136 entry daha
  • edebi bir metin veya bir sanat eseri her ne sebepten ötürü insanı cezbediyorsa, mekanik saatler de o yüzden insanı cezbeder. çünkü bu markalar -özellikle de dünyaca ünlü olanlar- esasında satılan saatle beraber müşterilerine diğer insanlarla paylaşabilecekleri bir ayrıcalık daha verir...

    hikayelerini,

    barry sanders, "öküzün a'sı" isimli kitabında, insanın kendi hikayesinin anlatıcısı ve yorumcusu olduğunu söyler. ona göre, insanın kendi hayat hikayesini anlatış biçimi ve hikayesinde vurguladığı unsurlar zaman içerisinde değişir. gurur duyarak anlattığı bir mesele, yıllar sonra utanarak anlattığı bir hikayeye dönüşebilir. ya da bir aşk hikayesi, yıllar sonra o aşkın vakti zamanıyla bünyede yarattığı huzura zıt bir acıyla anılabilir. barry sanders'a göre insan kendi hikayesini sürekli gözden geçirir ve tekrar tekrar yorumlar. aktarış biçimi, anlatıcının kendi hikayesine karşı düşündüklerini de açığa vurur. o halde insanın kendi hikayesini yorumlama biçimi, hayat çizgisi ilerledikçe değişir.

    insanoğlu, hikaye dinlemeyi de anlatmayı da sever. bu çok eski bir dürtüdür. atalarımız, çok da uzak olmayan bir geçmişte, bunu ateş başında veya kalabalık meclislerde yapardı. nihayetinde ozanlık ve şiir, insanoğlunun icat etmediği ancak doğal olarak kendiyle beraber var ettiği iki kavramdı. insanlar güzel bir hikayenin veya etkileyici bir meselenin etkisini hissedebiliyor ve hatta ayırt edebiliyordu. zamanla bu ayrım becerisi, sözlü ve yazılı edebiyatın teorisini bile oluşturacaktı. basitçe söylemek gerekirse; diğerlerinden farklı olan her hikaye, yazılı ve sözlü anlatılar nehrinde, kendine ayrı bir yol açarak ilerlemeye ve farklı bir rotada akmaya devam eder ve bu her zaman böyledir. insanoğlu, ona hitap eden hikayeyi ölümsüzleştirmeyi ve nakletmeyi başaran tek canlıdır.

    mekanik saatler de böyledir işte. mesele yalnızca en doğru, en hatasız çalışan mekanizmayı üretip mahir ustaların zanaatıyla piyasaya sürmek değildir. eğer bütün mesele bu olsaydı, uçaktan uzay istasyonuna, nükleer santralden bilgisayar işlemcilerine kadar pazarda söz sahibi olan japonlar, bugün birkaç milyonluk isviçre'nin saatlerine yenilmezdi.

    o halde bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor.

    insanlar, sadece bu saatlere para vermiyorlar. insanlar, bu saatler ile birlikte dahil oldukları veya olmak istedikleri hikayeye para veriyorlar. bir patek philippe sahibi, yalnızca bir saat satın almaz. o, beraberinde bir hikaye satın alır. patek'in rekor fiyatlara sattığı saatlerini, dünyanın en karmaşık mekanizmasının hikayesini satın alır.

    omega, speedmaster modeliyle aya gittiğinde, saat severlere ve markaya bir hikaye hediye etmiş oldu. rolex, james cameron'un mariana çukuruna dalarken kullandığı denizaltının robot kollarından birine neredeyse dört bin metreye kadar dalabilen bir dalgıç saati taktığında, insanlara yeni bir hikaye hediye etmiş oldu. zenith'in el primero'su, fabrikanın sırlanmış duvarları ardında yeniden keşfedildiğinde, dünya yeni bir hikaye kazanmış oldu.

    şimdi biraz yukarıya, gökyüzüne bakalım. her gece tepemizde parlayan o gri yuvarlağı gözünüzün önüne getirin.

    omega marka saatinin arkasını çeviren bir insan, arka kapakta nasa tarafından onaylanmış ve uzay görevlerinde kullanılmış bir saatin hikayesini bulur. 1957 yılında bir yarış kronografı olarak tanıtılan omega speedmaster, temmuz 1969'da buzz aldrin'in bileğinde aya giden ilk kol saati olarak bir efsaneye dönüşür. yine aynı saat, bu sefer daha çetin bir senaryoda günü kurtaracaktır. apollo 13 mürettebatının tam on dört saniye boyunca ateşlemesi gerektiği motorların zamanını doğru tutan saat, bütün astronotları eve döndürmeyi başarır. omega'nın zaman tutma becerisine güvenen astronotlar, bu tehlikeli manevrayı yaparken tereddüt dahi etmez.

    milyarlaca dolarlık proje, üç insanın canı, uzay boşluğunda hareket eden bir geminin kaderi; bütün bunların hepsi sadece kuş kalbi gibi atan bir zembereğin salınımıyla zaman tutan ve pilsiz çalışan bir mekanizmaya bağlıydı.

    işte insanlar bu hikayeyi dinlemek ve anlatmak ister. omega'nın uzay boşluğunda kuş kalbi gibi atan zembereği insanlık tarihine yön verirken, o sırada yeryüzünde olan bizler bu hikayeyi dinler ve bir parçası olmak isteriz. bünyesinde barındırdığı yüzlerce küçük parça sayesinde çalışan bir saatin içini açtığınız zaman sürekli hareket eden çarkları ve erilip boşalan yayları ile sanki canlı bir organizma bizi karşılar.

    çünkü mekanik saat, esasında sadece zaman tutmaz. bünyesindeki bütün devinim ve hareketle bizden bir şeyleri de tutuyormuş gibi görünür.

    bir ruhu,
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap