• 20 yaşına girmiş, albüm gibi albüm.
  • sene 1998. upuzun bir aradan sonra abim eve dönmüş. beraberinde bilgisayar, müzik seti, elektro gitar, cd gibi daha önce evde hiç bulunmamış şeyler getirmiş. en az 50 kere baştan sona dinlediğim the crow'un soundtrack albümünün nasıl olup da iyi bir müzik sisteminde kulağa bu kadar farklı gelebildiğine şaşırmış bir şekilde bakıyorum müzik setine. sonra abim soruyor: "anathema dinledin mi hiç?" ne tema? o ne? "dinlemişimdir belki, bilmiyorum abi (hassiktir, dinlemişmiş)" diyorum. "bir dinle bak" diyor.

    müzikte daha metallica ve nirvana dinleme aşamasında olmama rağmen, abimin evde bıraktığı zilyon tane kasedini kurcaladığım için çeşit çeşit müziğe kulak aşinalığım vardı; ama "the silent enigma" hiçbirine benzemiyordu. vokal farklıydı, gitar farklıydı, herşey farklıydı. hayatımda hiçbir albümden, hiçbir şarkıdan bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum. bu içten, derin müzikle ilk tanışmam böyle oldu. akabinde my dying bride, katatonia gibi gruplarla da tanıştım. ama hiçbiri bende aynı etkiyi bırakmadı. albümü defalarca dinledim. walkmande dinleyebilmek için kasede çektim, nereye gittiysem yanıma götürdüm.

    dinlediğim hiçbir albüm aynı tadı vermiyordu. bu yüzden saplantı haline gelmemesi için bir müddet dinlememe kararı aldım. aradan geçen 12 sene içinde gitara başladım, kendimce ilerlettim. her gün saatlerce pink floyd, nevermore, black sabbath gibi çok sevdiğim grupların ve anathema'nın şarkılarını öğrenmeye çalıştım. ama the silent enigma'yı öğrenmeye hiç teşebbüs etmedim. diğer albümlerle aynı kategoriye sokmuş gibi olsun istemedim. hem bilmemek albümü benim için daha gizemli kılıyordu.

    ve aradan seneler geçtikten sonra bir sabah vakti yine bu albümü dinliyorum, yine hayretler içerisindeyim. 1998'de hissettiklerimin benzerini, bugün hissedebiliyorum. bunun için abime, anathema'ya nasıl teşekkür edeyim şaşırıyorum.

    tanım: hayatımı gerçek anlamda değiştiren albüm.
  • (bkz: restless oblivion)
    (bkz: shroud of frost)
    (bkz: alone)
    (bkz: sunset of age)
    (bkz: nocturnal emission)
    (bkz: cerulean twilight)

    aynı adlı eseri:

    in dreamland grandeur
    i held mesmerised peace
    innocence breathed again

    a mind's escape
    leave walls of tears behind
    ethereal vision haunting still ...
    the solitude left me blind

    beneath an open sky
    sibilant cries of youth dying
    enslave me with grief

    a moonlit era, oblivion's twilight kiss
    wishes in lament
    happiness in a broken vision

    utopia still unborn ...

    tormented echoes of a fallen eden
    i longed for her beauty
    yet from dust, she returned
    the dream, an enigma ..... silent

    ve (bkz: a dying wish)
  • bir de bu albümü zehirleyen iki şarkı var bana göre: crulean twilight ve nocturnal emission. ilk dinleyişimin üzerinden onca yıl geçti, ama - ne yazık ki - sırf bu ikisi yüzünden, çok sevdiğim bu albümü mükemmel olarak nitelendiremiyorum.
    bir yerde (muhtemelen pasifagresif'te), albümün kayıtlarının aceleye geldiği yazıyordu. öyle sanıyorum, bundan kasıt da bu iki parça. crulean twilight'ın giriş kısmı oluşturulduktan sonra peaceville'in kalem müdürü "toparlayın artık amına koyyım, su yakmıyo stüdyo" gibi bir uyarıda bulunmuş olmalı.
  • içinde inanılmaz melodiler barındıran sayılı doom şarkılarındandır. genelde doom metal grupları,bir şarkı için bu kadar zengin müzikal yapıyı oluşturmaya uğraşmazlar. anathema'nın farklılığı da buradadır zaten.
    (bkz: bunu yapan insan olamaz)
  • neredeyse on yıldır sıkılmadan dinleyebildiğim bir albüm bu*.

    anathema'nın en içten, en gerçek albümüdür bu. tarz değişikliği beni hayal kırıklığına uğratmıştı vakti zamanında ama, şu an düşünüyorum da; zaten anathema bile bu tür bir albümü bir daha yapamazdı. sanırım bir noktaya gelmişti elemanlar, ve o süreç sonlandı orada.

    kapkaranlık bir atmosfer, elle tutulacak derecede somut hale gelmiş hüzün, biraz fazla anlamlı sözler, biraz daha fazla can yakıcı melodiler, yaratıcılık, sonsuza uzanırcasına devam eden ve acımasız uyuşmalar yaratan arpejler, kimi yerde inleyen, kimi yerde isyan eden vincent ve onun ellerinden tutan rebecca wilson...

    hiç biri birbirine benzemeyen, her biri birbirinden güzel dokuz tane eser; bu albüm gelmiş geçmiş en iyi albümlerdendir, benim için efsane niteliğindeki kapağı bile sır vericidir.

    sabahın bu saatinde yataktan kaldırıp kelimelerimin güçsüzlüğünü fark ettirdi bu enigma.
  • muhteşem, fantastik, efsanevi, enfes, rafine doom albümü. her biri yüzlerce sefer dinlenmiş, dinlenmesi must olan aşmış, hayvani albüm. gelir mi böylesi bir daha derseniz, boşuna beklemeyin derim. umarım yanıltan birileri çıkar...

    bazıları doomcuyuz biz diye karşıma çıkmasın bu albümü dinlemeden...
    ilk önce introduction to doom metal 101'i hatim edin ondan sonra tartışalım ötesini berisini...
  • bugün 23 yaşına girmiş olan albüm.

    bendeki yeri çok farklıdır, kendisiyle tanışmamızın altında bir dram yatar
    kısaca anlatayım; yaklaşık 1 sene önce hiperakuzi isminde bir hastalığa yakalandım. ilk başlarında ne olduğunu bilmiyorsun, akustik travma geçiren herkesin çınlaması olur benim de vardı ilk başlarda tinnitus başlığa girip, dert yanan kişileri okuyordum fakat benim durumum bu kadar basit değildi, basit bir çınlama değildi benimkisi, ondan çok daha fazlasıydı, bana neler oluyor diyordum, hiçbir yerde bildi yok. isim yok tanı yok, seslerden rahatsız oluyorum, şu sesi, poşet sesi, insan sesi, araba sesi, tabak sesi neredeyse tüm sesler hem rahatsızlık hem de ağrı veriyor. kulak tıkacı aldım hemen ama durumum hep kötüyeor, ağrılar, kulakların yanması. sürekli artan ve sürekli yenileri gelen çınlamalar, günün her saati bir arkadaş gibi yanınızda, sevgilinizin sesi gibi...
    herhangi ufak bir sesin bile inanılmaz derecede fazla gelmesi, insan buna dayanamaz diyorum, okula gidemiyorum, ağlıyorum. mutsuzum, böyle 1 ay geçirip karamsar ve ne olduğunu anlayamıyorum. sonra bir yerde ipucu ve belirtileri görerek hiperakuzi gibi bir hastalığın olduğunu öğrendim, ama bilgi yok, neredeyse çok az, birkaç sitede seneler önce yazılan şeyler.
    profesörlerin bile bilmediği bir şey, 5 doktor ve hiçbiri bilmiyor. ekşi sözlük'te başlığa girdim hakkında sadece 3 entry var. kimse bilmiyor. birisi ilk olanı sadece tanım, diğeri benim gibi bir hasta, kimdir 7 senedir piyasada yok, leyla olmuş diyorum, ahan şimdi sıçtım, s e yazıyor ama adam ve leyla belki de öldü.. neyse kafaya koydum, bu arkadaşı bulacağım. baktım bir şekilde nickinin altında bir entryi beğenmiş silent enigma diye birisi var mesaj attım ve tamam buldum(: yeni kullanıcı adıymış, ben s e isim soy isim sanıyorum ama meğerse bir parça. (the silent enigma) bu güzel insan dabenim gibi travması sonrası aynı durumları yaşamış ve yaklaşık 9 senedir bu durumla hayatını sürdüren bir insan. tabii mesaj attığımda dikkatimi çeken şeylerden birisi de silent enigma idi, çünkü sessiz bilmece demekti,albümü değil ama grubu anathema'yı tanıyordum. neyse bana en sevdiği grup ve müziklerden birisi olduğunu ondan esinlendiğini söyledi, ve her konuda yardım etti, seslerin etkisi, neler yaşamış, çınlamalar, ağrılar, rahatsızlık durumu bir de o durumda bu parçayı açtım, beni o zor zamanlarda bu albüm ayakta tuttu diyebilirim. kısık sesle bazen ise kendim söyleyerek bu şarkıyla yaşadım. sözlerini ezberledim, bu parça benim hayatımı anlatan nadide eserlerden biri, sözler harika, şarkı da öyle. kırılmış bir cennetin sancılı yankıları, evet mutluluk yarım kalmış bir hayal... çok özlüyorum önün güzelliğini, sessizce... evet bu durum tamamen hayatım. bence eminim silent enigma bu albümü severken ve bu nicki kullanırken böyle bir hastalığa yakalanacağını bilemiyordu, bu şarkıyı yaşayacağını... kadere inanmıyorum ama anathema'nın bu albümü, sessizliği arayan, sesten acı çeken bizleri bir şekilde bir araya getirdi ve hayatımızı anlatmaya devam ediyor. evet sessiz bir gizem bu, sessiz bir bilmece. ve devam ediyor gizemini sürdürmeye...
  • tony iommi'nin parmaklarını kaybetmesinin black sabbath'ın o efsane sound'unun oluşmasında etkili olduğunu herhalde herkes biliyordur. benzer durum bu albüm için de geçerli. bu albümü orijinalleştiren hırıltılı agresif vokaller de, vincent cavanagh'nın brutal vokal yapmaya çalışıp becerememesinin sonucu.
  • a dying wish gibi yeryüzünün en kin nefret dolu bunalım parçaslarından birini barındıran tapılası album
hesabın var mı? giriş yap