• bu adamın mirasını şapka şirinliğine indirgemek ne kadar büyük aymazlıksa, temcit pilavı gibi deniz gezmişten bahsetmek de o kadar büyük bir izansızlık.

    zira bu adamın türkiyeye en büyük mirası erken emekliliktir (1992 yasası). bu tek hareketle sadece bir kaç solcu gencin değil, sağcısıyla solcusuyla onmilyonlarca insanın hayatını zehir etti, etmeye de devam etmekte.

    düşün ki bir kadın 18'inde çalışmaya başlıyor, 38'inde emekli oluyor, 78'inde ölüyor. 40 sene çalışıp 20 sene emekli ikramiyesi ve sağlık hizmeti toplamak bile ülke batıracakken, bizde süreler tam tersine.

    normalde aşağı yukarı 4 çalışanın bir emekliyi finanse etmesi gerekirken, yıllardır genç nüfusuyla övünen bizde (planlama olmadan sıçan gibi üremekle övünmenin kulağa hoş gelen hali) bu oran 2'nin altında. bir ara 1.5 bile olmuştu. durumun boktanlığını şöyle anlatayım: her akp militanı* en az 3 çocuk doğursa ve işsizlik bildiğin sıfıra düşse bile, bırak 4/1'i, 2.5/1 oranı dahi yakalanamıyor. neden? işgücüne katılım çok az ve emekli sayısı aşırı fazla.

    çalışmayanın gss primi ödemesi de senelik 20 milyar tl'ye varan bu açığı yamamanın yollarından biri. tüm yolsuzluklarda çalınan paraları toplasan, 24 senedir yürülükteki bu yasanın tek bir sene içinde yarattığı ekonomik kayba yaklaşamaz herhalde. (bkz: erken emeklilik 22 gap'a mal olmuş)

    ***

    deniz gezmişlerin asılması ülke için utanç kaynağıdır. erken emeklilik benzeri politikalar ise dolaylı yoldan onbinleri öldürüp, milyonları süründürerek ülkeyi topyekün batırır. demirel bu ülkeye öyle bir kazık sokmuştur ki, atatürk'le kemal derviş'i birleştirip meme uçlarına mandela ve castroyu taksan, yine de o kazığı çıkaramazlar. bir kere insanlara tatlı gelen bir hak verdin mi, onu geri almak çok zordur, zararı çıkarmak ise imkansız.

    demirel hükümetlerini hatırlamayacak kadar genç insanlar bile muhtemelen ölecekleri güne kadar demirelin bu sorumsuzluğunun bedelini ödeyeceklerdir.

    ölünün arkasından kötü konuşulmaz notu:
    bu dogmanın da hastasıyım. kişi hayattayken ona kafa tutmak dururken ölünce arkasından konuşmak, ölü kendini savunamayacağı için kaypak bir davranış. "rahmetli de hep benden borç alır geri ödemezdi, neyse artık" diye cenazede faiz lobiciliği yapmak öküzlük mesela. halbuki yaptıklarıyla onyıllar sonrasını etkileyen ve hayattayken de bu eylemleri yüzünden eleştirilen kamuya malolmuş kişilikler bu kalkanın ardına saklanamazlar.

    mekanı cennet veya cehennem değil hafızalarımızdır. oradaki anısı da lekeli kalsın ki kimse bu hataları tekrarlamasın.

    *akp militanı: çocuk yaparken ekonomik durumundan önce, rızık allahtandır diyen politikacıların sözünü dinleyecek kadar fanatik/yalaka/cahil olanlar. oranı bu yazı için mühim değil, rakamlar pek değişmiyor.
  • cumhurbaşkanı ölsün dualarının yeni yanlış kurbanı. isim verin olm. bak geçen de kenan evren öldü.
  • ismail cem'in dışişleri bakanlığı yaptığı dönemde bir çin gezisinde, meslektaşı çin dışişleri bakanı sohbet esnasında;

    " - sizin ülkenizde yerleşmiş bir siyaset geleneği var. amerika'da ki kennedy 'ler gibi sizde de demirel'ler var kaç başbakan çıkardı bu aile, hatta şimdiki cumhurbaşkanınız da yine aynı aileye mensup birisi" demiş.

    ismail cem diyor ki;
    " - utandım, hepsi aynı adam diyemedim..."
  • kendisinin turban sorununa onerdigi cozum bizlere diger tum sorunlarimizin cozumunde de yardimci olacak dahiyane bir yaklasimdir. soyle ki,

    - sayin demirel turban sorunu varmis..
    - turban takanlar arabistana gitsin..
    - guneydogu karisik bu aralar..
    - kurtler irak'a gitsin..
    - saglik sistemimiz berbat..
    - hasta olanlar isvec'e gitsin..
    - egitim sistemimiz icler acisi..
    - gencler amerika'ya, avustralya'ya, kanada'ya gitsinler..
    - halk aclik sinirinda yasiyor..
    - karni acikan italya'ya gitsin..
    - vatandasin cebine maas girmiyor..
    - paraya ihtiyaci olan isvicre'ye gitsin..
    - sayin demirel iyi misiniz..
    - iyiler cennete gitsin..
    - allah allah adamin kayis koptu sanirim..
    - allah iyiligine gitsin..
    - deli bu..
    - manisa..
  • (bkz: levent kırca) anlatıyor:

    süleyman demirel başbakan.
    ‘gereği düşünüldü’ isimli bir müzikal oynuyoruz.

    yer yerinden oynuyor. inanılmaz ilgi görüyor.

    yenikapı'daki hürriyet çadırında, günde 3.500 kişiye oynuyoruz.

    sert bir kış, çok kar yağdı.
    çadırın bir kısmı çöktü. oyunlar durdu.
    çadırı onarıp yeniden başlamam lazım.!

    ancak para gerekiyor.
    kredileri de bankalar bu kadar kolay vermiyor.’

    başbakan
    süleyman demirel'den randevu aldım.
    kendisiyle başbakanlık konutunda buluştuk.

    durumu anlattım.
    yardımcı olun da bir bankadan kredi çekeyim’ dedim.!

    dedi ki,
    ‘kredi çekersen ezilirsin, üzülürsün.

    müsaade edersen, bu parayı sana ben ödeyeyim.
    geri vermene de gerek yok.’

    telefonu kaldırdı, kalem-i mahsus müdürü'ne
    ‘bana çek defterimi getir’ dedi.

    söz konusu paranın miktarı, o günkü 1 trilyon ( bu günün 1 milyonu) civarında idi.

    süleyman bey'le karşılıklı oturuyoruz.
    çaylarımızı yudumluyoruz ve çek defterinin gelmesini bekliyoruz.

    ben düşünüyorum.!
    ve kararımı verdim süleyman demirel'e
    dedim ki,;
    ‘eğer darılmazsanız
    ben bu parayı sizden alamam'.

    "neden?’ dedi.
    ‘ben sizinle aynı görüşte değilim. üstelik böyle bir para sizi eleştirmeme mani olur..!

    demirel bana,
    ‘bugüne kadar oynadın.
    beni yerin dibine soktun beni,
    sana mani mi olduk?
    al parayı git gene oyna’ dedi.

    nezaketine teşekkür ettim.
    parayı almadan başbakanlık konutunu terk ettim.

    kardeşi hacı ali demirel'i
    arayıp bu davranışımdan ötürü, bana hayran kaldığını belirtmiş.

    daha sonraki yıllarda eşi nazmiye hanım'la gelip bütün oyunlarımızı seyretti.

    açtığım tiyatroların açılışlarını yapıp kurdelesini kesti.

    farklı bir hoşgörüye sahipti.
    birkaç kez hastalanıp hastaneye yattım.
    beni ilk arayan o oldu.

    oynadıklarım, ona karşı
    eleştirilerim nedeniyle ne bana dokundu ne de yasaklama getirdi.

    dahası cumhurbaşkanıyken,
    ‘olacak o kadar’ programı için ‘türkiye'nin gerçeklerini yansıttı ve ülke gündemine katkı sağladı’ diyerek beni ‘devlet sanatçısı’ yaptı..

    levent kırca anılarından alıntıdır.
  • miting meydanlarında iken, "on sene evvelinde biz bulgaristan'dan elektrik alıyorduk şimdi onlar bize elektrik veriyor" dediğinde bile alkı$lanmı$ siyaset adamı.. ne kadar milleti uyuttuğu bu örnek ile gözler önündedir..
  • 30 eylül 1998, çankaya köşkü.

    1 ekim günü yapılacak olan tbmm açılış konuşmasında demirel, pkk elebaşı öcalan'ı şam'da barındıran suriye devletine net bir mesaj vermek istemektedir. konuşma metnini hazırlayan danışmanları feridun sinirlioğlu ve mehmet ali bayar, cumhurbaşkanı, hazırladıkları metni okurken “acaba çok mu sert bir metin oldu” diye düşünmekteydi. demirel metni okudu ve gözlüklerinin üzerinden danışmanlarına bakarak: “biraz daha sertleştirin” dedi.

    -ne kadar sertleştirelim?

    -tehdit edin!

    ve demirel devam etti: “tehditte müphemiyeti (belirsizliği) korumak lazım. eğer bir şey söyleyip yerine getiremezsek hem itibar hem mütessiriyet (etki) kaybederiz. bir daha kimse size inanmaz, sizden çekinmez, “blöf yapıyor” der.”

    ve ardından metin yeniden düzenlenir. demirel metni bir de dışişlerinin görüşüne sunmak, diplomat gözüyle değerlenmesini dinlemek ister. metin, o gün yurt dışında bulunan dönemin dışişleri bakanı ismail cem'e telefon vasıtasıyla okutulur. ismail cem “cumhurbaşkanımız diyorsa, devletin siyaseti bu demektir” diye yanıt verir.

    netice itibariyle öcalan'ın suriye'den çıkarılması ve akabinde türkiye cumhuriyeti devletine teslim edilmesini sağlayan konuşma bu şekilde netleşir.

    diyeceğim o ki bu devlet önceden de çok demokratik şu bu değildi ama, şimdiki gibi de petrolü olmayan bir petrol şeyhliği değildi. iyi kötü bir geleneği, bir ağırlığı vardı. bir şey söylediği zaman uluslararası toplum ve muhatabı kulak vermek zorunda kalırdı. yine toparlayacağız. kimsenin endişesi olmasın.

    edit: kaynağı da ekleyelim. okumak isteyen okusun. murat yetkin, kürt kapanı şam'dan imralı'ya öcalan.

    debe editi: valla bunun debeye gireceğini düşünmediğim için öyle çalakalem yazmıştım ama demirel'in mecliste okuduğu metni isteyen arkadaşlar oldu. onlar için metnin can alıcı kısmını ekliyorum:

    ''esasen suriye, türkiye'ye karşı açık bir husumet politikası izlemektedir. pkk terör örgütüne aktif destek sağlamayı sürdürmektedir. tüm uyarılarımıza ve barışçı adımlarımıza rağmen hasmane tutumundan vazgeçmeyen suriye'ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kez daha dünyaya ilan ediyorum.''

    bundan bir hafta sonra başbakan mesut yılmaz'ın da mecliste bu minvalde bir konuşması oldu. onu da aktarayım:

    ''türkiye'nin hayati menfaatlerini korumak birinci görevimizdir. bunun için gerekli önlemleri almakta ve hiç temenni etmiyoruz ama gerekirse bu konuda yüce meclis'in iznine başvurmakta da kararlıyız.''

    şunu da eklemek isterim dostlar. hafız esad bu verilen net mesajları alacak kadar akıllı bir adamdı. ve işin bu sefer ciddi olduğunu anlayıp öcalan'ı ülkeden 9 ekim 1998'de çıkardı. üstüne bir de 20 ekim 1998'de suriye ile adana mutabakatı'nı imzaladık. suriye'nin pkk'ya her türlü desteğini keseceğini taahhüt ettiği anlaşma ile türkiye ayrıca, suriye eğer taahhüdünü yerine getirmezse, tsk'nın suriye içinde 5 km derinliğindeki sınır hattında pkk üyelerini takip etme yetkisini de kazandı. bu işler böyledir. yeri gelir zor kullanırsın, ya da tehdit edersin, ama dönüp dolaşıp geleceğin yer masadır. ebedi düşmanlık-dostluk olmaz bu işlerde.
  • laf cambazı, oy avcısı, siyasi deha....

    -işte örneği;

    70li yıllarda yine bir seçin öncesi süleyman demirel farklı grupların oylarını almak için vaadlerde bulunuyordur. sağ parti olduğundan islami kesimlerede yakındır hani. bir büyük cemaatin başına gidip oy ister. oylarınızı bize verin efendim der. şeyh efendi ise o zaman bizim talebelerimizden bir milletvekili isteriz der.. ne demek efendim der ne demek. tabi ki diye kabul eder bu teklifi süleyman.

    seçim olur, süleyman baba seçimden baya bir milletvekili çıkarır. ama milletvekilleri arasında bu cemaate yakın bir şahsiyet yoktur. cemaat süleyman demirele hesap sormaya gider.

    - yahu süleyman bey hani sen bizden milletvekili çıkaracaktın?

    -e çıkardımya'

    -e hani?

    -işte karşınızda duruyor, ben sizdenim!!

    ..bu kadar olmaz dedirtir.
  • kirikkale de patlayan cephane fabrikasi icin "kimin aklina gelir patlayacagi?" demesi ve erzurum depreminde muhendisligini yaptigi bina yikilinca "o bina 35 yil ayakta durdu diye kimse takdir etmiyor da, niye yikildi diye herkes elestiriyor?" demesiyle "bu adam nasil muhendis?" dedirten politikaci..
  • "hükümetin başını kontrgerillanın ne olduğunu ve nereye bağlı olduğunu açıklamaya davet ediyorum. türkiye'de kontrgerilla diye bir teşkilat var mıdır? varsa böyle bir teşkilat iddia edildiği gibi cinayet şebekesi midir? işlenen bu cinayetlerin hangisinin bu teşkilatla ilgisi vardır? varlığı iddia edilen kontrgerilla teşkilatı eğer mevcutsa kimler kurmuştur? kimler yürütmüştür? ve kimlerden emir almaktadır?"
    -1 şubat 1978, ap genel başkanı, ana muhalefet partisi lideri

    "hukuk devletinde bu tür örgütlere yer yoktur. parlamento'nun bu toplumsal tehlikeye, hukuk dışılığa ve devlet içindeki bu gizli örgütlenmeye karşı çıkması bir görev haline gelmiştir... çünkü en başta tbmm töhmet altına girmiştir. türkiye cumhuriyeti devleti cinayet işleyen bir devlet imajı ile türk halkının önünde duramaz. savcılar ne güne duruyor?"
    -24 kasım 1990, dyp genel başkanı, ana muhalefet lideri

    "kontrgerilla tartışması kadar türkiye'de havanda su dövülen bir konu yoktur. deniyor ki, araştıralım. o zaman her şeyi araştıralım, yarın güneş doğacak mı diye araştıralım"
    -24 şubat 1993, başbakan
hesabın var mı? giriş yap