• takıntılı bir insanın en sıkıntılı zamanı; takıntılarının kendisini haklı çıkardığı anlardır.
  • çizgi filmlerde falan çok rastlamışızdır avcı avına tuzak kurmak için ormanın içinde bir çukur kazar ve üzerini çalı çırpıyla iyice kapatır ki avı orada boşluk olduğunu görmeyerek bassın ve boşluğa, yani kafese düşsün. bazı yetişkin filmlerinde bile görürüz üstü örtülü bu tarz tuzakları ya da kapanları.

    şu alaka ki takıntılar altı boş olan yapıyı, bu durumda ruhsal yapımız oluyor, örtmek için kullandığımız çalı çırpı yani takıntılarımız olabilir. takıntılı şekilde milyon tane eylem yapıyor olabiliriz çünkü bu durumda hala eylem ve yapıp etmeler alanındayızdır. eğer bunlardan kurtulacak olsa idik bu çalı çırpının örttüğü çukura düşüp orada varlığımıza yapışık olan boşluğu deneyimlememiz gerekirdi. o takıntıdan bu takkıntıya yer değiştirip durabiliriz ama takıntısız duramayız çukura düşmeden, eğer obsesif isek. çünkü zaten varoluşumuzun o çukuruna düşmemek, adeta mezarı andıran o çukura girmemek, yani ölmemek için takıntılar geliştirip üstünü kapatıyoruz boşluğun.

    yapmak ile olmak arasında bir fark var burada. hep yapamamak deriz ama var-olamamak demeyiz mesela. takıntımızdan kurtulabiliriz elbette ama varolamamaktan nasıl kurtulacağız? ya da yapıp ettiklerimizle , başarılarımızla övünebiliriz ama varolmayı başarmanın bir ölçüsü var mıdır bunu hiç düşünmeyiz. hayatımızdaki eksikleri kapatmaya çalışır, daha planlı yaşamaya bakarız ama kapanamaz bir eksiğin varlığını hiç duyumsamayız bu koşuşturmaca içinde.

    bu takıntılar, bırakamayışlar, ısrarcılıklar, vazgeçemeyişler hepsi birer maske. altımızdaki zeminin dayanılmaz boşluğuna karşı savunma biçimlerinden öte şeyler değiller. insan ölümlü olması vesilesiyle mezarlığa, kendisi için açılan o çukura girecek. fakat henüz yaşarken ve bastığımız zeminleri sağlamlaştırmaya, yerimizi sıkılaştırmaya çabalarken bu boşluğun varlığını ve varoluşumuza yapışıklığını, aslında ne kadar kovalamaya çalışsak da ve belki de bu yüzden ruhumuzu hasta ediyor olsak da ölümlü olduğumuzun her zaman bilincindeki olan varoluşumuzu ne şekilde duyabiliriz? bu boşluğun sesini duyabilirsek ve kavrayabilirsek eğer belki de takıntı yerini bir parça özgürlüğe bırakacak.
  • yapilmamasi halinde buyuk bir ihtimalle kendi kendinize delirmekten baska birsey ile sonuclanmayacak, fakat vazgecilemeyen hareketlerdir. kucuklugumden beri sayilarla ilgili olmustur bu hadise bende. zaman zaman degismekle birlikte cogunlukla 3,4 ve 3 ile 4'un katlari olan 9 ve 16 kullanilir. yapilmadigi taktirde icten gelen bir ses kotu birseyin olacagini soyler ama bu kotu seyin ne olacagini hicbir zaman soylemez. en azindan soylese "aman o kadar onemli degilmis" diyip yapmama ihtimali ortaya cikacaktir. soylememesi soylenenin yapilmasini zorunlu kilar bir anlamda. cunku lovecraft'ın da dedigi gibi "en buyuk korku, bilinmeyenin korkusudur."

    boylece tuvaletin isigi 9 kez acilip kapanir, 1 bardak su 4 kerede icilmeye calisilip bogaza kacirilir, yatak odasina 3 kez girilip cikilir oyle yatilir, sol elin degdigi bir yere sag el de degdirilip 16'ya tamamlanmaz ise sag elde agri olusur, suanda akla gelmeyen birsuru gereksiz sey kufur edilerek yapilir..

    ayrica bu icten gelen ses 16'lik islemler uzun surdugunden arada bir insafa gelip kiyak gecer. buna gore, 16 sayisi 4 gruba ayrilir. ornegin, 16 kez kapinin deliginden disari bakilacaksa, once 4 kez bakilir, ikinci grupta 1 kere bakmak yeterlidir, bu 4 yerine gecer ve toplam 8 eder, ucuncude de ayni kisaltilmis islem yapilir ve 4+4+4=12 elde edilir ama dorduncude 4 kez bakmak gerekir, yoksa olmaz ve islem tamamlanir..

    lisedeyken okulun arka bahcesinde sigara icerken hoca basmistir. elde zaten dibi kalmis sigarayi tam aticakken o ses 3 nefes daha cek diyince, hocanın "at o sigarayi!" seklinde bogurmesine karsin sigara atilamamis, 3 nefes daha cekilmis, hocadan yenilen tokat yetmezmis gibi parmaklar da zaten bitmis olan sigara yuzunden yanmistir..

    hep korkulur bu sayı 36'ya cıkacak diye.. ondan sonra isin yok obeb-okekle ugras bide..
  • bir de istem dısı takıntılar vardır mesela dusunmek istemediginiz birseyi ister istemez zorla dusunursunuz,hayali bisi olsada ona kendinizi inandırırsınız,psikolojiniz altust olur boylece..
  • gidilen evde iki kisinin ayni anda mutfakta dizili bardaklari saymaya baslamasi, on bir tane cikmalari sonucunda mutsuz olmalari, "manyak misiniz bunda uzulecek ne var " diyip bos bos bakan arkadasa "ama olur mu, onbir ne, atsan atilmaz satsan satilmaz, ikiye bolemezsin, simetri olusturamazsin, hicbir seyin kati degil, karaktersiz bir sayi. acaba birini kirsak mi, on olur, allaaaa nasil guzel olur" diye cevap vermenin ardindan soruyu soran arkadasin kosarak uzaklasmasi.
  • kimi vakit içte kalandır, uyutmaz.
  • ilk dinlediğimde "kapıların ardından kenan ışık gibi" diyor zannettim, meğersem "gelen ışık" imiş. peh. ben de heyecan yapmıştım "oha çok ilginç?" diye...
  • aydilgenin, son nakarattan önce

    "hangi düşten düşmüşüm ben hangi yoldan savruldum
    hangi filmin başrolünde kahraman oldum
    hangi senle mutluyum ben hangi senle kavruldum
    hangi yoldan son çıkışta kaybolup durdum "

    dizelerine hayattan öte birşeyler kattığı sesiyle daha bir eğlenceli hale gelen, kıpır kıpır bir yaz şarkısıdır.
  • yaptığım herşeyi 4e tamamlamak... mesela dişlerimi gıcırdatırken her iki tarafta da 4 defa uygulamak veya bastığım büyük karolar içinde her birinde 4 adım atabilmek... daha şimdi yaptığım 3 nokta takıntısı! duyduğum her sese ritm vermek. gördüğüm her insanı birilerine benzetmek... gittiğim her yerde görüğüm eğri tabloları düzeltmek, gözümü kırparken bir gözümü kırpmadığımı hissedip onu kırpmaya çalışmak ama bu sefer de başta söylediğim takıntıyla kırpma sayısını 4e tamamlamak daha sonra diğer gözüme de aynı şeyi uygulamak!.. takıntısızlardan nefret etmek!:)
  • su yasima kadar cesitli sekillerde, yok bu burda duzgun durmadi, yok burda bosluk kaldi, yok burasi cok kalabalik oldu diye cesitli sekillerde cesitli nesnelerle hasir nesirligim oldu..

    gardroptaki kiyafetleri renklerine ve desenlerine gore -ya koyudan aciga ya da aciktan koyuya- uzun kollular, kisa kollular, pantolonlar, sortlar, etekler, hirkalar, gomlekler seklinde kategorilere sokmuslugum, gardroba askiyi asarken askinin acik ucunu direk demire gecirdigim zamanlar mi dersin (hepsi su sekil => 22222 olacak araya ters 2'ler -askilar- falan gelmeyecek)
    eve misafir gelip gittiginde onlara ikram edilen cesitli tatli-tuzlu kurabiyeler esit sayida kalmayinca onlarin arkasindan hepsini esitleyene kadar tikindigim mi dersin*
    finallerin yaklastigi donemde hicbir fikrim olmayan bir dersten gecmek icin calismaya oturdugumda ille de kitabin "en basi"ndan calismak icin kasip sabaha dogru daha kitabi yarilayamamis vaziyette sinava girmisligim mi dersin
    puzzle alip yapmaya basladigimda bitirmeden kalkamadigim icin aldigim ve arkamda duran 2000'lik puzzle'a henuz baslayamamis olmam mi dersin
    ne biliym, bulasik makinesine kirli bulasiklari yerlestirip de bi kac tabak, bi kac bardaklik yer kaldi diye, hemen soyle 2 domates, 2 yumurta, 2 biberle menemen yapip tabak kirletip onlari bi guzel makineye yerlestirip gonul rahatligiyla makineyi calistirdigim donemler mi dersin..(halbuki madem takintin var, madem makine tam dolmadan da calistiramiyorsun, al soyle temizinden bi kac tabak at makineye demi? ama yoo, makineye kirli bulasik konur, temiz degil, makineyi kandirabilirsin ama kendini asla)*
    eve alinan carte dor kutularindan tabagima dondurma alirken sekli bozulmasin diye bicakla dondurma kesmelerim, her gun duzenli bi sekilde dolabin basina gecip onlari kontrol edip annemin gece oylesine gelisi guzel dondurma alip kutunun genel havasini bozmasindan sonra onunla:
    - ya bi kere de duzgun koy sunlari allasen, bak goruyo musun ne hale gelmis dondurma kutusu
    -- gece canim istedi, kalktim koydum, ne var yani
    - hayir yani sen yapamiyosan soyle ben geliym koyiym, boyle yamuk yumuk aliyosun, duzelticem diye geri kalanini ben yemek zorunda kaliyorum
    -- ..*
    - gnam gnum bak bi daha bana (gnam) soyle saat kac olursa olsun (gnum) tamam mi
    -- hieeeeeeeyt
    seklinde tartismalarim mi dersin..

    uuuuuvv saymakla sonu gelmeyen bir suru sey
    simdi ben bunlarin gayet de atlanabilecek, takilmayacak, ustunde durulmayacak, kimisine gore hayati zorlastiracak seyler oldugunun farkinda degil miyim?
    bittabi farkindayim ama yaparken inanilmaz zevk aliyor muyum? aliyorum..
    yapmadigim zaman bi tedirginlik hissediyor muyum? hissediyorum
    insanlarin manyak misin be sen demeleri ya da bakislarina gulup geciyor muyum? evet
    bu veya bunun gibi takintisi olan bir suru insanin var olduguna inancim var mi? tabi ki
    eklemek istedigim son bi'sey var mi? var
    nedir? kiside olusturdugu tatmin duygusuyla esdeger olcude zaman kaybina neden oldugu
    a-a ciddi olamazsin, ben de seni hizli sanirdim..ee baska? genelde mukemeliyetci kisilerde rastlandigi
    ee soora? cesitli paranoyaklarda da gozlemlendigi
    sizofren? mumkundur..
    aksam isin var mi, yemege cikalim? oluuur
    (bkz: ziplayarak olay mahallinden uzaklasmak)
hesabın var mı? giriş yap