• henüz doğmadı, doğduysa da az sayıda doğdu ya da bizim eve henüz uğramadı. ben de istemez miydim böyle bir insan olayım. sabah ekmek almaya gitmek zulüm gibi bir şey. ama biliyorum var bir yerlerde bu tip insanlar, özlemle beklenen cinsten.

    bunu yapan insan alnından öpülesi bir insandır. böyle efendi efendi gidiyor, iki tane taze ata ekmeği alıp geliyor, hayal gibi. yıllardır bunun sorununu yaşamadan ağız tadıyla bir kahvaltı edemedik arkadaş. bak küçük erkek kardeşe verilen ekmek alma görevi denilmiş, kayıtlara bile geçmiş. sen daha neyin isyanındasın? bende var bir tane bu küçük erkek kardeşten. baya küçükken iyiydi bu, sessiz sedasız gidiyordu. ergen oldu eşitlikten ve haklarından bahsetmeye başladı. o gün bu gündür de pazar sabahlarına; ekmek almaya sen git, yok ben gitmem, hep ben gidiyorum, en son ben gitmiştim gibi kavgalarımız eşlik eder oldu. şimdi bir de çakallığa başladı iyiden iyiye, önceden kalkıyordu en azından kavga mavga bir şekilde biri gidiyordu. bizimki zamanla sabah ekmeği alındıktan sonra uyanan küçük kardeşe evrildi.

    gelmiş geçmiş en süper kahraman sabah ekmek almaya arıza çıkarmadan giden kahramandır; breadman.
  • 13 yaşındayken marketçinin oğluna aşık olup onu göreceğimi bildiğimden sabah erkenden uyanıp saçımla bir saat uğraşıp en güzel elbiselerimden birini giyip markete güle oynaya giden ben onlardan biriydim..

    ahh ahh gençlik işte..
    ne günlerdi ama onun bana bir bakışı bir gülümsemesi kıpkırmızı yapardı, adını (ki adı mehmetcan) bile babası ona seslenirken öğrenebilmiştim, utancimdan parayı uzatırken bile onun yüzüne hayatta bakamazdım kalbin gerçekten küt küt çarptığı deyimini ilk ve son olarak o zaman yaşamıştım belki de insan gerçekten de hayatta sadece bir kez aşık olabiliyordur sonrasindakiler bir yansıma veya sevgi veya mantık olayıdır bilemeyeceğim.

    edit (27.03.2014); 2 gün önce oy kullanmak amacıyla memlekete geldim ve bizim markete gidiverdim. benim zamanında aşık olduğum çocuğun babası yani marketçi yusuf amca ile aramızdaki diyalog şu şekildeydi:

    ben: günaydın, 2 ekmek bir (bkz: sözcü) almıştım
    yusuf amca: günaydın kızım 2,10 tl. sen bu sene okulu bitiriyorsun dimi?
    b:evet yusuf amca haziranda bitiyor.
    y:iyi iyi benim oğlan da mühendislik okuyor, o da bitiriyor bu sene. başarılar kızım.
    b:sağol yusuf amca, iyi çalışmalar kolay gelsin.

    şimdi bu diyalog sonrası eve gidene kadar oğluna beni mi düşündü diye bir acaba aklımdan geçmedi desem yalan söylerim..

    edit (10.06.2015): annemden aldığım son bilgilere göre yusuf amca bizim komşulara beni soruyormuş. hangi şehirdeymişim, ne iş yapıyormuşum falan filan. oğlundan bahsediyormuş sürekli, askerdeymiş oğlu. aradan tam 11 yıl geçti sevgili sözlük dile kolay ama ben daha yeni fark edildim!

    edit (30.09.2015): annem bu gün markete gitmiş yusuf amca yine beni sormuş nerdeymişim ne iş yapıyormuşum, çok hanım akıllı bir kızmışım. annem anlatmış, yusuf amca baya beğenmiş maşallah gurur duydum falan demiş. sonra başlamış oğlunu anlatmaya makina mühendisiymiş askerden gelmiş, iki yere iş görüşmesine gitmiş birisi olumsuz olmuş diğerinden cevap bekliyormuş. annem gülerek "istemeye gelirlerse şaşırmam" dedi. dur bakalım neler olacak sevgili sözlük.

    edit (14.03.218): bu entry ile ilgili sürekli sürekli sonu ne oldu diye mesaj alıyorum o yüzden editleme gereği duydum. mutlu son değil maalesef. hatta başkasıyla evlendim ve evlendikten 6 ay sonra boşandım.

    zamanında hissetmiş olduğum bu masumane aşkı okuyan herkese sevgiler. ben yaşayamadım umarım sizler yaşarsınız.
  • çabucak alıp dönmek için son sürat koşar önüne bile bakmadan. sonra tabi yere kapaklanıp elini dizini parçalar. "neredeki bakkala gittin, geciktin." sorusuna da ellerini gösterip "düştüm." der ağlayarak. yaş 6 da değil; 29'dur.
  • küçük kardeştir.yerim ben onu.
  • bu benim. döndüğümde her şey hazır beni bekliyor oluyor:)
  • yokluğunda büyük sorunlar çıkabilen insan. yemin ediyorum ben küçükken mahalleden bir arkadaşım kardeşini bıçaklamıştı bu yüzden. kim ekmek alacak diye kavga çıkmıştı ve büyük olan küçük olan ekmeği alır sen almıyorsun diyerek bıçaklamıştı kardeşini. bıçaklanan çocuk baya ciddi bir süreç sonrası hayata tutunabilmişti ancak.

    bizim evde ise benim bir küçük kardeşim olmasına rağmen kıyamazdım başına bir şey gelir diyerek hep ben giderdim bakkala. büyüdüğünde ise minnet borcu olarak abi hep sen gittin artık ben gidecem demişti ve hep o gitmişti sağolsun. ne nazikmişiz lan biz. ablamın zaten temizlikti bulaşıktı derken işi başından aşkındı o yüzden ona asla teklif bile etmiyorduk. hizmetçi değil sonuçta dışarısını da biz halledelim bi zahmet. her zaman bir iş bölümü olmalı, kimse hizmetçi olarak kullanılmamalı, herkes işin bir yerinden tutmalı aile içindeki görevlerde. aksi takdirde aile içi bir iç savaş çıkar ve tembel, sorumsuz bireyler yetişebilir.
  • ben de bu kategori insanıyım. yalnız yaşıyorum kendimle de mi kavga edeyim.

    ama bakkala gönderecek adam varsa kahvaltı masasını hazırlarım yine de gitmem ekmek almaya.
  • kosede sevgilisiyle bulusuyodur yada firinciyla ozel bir samimiyetleri vardir.
  • benim de babam olan insan. gerçi bazen sırf bana gıcıklığına yaptığını düşünüyorum ama genel olarak mütevazı bir hayatı olduğu için gidiyor da olabilir. takdir ederim. ben ise havamdaysam giderim.

    ama en uyuzuma giden, ekmeği alıp geldikten sonra "aaa yumurta yokmuş evde, hadi bi koşu al gel" denilmesidir. destekleyici argüman olarak ise "geze geze git gel" denilmesidir. amk 25 yıldır aynı mahalledeyim daha nesini gezip, yumurta alıp gelicem. sanki ev eyfel kulesinin orada da bi louvre, bi şanzelize yapıp yumurta alıp geleyim. zeytinburnu amk işte. markete giderken yol üstündeki tek point of interest'ler shell istasyonu ile tramvay yolu :(
  • öğrenci evinde kahraman ilan edilmesi işten bile olmayan arkadaştır, candır.
hesabın var mı? giriş yap