• tiroid kanseri teşhisimin konulmasından 2 ay sonra, atom tedavisi göreceğim ve insanlarla belli bir mesafeden fazla görüşemeyeceğim için hazırladığım film arşivinde arkadaşlarımın tüm serzenişlerine rağmen yerini bulmuş filmdi. izledim.
    harikaydı. iyi ki vardı.

    edit: herkese teşekkürler ilginiz için. tedaviler bitti, herşey de yolunda, iyiyim.
  • "kanal d"nin 3 gündür "yarın" dediği film.

    (bkz: gelecek de bir gün gelecek)
  • --- spoiler ---

    sıradan bir romantik komedi izleyeceğimi zannederken, daha ilk sahneden delicesine birbirlerinden nefret edermiş gibi kavga eden çiftin daha sonra "salak gel buraya" şeklinde barışmasıyla daha ilk dakikada kalbimi kazandı film. çünkü sabun köpüğü, karamel, çikolata olamazdı aşk her daim. kadının ne olduğunu bilmediği bişeylerden mutsuz olması adamınsa onu anlamaya çalışıp bi türlü anlamaması tam da hayatın içindendi.

    gerry'nin ölümüyle hepimiz bugün delicesine basit şeyler ve şişik egolarımız yüzünden trip yaptığımız sevgililerimizi düşündük. onlara son söylediklerimizi... onları kaybedersek, holly'nin bi sahnede söylediği gibi o olmadıkça biz de burda değildik. o olmadıkça ne olursa olsun yalnızdık hayatta.

    sıradan bi romantik komedi olmanın çok çok ötesinde, çenenin titremesini engellemenin çok güç olduğu bir film. mutlaka izlenmeli.

    --- spoiler ---
  • öyle pek romantizm, aşk hikayesi tadında filmleri sevmem fakat bu filmin bir sahnesi var ki, hönkürerek ağlatıyor. aşkla bağlı olduğu kocasını kaybeden zavallıcığım kadın, cep telefonundan evi arayarak telesekreter mesajında konuşan kocasını dinleyip duruyor. bu nasıl bir çaresizlik, nasıl bir acı durumdur. insan da kendini bir o kadar çaresiz hissedip zırıl zırıl ağlamaya başlıyor kadınla birlikte.
  • efendim bu film migren tetikleyicisidir. bilhassa sulugözlü migrenli insancıkların izlememesi , ille izlemekte inat ediyorlarsa da birkaç ağrı kesici eşliğinde izlemeleri tavsiye edilir.

    ben , dünyanın en yüzeysel insanı modunda ; "lan filmde de jeffrey dean morgan'ın kıçı görünüyormuş" diyen bir arkadaşımın tavsiyesi sonucu indirip izledim bu filmi..ne türünden haberim vardı , ne de konusundan..ütü masasını bilgisayarın karşısına kurmuş , bir yandan jeffreyciğimin kıçını görür bir yandan da ütümü yaparım diyordum ki daha dakika bir gol bir başladım ağlamaya.. bir sepet çamaşır ve de ütüm şahittir ağzımın yüzümün yamuluşuna...bir insan iki saat aralıksız ağlar mı yahu , tamam kolay ağlayan bir insan olduğumu biliyorum ama kendi rekorlarımı aştığım bir deneyim oldu bu gerçekten.

    romantik filmlerden hoşlanmayan insanların beğenmemiş olması çok normal... ama bu türü seven insanların ve benim gibi,
    ne kadar sevilirse sevilsin hep bir şeyler eksikmiş ve kimse kendisini yeterince sevmiyormuş gibi hisseden sevgi arsızlarının bu filmi beğeneceklerine ve "elalem ne aşklar yaşıyor" diye iç geçireceklerine eminim..

    hem filmi beğenmezseniz acayip güzel manzaralı sahneler var , şa-ha-ne adamlar var.. e o da olmadı jeffrey dean morgan'ın kıçı var, birinden biri hoşunuza gider artık.
  • bu filmin bana verdiği ana fikir şudur ki; yaradan istediği zaman tüketici haklarını layıkıyle koruyor, kayıp veyahut hasar durumunda aynı ürünün muadili yada bir üst sınıfını kullanıcıya tahsis ediyor.

    (bkz: gerard butler)
    (bkz: jeffrey dean morgan)
  • --- spoiler ---

    filmin belki de en etkileyici kısmı, gerry, acı da olsa ölümü anlayabilmeye dair en yalın şeyi söylüyor;

    sen benim hayatımdın bense senin hayatında sadece bir bölümdüm, başka bölümler de olacak...

    --- spoiler ---
  • her irlanda erkeği böyle gamzeli ise irlandaya can kurban dememe neden olmuş ** ve ilk 15 dakikadan sonra ağlamaya başlayıp tek kaş pırlantamı ne kadar sevdiğimi tekrar tekrar düşündürmüş filmdir.
    hala burnumun direği sızlıyor sözlük,dilerim düşmanımın başına gelmesin, rahmetlik dumbledorea da böyle üzülmüştüm, toprağı bol olsun.
  • --- spoiler içerebilir ---

    ben de filmi bir çok hemcinsim gibi empati kura kura izledim. sevgilim ölse, hatta kocam...
    hiç ölmeyecekmiş gibi davrandığımı farkettim, ne ben ne de o ölmeyecek gibi. sürekli planlar planlar evet. herneyse...

    esas kız yerinde olsam, bana sperm bankasına bırakılmış spermlerin haberinin gelmesini isterdim o mektuplardan birinde. amerikalılar yahut avrupalılar ya da herhangi birileri yeniden aşık olmayı seçebilirler, daha mantıklıdır belki. ancak ben sanırım onun çocuğunu büyütmeyi isterdim. eyyorlamam bu kadar

    --- spoiler içerebilir ---
  • başrollerde gerard butler ve hilary swank'in oynadığı yapım. ama gönüllerimizin başrolü william kod adıyla jeffrey dean morgan oldu.

    başlangıçta klasik bir aşk hikayesi, tad vermiycek diye düşündüren saçmasapan bir kavgayla başlasa da, bir kaç dakika sonra esas oğlanın ölümünün ardından düzenlenen töreni izlerken ver bi shot ben de atayım derken buldum kendimi.

    esas kız, hilary swank; 19 yaşında yaptığı bir okul gezisi esnasında (yunanistan'dan buraya kadar yürüdün mü? diye bir espri dahi var) irlanda'ya varır. orada yakışıklı ve serseri esas oğlan gerard butler ile tanışması an meselesidir filan. hoş bir karşılaşmayı tesadüfler izlesin diye orada bırakılır ama o tesadüfler ancak filmlerde olur zaten ve karşılaşmaların devamı seyreder, çift evlenir. karı koca birbirlerine deliler gibi aşıktır.

    kısa bir süre sonra gerry ( gerard butler) beyin tümöründen hayata elveda der. bununla beraber kocasına deli gibi aşık olan holly; bu ölümü içine sindiremez, depir depir depresyonlara girer, gözyaşları sel olur..
    ölümün ardından gerry'nin önceden tasarladığı mektuplar holly'e sırasıyla ulaşmaya başlar ve terapi tadında devam eder.

    yalnız filmin başından beri hilary'e aşık olduğu apaçık ortada izleyiciye sunulan daniel'in de (harry connick jr.) filmin sonuna doğru hilary'i öptüğünde 'kız kardeşimi öpmüş gibi hissettim' demesi kusura bakmasın da pek nanay olmuş!

    gel gelelim william (jeffrey dean morgan)ise ruhumu öznesi beyaz atlı prens olan masallara gark etmiştir. bununla beraber irlanda'lı erkekler böyle bi' serseri ama bir o kadar da çalışkan, elinde gitar, kolunda inci boncuk, alnında ter, elmacık kemikleri, geniş omuzlarıyla sevdiğini kucaklayan, hep bir macera tutkunu şeklinde yansıtılmış. eğer gerçekler bunlarsa filmde de içimi açan irlanda'nın o yeşil yaylalarına yaysınlar beni.

    (bkz: yaylalar yaylalar)
hesabın var mı? giriş yap