• adorno'nun akıl açan kitabı.

    "tek bir sohbet yok ki bahse tutuşma fırsatıyla zehirlenmiş olmasın."
  • her genç kızın çeyizinde mutlaka bulunması gereken, çok faydalı bir eser.
  • "biz derken aslında "ben"i kastetmek, hakaretlerin en örtülüsüdür."
  • "aşk farklı olanda benzerlik görme gücüdür."
  • "bir insan ancak başka insanlara öykünerek insan haline gelir."
  • minima moralia'ya göre bu çağın ahlaksızlığının nedeni, herşeye karşı duyduğu sevgisiz bir umursamazlıktır veya rahatsız bir vicdanla da olsa sahip olduğu şeylere tutunmak isteyenlerin ideolojisinde... kitapta en çok akılda kalan "yanlış yaşam doğru yaşanmaz" sözüdür
  • "bir insana uygulanan şiddet,onun uyguladığı şiddeti unutmamıza neden olur."
  • ustadin diger eserleri gibi zehir zemberek bir modernite ele$tirisidir. ve kanimca taklit edilmesi imkansiz bir uslupla ve yapiyla yazilmi$tir. zira kendisinin de belirttigi uzre kitabinda bir merkez olu$turmaktan kacinmak icun adorno efendi derdini birbirinden kopuk, ufak ufak bolumler yazarak aciklami$tir. hatrimda kaldigi kadariyle kitabin bir yerinde ikinci dunya sava$indan sonra almanyanin kulturel olarak bittigini iddia edenlere yuklenip, "neden bitsin efendim, siz kendi duzenbazliklarinizi insanlara daha iyi yutturabilmek, yeni kurmak istediginiz vah$i kapitalist sistemi daha iyi olu$turabilmek icun boyle masallar uyduruyorsunuz" demeye getirmi$tir.
  • 71. bölüm olan pseudomenos'unda yalan ve gerçeğin girift hale getirilmiş bir kurgu olarak bize sunulduğunu harika bir şekilde anlatan eser.

    'hakikatin yalan, yalanın da hakikat gibi göründüğü bir dönemeçteyiz şimdi. her açıklama, her haber, her düşünce daha önce kültür endüstrisinin merkezlerinde biçimlendirilmiş olarak geliyor bize. böyle bir ön-biçimlendirmenin tanıdık izini taşımayan şeylerse inandırıcılıktan yoksun bulunuyor, çünkü kamuoyu kurumları ortaya sürdükleri her şeyi bin türlü olgusal kanıtla ve topyekun iktidarın el koyabildiği her çeşit makullük aylasıyla donatabiliyorlar. bu türden basınçlara direnen doğrular, imkansız görünmenin yanında, kültür endüstrisinin son derece yoğunlaşmış yayım aygıtıyla yarışamayacak kadar da güçsüz kalıyor. almanya'nın sunduğu uç örnek, genel mekanizmayı da aydınlatır. nasyonal sosyalistler uyguladıkları sistematik işkenceyle almanya içindeki ve dışındaki halklara dehşet salmışlardı; ama hunharlıklarının inanılmaz boyutlara varması onları teşhir olmaktan da kurtarıyordu. eylemlerinin akla sığmazlığı, herkesin o pek kıymetli barışı korumak adına zaten inanmak istemediği ama aynı zamanda teslim de olduğu şeye inanılmamasını kolaylaştırıyordu. titrek ve dokunaklı sesler işitiliyordu: 'zaten her şey çok abartılmıyor mu'. savaşın patlak vermesinden sonra bile toplama kamplarıyla ilgili ayrıntılar ingiliz basınında rağbet görmemişti.'

    'ancak mutlak yalan doğruyu söyleyebilir bugün. doğruyla yalanın ayrım yapmayı nerdeyse imkansızlaştıracak ölçüde birbirine geçmesi ve en basit bilgi parçasına tutunmanın bile bir sisyphos emeği gerektirmesi, savaş alanında yenik düşen ilkenin mantıksal örgütlenme alanında zafere ulaştığının işaretidir. yalanların uzun bacakları vardır: kendi zamanlarının önünde giderler. hakikatle ilgili her sorunun iktidar sorununa dönüşmesi - eğer iktidar tarafından imha edilmeyecekse hakikatin de kaçınamayacağı bir süreç- eski despotik düzenlerde olduğu gibi hakikati bastırmakla kalmıyor, doğruyla yalan arasındaki ayrımın yüreğine saldırıyordur: kiralık mantıkçıların zaten vargüçleriyle silmeye çalıştıkları bir ayrım.'
  • minima moralia okuyup, beşeri sermaye hanesine büyük bir artı yazmak, orda burda alıntı yaparak prim yapmak günümüzde oldukça sık görülen birşeydir. ama tam da bunu eleştirir adorno. bilgi üretimi yolunun da teknikleşmesi, bu tekniğin eleştirisinin yine aynı söylem içinden yapılması ve daha da beteri bunların hepsinin piyasa mantığından bağımsız olmaması. adorno müthiş diliyle; bilim felsefesi, kültür, siyasal iktisat, faşizm, müzik, edebiyat, müzik ve daha sayılamayacak birçok alanı birbirine öyle güzel bağlanır ki kitabı hazmedebilmiş olmak için bunların her birine azbuçuk kafa yormuş olmak gerekir.

    bugün bu kitaba hakkını verdiğimi iddia edemiyorum. tecrübesizim açıkça. fakat tecrübeyi geliştirme yolunda yapılanlara dair umut ve masum heves taşımadığımı söyleyebilirim. artık orjinal birşey yazacağım diye oturduğumda ellerim titriyor, iki cümleyi bir araya getiremiyorum. sanki adorno tahtayı doldurmuş, yapılabilecek her katkı aşırı uzmanlaşmanın sonucunda küçücük noktacıklardan ibaret olacakmış gibi geliyor. gevelemeyi ve yazmayı bırakıp sadece adorno okusak ne güzel anlaşırız halbuki..
hesabın var mı? giriş yap