• büyük bir özen ve dikkatle yırtık bir milyonluk bantlarken* patrona yakalandığı andır.*

    yaklaşık 13 aydır bi ara yazarım diye diye erteledigim edit:

    şimdi evet doğrudur stajyer* dediğin iş dünyasının en tırt yaratığıdır. default olarak; çalıştırırsan yoruldum, çalıştırmazsan sıkıldım diye homurdanma eğiliminde olan stajyer hayvanlarının zannımca tek yararlı oldukları saha işten güçten bunalınca muhabbet edecek genç bir güruh teşkil etmeleridir. lakin amma fakat şu gerçeği de asla unutmamak gerekir: her bir yeni stajyer gelecekte bir co-worker olma potansiyeli taşımak gibi geçmişteki istatistiki verilere dayanan (ya da allah vergisi diyelim) bir sihirli güçle donatılmıştır. işe başlayan bir stajyere karşı ilk tutumun tamamiyle bu gerçek çerçevesinde şekillendiğine dikkat ediniz. "ulen bugün adam yerine koymayız yarın işe filan girer tepemize çıkar, kin tutar kan getirir" korkusu ile gerçek işveren yüzü gösterilmeden evvel bir süre birey muamelesi yapılır, kendisiyle profesyonel düzeyde iletişm kurmaya çalışılır. ancak bir gün, bir an gelir ki stajyer tüm sihirli kalkanlarını bir anda ortadan kaldıracak o enfes eşşekliği yapar. işte o an stajyerin şirkette bittiği andır. bu olay vesilesiyle/ertesinde stajyerin genele uyacağı yani bir çalışan olarak firmada kalıcı olmadığı kesin olarak tespit edilmiştir. bu noktadan sonra kendisine hakettigi muamele gösterilebilir; gönül rahatlığıyla bakkala gidip samsun 216 almak gibi kutsal misyonlar verilebilir.

    geçen yıl çok uluslu bir şirketeki stajım esnasında, koli bandıyla 1 ytl'lik banknot bantlarken amirime yakalanmam üzerine açtığım bu başlığın felsefesi maalesef bu kadar yüzeysel ve maalesef evveliyati bu kadar acıklıdır.
  • staja başladığı ilk günün öğle yemeği vaktinde, maaş vermiyoruz bari yemeğini verelim zihniyetiyle stajyer insana sorulan ''siz ne yersiniz?'' şeklindeki soruya stajyerin ''ben staj yerim, hihi hihi'' şeklinde cevap verdiği andır...
  • stajı yaptığı bölüme ilk girdiği an aslında bitmek için yeterlidir. sırayla herkesle tanıştırıldıktan sonra, toplantı odasında müdürle yapılan konuşma kısmen kendinizi adam gibi hissetmenize neden olsa da, ofis içinde size masa bulununcaya kadar geçen sürede ölüp ölüp dirilirsiniz.
  • - eau, şu dosyalardan ikişer tane fotokopi alabilir misin bana, sana zahmet. işte o an, bitişin başlangıcıdır. sıkkın görünseniz problemli suratsız stajyer olursunuz, içten yapsanız yeni "sana zahmet"lere yelken fora!!
  • ben bu isten sıkıldım baska bir sey yapsam dedigi andir.
  • ofiste fotokopi çektirecek, patronun faturalarını yatıracak kimsenin kalmadığının anlaşıldığı andır.

    (bkz: taze bitti)
  • uykulu halde otomattan çay doldururken ele çayın sıçramasının refleksiyle tüm çayı eline ve yere döküp ardından da yerleri temizleyen amcaya "abi şuraya ben çay döktüm" dediği andır. madem çay koyuyorsun dikkat et, hadi eline döktün refleks hareketler yapma, gene yaptın bir hareket çayı yere dökme, döktün çayı adama söyleme bari. adam gördü zaten...

    bir de yanık eli tuvalette soğuk suya tutarken genç çalışanlara izahat vermeye kasmak da kötü tabi.
  • staj yaptığım bankadaki çaycının beni müfettiş sanıp bir hafta boyunca masamda türk kahvesini eksik etmediği ama bir haftanın sonunda "ben duydum sen stajermişsin sana bundan sonra kahve yok" dediği andır.
  • çaresizlikten bazen kıvranılan andır..

    (bkz: e markete kim gidecek sorunsalı)
  • laptopun bozuk adaptorunu, diger calisanlarin israrlari sonucu yeniden prize takmaya kalkmak suretiyle butun network departmaninin elektrik sigortalarini (upsler dahil) attirmak suretiyle departmani 2 saat boyunca kitlemek, bu duruma sebebiyet verebilir.
hesabın var mı? giriş yap