• editörlük tecrübesi olan birisi olarak, yazmayı seven genç arkadaşlara bazı tavsiyelerim olacak... yukarıdaki örnekte de aynı durum olduğundan yazmak istedim.

    - olay akışınızı bu kadar hızlandırmayın, akış kısa cümlelerle ta ta ta, şunu yaptı, onu aldı, bunu yaptı, şuraya gitti, şunu gördü... gibi olunca cümleler hem okuyanı yorar, hem de sizin henüz yazın alanında çok da bir yol alamadığınız düşüncesine yöneltir okuru.. unutmayın günlük yazmıyorsunuz, bugün şunu yaptım, arkadaşım geldi, oyun oynadık vesaire gibi. başkalarının okuyacağı hikâye veya roman yazıyorsunuz, öncelikle bunu hiç unutmayın... okurunuza bir günlüğü okuyor hissi verirseniz aranızdaki ip kopar, ona keyifle içine girebileceği, teknik açıdan da sorunlu olmayan bir evren yaratmalısınız. o yüzden metinleriniz üzerinde daha fazla zaman harcamalısınız, mükemmelleştirmek için uğraşmalısınız, çala kalem yazıp geçmekle olmaz...

    biraz daha gözlem yapın, iyi yazar olarak tanınmış edebiyatçıların hikâye ve romanlarını okuyup gözlem yapın, onların eserlerinde bu tarz bir anlatımın olmadığını göreceksiniz. amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok, o yazarların eserleri neden seviliyor, okunuyor, önce onu anlamaya çalışın. o eserleri okuyup gözlem yapmadan, yani sizden öncekileri okumadan, iyi ve seçici bir okur olmadan, kendi yazılarınızı geliştirmeniz zor açıkçası...

    tasvir yapmanız gereken yerde tasvir de yapmalısınız, okura çevreyi gösterip, anlatımı da süslemelisiniz. ayrıca kahramanların her düşündüğünü de söylememeniz gerekir, şunu düşündü bunu hayal etti gibi. bırakın okur kendi anlasın, siz karakterin ne düşündüğünü, karakterin yapacağı davranışlar ile okura aktarın. mark twain'in yazınla ilgili şu tavsiyesini unutmayın: show don't tell- göster, anlatma!
  • bol bol küfür etmek ya da karakterlere küfür ettirmek underground edebiyat değildir. eğer amaç underground edebiyat değilse bu yazdığın şey kitap ya da edebiyat da değildir. ahenk yok, akış yok, kurgu yok... sadece yan yana gelmiş kelimeler, anlamsız bir ergen öfkesi ve bol bol küfür var.

    yazmadan önce bol bol okumalısın, her şeyi okumalısın. sevemediğin türden edebiyat kitaplarını bile okumalısın. okumadan yazınca karşı tarafa geçen duygu sadece komik bir öfke oluyor.
  • makinalı tüfek gibi cümle yapısı olan romanımsı . cümleleri okurken bir zorlama hissettiriyor. yazarın gerçekten psikolojik sorunları var bence. çok belli. normal kafa böyle şeyler yazamaz. günlük hayatta argo ve küfürü sık sık kullanan biri olarak bu kadar küfür gereksiz. iyi bir editöre ihtiyaç var.
  • genellikle amatör yazarların cesaretini kırmamayı bir görev sayarım. bu yazar namzeti arkadaşımıza öncelikle harcadığı emekten ve "roman taslağını" burada paylaşma cesaretini göstermesinden ötürü teşekkür etmek gerekiyor. öğrenme sürecinde hatalar da yapılır fakat daima eleştiriye açık bir kafa yapısıyla, bu hatalar düzeltilir ve yola daha güçlü bir şekilde devam edilebilir. ilk bölüme göz attıktan sonra düşündüklerim şöyle: gereksiz ve çok fazla argo kullanılmış; yer yer aşırı terminolojik didaktik bir anlatım tekniği kullanılırken, sanki yazarın hayat manifestosu, okura empoze edilmeye çalışılmış, metin kurgudan çıkarak, denemeye dönüşmüş. dünyada ayn rand, türkiye'de tanzimat dönemi yazarları, roman kurgusuna fazla önem vermeyerek, kurgusal karakterlerini kendi felsefelerini, ideolojilerini ve inanışlarını okura aktaracak bir kukla olarak kullanmışlardır. böyle olunca, kurgusal dünya ve karakterler özgünlükten ve inandırıcılıktan yoksun olurlar ve yalnızca yazarın teknik bilgilerini, ideolojisini veya felsefesini dile getiren sığ ve yapmacık piyonlara dönüşürler. yazar, ölüm kavramını açıklamaya çalıştığı uzun paragrafta, anlatımın akıcılığını durdurmuş ve hikâyeyi biyoloji metnine çevirmiş. iyi yazarlar, genel bir fikri veya kavramı sorgulayıp, ele alırlarken ansiklopedik bir şekilde bunu okurun yüzüne boca etmezler. örneğin, dostoyevski'nin suç ve cezası'nda ele alınan suç, suçluluk, vicdan, etik, adalet gibi genel kavramlar kurguya çok güzel yedirilir, epik veya absürt piyesler gibi karakterlere uzun tiratlar okutulmaz ya da yazar kurguyu bölüp, kendi manifestosunu ilan etmez. bunların dikkate alınması yazarı geliştirecektir. yazmaya devam...
  • ağır işsizlik sendromunda olduğum için oturup sonuna kadar okudum. ekşi sözlük'te kitap okumak. insanlar küfür ve argodan rahatsız olmuş genelde. ama kitaptaki sorun küfür ya da argo değil bence.

    kısa kısa cümlelerle çok hızlı ilerleyen olaylar. bazı yerlerde gereksiz uzun uzun verilen bilgiler. bilgi almak için okuma yapsam ekşi sözlük okurdum dermişim. ben hikayeyi okumak isterken otoerotik asfiksinin biyokimyasını öğrenmek istemiyorum ya da hücre ölümünün patoloji kitaplarından alınan özetini neden okumak isteyeyim ki bir romanda.

    bir kitap yazıyorsanız konuya hakim olmalısınız. kitapta freud'a sürekli teğet geçiliyor. eleştiri ve övgü bir arada ama yazarın freud konusunda zayıf ve bilgisiz olduğu çok net görülüyor. yeterli araştırma yapmadan bir şey yazmanın doğal sonucu.

    aslında hikayeyi ve kitabın ana karakterini sevdim ama anlatım tarzı çok kötü. tutarsız. tutarsız derken sanki iki üç ayrı kişi yazmış gibi bir hisse kapıldım. yazarın kelime dağarcığı çok dar. aynı cümleleri bir kaç kez tekrarlıyor kitabın farklı bölümlerinde.

    replikler ise başarısız olsa da kahramanın sorulan sorulara cevap vermek yerine kendi kafasındaki konuları anlatması kafa karışıklığını anlatsa da biraz dağınık.

    kitap bin cümleden oluşuyorsa beş yüz cümlede ''bir'' kelimesi kullanılmış. insanı rahatsız ediyor.

    türkçeyi iyi kullanan biri tarafında baştan yazılsa iyi bir kitap olabilir. ne olursa olsun oturup emek harcanmış. elinize sağlık diyelim.
  • 1. bölüm 1. kısım dan sesleniyorum:
    * yazar kendi duygularıyla ilgili hiç bir açıklamada bulunmuyor.
    * geçişler kesik kesik örneğin "uyudum, uyandım kalktım dolaba baktım" gibi robotumsu anlatım.
    * kelimeler özensiz ve kaba seçilmiş aşırı küfürlü.
    *umarsızca yazılmış ve şiddet içeriyor...
  • "yazar" tırnak içinde yazar dedim, hem kendi kalitesini hem de kitabın muhtemel içerik ve kalitesini ahmet hamdi tanpınar başlığına girdiği entry ile belli ediyor, tanpınar takip ettiğim bir başlık ve yeni bildirim uyarısıyla gördüm... ağam ne ipe sapa gelmez şeyler yazmış, tanpınar ya okumadın ya okuyup anlamadın, hikayeleri, insana dair tespitleri çok güzeldir, saatleri ayarlama enstitüsü apayrı bir kafadır..

    arkadaş politik doğruculuk çağında, anakronizm yaparak tanpınarin kadına bakışını eleştiriyor ki kadını apayrı yere koyar tanpınar ve abdullah efendi'nin rüyalarını okuduysaniz, kadın gökten düşer, yıldızlardan iner, kadını insan üstü görür tanpınar.. roman kahramanları üzerinden değerlendiremeyiz bir yazarı ama tanpınar için abdullah efendideki karakter kendisi denir.

    tanpınar için bir de faşist diyor ki ne sağcıların ne solcuların bizim mahalleden diyebildigi bir adam, dünya kabuk değiştirirken vaziyetlerin kaçınılmaz olduğu bir çağda pozitif milliyetçilik yapıyor tanpınar

    gerçi tanpınar başlığına bu kadar provakatif yazıp başlığına çekip kitapina müşteri çekme amacıyla da yapmış olabilir

    neyse ne ya amman neden yazdım ki bu başlığa ciddiye alıp bilmiyorum
  • yazar burda kitabın başlığındaki kişilerden hangisi acaba? bence hepsi.
    ayrıca kahraman evi satın alarak zaten kendini gömmüş.
  • 1. ve 2. kısımdan sonra ki son ve net kararım sağlam bir redakteye ve editöre ihtiyacı var.

    2. kısımda ilk paragrafları okurken keyif alıp devamında küfür okumaktan sıkıldığım hatta atlaya atlaya okumaya çalıştığım... bu kadar küfür gerekli mi? hadi kitap küfürle başlıyor hem de okuyucuya baştan salaksın diyerek... onu es geçtim de, midem bulandı resmen küfür okumaktan ve ağır argodan.
hesabın var mı? giriş yap