• bu adam bir şair, oyun yazarı, oyunları da fazlasıyla şiirsel. fakat geyikler lanetler şiirselliği ve sahne dinamizmi sebebiyle bu kadar önemseniyor.
    bu adamın kitaplarında mütemadiyen "kadınları ben anlıyorum, en iyi ben anlıyorum" tavrı var.
    cinsel kimliği umurumda bile değil ancak bu kadar "kadın dünyasını anlıyorum" düşüncesini göze sokmaya çalışmak, bir kadın, bir anne imajı tarafından onanma ihtiyacı gibi görünüyor.
    yazar olarak hedef kitlesi kadındır belki. bana ulaşmıyor.
    ne söylüyor dünyaya demiyorum, nasıl söylüyor buna bakıyorum.
  • benim için eskidendi çok eskiden şarkısıyla yeterince hayatımda yer etmiş, bir dolu hatıra taşıyan adam.
  • murathan mungan'ın kaleminden dökülen her satırı çok sevme nedenlerimi açıklamış bir yazı not almışım zamanında, kaynağı artık hayatta olmayan mutasyon.net imiş, yazarın adını maalesef not almamışım.

    "sevgi ve kör tutku hep vardır mungan'ın şiirlerinde. "bildiğim kendimi bildim bileli hep aşık olduğum / bildiğim ancak aşıkken varolduğum / işte bu yüzden, benim için aşık olmak/ çoktandır hasretine katlandığım yokluğum". yaratılışında ihanet olan insana bile, "ihanet ancak sevgı söz konusuysa vardır" diye kılıf uydurur mungan. sevdanın bölücü oluşu (insanı ilk kendinden sonra da başkalarından ayırır), imkânsızlıklarıyla varolan sevgiler (kimbilir belki de sevgiler imkansızdır), ve âşığını öldürmeden mümkün olmayan sevgiler; aşkı, onsuz olunmayan ama olduğunda da sanki kainatın bütün harmonisini, iç hiyerarşisini yok eden, aslen yıkıcı bir düşünötesi olgu yapıp çıkıveriyor işin içinden.

    tutkuysa biraz daha farklı mungan için. "tutku tek başına ve çıplaktır. kendisi için ve kendisiyle vardır". tutku bir takıntı, dönüp dolaşıp çıkamadığımız; çıkamadıkça daha çok dönüp dolaştığımız, sinir bozucu bir labirent. mungan'ın kitaplarında amaç, genelde, oluşturduğu tutku tarafından yok edilir. bu bağlamda ise amaç,biraz da machivelist yaklaşımlarla amaçlıktan da çıkar."

    tüm bu kavram kargaşaları içinde, mungan kimi zaman hayata dair, basit,ama görmeye o denli alıştığımız, işte bu yüzden sanki bakınca körleştiğimiz, duyguları, olayları ve varlıkları, gözümüze gözümüze sokmaktan, okuyanı (okuyanı) beklenmedik bir anda şaşırtmaktan büyük zevk alır. kaçan hayat, kaçan zaman ve bu sayede gene ve gene anılar baş köşededir çoğu zaman. "hayret doğrusu / daha vakit var diye / dönüp de bir gün / kaldığımız yerden, hepsini birden / yaşarız sandık /oysa emanetmiş bizim sandıklarımız / içlerinde kilitli kalmış onca şeyle / günü geldi / aldılar."

    murathan mungan böyle işte. biraz kendince, biraz herkes gibi; herkes gibi. tuttuğunu altın eden bir sihirbaz değil ama, ışıl ışıl parlıyor mungan'ın çocukları.

    “ve siz hiç yakından gördünüz mü
    tebessümüyle hala ışıyan
    lakin artık çatlamış bir kadehten sızan
    rengini eski bir şarabın”.
  • "bir gün gelir ve dünyanın bir yerinde, yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine bütün hayatını anlatmak istersin."
  • "omayra, bu adı verdim sana
    ve mevsimleri bütün anlamlarıyla
    iki çakılına bir deniz vereyim
    hayallerine mavi buğday
    dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim
    esmer ve çırılçıplak bir gecede
    bütün düşmanların gelecek
    koynumdaki cenazene

    seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken
    kucağımda başın
    gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını
    kendi enkazımın üstünde
    kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan
    öldürerek yaşatacağım seni kendimde

    ocağın parıltısıyla aydınlanan yüzün
    gücünden habersiz sakin gülüşün
    kamçılıyor içimdeki bütün köleleri
    ben ki hileli bir oyun,
    birkaç kırık zar
    ve kara muskalı tılsımlarla
    almışken seni kaderinden, kıyasıya bağlamışken kendime
    asıl sen tutsak etmişsin beni
    dünyaya kapalı kapıların ardındaki
    içi boş sessizliğine

    sığlığın, sevgisizliğin
    o sonsuz kendiliğindenliğin
    dünyanın sana değmeyen yerleri
    nasıl da çekici yapıyor seni
    o kadar bağlandım ki
    tutkusuz bedenine
    ya öldüreceğim seni
    ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne

    sayıklayan bir ağaç gibiyim omayra
    uğultusu geliyor ta derinden
    gövdemin geçtiği masalların
    içimdeki deprem ayakta tutuyor beni
    geri dönüp vuruyor çalınmış zaman
    bak sana korkaklığımı veriyorum
    var olmanın bütün varoşlarından
    ben yenildim, işte silahlarım
    tılsım tamamlandı
    sonuna geldim çizgilerini sildiğim
    bir büyük haritanın
    aşkım ölümün sınırında omayra
    olduğun yerde kal kımıldama"
  • sinema tutkusu üzerine altyazı dergisine verdiği röportajdan

    “daha ortaokul yıllarındayken defterlerime film eleştirileri yazıyordum. yerli ve yabancı filmler için iki ayrı defterim vardı. o dönemde bazı dergi ve gazetelerde yıldız verirlerdi filmlere, ben de kendi yıldızlarımı verirdim – sinema tutkunlarının ortak çocukluk anıları işte.

    sinemamızın son dönem örnekleri içinde fikret reyhan'dan çatlak (2020), tufan taştan'tan sen ben lenin (2021), selman nacar'dan iki şafak arasında (2021), tunç şahin'den insanlar ikiye ayrılır (2020) beğendiğim filmler oldu. nuri bilge ceylan'ın attığı her adımı takip ediyorum. emin alper'in macerasındaki durakları merak ettiğim için kurak günler'i (2022) göreceğim. zeki demirkubuz'dan sarsıcı bir hamle bekliyorum. bazı kürt yönetmenler de bana ümit verdi son yıllarda ama el attıkları meseleler nedeniyle daha derin sulara açılamıyorlar galiba. tayfur aydın'ın iz'i (rêç, 2011), mehmet ali konar'ın renksiz rüya (hewno bêreng, 2017), ali kemal çınar'ın arada (2018) filmleri ümit veren iyi filmlerdi örneğin. “
  • cok populer sarkı sözler vardir
  • twitter hesabına bakılırsa, bir kitabevi çalışanını enis batur'un kim olduğunu bilmemekle ya da "artikülasyonunu" anlamamakla eleştiren yazar. link.
    türk aydınının zorlu yaşamını bizzat kendi deneyimiyle kamuoyuna taşıdığı için kendisine sonsuz teşekkürler.
  • sosyal medya lincini sonunda kendisi de tadıyor.
  • linç twiti

    asgari ücrete istiklal gibi kalabalık bir yerde bütün gün ayakta çalışan insan da yorulabilir,kafası dalgın olabilir,yanlış anlayabilir.neticede o da insandır.bunu herkesin içinde adam öldürmüş gibi rencide ederek anlatmak neyin snobluğudur ya?artiküle ederek anlatmana rağmen çalışan anlamadı diye dünyan mı karardı mk?

    o gün kitapçıda murathan mungan'ı görüp tanıyan bir personel varsa bu çalışanın işten atılması çok olası.tabi bu beyefendinin egosundan daha önemli değil belli ki.

    itici şahıs.
hesabın var mı? giriş yap