• bi gün tartıştık hatunla, çok sinirlendim, tam o an göz göze geldik telefonumla, karar verdim, çakıcam duvara. çok sinirliyim olm, çok artisim, kuzeyim adeta, gıli gıli salihim, rıza babayım, gecelerin yargıcıyım. lan sonra bi aklıma geldi daha ödenmemiş en az 7-8 taksidi var ibnetorun, baktım hatunun telefon eskilikten ölecek, kaptım kızın telefonunu fırlattım duvara, paramparça oldu lavuk. tamam çok havalı olmadı ama rahatladım acayip, yattım uyudum mışıl mışıl.
  • net gerizekalılık.artistlik mi kaldı bu devirde? telefon fiyatları bilmem kaç olmuş.sevgilin mi alacak yenisini?
  • smart phone'larla beraber biten furya.
  • yatağa falan bile fırlatmam aq manyak mıyım. ya seker de duvara giderse?
  • daha bu pazar günü karşılaştığım ve arkadaşımın kız arkadaşıyla konuşurken gerçekleştirdiği eylem olup benim bile nefes alıp verme sıklığımı etkilemiştir. kendisinden özrümü dileyerek başlamak istiyorum, anlatacağım ama sırf onun ve onun durumuna düşmüş diğer insanları kurtarmak için yazacağım.

    üç arkadaş, bir masanın etrafında toplanmış ve bilgisayarlarımızın başında age of empires oynamaktayız. bahsi geçen arkadaşa da sürekli düşman tarafından saldırılmakta ve "soultans biraz destek kuvvet yolla, hulusi, mancınıkları surun oraya çek" gibi düşman ateşi altında kalmış gayet normal bir insan gibi adrenalini yükselmiş ve stratejilerini hızlı hızlı geliştirmeye bakıyor. bu sırada telefonuna, sevgilisi tarafından gönderilmiş bir mesaj geliyor, ancak bizimki mause' u bırakıp da tabii ki telefonu eline alamıyor. düşman ateşi biraz da uzun sürünce sevgili kafayı yiyor ve basıyor telefonunun arama tuşuna. mağdur arkadaşımız ise "arkadaşlar kusura bakmayın durdurmak zorundayım" diyip oyunu durdurmak zorunda kalıyor ve 2 senesini verdiği kız arkadaşı ile konuşmaya başlıyor. dışardan izleyen insanlar olarak bizim gördüğümüzse şu;

    arkadaş: hayatım mesaj sesini duydum ama oyun oynuyordum bizimkilerle, bakamadım.
    sevgilisi: bik bik bik
    a: ama o sırada bana saldırıyorlardı, o yüzden bırakamadım
    s: bik bik bik
    a: tek başıma oynasam önemli değil hayatım ama sonuçta başkalarıyla birlikte oynuyorum, bencillik edip durdurmak istemedim, "2 dk. geç cevap yollasam ne olur?" diye düşündüm.
    s: bik bik bik
    a: hayatım zaten oyuna başlamadan önce seninle konuşmuştuk, o zaman söylemiştim oyuna başlıyoruz diye
    s: bik bik bik
    a: yanlız çok ağır konuşmaya başladın
    s: bik bik bik
    a: beni tahrik etmeye mi çalışıyorsun?
    s: bik bik bik

    çaaaaaattttttttt!

    o telefonu bırak duvara, benim kafama fırlatsa ben ağzımı açıp daha hiçbir şey diyemem bu insana ve bir kadın olduğum için de o kadar utandım ki bu sahneden, sanki ben yaptım bunu o insana (zaten çok geçmeden "soultans bu kadınlar neden böyle" meselesi de açıldı). mesele "oyun oynayan insan rahatsız edilmez" değil, mesele; ondan başkaca bir hayatı daha olduğunu, sevgilinin kabul edememesi. tuvalete giderken bile telefonunu yanında götürmesini, gece telefon yastığının altında olduğu halde uyumasını, dersteyken, sinemadayken bile telefonu kapatmamasını yanlızca sesini kısmasını isteyen sevgililer; ne zamandan beri aşk, kesintisiz iletişim oluverdi, ne zamandan beri "ama hayatım" diye başlayıp derdini anlatmaya başlayan sevgili, yanlızca bir mesajınıza cevap veremedi diye size onu çileden çıkartıp başka bir insana dönüştürme yetkisini verdi. bir insana bu şekilde psikolojik bir şiddet uygulayacağınıza kesip, doğrayıp sonra da yiyin bu insanı çok daha hayırlı bir iş yapmış olursunuz.

    şunu da söylemeden geçemeyeceğim, seven insanın sevdiği kişiyi sürekli yanında istemesini ya da iletişi koparmamak istemesini anlayabiliyorum. hatta sait faik abasıyanık' ın;

    - neden öldürdün hidayet?!
    - seviyordum be abi

    mısralarını bile anlayabiliyorum zaman zaman ama "özgürlük" dediğimiz şey toplumun en küçük birimi olan "aile" olma yolunda yaşanan ilişkilerde bile yaşanamıyorsa ve bu yüzyılın en büyük icadı olan "cep telefonu" yüzünden oluyorsa hakikaten fırlatalım gitsin telefonlarımızı.

    zaten epeydir yazmıyordum, gaza geldim o yüzden şunu da yazacağım; sanmayın ki bütün suç telefonu parçalattıran kız arkadaşta. yukarıda bahsettiğim "soultans, nedir bu kızlardan çektiğimiz" konusu açıldığında da açık açık söyledim aşağıda söyleyeceklerimi.

    bazen öyle kadınlar tanıyorum ki; eli yüzü düzgün, belki hafif basenlerinde biraz kilosu var ama kilosu boyu da yerinde, konuştukça konuşmaya doyamıyorum, mükemmel bir türkçe, el-kol hareketleri ve mimiklerle sohbeti renklendirme, okumuş etmiş falan, soruyorum merakla "erkek arkadaşın var mı?" diyorum, biliyorum çünkü böyle bir kız boş kalmaz, aldığım cevap ise "hayır" oluyor. buraya tekrar değineceğim.

    geçenlerde bir yazı okuyorum burada, kız arkadaşlarının hepsinden nefret eden bir kız arakadaşımız yazmış, soruyormuş işte "nasıl makyajım güzel oldu mu?" diyormuş bizimki, karşısındaki kız arkadaşı da "ayy çok beğendiiiiiim, harika olmuşsuuuuaaaaan" diyormuş, başka başka örnekler daha falan filan, sonradan anlamış ki bu arkadaşlarının hepsi yalancıymış. şimdi sormak istiyorum "olmuşsuuuaaaaannn" diye konuşan bir kızdan sen ne hayır bekliyorsun be arkadaş! ben ne kadar kızları, kız arkadaşları kötüleyen entry okuduysam bu kötü kızlar diyolaglarda hep böyle "inanmıyoruuuuaaaam" diye konuşur. demek ki neymiş, böyle insanlardan hayır beklemenin zaten bir anlamı yokmuş. sen yukarıda verdiğim örnekteki gibi tabiri caizse "pırlanta" gibi kızları bırak böyle abuk sabuk konuşan, telefon saplantılı kadınları hayatına sok! ondan sonra da vay başıma gelenler de. cep telefonu endüstrisini zengin et. nacizane analizim budur.
  • bunu yapan bir arkadaşım vardı üniversitede. kantinin en kalabalık olduğu bir sırada yaptı. hem de o zamanlar cep telefonu falan yeni yeni patladı, sene 1999. telefonu fırlattıktan sonra çaktırmadan bize dönüp; "sim kartı alın lan çıkarken" dedi.
  • ben yaptım siz yapmayın. ben yandım siz yanmayın hareketidir.

    5 ay önce. sevgilimle hararetli bir tartışmanın içerisindeyiz. artık nasıl dolduysam fırlattım telefonu duvara. benim iphone 5s nakavt. ekranı kırıldı. ekranı kırılsa yine iyi kasa yamuldu. kasa yamulsa yine iyi ses kartı cortladı. ben o kızgınlıkla telefona mı ağlasam yoksa hala tartışmayı bitirmemekte ısrar eden sevgilime mi ağlasam bilemedim. telefon cortungen ama hala çalıyor. ekranda görüntü yok ama klasik iphone melodisi bangır bangır. karşı taraf "aç daha amına koyacam senin" ısrarı ile arıyor. telefon her çalışında içimde uçsuz bucaksız bir yara açılıyor.

    sonuç: telefon için 1300 tl masraf çıktı. tabi ki yaptırmadım. gittim nokia e72 aldım ikinci el 100 tl. whatsapp bile yükleniyor ama fotoğrafı fritöz kalitesi ile çekiyor. olsun varsın sonuçta hala susmayan bir sevgilim var. allah susturmasın.

    peki sevgilime ne oldu? iki ay sonra nişanlım, 5 ay sonra da karım oldu kerata :) iki gün sonra ingiltere'ye gidiyor yarım kalan doktorasını bitirmek için. söz verdi bana macbook pro getirecek.

    işin en acı kısmı ise telefon ankara'nın bütün tamircilerini tek tek dolaştı. ama gerçek hikaye hep saklandı. "çanak anten ayarlarken çatıdan elimden kaydı" diye bir hikaye uyduruldu. eşe dosta ve bilumum tamirciye bu hikaye anlatıldı. en sonunda kendim de inanmış olacağım ki ne zaman bir çanak anten görsem koşarak uzaklaşırım.
  • cebinden çıkarıp atan tanıyorum.
  • zengin aktivitesidir.
hesabın var mı? giriş yap