• rüya duvarları kitabını okuduktan sonra sesi ve şarkıları kadar kaleminin de sağlam olduğunu anladığım ve albüm çıkarmasını çok istediğim çocukluğumun sanatçısı.
  • d&r da albümünü görünce dehşete kapıldığımdır. insan ürperiyor be.
  • en çok özlenen.
  • kendisine ve şarkılarına, zaman zaman çok tutunduğum şarkıcı, yazar ve müzisyen insan. ağzı bozuk aşk mektubu ile ciddi ciddi bünyemi çökertmiş insan. evet çok severim ama bir yandan da " yahu hiç mi umut yok? " dedirtiyor bana aynı zamanda. e yani pabucu bu kadar da bırakmak olmaz. başka bir bakışla hafiften " hayata çok aydım, herşeyi biliyorum ve siz hiçbirşeyin farkında değilsiniz " tepeden bakmaları da yok değil. haklı da olabilir ama alelade bir şarkıcıdan başka bir yerlere koyduğumuz insanların, düştüğümüz çukura bir dal uzatabilmesi de gerekiyor. kendisi de çukurda ise şayet, omuzumuza basarak çıkma teklifimizi kabul etmeli. kimsesiz olmaz çünkü. mesela nazan öncel' de bizi döver ama bunu iyiliğimiz için yaptığını söyleyip, zorla güldürür. ekonomik kriz-mriz, piyasa şartlarını kabullenememe, vesaire. bunların zor geldiği başka insanlar da tanıyoruz, ama onlar herşeye rağmen bize ses vermeye devam ediyorlar bir şekilde. yani problemin biraz da kendisinde olduğunu düşünüyorum, geriye çekilme hususunda.
  • bir sürpriz yapsa, sevenlerini, özleyenlerini şaşırtsa. o kadar çok özleyeni var ki. umutla beklemekteyiz.
  • korku filmi gibi bir klibi vardı bu kadının. zaten bir chucky bir de o klip... çocukluğumun bütün neşesini aldılar...
  • (bkz: #17618102)
  • zamanında kendisi yüzünden tokat yemişliğim vardır. o zamanlar meşhur falan değildi. bizimkilerin yaptığı abudik bir yaz okulu zımbırtısına bu da mahdumunu getirmişti. işte ana yüreğiyle yavrusunu takip ettiği bir gün, basketbol mu oynuyorduk ne. bununda çocuğu oynayamıyor muydu, ya da oynuyordu da bi top kapma hadisesi mi yaşadık unuttum şimdi, neyse durumun gelişimine binaen bu hanım ablamız beni pedere ispikledi. peder de hiç bana sormadan herkesin içinde ağzıma bi tane ekleştirmişti. bu da uzaktan durmuş "hakettiğini aldın" şeklinde bakmaktaydı ya da çocukluk psikolojisi tokatın acısıyla öyleymiş gibi geldi. sonradan epey kıl olmuştum, yavrusunu bulduğum yerde ittiriyor falandım. sonrasında şarkılar türkiler meşhur oldu, başka mecralardan haberlerini alır olduk. o günlerde gayet normal yavrusunu kollayan kadın, bi zaman sonra git-gel marjinalliğin dibini vurduğu gibi, tanıdıkların beyanlarına göre cinselliğin tabularını en azından "konuşmalarıyla" yıkmaktaymış. sen gel çocuğun top oynayamıyor diye beni dövdür sonra açıl saçıl... orda anne başka burda anne başka. aradan 17 sene falan geçti ama bendeki de ne kindir arkadaş. 30'a merdiven dayadık hala atamamışım. çocukluk tramvaları bir başka oluyor vesselam.
  • 1995 veya 96 yılıydı galiba, bir öncesi veya bir sonrası da olabilir. taksim hayal kahvesi'nde bir akşamüstü ortalıkta hemen hemen hiç müşteri yokken fotoğrafçı bir arkadaşımla barda oturuyoruz. sadece birkaç kişi daha var sağımızda solumuzda. henüz içki saati değil, millet çay kahve içiyor. umay umay da geldi yanımızdaki tabureye oturdu. daha önce de hep görürdüm onu orada çünkü hayal kahvesi'nin sahipleriyle yakın alakası vardı. o sıralarda anaakım medyalarda meşhur değildi henüz. ama kendine yaptığı şekillerden akacak mecrasını, sanat dünyasına karizmatik çıkış kapısını aradığı belliydi. neyse, galiba biz birini bekliyorduk. sap gibi oturmaktan canım sıkılmıştı. arkadaşımın makinesini alıp hayal kahvesi'nin sahnesindeki abuk sabuk detayların fotoğraflarını çekmeye başladım. makine de dijital nikon. arkasında 2 inçlik ekranı var. o yıllarda öyle bir özellik büyük yenilik. yeri göğü falan derken habire deklanşöre basıyorum ve sonra da ne çekmişim diye bakıyorum. bu kızcağız geldi yanıma. o da omzumun kenarından başını uzattı. çektiklerime beraber bakmaya başladık.

    ilk cümlesi: "benim fotoğrafçım olmanızı istiyorum."

    haydindiii.

    dedim; ben profesyonel değilim, o anda birkaç iyi kare yakalamışsam tamamen tesadüf. esas profesyonel fotoğrafçı olan arkadaşım. onunla konuşun.

    hayır, dedi. ben sizinle çalışmak istiyorum.

    evet, cümleler aynen böyle. film replikleri gibi.

    cevab veremedim. ısrar ediyor. beni ince ince makaraya mı sarıyor yoksa ciddi mi, çözmeye çalışıyorum. sesi, edası yumuşak, naifti ve öyle olması o sırada beni daha da işkillendirmişti. çok sonradan bu yumuşaklığının samimi olduğunu öğrendim.

    nedense barda oturan herkesin dikkati bize yöneldi. sanırım o anda ortalıkta daha enteresan bir enstantane yoktu, o yüzden. bir de bu kızın o dönemdeki mavi saçlarını ve herkeslerden farklı kıyafetini farketmemek imkansız tabii.

    neyse sonra elini uzattı. ben umay umay, dedi.

    ben de elimi uzattım ve el sıkıştık; eyvah eyvah dedim. gayrıihtiyari çıktı o anda o söz ağzımdan.

    o gülmedi. ama duyan herkes oturduğu bar taburesinden düştüydü.

    hayal kahvesi'nde bu tanışma faslımızın geyiği bir süre devam etti, kulaktan kulağa yayıldı ve hatta sonunda dönüp dolaşıp umay'a verdiğim cevap benim kulağıma "aman aman" olarak döndü.

    bu da böyle bir anımdır.

    şayet kendisi buraları okuyorsa o gün gülmediği şeye belki yıllar sonra şimdi güler.
  • özgün tarzı, sesi ile kitsch şarkılarının yaratıcısı ve icracısıdır.
    özledik sesini, şarkılarını ve kendisini..
hesabın var mı? giriş yap