• farsça'da afyon anlamına gelen tiryak sözcüğünden türemiş, önceleri afyon müptelaları için kullanılırken, sonradan anlam genişlemesiyle, her türlü keyif verici maddelere (ya da duygulara) olan bağımlılığa karşılık olarak kullanılagelmiş bir sözcük.

    (bütünüyle kuşkudayım!)
  • içinden artık vapur geçmeyen tanım: herhangi bir şey yazarken yahut meşgulken farkında olmadan; her türlü doğa olayında (bilhassa kar, gökgürültülü yağmur) doğal olarak; sıkıntıda, darlıkta mecburen; sevinçte kutlama niyetine; rakılanırken e elbette sorulmaz bile; kahvelenirken yakışır diye; aklına bir şey geldiğinde fikri kuvvetlensin diye (ve şevkle); gelmediğinde gelsin diye (ve stresle); banyodan sonra mutlaka, yatarken dişini fırçaladıktan sonra illâ ki sigara içen kişi (bkz: ufo).
  • ferdi tayfur'un eşsiz eserlerinden biridir, söz ve müziği kendisine ait:

    sarhoş olmak için içmek gerekmez
    dünyanın derdine tiryakiyim ben
    hasrettir aşkımı bende büyüten
    tüm ayrılıklara tiryakiyim ben

    hıçkırık gizlidir her kahkahamda
    ağlarken gülmeye tiryakiyim ben
    inanmayın sakın yaşadığıma
    yaşarken ölmeye tiryakiyim ben

    ne ecel korkutur ne kara bahtım
    yoktur yıkılacak bir saltanatım
    nasıl geçse olur benim hayatım
    dünyada her derde tiryakiyim ben

    gelsin zalim felek karşımda dursun
    beni alıp yine yerlere vursun
    huzur bir servetse al senin olsun
    derbeder hayata tiryakiyim ben

    nakaratı muhteşem tekrar yazıyorum :

    gelsin zalim felek karşımda dursun
    beni alıp yine yerlere vursun
    huzur bir servetse al senin olsun
    derbeder hayata tiryakiyim ben

    şurdan dinleyebilirsiniz:
    http://www.youtube.com/watch?v=vtsisbllosu
  • simhi grosman tarafından yayınlanan ve yayın yönetmenliğini/yazı işlerini moşe grosman'ın yaptığı türkiye yahudilerinin kültür sanat dergisidir. ilk olarak 1994'te yayınlanmış. hâlâ neşrolunuyor mu bilmiyorum. elimdeki sayısı ekim 1995'te çıkmış ve 15. sayısı. künyesinde tanıdık bir isim var: dış haberler sorumlusu rıfat bali.

    ilginç bir dergi. misal yine elimdeki tek sayısında özel ulus musevi lisesi'ne "zenginler okulu, torpilliler kulübü" melalinde sert eleştiriler yapılıyor: okulun resmî adının özel musevi lisesi olduğu halde sonradan görmeler tarafından ulus ekinin eklendiği ve hatta okulun gerçek adının zengin museviler lisesi olduğu yazılmış.

    dergi türkçe ve ladino olmak üzere iki dilde yayın yapmış [veya inşallah yapmaya devam ediyor].

    izmir temsilcisi ise alsancak'ın meşhur diş hekimi hayim kampeas'mış.

    bir sahaf turumuzun da böylece sonuna geldik. yeni bir şey öğrendik.
  • içlerinde en acayipleri sigara tiryakileridir çünkü bir türlü tiryaki olduklarını kabul etmezler
    -rıfat abi bırak artık bu sigarayı bak bagımlılık yapıyormuş
    -valla 40 yıldır içiyorum bu mereti daha bir gün tiryakilik yaptıgını görmedim

    (bkz: oha)
  • eger sigara paketinizin henuz yarisina gelmi$seniz ve "ulan bitiyor bu dur bir paket alayimda bulunsun" diyorsaniz bu gruba dahilsiniz demektir.
    (bkz: uzgunum)
  • sadece alkol ve sigaraya olmaz tiryakilik.

    kimisinin güce, kimisi paraya tiryakiliği vardır. güç ve para'yı ele geçirmek için sürekli didinen, onun bunun kulu köpeği olan ve insan ilişkilerini bile buna göre belirleyen; para ve gücü ele geçirdiğinde ise ne oldum delisi olan ve yaşam amacı salt bunları elde etme amaçlı yaşayan insanlar sadece yaşadıklarını zannederler.

    karakterlerine s.çtıklarım.
  • tiryak / theriac, tarihin eski zamanlarından beri muhtelif zehirlenmeler, özellikle de yılan zehirlenmesine karşı kullanılan panzehire verilen isimdir. kelimenin kökenini oluşturan therion da antik yunanca'da "hayvan, canavar" anlamına gelmektedir. antik yunan'da ortaya çıkan ilaç, ticaret yolları aracılığıyla bütün dünyaya yayılmıştır. evrensel bir ilaç olarak bilinen tiryak'ın içinde balla karıştırılarak macun haline getirilen zehirli maddeler nedeniyle vücuda bağışıklık verdiğine inanılıyor. tiryak'ın içinde engerek yılanından tarçına, safradan zencefile envai çeşit hammadde ve ek olarak afyon bulunuyor, içerikteki afyon da elbette bağımlılık geliştiriyor. zaman içinde afyonla eş anlama doğru giden ilacın ismi de tiryaki kelimesiyle uyuşturucu kullanımı veya bağımlılığını tarif eden bir anlam kazanıyor.
  • #11408684 aradan 15 sene geçtikten sonra tekrar yazar olan sözlük kişisi, şahsım.
    o tarihte, buzdolabındaki kola şişesine koyulan pekmezle alakalı bir başlığa yazdık diye uçurmuşlardı. şimdi dönüp bakıyorum da sözlük panayır yeri olmuş.
  • bir komedi-edebiyatı denemesidir:

    "...yok arkadaş, sizinki-benimki sigara tiryakiliği değil! yok günde iki paket içiyormuşum da tiryakiymişim de!.. adamın her cebinde iki paket sigara var kardeşim her cebinde! sen ne diyorsun?!... yahu cephanelik gibi adam: ceplerde ikişer şarjör fişek!.. zaten kendisi de makinalı tüfek; tak tak tak diye içiyor sigarayı! yok vallahi bizimkisi tiryakilik değil!"

    ilkokul arkadaşımdı benim, hasan! kel, şişko olan çocuk. hani hocamız nadir karahanlı horoz güneştirir gibi güreştirirdi bunu her gün başka bi güçlü-kuvvetliyle... (hatta hayvanları koruma derneği, panter emel filan gelmişti hasan'ın haklarını savunmaya...*) hatta nadir hoca öğle aralarında üst sınıfların gruplarını keser, "hasan'la bugün kimi güreştirsek acaba?" diye şöyle dallı budaklı olan çocuklardan tavuk seçer gibi seçerdi... hasan da maaşallahı olan bi çocuk olduğu için bizim gibi 1'de 2'de okuyanları sivrisineğe şaplak atar gibi kenara savururdu, heheheh... nadir hoca o yüzden 3-4'lerden rakip bulurdu, zaten kuvvette anca dengiydiler hasan'ın. ama nadir hoca o gün hasan'ın dayak yemesini seyretmek istiyorsa 5'lerden muttalip yarmasını filan güreştirirdi. garibim hasan perişan olurdu muttalip'in karşısında; ööyle ümitsiz ama canı gönülden bir iki vızıltı atak yapar, akabinde muttalip bunu iki omzundan yakalayıp şööyle bir havaya diker, peşinden de çuval gibi yere savururdu... ne olacak, muttalib'in o yaşta boy 1.75, frenkeştanyn gibi çocuk! neyse... hah, o hasan işte!

    diğerleri gibi plastik he-man çizmesi giyen (mavi) bu güreşçi köy çocuğu -şimdi düşününce-... çok acayipti be arkadaş! o köyün adamları mı hep böyle çeşitti -maacır gibi farklı bi model işte-, yoksa hasan mı dünyanın en acayip insanıydı bilemedim... hangi birini anlatayım...

    nadir hoca bunu tahtaya kaldırdı okulun ilk günleri, güzel bi dövecek... çocuk daha 1 haftada delirtmiş adamı! aslında nadir hoca da niyeyse severmiş böyle çocuğun azgınını.. neyse, buna hafiften tokatlarla girişmeye başladı. böyle aslında hasan'ı seviyormuş gibi, gülerek, şarkı söyler gibi konuşuyor: '...len sen beni deli ettin be çocuğuuum, len sen neden dinlemiyooonn sö-zü-müüü* eşşek heriiif...' şarkı söylerken öte yandan da sağdan soldan çat-çat tokat! başta hasan da gülüyor, hatta yüzünde 'hoca beni seviyo! biz onunla böyle arada şakalaşırız ahıhı...' mutluluğu var. ama meğersem nadir hoca piyes kurmuş niyeyse, öyle senaryolu girişmeye karar vermiş hasan'a. önce seviyo gibi yapıcak, peşinden ufak ufak tokatları sertleşcek, ama daha tokatlar tam sertleşmeden zıbaaam diye patlayacakmış!öyle yaptı yani... hasanı görecen, manyadı çocuk, inanmazsın tansiyonu mu düştü nedir, şöyle ilerdeki bir noktaya kilitlenip biraz kaldı, peşinden de kafayı sağa sola salladı 'nooluyo lan?!' dercesine... çocuğun boyu kısa; yumruk savursa erişmez, tekme atsa nereye atıyo kafa nadir hocanın belinde... bu "ne yapayım ne yapayım" dedi demedi, nadir hocanın karnına direk kafayı gömdü. böyle aniden, gülle gibi gömüldü karna hasan, böyle zıbam diye!.. hoca nasıl yamuldu, eli karnında "ah anam vah anam yandım bittim anam" can havliyle sandalyeyi zor yakaladı... hasan öyle seyretti azcık, biz o çocuk yaşımızda "hoca ölecek, koş bir şey yap" telaşında sıralarımızdan fırlıyoruz, 7 yaşındaki hasan da kenara kaçarken sakince ama sinirli sinirli söyleniyor: 'şerefsize bak lan, çat çat vuruyo, alla alla...'

    hasan öldü artık! herkesin dilinde, "hasan okuldan atılıcaak. evet, kesin çünkü o bi öğretmeni dövdüü!" hiç şaşırmamıştım, bu şu çok bilmiş göt aykut 'un öngörüsüydü, 'öyle olacak, görürsünüz. okuldan atacaklar. zaten başka türlü de olamaz.' diyordu. daha o yaştan analist olmaya soyunmuş pezevenk! dersler çat-çat-çat baştan aşağı 5! "dersleri hep 5 diye mi analist?" deme; ne değil ki?! analist de o, mimar da mühendis de romantik de otantik de hep o...

    ilkokul işte böyle salak bir yer kardeşim; adam en zeki, tamam lafımız yok... ama neden en çekici, en doğru inanılır, en güvenilir?... yani zeka bunların hepsini satın alabilecek kadar değerli bir para mı? resmen kral olmuş başımıza pezevenk! biz de aykut kralllığındaki trışkadan bir isyancıyız işte; anca içten içten isyanımız! sınıfın zengin kızları kendi çevresindekiler dışında kimseye vermedikleri bisküvilerinden aykut'a kendileri teklif ediyor. yok, aykut bu kızların çevresindeki zenginlerden filan değil, zaten o günün zenginliği de bu gününki gibi degildi: cüzdanların değil, gönüllerin zengin olması önemli idi çünkü o günlerdeee* . ama zeki filan işte... yahu benimkisi zaten çocuk kıskançlığı işte, yoksa çocuk böyle ayarlı, efendi de bi çocuk...

    o değil de... benim komedi edebiyatı denemem yukarıda bitmişti, öyle kısa 1 paragraftı sadece -unuttun mu, sigara tiryakisi işte? sen niye hala okuyosun buraları onu anlayamadım ben... tevekkeli değil, en sonda tırnak işaretini de kapadım ki bittiği belli olsun diye...

    neyse sağlık olsun... amaan canım mutlaka s o n mu yazacak bittiğinde, siz de...
hesabın var mı? giriş yap