• alabildiğine göreceli bir kavram. özellikle işverenin gözünde. yerinde oturan satış müdürünün 2000 tl'lik benzin masrafı, yemekhane varken her gün nişantaşı-teşvikiye'de yemek yiyen genel müdürün bir o kadar yemek masrafı giderden sayılırken 4-5 çalışanın sadece doğum günlerinde istemeye izinli olduğu pasta 45 tl olduğu için pahalı bulunabiliyor mesela.
  • murda nın aşmış şarkısı.
  • ucuz olmayan..
  • murda’nın, divimove music etiketiyle yayınlanan “doğa” albümünde yer alan bir parça.

    söz: önder doğan (murda)
    müzik: felix laman

    neldrick martins imzalı klibi buradan izlemek mümkün.
  • çift l harfi kullanarak pahalli diyenler de mevcuttur, bir de ballandıra ballandıra, ağdalı bir şekilde; "ay çok pahallı" diyenler vardır. *
  • harika bir murda parçası. hizla yukselmeye devam ediyor murda.

    --- spoiler ---

    "cebimde bi dolu haze
    shawty tadı da çilek
    gel dumanımı çek
    baby kafamız fişek"
    --- spoiler ---
  • türkiye sınırları içinde hemen her gün her yurttaşın ağzından pek çok defa çıkan büyülü kelime.
  • şu günlerde markette, mağazada, restoranda, pazarda, çarşıda insanlardan sıklıkla duyacağınız kelimedir. kimilerine göre hamdolsun çok şükür kimilerine göre ise yeter artık yeter. tek bir gerçek var geçinemiyoruz.
  • muadillerinden (aynı kalite mal, benzer hizmet) daha fazla ücreti, fiyatı olan.
  • tecrübe pahalı, deneyimsizlik tehlikeli.

    benim hediye olarak getirdiğim küçük radyo kaybolmuş, daha doğrusu köylük yerde kolay kaybolma olmaz, çalınmıştı. bir haftaya yakın kayıp kaldı. en sonunda üstüne yatamayacaklarını anlayıp, dedemin de baskısıyla aldıkları yere bırakmak suretiyle geri vermişlerdi. radyoyu babam köyü içi yollardan birinin üstündeki bahalı (pahalı) denen muarın başında unutmuş. komşuların pek çoğu ailemin gözünde şüpheli. o yaz bize yakın bir evde yaylalamakta* olan mehmet hoca anama uğramış.

    "sende kuran var mı?" "var." "sende anahtar var mı?" "var." anama bir de ip bulmasını söylüyor. kuran cildini dışından iple dengeli salınacak şekilde bağlıyor. ipi bir kenarından iliştirdiği askı ipiyle kuran'ı metal, uzunca bir eski zaman anahtarının gövdesinin orta noktasına bağlıyor. sistem yukarıdan anahtara bağlı, kuran saat sarkacının topuzu gibi. anahtar elde tutulmuyor, bir ucundan anam işaret parmağının ucuyla, bir ucundan mehmet hoca işaret parmağının ucuyla tutuyorlar, sarkaç sistemi müdahelesiz salınsın diye.

    karşılıklı iki kişi kuran'ı sarkıtmış parmak uçlarıyla tutarlarken, hoca kendi içinden
    yitik bulma işinin gereğiyle ilgili sure veya duaları okuyor. bir yandan anama şüphelendiği kişileri soruyor, her biriyle ilgili ayrı ayrı gözlem yapıyorlar. ilk olarak bir komşusunu denemeye yatırıyor annem; kuran'da bir hareket yok, sakin sakin asılı duruyor. ikinci bir komşu daha kuran'ı kıpırdatamıyor. bahalı çeşmesinin olağan kullanıcılarından biri için daha dualı deneme yapıldığında kuran bu sefer fırıl fırıl dönmeye başlamış. artık mehmet hoca demiş ki: "hiç başkasının obalını almayın. sizin radyo o evde, o insanlarda." dedem de o sıralar mal güttüğü ovalarda o ailenin bir gencine kesin şüphesinin üstlerinde olduğunu söylüyormuş. ayak izlerinin belli olduğunu gören bizim komşular radyoyu çeşme yakınlarına bıraktılar. bizimkiler minicik radyoya kavuşmuş, hediyelerim birbirini bulmuş oldu.

    "yaşadığımız dünyada başında doktor olmadan ölmek adeta ayıptı. (...) çünkü ölüm aslında pahalı bir şeydi. fakat bezen ucuzlar, herkesin olurdu." ahmet hamdi tanpınar - huzur

    (ilk giri tarihi: 26.11.2017)

    (bkz: çok pahalı), ateş pahası, anasının nikahı, el yakmak
    (bkz: topukçu)
hesabın var mı? giriş yap