• benim turkiye tarihine dair olan ufkumu gercekten iki katina cikaran 2 sey paylasmak istiyorum. ikisi beraber bana bu cografyada siyasetin en az 600 yildir hic degismedigini gosterdi.

    1) karsi tarafi camileri ahir yapmakla suclamak

    biliyorsunuz akp buna bayilir. ben bugun ogrendim ki bu korkutma amacli iftira daha bizans zamaninda bile varmis. buyrun son bizans imparatoru 11. konstantin'in fetih gunu sabahi ayininde sanirim aya sofyada yaptigi konusmadan bir parca:

    "now he is threatening to capture the city of constantin the great, your home, the place to which every christian fugitive turned for aid and the guardian of all greece; and he swears that he will turn the holy shrine of god into horse-stalls. my nobles, my brothers, my sons, the eternal reputation of christendom is in your hands now to defend. "

    ılgili kismin turkcesi
    " [fatih sultan mehmet] tanrinin kutsal tapınaklarini ahir yapmaya yemin etmis. kardeslerim, evlatlarim, hristiyanligin bekasini korumak sizin elinizde"

    allah askina su cumledeki hristiyanlik kelimesini muslumanlik ile ve fatih sultan mehmet'in adini kilicdaroglu ile degistirin ve bana diyin ki bu konusmayi malum kisi yapsa sasiririm.

    konusma icin kaynak: https://youtu.be/_oqjefrxbgk?t=333

    2) bakanlara rusvet olarak patek-philippe saat hediye etmek

    bunu aslinda gecen sene ogrendim. eski ekonomi bakani zafer caglayan'a "hediye" edilen 400 bin euro'luk saati hatirlayanlar vardir. hatirlamayanlar icin ilgili haber burada. iste bu saatin markasi patek philippe'dir. ben gecen yaz isvicre genevre'de bulunan patek-philippe saat tarihi muzesini ziyaret ettim. muzeyi gezerken bir baktim ki vitrinlerden birinde al bayrak suslemeli, turkuaz renkli falan ama cok eski altin saatler var. bir tanesini bu videonun 5. dakikasinda gorebilirsiniz: https://youtu.be/j2zosvoh3_0?t=300

    saatlerin altindaki aciklamada 1700'lu yillarda osmanli sarayini ziyaret eden avrupali is adamlari arasinda vezir ve benzeri hukumet gorevlilerine "hediye" vermek icin patek-phillipe saat yaptirmanin yaygin oldugu yaziyordu. yazana gore bu sekilde islerini cok daha kolay hallettirebiliyorlarmis.

    sayin zafer caglayan'a osmanli geleneklerini hala yasattigi icin tesekkur ediyorum.

    bakalim 2500 yilinda ayni muhabbetler bu cografyada hala devam ediyor olacak mi.
  • seçim sonuçlarının ıslak imzatutanaklarına ysk'nin sitesinden ulaşmak mümkün. tık tık

    istediğiniz sandığın ıslak imzalı tutanağını görebiliyorsunuz.
  • bir kızılderili atasözüne göre,
    uykusuz kaldığımız gecelerin sebebi bir başkasının rüyasında uyanık olmamızmış.
  • kur'an'ın yüce yaratıcıdan geldiğinin apaçık kanıtlarından biri olan insanın anne karnındaki oluşum evresidir.

    anatomi ve embriyoloji alanlarında dünya'nın önde gelen bilim adamlarından olan, "developing human" adlı sekiz dile çevrilmiş kitabın yazarı ve alanında birçok prestijli ödüle layık görülmüş profesör keith moore, 1980'de kral albdülaziz üniversitesi'nde anatomi ve embriyoloji dersleri vermek üzere suudi arabistan'a davet edildi ve kur'an'ın, insanın anne rahmindeki oluşumuyla ilgili ayetleri hakkında inceleme yapması ve yorumlaması istendi: "embriyoloji biliminin kurucusu aristoteles m.ö 4. yüzyılda tavuk yumurtaları üzerinde yaptığı çalışmalardan civciv embriyolarının aşamalar halinde geliştiğini fark etmiş, bu aşamalar hakkında herhangi bir ayrıntı vermemiştir. embriyoloji tarihinde bilindiği kadarıyla insan embriyolarının evrelenmesi ve sınıflandırılması hakkında 20. yüzyıla kadar çok az şey biliniyordu. bu nedenle kur'an'daki insan embriyosu ile ilgili anlatımlar 7. asırdaki bilimsel bilgilere dayandırılamaz. makul olan tek sonuç şudur, bu tasvirler, muhammed'e tanrı tarafından vahyedilmiştir."

    bu yorumu ardından moore'a, "anlatımınız kur'an'ın allah'ın sözü olduğuna inandığınız anlamına mı geliyor?" sorusu yöneltildi ve moore, "bunu kabul etmekte zorluk çekmiyorum." yanıtını verdi.

    şimdi insanın anne rahmindeki oluşumuyla ilgili ayete bakalım.

    rahman ve rahim olan allah'ın yüce adıyla!

    mü'minun 14: sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. sonra onu başka bir yaratık yaptık: biçim verenlerin en güzeli olan allah ne yücedir!

    bu ayette önce "alak" ardından "mudga" kelimesi geçmektedir, alak "asılıp tutunan" anlamına gelirken, mudga ise "bir çiğnemlik et" anlamına gelir.

    görsel

    görsel

    hac 5: yaratılışı belli belirsiz bir et parçasından yaratmış olduğumuzu size açıklıyoruz.

    hac 5. ayette aynı ifade, "belli belirsiz" olarak geçmektedir. gerçekten de bu aşamada embriyo gözle görülecek kadar belli, detayların anlaşılamayacağı kadar da belirsiz bir evrede olduğundan, "belli belirsiz" ifadesiyle mükemmel bir uyum içerisindedir. insanın baş, gövde ve ayak gibi ayrı vücut bölümlerinden bir kısmı belli, bir kısmı belirsiz olduğu için de kur'an'ın, insanın anne rahminde yaratılışını detaylı ve günümüzde bilimle uygun bir şekilde olan anlatımı kusursuz bir tanımlamadır.

    görsel

    prof. dr. keith moore, insanın bir çiğnemlik et dönemi hakkında şunları söyledi: "söz konusu ayetlerin ne demek istediğini, bu dönemdeki embriyoyu incelediğimiz zaman hayretle öğrendik. çünkü embriyo 28 günlükken üzerinde tesbihimsi bir yapı meydana geliyor ve bunlar görünüş olarak aynı diş izlerine benziyordu. bu dönemdeki embriyonun plastikten bir modelini yaptık ve onu çiğneyerek üzerinde diş izlerimizi bıraktık. ortaya çıkan manzara incelediğimiz aşamadaki embriyoya olağanüstü derecede benziyor ve kur'an'ın insan embriyosundan neden bir çiğnemlik et olarak bahsettiğini çok güzel açıklıyordu."

    insan, keith moore'un yaptığı plastik embriyo modeli ve ısırılmış bir sakız:

    görsel

    görsel

    günü geldiğinde bir çiğnemlik et:

    tek bir hücre bölüne bölüne ayrı organları, farklı dokuları oluşturmaktadır. yaratılışın bir aşamasında “bir çiğnemlik et” kadar olan varlığımız, günü gelince tüm organlarıyla, kaslarıyla, iskeletiyle, beyni, gözleri, kulakları ile insan olacaktır. bir bu “çiğnemlik et” aşamasını, bir de vücudumuzdaki organların aldığı son hali düşünelim. böylece allah’ın kusursuz yaratışına bir kez daha tanık olabiliriz. gün gelecek bu “bir çiğnemlik et”, kalp olacaktır, o kalp ki bir günde ortalama 100.000 kez atar, hem de hiç haberimiz olmadan, biz kalbi attırmak için hiçbir çaba sarf etmeden. kalbe gelen kirli kan ile temiz kanlar birbirine karışmaz, kanın vücuda gerektiği gibi dağılımı mükemmel bir şekilde gerçekleşir. kalbin kulakçıkları ve karıncıkları yaratılış harikalarıdır. atar ve toplardamarlarla kanın organize çalışması sayfalarca yazıya konu olacak mükemmellikte ve kompleksliktedir...gün gelecek bu “bir çiğnemlik et” karaciğer olacaktır, o karaciğer ki 400’den fazla görevi vardır. bu minik et parçası, dünya’nın hiçbir laboratuvarının beceremeyeceği üretimleri hiç şaşmadan, bizim haberimiz hiç olmadan, bizim için yapar….gün gelip de bu “bir çiğnemlik et”, vücudumuzu saran kaslar olacaktır, yemek yemekten koşmaya, yürümeye, oturmaya, gülmeye kadar her hareketimiz kaslarımızın sayesindedir. kaslar çok karmaşık ve büyük bir koordinasyon ağıyla çalışır. en basit hareket gibi gözüken gülme için bile 17 kasın aynı anda çalışması gereklidir….beynimiz, ellerimiz, ayaklarımız, bağırsaklarımız, böbreklerimiz, solunum sistemimiz, kanımız….hepsi başlangıçta bahsettiğimiz bu “bir çiğnemlik et” aşamasını geçirir. ondan önce ise ancak mikroskopla görülebilen “bir damlacık” aşamasını ve diğer aşamaları geçirirler. sonunda ise ciltlerle ansiklopediye anlatımının sığmayacağı mükemmel vücudumuz yaratılır.

    görüldüğü üzere, 1400 yıl önce inmiş kur'an'ın ısrarcı ve kendinden emin "insanın anne rahminde yaratılış evresini" kusursuz bir şekilde tanımlayıp detaylıca açıklamış olması, dahası bu açıklamayı "risk alarak" yapmış olması ve bu anlatımı yapmayı kasten tercih etmesi, kur'an'ın bir insan ürünü değil, aksine her şeyin yaratıcısı, zamanın ve mekanın sahibi yüce allah'tan geldiğinin yüzlerce kanıtından biridir. öyle ki, insanın anne rahmindeki gelişimini inceleyen ve görüntüleyen günümüz ultrason cihazlarının tarihçesi 80 yılı bile geçmemektedir. modern ultrason teknolojisi 2. dünya savaşından sonra (1945) gelişmeye başladı ve bir bebek ilk kez 1971'de incelendi, kaldı ki o zaman dahi kesin ve net olarak böyle bir yorumda bulunmak yine mümkün gözükmüyordu.

    rahman ve rahim olan allah'ın yüce adıyla!

    infitar 6 - 8: ey insan! ikramı bol olan rabbin hakkında seni aldatan nedir?

    o ki seni yarattı, sana şekil verdi ve dengeli bir yapıya kavuşturdu.

    dilediği bir biçimde seni oluşturdu.

    referanslar:

    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/keith_leon_moore

    https://almerja.com/en/more.php?pid=279

    https://www.quranproject.org/…es-of-the-quran-226-d

    http://www.sorgulayanmusluman.com/…mlik-et-parcasi/

    https://www.mumcu.com/…ltrasonun-tarihsel-gelisimi/

    https://www.yenisafak.com/…asonun-tarihcesi-2119015
  • gibi dizisinin yılmaz'ı feyyaz yiğit'in 3 adet kitabı varmış.

    https://www.kitapyurdu.com/…eyyaz-yigit/154769.html

    okuyan varsa ufak yorumlarla yeşillendirebilirse sevinirim.
  • atatürkün döneminin daha ilerisinde yaptığı işleri gördükçe öyle hayran oluyorum imreniyorum ki
  • 10 yaşındayken yeni 1 yıl hayatınızın tam %10'luk kısmıdır. o güne kadarki yaşamınızın %10'u kadar yeni şeyler yaşadığınız, gördüğünüz, tattığınız için bu %10'luk kısım o kadar uzun gelir ki.

    ama 40 yaşına geldiğinizde. yeni bir yıl sadece hayatınızın %2,5'luk kısmıdır. gittikçe de azalacağı için yıllar önemsiz, kısa gelir.

    ayrıca ortalama 25'li yaşlarda araba sürmek,seks yapmak,içki içmek,konserlere-partilere gitmek,tek- ev arkadaşıyla yaşamak, düzenli ilişki,iş hayatı falan derken neredeyse tecrübe edecek bir şey kalmıyor.
    işin bu boyutu da dahil olunca zaman çok daha hızlı geçiyormuş hissi oluyor.
    anne,babaların;çocuğu çok zor büyüttük hissi de muhtemelen bu yeni tecrübenin rutini bozmasına müteakip zamanı kırması neticesinde o birkaç yılın farklı geçmesinden ötürü böyle bir his yaratıyor.
  • antik tıbbın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen tarihin en eski sağlık içerikli el yazmalarından biri olan ebers papirüsü.

    m.ö 1550 yıllarda yazıldığı bilinen bu eser ismini bu eserin keşfedilmesini sağlayan antik mısır bilimcisi george ebers'ten almaktadır.1862 yılında bir mezar içerisinde bulunan bu eser 1872 yılında bir koleksiyoncunun açık arttırmasında satışa sunulmasından sonrasında ebers'in yardımcısı herr gunther'in maddi yardımı sayesinde bu papirüsü satın almasıyla birlikte ismiyle sıklıkla anılıyor ve öyle de kalmış oluyor. ilk kez 1890 yılında heinrich joachim tarafından almancaya çevrilen eser, pek çok kişi tarafından da çeviri ve düzenlemeye maruz kalmıştır. 1913 yılında karışık yapısından arındırılmak maksadıyla 877 paragrafa bölünen papirüs 1930 yılında da ingilizce tercümesine kavuşmuştur. o dönem ki diğer papirüsler ile kıyaslandığında oldukça uzun olan ebers papirüsü yaklaşık 20 metre uzunluğa ve 30 cm genişliğe sahiptir. bölüm başlıklarının kırmızı konu içeriklerinin ise siyah renk mürekkep ile yazıldığı bu papirüs günümüzde leipzig üniversitesinde muhafaza edilmektedir. arkasında yer alan el yazması takvim sayesinde yazıldığı sene hakkında bir şüphe bulunmaması oldukça büyük bir önem taşımaktadır. ancak buna rağmen mevcut eserin bir kopya olarak yazıldığını gerçek ilk yazılan versiyonunun ise 1200 lü yıllarda yazıldığını savunan bir kesimde bulunmaktadır. 876 adet reçetenin bulunduğu eserde pek çok hastalık ve tedavi vaka çalışmalarına detaylıca yer verilmiştir. ayrıca tedavilerinin bulunamadığı yada yetersiz kaldığı düşünülen hastalıklar içinde 12'ye yakın büyü ve sihir içerikli yazının olduğu da yapılan çevirilerde ortaya çıkmıştır. yenen ilaç formu dışında krem ve lapa tipi tedavi reçetelerinin de bulunduğu ebers papirüsünün içerisinde yer alan hastalıkların ana başlıkları şunlardır;

    hastalıklardan önce papirüsün ilk paragraflarında tedavi, teşhis ve sihir ile alakalı bilgilendirici yazılar bulunmaktadır. sonrasında ise sırasıyla mide hastalıkları ve bağırsak parazitleri, dermatolojik rahatsızlıklar, anüs ve sindirim sistemi, mide hastalıkları, kalp sağlığı, migren, idrar yolları enfeksiyonları, öksürük tedavisi, saç hastalıkları, yanık yaralanmaları, diş tedavisi, diyabet, depresyon gibi psikolojik sıkıntılar, solunum yolları rahatsızlıkları gibi pek çok hastalık ve tedavisine detaylıca yer verilmiştir. bunun dışında hastalar için yazıldığı düşünülen bazı ilaç reçetelerinin yapımı ile ilgili tariflere de papirüsün içeriğinde rastlamaktayız.

    görsel

    almanca versiyonundan ingilizceye çevrilmiş halinin pdf linki
  • ulubatlı hasan gerçek değil
  • everest dağına ismi ingilterenin hindistan kadastro genel müdürü george everest in soyadından dolayı verilmiştir. bu bilgiye ulaşmadan önce ben everest isminin ever-est yani 'hep enlerde olan, en yüksek' anlamından türetilerek verildiğini düşünüyordum. adamın soyadıyla bu türetilmiş ismin aynı bağlamda kesişmesi çok ilginç bir tesadüf.
hesabın var mı? giriş yap