roma'nın resmi dini hristiyanlık olacaktı.

    yine de marcus aurelius olabilecek en erdemli imparatorlardan biridir. adeta platon'un filozof kralıdır. yine de tarihte kimse mükemmel de değildir. günümüzde ben de stoacılık konusunda kendisine saygı duyarım. ancak o yüzyılda yaşayan bir hristiyan olsanız ne düşünürdünüz tahmin edin…
  • "bir ingiliz dergisinde marcus aurelius hakkında eleştiri yazısı. yazar riyakarlık, cahillik, gösterişçilik suçlamasında bulunuyor.
    tepem atıyor. tam cevap yazmaya girişecekken, imparatoru düşünüyorum, hemen kendimi toparlıyorum. bana asla öfkeye kapılmamayı öğreten insan adına öfkelenmememdi doğru olan." e. m. cioran
  • "eğer, bir dış etken seni üzerse, duyduğun acı, o şeyin kendisinden değil senin ona verdiğin değerden geliyordur. onu da her an kaldırma gücün vardır."
  • baba annius verus, anne domitia lucilla'nın çocukları olarak ms 121 yılında roma'da dünyaya geldi. niccolo machiavelli'nin deyişiyle roma'nın beş iyi imparatorundan sonuncusudur. roma imparatorluğu için büyük sorun haline gelen germen saldırılarını bastırmıştır. ms 180 yılında hayatını kaybetmiştir.

    onu özel kılan şey, koskoca imparatorluğun başında olmasına rağmen hayatını kibirden uzak, insanlığın yararına olacak şekilde yaşamasıdır. halkın içinde dolaşırken gelen övgülere ve alkışlara aldanmaması için kulağına memento mori, yani "ölümü unutma" şeklinde fısıldayan bir görevli tuttuğu rivayet edilir. stoacılar'ın farz olarak nitelendirdiği davranışları yapmadığına yönelik özeleştiri yaptığı kendime düşünceler kitabını kaleme almış ve bu yapıtından sonra halk arasında philosophus lakabını almıştır.

    -herhangi birinin senin hakkında ne düşündüğünü umursama; uzun ya da kısa hayatının geri kalanını kendi doğanın istediği gibi yaşamak yetsin sana.

    -ruhunu yücelten kişi başkalarının onun hakkında söyleyecekleri, düşünecekleri ya da davranışlarını hiç kalıba getirmez, çünkü şu iki şeyle yetinir: şu anda yaptığı şeyde adil davranmak ve şu anda yazgısına düşenden memnun olmak.

    -bugün iyi olabilecekken yarın iyi olmayı yeğlersen haklı olarak ıstırap çekersin

    -dışarıdan bir etkiyle başına bir şey geldiği için üzülüyorsan, aslında üzüldüğün şey o değil, ona dair yargındır ve bu yargıyı da ortadan kaldırabilirsin. eğer seni üzen şey kendi karakterinden kaynaklanıyorsa, ona dair yargını düzeltmene ne mani olabilir?

    -işlerini ağırdan alma; sözlerinde bulanık, düşüncelerinde kararsız olma. ruhun her seferinde ne kendi içine kapansın, ne de dışarıya taşsın.

    -tanrı, mutsuzluğumun bir başkasına bağlı olmasını istememiştir.

    -iyi, mütevazi, dürüst, ihtiyatlı, ılımlı, yüce gibi sıfatlar edindiysen, bunlara sahip çık ve asla yeni bir isimle çağrılma.

    -sağlıklı bir göz görebilen her şeyi görmeli, ama "yalnızca yeşil olanı istiyorum." dememelidir. "çocuklarımı koru" ve "herkes beni övsün" diyen bir zihin, sadece yeşili arayan gözler, sadece yumuşak bir şeyler arayan dişler gibidir.

    -"sana dürüst davranmak istiyorum" diyen birisi nasıl çürümüş ve sahtekardır. bunu söylemene gerek yok. dürüstlük kendiliğinden anlaşılmalı. yüzünde yazmalı, sesinde çınlamalı.

    -insanın kendini diğer insanlardan daha çok sevmesine rağmen kendi hakkındaki yargısına, diğerlerinin düşüncesinden daha az önem vermesine hep şaşarım.

    -bir oyuncunun, onu işe alan yönetici tarafından sahneden alınmasına benzer hayat. "ama ben yalnızca üç perdede oynadım, beşinde değil."
    doğru söylüyorsun, ama yaşamda üç perde bütün oyun anlamına gelebilir. çünkü her şeyin sonunu belirleyen, seni vaktiyle bir araya getiren ve şimdi de çözülmenden sorumlu olan şeydir. her ikisinden de sorumlu değilsin. bu yüzden zarafetle ayrıl sahneden, zira seni sahneden alanda da var aynı zarafet."
  • gündüz katliam yapıp akşam evde felsefi aforizmalar yardıran sürreal imparator. kim olduğunu bilmeyenler birkaç çiçek böcek sözünü okuyup kendinden geçer. cermen kabileleri katledip hıristiyanları aslanlara atmasıyla ünlüdür.

    makromanya ve sarmatya'ya karşı bir sefer düzenler. cermen kabileleri kadın çocuk yok ederken sergilediği acımasızlık zafer sütunununda resmedilmiştir. hatta katliamın şiddeti öyledir ki bu katliamı resmeden zafer sütununa gönülsüzce bezenen naturalizm roma sanatını değiştirmiştir. kaynak

    nüfus kıyımları, yerleşim birimlerini yakıp yıkmak, kitlesel tecavüz, köle almak öylesine yaygınlaşmıştı ki romalı generaller artık bunu kamusal düzenin bir gereği olarak görüyorlardı. bizzat savaşı yöneten aurelius o kadar çok köle almıştı ki artık önceden alınıp dağıtılan kölelerle birlikte yeni kölelerin hepsinin sürgün edilmesi emrini vermişti. kaynak heralde meditasyonlar'da yazdığı "hayatın güzelliğinin tadına varın, yıldızlara bakın ve kendinizi onlarla birlikte koşarken hayal edin" derken burada köleleri koşmaktan bahsediyor olsa gerek.

    aurelius döneminde hıristiyanların pazara çıkması, hamama ve foruma girmeleri, kamusal alanda gezmeleri yasaktı. aziz irenaeus'un eleutherus'a götürdüğü mektupta lion'da hıristiyanların nasıl şiddet gördükleri anlatılıyordu. ne var ki hem mektubu getiren, hem mektubu getiren adamı savunmaya çalışan nüfuzlu hıristiyan adam idam edildi. bir seferde 48 kişi idam edilmişti. bunlar arasında 15 yaşındaki blandina adlı köle kız da vardı. aurelius'un askerleri kendisine "artık yapılacak bir şey kalmayana dek" işkence ettikten sonra "ben hala hıristiyanım, yanlış bir şey yapmıyoruz" demiştir. daha sonra kazığa asıldı ve bir boğanın önüne atılarak idam edildi. kaynak

    aurelius roması için hıristiyan avlamak bir regulasyondu. roma kolezyumunda hıristiyanlar halka açık şekilde periyodik olarak idam ediliyordu. ikinci yüzyılın sonlarında veba salgını bittiğinde pagan tanrılara dua etmediler diye binlerce hıristiyanı bu kolezyumda aurelius bizzat idam ettirmişti. hıristiyanlar sürgün ediliyor, kelleleri uçuruluyor, işkence görüyor, hapse atılıyor, herkesin önünde vahşi hayvanlara parçalattırılıyorlardı. standart prosedür bir hıristiyanın mahkemeye çıkar çıkmaz hemen suçlu bulunmasıydı. kaynak

    işini yapıp marcus aurelius dönemi roma tarihini gerçekleşen katliamlarıyla yazan mary beard adlı tarihçi ise twitterda aurelius'un çağdaş stoacı fanatikleri tarafından dijital lince uğramıştır. ne kadar da hikmet dolu, sağduyulu, engin bir kitle. kaynak

    edit: düzeltmeler ve kaynak eklenmesi.
  • kendi zihnine saygı duymayı seçen ve kendini onun mükemmelliğine bağlanmaya adayan insan sahnedeymiş gibi davranmaz, yakınmaz, ne yalnızlık ne de kalabalıklara gereksinim duyar, her şeyden önce de hiçbir şey aramaksızın, ama hiçbir şeyden de kaçmaksızın yaşayacaktır, canının teninde uzun bir zaman mı yoksa kısa bir zaman mı kalacağı hiç ilgilendirmez onu; hemen şu anda yeryüzünden ayrılması gerekse bile ağırbaşlılık ve düzen içinde yerine getirilmesi gereken herhangi bir başka işe hazır olduğu gibi buna da hazırdır, yaşamı boyunca zihnini; ussal ve toplumsal bir varlık oluşuna aykırı hiçbir şeye yöneltmemeye dikkat eder

    (bkz: düşünceler)
hesabın var mı? giriş yap