• ölümüyle beni salya sümük ağlatan karakter. kitapta tabii ki. bir gün yüzü görmedi bu adam. yıllarca işlemediği bir suç yüzünden azbakan'da yattı, bir süre sürgünde yaşadı, terk ettiği evinde hapis kaldı. harry'yle yaşayacaklardı belki de. gerizekalı ergenimiz harry aynayı kullansaydı böyle olmayacaktı belki.
    gece gece yıldızlara bakarken adını aldığı sirius'u görmemle aklıma gelip hüzünlendiren harry potter karakteri.
  • çok yanlış bir oyuncu tarafından canlandırılmıştır.2003 yılında kariyeri düşüşte çok kötü filmlerde oynayan gary oldman para için projeye katılıp çok donuk ruhsuz bir şekilde oynamıştır.onun yerine robson green oynasaydı alan rickmandan daha efsane olurdu.

    severus denen ne idüğü belirsiz adama gösterilen ilgi ve sevginin yarısı sirius black reise gösterilmez.kitaplarda çok az yer alması ve filmlerde kötü oynanmasının bu durumda payı büyük.
  • iki gözümün çiçeğiii..
    zümrüdüanka yoldaşlığını bir kez daha izledim ve yine kederlendim yahu.!
  • her harry potter izleyişimde ölenlere genel olarak kayıtsız kalırım..

    ama öldüklerinde ah ulan dediğim 2 kişi var..

    1. sirius black
    2. bebeğim severus snape

    ah ulan..
  • bellatrix 'in sirius black' i öldürdüm sirius black'i öldürdüm diye koşması geldi aklıma
  • 29 yaşındayım. sirius'la ilk defa 13 yaşımdayken tanışmıştım. o günden şu ana kadar ona duyduğum sevgi ve hayranlıktan bir gram azalmadı. sirius ölmeyi hiç hak etmedi lan. benim hayallerimde yaşıyo gerçi. başka bi senaryo var tabii ki kafamda harry potter dünyasına ait, içinde benim de yer aldığım.

    zümrüdüanka kitabını okurken lisedeydim. gece saat 1-2 falan herkes uyumuş evde. neyse kitap sonlara doğru artık geliyor gelmekte olan acı son. siriusun öldüğü bölüme geldiğimde hıçkırarak ağlamaya başladım ama nasıl ağlıyorum durduramıyorum kendimi. annem koşarak korkuyla odaya geldi sesime uyanmış noldu diye sirius öldü diyince ağzıma sıçmıştı. aldı kitabı elimden, kapattı ışığı çıktı odadan. ben o kadar kötü durumdayım ki kitabı geri alıp devam etmeye gücüm yok. öyle karanlıkta ağlamıştım baya. canım sirius. aklıma düştü akşam akşam.
  • damıtılmış gryffindor karakteri. gryffindor, tek başına bir karakter olsaydı nasıl olurdu? sorusunun cevabıdır.

    kitapları okurken her ne kadar kendisini kafamda o şekilde canlandırmamış olsam da (siyah düz saç, gri gözler), gary oldman tarafından canlandırılan halini de çok seviyorum.

    filmden farklı olarak, kitapta biraz daha deli anlatılmıştır. azkaban'da geçirdiği yılların izi kitaplarda daha iyi fark edilir. harry'i james'in yerine koymaya çalıştığının üzerinde daha çok durulur. her şeye rağmen kendisini çok severiz çünkü sirius black, azkaban'da yıllarca haksız yere cezalandırıldığında bile sesi çıkmamış, vaftiz oğlu harry'nin tehlikede olduğunu fark ettiği an (gelecek postasındaki weasley'lerin mısır ziyareti fotoğrafında kılkuyruk'u fark ediyor) bir animagus olarak kaçmıştır. ve hatta tellerden geçebilmek adına kendisini uzun süre aç bırakmıştır.

    ah rowling ah... neyse kafada hikaye kurmalara devam.
  • harry potter'ın vaftiz babası, bu dünyada en sevdiğim ve ölümüne en çok üzüldüğüm ikinci karakter.

    gerçekten çok severim bu karakteri, filmleri ne zaman tekrar izlesem kendisini gördükçe gözlerim dolar. nedeni kitapları okumayanlar tarafından maalesef çok da anlaşılamaz, çünkü çok da üstüne düşülmez filmlerde sirius'un. kitapları okumayanlar için sirius hakkında bilmedikleri, kitapları okumadan da bilemeyecekleri birkaç şeyden bahsetmek istiyorum o yüzden. aralara birkaç görsel eklemeye çalıştım, genelde filmlerde olmayan sahnelerden. görsellerin hepsi pottermore'dan.

    *tırnak içinde olan kısımlar direkt kitaptan aldım. kitapların ingilizceleri kolayımda olduğu için kendim çevirdim.
    **bozuk link vs. olursa lütfen söyleyin. görseller çok güzel, merak eden herkes görsün isterim.

    - harry'nin ilk süpürgesini ona sirius aldı. hayır, firebolt değil. daha ilk doğum gününde sirius ona bir süpürge aldı. oyuncak süpürge tabii. bunu da lily'nin sirius'a mektubundan biliyoruz. mektup aşağıda;

    "sevgili patiayak,

    harry'nin doğum günü hediyesi için çok teşekkürler. açık ara en sevdiği hediyesi oldu. daha sadece bir yaşında ama evde dört dönüyor. o kadar mutluydu ki hemen bir fotoğrafını çekip sana da gönderdim. sadece 60 cm yükseliyor yerden ama neredeyse kediyi öldürüyordu. petunia'nın gönderdiği o korkunç vazoyu da devirdi (hiç şikayetim yok). james de çok eğleniyor tabii, harika bir quidditch oyuncusu olacağını söylüyor. her şeyi ortadan kaldırdık tabii, süpürgeye bindiğinde gözümüzü de ondan ayırmamaya çalışıyoruz..."

    mektup aslında biraz daha uzun, ama konuyla ilgisi bu kadar. düşünür müsünüz? sirius, harry'nin küçüklüğünü doğru düzgün göremedi bile. quidditch maçlarını da köpeğe dönüşüp izlemek zorunda kaldı. hiç kendisi olarak gidemedi...

    https://ibb.co/wkrnhnb

    - crookshanks'le çok iyi arkadaşlardı. crookshanks kimdi? hermione'nin kedisiydi. filmlerde birkaç yerde görünüyor üçüncü film dışında, dikkatten kaçması çok doğal. fakat 3. kitapta büyük rol oynuyordu.

    crookshanks yarı kneazle'dır (kediye benzeyen sihirli bir yaratık). kneazle'ların en önemli özelliklerinden biri de güvenilmez canlıları diğerlerinden çok daha iyi ayırt edebilmeleridir. bu yüzden sirius köpeğe dönüştüğünde crookshanks'ten yardım istemiştir peter'ı bulabilmek için. crookshanks'in canına minnet zaten. şamarcı söğüt'ün altındaki geçide, sirius'un dev köpek haliyle girebilmesi de hayli zordu. crookshanks bu konuda da ona yardım ederdi, ağacın altında ağacın sabitlenmesini sağlayan dala ulaşarak.

    aynı zamanda sirius'un gryffindor kulesi'ne girdiğini de hatırlar mıyız? scabbers'ı öldürmek için girmiştir. crookshanks, neville longbottom'ın unutmamak için şifreleri yazdığı kağıdı çalıp sirius'a getirmiştir. ne koca yüreğin varmış.

    - potter'ların sır tutucu olarak peter'ı seçmesi, sirius'un fikriydi. aslında potter'lar sirius'u seçmişlerdi. fakat sirius bunun çok bariz olduğunu, peter'ı seçmelerinin daha akıllıca olacağını, bunu voldemort'un düşünemeyeceğini önermiş, potter'lar da kabul etmişti. bu yapılan büyü de öyle bir büyüydü ki (fidelius charm), saklanmak istenen sır, sır tutucunun ruhuna giriyor ve zorla alınması imkansız hale geliyor. yani kişinin gönüllü olarak bu sırrı vermesi gerekiyor.

    evet sirius, çok akıllıcaymış kankam...

    - scabbers (peter) kaçtıktan sonra ron'un bir evcil hayvanının olmaması sirius'u üzüyor. bu yüzden bizimkiler 3. senenin sonunda trenle eve dönerken sirius'tan bir hediye geliyor ron'a. bir baykuş! adını pigwidgeon (kısaca pig) koyuyor ron. baykuş cüce baykuş (scops owl demiş rowling) olarak bilinen bir tür. kitapta tüylü bir snitch'e benzetiliyor. aşağıdaki görseli ekstra seviyorum, baykuş geldiğinde ron ilk önce crookshanks'e uzatıyor onu, bir bak bakalım baykuş mu cidden diye.

    https://ibb.co/sm390t1

    - sirius'un ölümü avada kedavra'dan olmadı. filmde bariz bir şekilde bellatrix'in bu lanetli sözleri söylediğini duyuyoruz, ardından tülün ardına düşüyor sirius.

    fakat kitapta bellatrix'ten bir büyü geliyor (ne olduğunu kesinlikle bilmiyoruz zira söylenmiyor. öldüren lanet olmadığı kesin ama), büyü sirius'a çarpıp dengesini bozuyor ve kemerin ardına düşüyor. onu öldüren şey bu oluyor.

    https://ibb.co/fggkzdg

    - sirius inanılmaz riskler alıyor 4. ve 5. senede. biz onu 4. filmde yalnızca kısa bir süre şöminede görüyoruz, aslında fazlası da var.

    4. senede hala kaçaktı sirius bildiğiniz üzere. ama köpek olarak 'özgürce' dolaşabiliyordu. sadece harry'i görmek için hogsmeade'e gelmiş ve bir mağarada yaşamıştı bir süre boyunca. hem de buckbeak ile beraber.

    https://ibb.co/vhdhm9t

    - ben bunu öğrendiğimde şok olmuştum. aslında yıllara biraz daha hakim olunca fark ediliyor kolaylıkla fakat ilk birkaç okuyuşta fark edememiştim... sirius, azkaban'a gittiğinde sadece ve sadece 22 yaşındaydı. 22!

    filmi izleyenler azkaban'a nasıl düştüğünü biliyor sirius'un, kısaca geçeceğim ama. peter, potter'lara ihanet ettikten sonra kaçıyor. sirius da peter'ın peşine düşüyor. bir muggle kasabasında yakalıyor onu. sokakta bağrışırlarken peter sokağı havaya uçurup 12 muggle'ın ölümüne sebep oluyor, ardından fareye dönüşüp kanalizasyona kaçıyor. suç da sirius'a kalıyor.

    azkaban'dan nasıl kaçtı peki? sirius'un ağzından kısa bir paragraf:

    "bir gece ruh emiciler yemek getirdiklerinde, köpeğe dönüşüp parmaklıkların arasından geçtim. hayvanların duygularını anlayabilmek onlar için çok daha zor, kafaları karışmıştı o yüzden. parmaklıkların arasından geçebilecek kadar da zayıftım. anakaraya kadar köpek olarak yüzdüm. sonra kuzeye hareket ettim. hogwarts bahçelerine köpek olarak sızdım. o zamandan beri de ormandayım."

    kaçıyor azkaban'dan kaçmasına fakat 34 yaşında, intikam peşine düşüyor. kendini harry'e falan inandırıyor ama dünyaya inandıramıyor. 36 yaşında öldükten sonra temize çıkıyor ismi ancak. arkadaşlarını kaybetmiş, azkaban'a düşmüş ve bütün gençliğini orada geçirmiş bir hayat. okul hayatlarında ne kadar haylaz ve hareketli olduğunu düşününce bütün gençliğinin böyle heba olması insanı ekstra üzüyor. bakınız böyle resmediliyor azkaban'da;

    https://ibb.co/7z7g2d6

    harry için birçok şeyi göze almıştı, daha fazlasını almaya da her zaman hazırdı. keşke harry ile daha fazla zamanı olsaydı ve bu sadece harry'nin ihtiyacı olduğu için, sirius'un da çok fazla ihtiyacı vardı buna. ah ulan ah...
  • dünya genelinde harry potter fanları tarafından doğum günü kutlanan karakter. yaşasaydı bugün 62 yaşına girecekti.

    işin bu kısmı her zaman biraz tuhaf gelmiştir. bugün bile sirius black, harry potter fanları tarafından çok sevilir. hatta birçok kişinin en sevdiği karakterdir. neden bu kadar seviliyor? biraz ilginç değil mi? bunu açıklamak bir taraftan çok kolay ama diğer taraftan da bir o kadar zor.

    düşünsenize. seri boyunca çok etkili ve güçlü karakterler gördük. oysa sirius'un olay örgüsüne çok da büyük bir katkısı yok. beşinci kitapta yoldaşlık'a tek katkısının evini vermek olduğunu söylediği sahnedeki "yapabildiğim tek yararlı şey de bu zaten" cümlesi sirius'un yedi kitaplık seriye somut katkısını da açıklıyor aslında. hattta filmlerde toplam sahneleri sadece yedi (7) dakika. sirius'un bugün gördüğü sevgiyle filmlerde yer alma süresini düşünün. sekiz filmlik seride film başına bir dakika bile düşmüyor.

    dahası, sirius seride olay örgüsünde etki yaratan ya da olay örgüsünü gerçekten değiştiren bir isim de değil. üçüncü kitapta peter'ı durdurmak için elinden geleni yaptı ama olmadı. sonunda da harry merhamet ettiği için kaçıp gitti. yine aynı kitabın sonunda tam harry'ye sahip çıkacak, onu dursley'lerin elinden kurtaracak dedik, bu da olmadı. ateş kadehi'nde ejderhayla mücadelesinde harry'ye yardım edecekti ama cümlesini bile tamamlayamadı ve harry farklı bir yöntemle turu atladı. beşinci kitapta ise yoldaşlık'a evini vermesi ve harry'yi babası konusunda teselli etmesi dışında somut bir varlık gösteremiyor. bütün bu arka planda kalışı yetmezmiş gibi perdenin arkasına geçerek ölüyor. ölümünde bile cenazesini yapacak bir bedeni yok. ölümünde bile ortada bir "somutluk" yok.

    matematiksel olarak incelendiğinde ciddi bir somut katkısı olmayan bir karakterin bugün bu kadar sevilmesi biraz sıra dışı değil mi? harry'ye ateşoku hediye etmesi, evini hizmete sunması ve şahgaga'yı kurtarması dışında biz ne görüyoruz? snape ya da dumbledore denilince aklımıza hemen büyük kahramanlıklar geliyor. sirius için böyle bir şeyden bahsetmek o kadar da kolay değil. en yakın arkadaşı james'i korumaya çalıştı, olmadı. harry'yi korumaya çalıştı, olmadı. şahgaga'yı korumaya çalıştı, olmadı. voldemort'a karşı savaşmaya çalıştı, o da olmadı. yine de bu kadar olmamışlığın arasından onu sıyıran, daha üst noktaya taşıyan şey somut olarak değil, soyut olarak onun neyi temsil ettiği gerçeği.

    evet, bir kahraman olmadı. evet, olayların akışını değiştirmedi ama fanların hayatında sözüm ona kahramanlardan çok daha derin bir iz bıraktı. evet, sirius denilince akla nasıl iki taraflı casusluk yaptığı, grindelwald'u yendiği ya da voldemort'u düşürdüğü akla gelmiyor ama "iyilik," "cesaret," "dostluk" ve "fedakarlık" geliyor. harry potter serisinin fanlar için temsil ettiği tüm o özelliklerin vücut bulmuş hali sirius. ve aslında biz fanları bu kadar etkileyen de bu soyut kavramlar. sonuç olarak süpürgeye atlayıp ejderhadan kaçacak halimiz yok ama sirius'un temsil ettiği iyi niyetli olmanın, cesaretin ve fedakarlığın hayatımızda bir önemi var. muhtemelen çoğumuz sirius black gibi bir arkadaşımız olmasını, onun gibi birinin hayatımızda bulunmasını istemişizdir. veyahut onun gibi biri olmayı dilemişizdir.

    sirius'un sorgulamadan, şüpheye düşmeden ve karşılık beklemeden yaptıkları dostluk, cesaret, iyilik, fedakarlık gibi kavramların en saf halini taşımasını sağladı. öyle ki, toplam yedi dakikalık sahnelerle insanların gönlünde taht kurdu. hayatınızda sırf siz ve aileniz yaşasın diye kendini sır tutucu olarak ortaya atıp aslında sır tutuculuğunu başkasına veren birinin olduğunu düşünün. sirius, james ve lily'yi kurtarmak için kendisini sır tutucu olarak gösterip onun peşinden gelmelerini sağlayacak ve hedefi şaşırtacaktı. esas sır tutucu bilinmediği için de arkadaşları güvende olacaktı. peter ihanet etmeseydi ve plan olduğu gibi devam etseydi muhtemelen voldemort onu bulup arkadaşlarının yerini öğrenmeye çalışacaktı ama sirius gerçek sır tutucu olmadığı için hangi büyüye maruz kalırsa kalsın sırrı söyleyememiş olacaktı. sonunda da öldürülecekti. voldemort'u şaşırtma uğruna hayatını düşünmeden feda etmiş olacaktı ve bu sirius'un fedakarlığının, cesaretinin örneklerinden sadece biri.

    işte bu, sirius'u olay örgüsündeki etkinsizliğine rağmen öne çıkarıyor. evet, seride ona çok fazla sahne ve sayfa düşmedi ama hareketlerinin ardındakini açıklamaya da kitaplar yetmez. diğer karakterlerin cesaret örneklerinde, iyiliklerinde, fedakarlıklarında bir "ama" var. geçmişte verilmiş zararlar var. yok edilmiş hayatlar var. sirius'ta bu yok. o ne kadar kendini suçlarsa suçlasın, aslında elinden gelenin elini yapmış, daha ne olsun? voldemort'a kendini yem olarak atmayı göze almış. yine olaylar nasıl gelişirse gelişsin, aslında elinden geleni korkusuzca ve düşünmeden, tereddüt etmeden yapmış.

    iyilik, dostluk, cesaret ve fedakarlığı (belki biraz da yaramazlığı) seride en iyi temsil eden kişilerden biri olduğu için bugün bu kadar kişi tarafından seviliyor ve unutulmuyor.

    gerçi bunda sirius'un yakışıklılığının da payı olabilir. özellikle gary oldman'ın karizmanısı ve karakterin kitaptaki tasvirini düşünürsek.

    kitaplarda ve filmlerde iz bırakan sahneleri/cümleleri için (bkz: #82956138)
  • destan yazmaya gerek yok.

    açın ateş kadehi'ni okuyun. anlarsınız.

    okuyun ama... "izleyin" değil.

    @imla
hesabın var mı? giriş yap