• paranın neredeyse her şey olduğu,
    en yakın lise arkadaşınızın neredeyse her şey olduğu,
    anne yemeklerinin neredeyse her şeyden güzel olduğu,
    boş vaktin neredeyse her şeyden boş olduğu gerçekleridir.
  • kanaat notu uygulaması olmadığını farketmenin akabinde karşılaşılan yaz okulu/bütünleme gerçeği.
  • akademik ortamın o kadar da saygın olmadığı. çocukluğumuz ve ilk gençliğimiz sürekli kapısından girmek idealiyle doldurulan üniversite kapısı, diğer tarafa geçtikten sonra, geçmişte tasvir edilen şeylerle pek örtüşmeyen şeylere sahne oluyor. büyük bir sevinç ve heyecanla girilen kapıdan, sonunda, hele bir de akademik kariyer yapmak isteyip türlü çeşitli belalarla mücadele verdikten sonra, büyük bir hayal kırıklığı ile çıkılıyor. insan sonunda neyi fark ediyor: akademiye hiçbir saygısı kalmadığını.
  • profesör olmak için adam olmak ön koşulu aranmadığı...
    ha eskiden biz profesörleri adam zannederdik, çocukmuşuz meğer adam değillermiş...
  • sen kendin uğraşıp didinmedikçe, üniversitenin sana hiç bi bok katmayacağı
  • eve gelindiğinde yemeğini önüne koyan, çamaşırlarını her daim hazır eden, ortalığı silip süpüren, ortalığı toparlayan anne meğersem başlı başına bir süper kahramanmış.

    tüm gün boyunca yanmayan soba geceleri tütermiş.

    hiçbir zaman benim için dağları aşar, enginlere sığmaz dediğin arkadaşlarınla mezun olurken yanında bulunan arkadaşların aynı kişiler olmazmış.

    o öğrenci işlerine allah her daim bir eksik akıllı verirmiş.

    sütten çıkmış ak kaşık olsan bile giyiminden saçının şekline, duruşundan bir ortama girdiğinde ki selam veriş tarzına göre belli gruplarca notun anında verilirmiş. bu not hocalara uçar ve resmiyet kazanırmış.

    okul boyunca model aldığın ve düşüncesi seni zerre ilgilendirmeyen hocaların sana bakış açısı tamamen farklıymış.

    sabahın ilk ışıkları vize ve final döneminde insanın içini burkarmış.

    o diplomayı alsan bile mezun oluncaya kadar kendine birşeyler katmazsan üniversiteye başladığın anki statünle mezun olduğun anki statün arasında hiç fark olmazmış.
  • * ilgili öss müfredatını bülbül gibi ezberleyip üniversiteyi kazanan bazı öğrencilerin dünyadan, hayattan ve pek çok şeyden bihaber olması.
    * evlatlarının okuması için gece gündüz çaba sarf eden ve dişinden tırnağından arttırdığı paraları üniversitede okuyan evlatlarına gönderen ailelerin varlığına şahit olunması.
    * üniversiteye ilim irfan sahibi olmak için değil, evden kaçarak macera arama zihniyetiyle gelen kazmaların olması.
    * ünvanı yüksek* bazı hocaların insanlıktan nasiplerini almamış olması.
    * gene aynı akademisyenlerin, emirlerindeki araştırma görevlilerini makale yazdırma, sınav kağıtlarını okutma, çanta taşıtma, fatura ödetme gibi işlerde kullanması.
    * öğrencilerine kök söktüren kimi hocaların, bu eylemlerini zevk ve egolarının tatmin etmek için yapması.
    * tüm ders yılı boyunca öğrenciye hiçbir şey veremeyen, bunun yanısıra ise öğrenciden çok şey götüren hocaların olduğunun görülmesi.
    * egoları tavan yapan kimi araştırma görevlilerinin kendilerini bağlı bulundukları fakültenin muhtarı zannetmesi.
    * jüriden onay alıp geçen bazı tezlerin içeriğinin boş olduğu kadar, yanlışlarla dolu olması.
    * bilim diye öğretilen şeyin tamamiyle halktan kopuk, sadece akademik çevreye hitap eden bir yapıda olduğunun görülmesi.
    * asli vazifesi öğretmek olan hocaların, öğrencisine hiçbir bilgi öğretememesi.
    * ilkokul, ortaokul veyahut lise mezunu olup üniversite sınavında başarısız olan kimi insanların, üniversitede okuyan çoğu öğrenciden daha akıllı, bilgili, ilgili, görgülü olduğunun fark edilmesi.
  • mühendislik fakültesi kantinlerinin taşak koktuğu. hele sıcak havalarda önünden geçilmiyo lan!
  • bir ara her gün bizden adam olmaz dememe sebep, say say bitmez gerçeklerdir.
hesabın var mı? giriş yap