aynı isimde "tamirhane" başlığı da var
  • bir kaç arkadaş kafalar güzel ''ya napalım napalım'' derken;
    biri demiş, ben senaryo yazayım,
    öteki demiş, ben de yöneteyim
    diğerleri de durur mu, e biz de oynarız demişler.
    burada sırıtan bilinçaltı mentalite şu: ilk önce sektördeki insanların, sektör elemanlarına saygı duymaması.
    oynayabiliyorsam yazarım da abi nolacak!
    o kadar film izledik aslanım ne var yönetiriz de!
    yazıyoruz abicim yıllardır, oynamayı de beceririz nedir yani!
    çok komik şakacı biriyim, o halde hemen yönetmenlik yapayım!
    kurgu mu, ohooo çocuk oyuncağı!
    değil işte yeğenim değil. ha yok mu hem oyuncu hem senarist insanlar. hem yazan hem yönetenler yok mu! var, var da, o mesela nuri bilge ceylan. ya da clint eastwood, woody allen veya christopher nolan! sen kimsin bilader diye sorarlar insana!
    adamlar yaptı mı kusursuzu hedefleyerek yapıyor. o kadar ciddiye alıyor yaptığı işi. sorumluluğunu biliyor. saygı duyuyor önce kendine sonra da izleyiciye.
    siz ne yapıyorsunuz! çoh eğleniyorsunuz! eğleniyorsunuz da birader sizin eğlencenize insanlar para harcıyor, zaman harcıyor.
    yani oturup tek tek yazsam 8 sayfa enrty girmem lazım olmamışlıkları izah etmek için.
    zaten son yıllarda türk yapımı kötü film kategorisinde bir eleme yapacaksak erkan can filmleri diye aratmamız kafi. bakıyorum nejat da aynı kervana girdi. kardeş sen hayırdır, sen beş yüz milyar sen milyon sen ne yapıyorsun abicim bir silkelen kendine gel. şu hikayeyi okuyup da sana okey dedirten mitvasyonu gerçekten bilmek istiyorum. 6 tane yapımcısı olan, gişede çakılacağı 1 km den belli olan bir işte ekmek parası için oynadım deme inanmam. çünkü abaküsle yaptığım hesaba göre adam başı 5 bin ya düşmüştür ya düşmemiştir.
    bu kadar yoklukta olduğuna inanmıyorum. hayır ihtiyaçsa git garanti bankası, trendyol reklamlarında falan oyna. getir kuryesi olarak rol yap mesela. inan ki anlarım saygı duyarım. taş mı yesin bu insanlar, elbette para kazanacak derim.
    bir de finalde ters köşe olanlar olmuş. kardeş siz filmi nerenizle izlediniz. ben atlaya atlaya on dakikada filmi bitirdim ve kızın kaza geçirdiğini söylediği anda nejat göt altına gittin oğlum dedim. bu kadar kör göze parmak olayı çözmek için ne olmak gerek acaba!
    ulan netflix senin de boyun bosun devrilsin. ne senaryo yazarları, yönetmenler oyuncular acından ölsün. gel bu filmlere para ver, satın al. nalet olsun düzeninize de tezgahınıza da, adaletinize de.
  • öncelikle sonda söyleyeceğimi en baştan kısaca bi belirteyim: bence gayet güzel ve başarılı bir film olmuş.

    haftasonu, filmi hiçbir yorumu okumadan, hür irademle netflix'te izledim. keyifli bir 113 dakika geçirdim. emeği geçenlere teşekkür ettim ardından renksiz ve sakin hayatıma geri döndüm. sonra ekşi'de başlığını görünce "dur bakalım ne yazmış bizim entel feridunlar?" dedim ve yazılanlara şöyle bir göz attım. tabi ki de sayfalarca filmi kötülemişler ama neden kötülediklerini kendileri de bilmiyorlar. demem o ki ekşi sözlük hiçbir siki beğenmeme timi yine yanıltmadı. bu zararlı cemiyet bir filme gereksiz giydiriyorsa o film kesinlikle çok iyidir, hiç sekmez. hatta bu tip durumlarda buradaki yarısında çıktımcı tayfa genelde aradan yıllar geçince bir anda "baba kült film yaa, yıl bilmem kaç olmuş hala arada açıp izliyorum"a dönüverir.

    tamirhane genel olarak eğlenceli giden, yer yer insanı çeşitli duygulara gark eden, absürt komediyle yeşilçam melodramları arasında gidip gelen, akılda kalıcı diyalogların olduğu, over actinge kaçmadan tadında komedi oyunculukları izleten, plot twistli güzel senaryolu keyifle izlemelik bir yerli film.

    son olarak izlemeyen arkadaşlar için tekrar ediyorum bu zararlı cemiyetin sövgülerine itibar etmeyin. 1994'te ekşisözlük diye bir yer olsaydı bunların abileri ablaları shawshank redemption başlığına girip "bu ne ya film akmıyo, yarısında çıktım" falan yazardı. o yüzden önerim oturun filmi izleyin, birkaç saat iyi vakit geçirin. daha fazlasını da beklemeyin. puanım 10 üzerinden 7.5'tan 8. iyi seyirler.
  • yahu kardeşim bu filmse casino, scent of a woman, devil's advocate, catch me if you can, forest gump filan ne oluyor acaba.

    2 saat film çekmişsiniz de kardeşim bu ne saçma sapan bir film, konu, oyunculuk. bu kadar kötü olmamalı her şey.

    bunu izleyeceğime casino'yu izlerim en azından oyunculuk görürüm.
  • inşaat filminin biraz modifiye edilmiş hali gibi bir film.

    sonu ters köşe yapıyor ama ortalara doğru bu sonun geleceğini anlıyorsunuz.

    birbirini tanıyan ünlülerin eğlenmek için çektikleri bir film olmuş.

    rıza kocaoğlu'nun çukur'dan beri hep benzer karakterleri canlandırması sıktı azıcık.

    nejat işler yine ıssız ama ağır abi.

    bülent şakrak dalavereci enişte modelinde yine yeniden.

    erkan can, ali seçkiner alıcı, merve dizdar denilince aklınıza hangi tip geliyorsa bu filmde de o tipteler üstü yok.
  • "bu kadar iyi kadrodan ne kadar kötü iş çıkar" ı gösteren film.
  • bunu sinemada izlemek için para verenlere üzüldüm. milletin parasını almak için şunu çekenlere de harbi kızdım. bu kadar kötü olunmaz ki bilader ya. bu kadar zorlama senaryo olmaz ya .
    pazarda çürük çarık domates satan esnaftan ne farkınız var . adres bilmeyen insanı dolandıran taksiciden neyiniz eksik?

    bunların yüzünden türk sineması yerlerde geziyor.
  • herkesin işini yapması gerektiğini gösteren yapım. yıllarca projelerde yer aldın diye ne senarist oluyorsun ne yönetmen. kaşının gözünün hatrına bir projelik alan açıyorlar onda da halk 'ı-ıh olmamış' diyor zaten.
  • o kadar sıkıldım ki gelip burada filmi bitirmeme umut olacak bir entry aradım ama yok, herkes nefret etmiş. cidden b*k gibi bir film. senaryo da diyaloglar da aşırı kötü. nejat işleri film izlensin diye koymuşlar. kamerayı da nejat işlerin karşısına sabit koymuşlar çekmişler. bir arkadaş çok güzel söylemiş: "böyle filmler iyi filmlerin kıymetini anlamak için varlar"
  • zihin dünyamızın ne yönde geliştiğini anlatması bakımından önemli bir film. aslında son dönem türk filimleri, dönem yeşilçam filimlerine tam zıt bir gönderme içeriyor. eski film kahramanları hiç bir kötü alışkanlığı olmayan, karıncayı bile incitmeyen ve işin sonunda hep kazanan karakterlerdi.
    artık bu düşünce toplum tarafından satın alınmıyor. çünkü toplumumuzun kahir ekseriyeti kötü alışkanlıkları olan ve kötülük yapabilen insanlardan oluşuyor. bu insanlar iyilik peşinde koşunca aldatılacaklarına o kadar inanmış durumda ki

    --- spoiler ---

    filmin sonunda esas oğlanın temiz duygularının istismar edileceğinden, kötü adamların ve sermaye sahiplerinin bir şekilde galip geleceğinden eminler. ikinci filimde esas oğlan arkasına sermayeyi de alarak kendisine bu oyunu yapacaklara daha büyük bir bedel ödeteceğini de az çok tahmin ediyorlar.
    --- spoiler ---

    bu yönüyle filmin sonu ve ikinci filmin ana teması hiç kimseye sürpriz olmamalı.
    zihin dünyamıza iyilik yapmanın salaklık olduğu, nezaketin zayıflık belirtisi olduğu, hak aramanın ve protesto etmenin tehlikeli şeyler olduğunu işleyenler; tevekkülün büyük erdem olduğunu, bizim yerimize düşünenlerin bizim için en iyisini yapacaklarını kafamıza vura vura öğrettiler.
    bir kaç geleceği gören aydın insan sosyal mecralarda küçük düşürüldü veya hapis cezası aldı yada ülkeyi terketmek zorunda kaldı.
    bu tür sosyal değişimlerin türk sinemasına yansıması tamirci ve kör kız gibi yeşil çam klişeleri üzerinden anlatılması film için isabetli olmuş.
    kasaba kültürü, kent kültürümüzü yenmiş ve her gün biraz daha kendine benzeterek kentli kavramını tamamen ortadan kaldırmış toplumu 40 yılda geri dönmemek üzere değiştirmiştir.
    80 darbesi ile köyler, kasabalar boşaltılmış herkes şehirlere göç etmiş devlet hayalini kurduğu homojen şehirlere kavuşmuş ancak oluşturduğu kaosu ve çılgın tüketim kültürü toplumu her geçen gün ahlaki ve ekonomik olarak bataklığa sürüklemiştir.
    artık ülkemiz için çok geç.
    dönülmez akşamın ufkunda ki bu yalnız ve güzel ülkeye çok büyük haksızlık yapılmış ve halkıda bunu sevinç naraları ile karşılamıştır.
  • linç edilmeyeceksem ben çok beğendim. buradaki tipleri anlamlandıramadım.
hesabın var mı? giriş yap