• yeter lan.
    gecinemiyorum amk. evim yok. boktan bir arabam var. bir tane oğlum var ellerinizden öper 3 yaşında. sabah akşam çocuğun gözlerine bakıp gelecekte nasıl bir hayat yaşayacak onu düşünüyorum..

    köpek gibi çalışıyorum. hala da yetmiyor. rahmetli babam yıllık izinlerini ekim ayında alırdı ki elma hasat dönemi. milletin elmaların toplayarak eve 3 kuruş daha girsin diye uğraşırdı adam.

    eskiden kömür torba ile alınmazdi. kamyon ya da traktör her neyse evin önüne döker millet de onu komurluge taşırdı. rahmetli babam annem ile birlikte gece yarılarına kadar milletin kömürünü tasirlardi. biraz olsun gecinebilmek için.

    biz de aynı şeyleri yaşayacağız herhalde. az kaldı.

    öyle birşey olursa asla utanmam. yaparım. çalışırım çünkü oğlum benim yaşadıklarımı yasamasin. benim gibi sıkıntı cekmesin.

    bakın 3 yıldır ciddi tasarruf halindeyim. resmen tlc'deki aşırı pintilere döndüm ama hala yetmiyor. yetiremiyorum.

    bunları bana yaşatanlara hakkımı haram etsem ne değişecek . hiç bir şey. adamlar mutlu mesut yaşayacaklar.

    asıl hakkımı tercihleri ile beni bu cendereye sokan menfaatci şerefsiz vatandaşa helal etmiyorum.

    bu adamlara yandaslik eden en yakınım bile olsa konuşmuyorum. ne düğünlerine gidiyorum ne cenazelerine. ne yardım istiyorum ne yardım ediyorum. yoklar benim için. sagolsunlar sıfır akraba ile hayatıma devam ediyorum.

    geçen google uyduruk blogumdan dolayı bana 200 tl adsense parası yatırmış. o kadar mutlu oldum ki.

    neyse zaten çok ofkeliyim. yazdikca öfkem azalacağına daha da artıyor.
  • (bkz: #98563621) şurada belirttiğim üzere işsiz olduğumu anlatmıştım. ayın sonunda da babam mobbinge dayanamadığından işsiz kalacak ve kiraya taşınacağız. ablam asgari ücrete muhasebecilik yapıyor, onun eline bakmak da zor geliyor. o da babamın ezilmesine dayanamadı "açlıktan ölmeyiz, ne olursa olsun." deyip babamın işi bırakmasını istedi.

    ben de iş arıyorum fakat hala bulamadım, mezun olamamam da sırtıma yük oluyor. birkaç yere başvurdum fakat 6 ay öncesi yana yakıla işçi arayan firmalar da işçi alımını durdurdular. hamallık yapmak istesem onu da yapamam ulus'tan saati 20 liraya suriyeli varken işe yaramaz bi türküm ben.

    sanayi bölgesindeyiz ve sanayide işçi arayan şirketlerin maaş ödemeyen şirket olmaları sorunu olmasa it gibi çalışmaya da razıyım ama ikisi bir arada olmuyor.

    perşembe akşamı ablamla alışverişe gittik, gross market olmasına rağmen sadece mutfak ihtiyaçları için 550 lira ödeyip çıktık. aldıklarımızı arabaya* koyduktan sonra market arabasını yerine götürürken çalışan abilerin halini gördüm. ankara soğuğunda kulak memelerini kapatmayan şapka giymişler, kızarmış kulakları; onlara da üzüldüm. sonuçta ekmek kolay kazanılmıyor ama bu kadar da zor olmamalı.

    yani demek istediğim 2019 krizi benim. evde işsiz durduğum her gün duvarlar üzerime geliyor. stresten, geçim sıkıntısından saçımda sakalımda 23 yaşımda beyazlarım çıktı. sanayide saçına sakalına bakmıyorlar ama ön muhasebe için iş görüşmesine giderken borç alıp saçımı kestirebildim, yol parasını evdeki bozukluklardan derledim. 2 kıştır botum yok, amcamlar sorunca var da temiz değildi diyorum, inşallah bu kışı da atlatırım. arada bir düğün-sünnet organizasyonlarında 50-60 liraya taht taşıyıp, sahne kurup, sandalye dizip bir şeyler yapmaya çalışıyordum, artık sezon da kapandı... iş aramaya gidince elim boş götüm yaş dönüyorum. artık aile içinde huzursuzluklar da başladı, en çok da bu üzüyor beni.

    dertlerimle sıktıysam özür dilerim. fakat ben sadece temel ihtiyaçlarım için markete gidiyorsam lütfen krizin seviyesini anlayın. 2020'ye iş bulmuş şekilde girmemiz dileğiyle.

    ekleme: bunları yazdıktan sonra birçok yazar ayni ve maddi yardımda bulunmayı teklif etti. hepsine tek tek teşekkür ettim fakat entry debeye girdiği için sabahtan bu yana da fazlasıyla böyle teklifler geldi. hepinize iyi niyetiniz için teşekkür ederim fakat karşılıksız şekilde hiçbir yardımı kabul etmeyeceğimi bildiririm.
    beni dikkate alıp mesaj atan herkese tekrar teşekkür ederim, amacım sadece sesimi duyurabilmekti.
  • kuzenlerden birisi işletme lisans mezunu üniversiteyi bittikten sonra 4 yıl iş bulamadı 80 kpss puanıyla atanamadı mülakat usulü olan alımların hepsinde bir şekilde elendi yeter artık dedi asgari ücretten yüksek bir maaşla özel sektörde bile iş bulamayınca demir çelik fabrikasının kireçhane bölümüne işe başladı yaklaşık 2 yıldır orada çalışıyordu yılbaşında işten çıkarıldı 2 ay boyunca istanbula gidip iş aradı bulamayınca köye döndü annesinin 38 dönüm arazisine ayçiçeği ekmeye karar verdi benim kuzen ekimi yaptıkran 10 gün sonra devlet yurtdışından 100 bin ton ithalat yaptı bu sırada lazım olan gübrelere ve tarım ilaçlarına %19 ile % 51 arası zam geldi devlet alım fiyatı tonu 2500 lira civarı olan alım fiyatı açıkladı tamam ucundan kurtarır diye hesap yapıldı hasat yapılırken konuşulan konu devlet fiyat açıkladı ama alım yapmıyor trakya birlik tonu 2300 liradan alıyor ama parasını ne zaman ödeyecek gübre ve ilaç veresiye yaptırılan makinalı işçilik maliyeti var borçların ödenmesi gerekiyor sonrasında toptan alıp yapıp fabrikalara satan aracılara gidiliyor verdikleri fiyatn tonu 1800 lira 6 ay sonrasına çek yazarım diyor bu sırada kuzenin karısı zaten köyde artık yaşayamam deyip ikiz çocuklarınıda alıp bir süre annemde kalacam diye çekip gidiyor dünde boşanma kağıdını yollamış bu yazdığım sadece içimizden birisinin hikayesi
  • diyelim ki bir oku yaya yerleştirdiniz, yavaş yavaş çektiniz, gerdiniz, gerdiniz, gözlerinizi kıstınız, bir hedef aradınız, iyice gerdiniz... sonra elleriniz titremeye başladı, ama oku atacak bir hedef bulamadınız, bırakamıyorsunuz. yay sağa sola sallanmaya başladı, avucunuzun içi terledi, tırnaklarınızın altındaki kan iyice çekildi. nihayetinde iki parmağınızın arasındaki oku tutabilecek dermanınız kalmadı, artık dayanamadınız ve ok kontrolsüzce kendi kendine fırladı gitti...

    hah işte, bizim ekonomimizde o ok 2016’da yaydan çıkmıştı zaten arkadaşlar. biz o günden beri koşarak o oku yakalamaya çalışıyoruz. bomboş işlerle hayati zamanlar kaybediyoruz. sadece doları baskılamak için çağ dışı yöntemlerle finans rezervlerimizi tükettik, yatırımcıyı kaybettik, cari açığımızı taa neptün'e ulaştırdık. şimdi de erken seçime kadar 3-5 gün dolar baskılamak için tl'nin itibarını, türk şirketlerinin uluslararası değerini, ülkenin son birkaç damla finansal güvenini, yani uzun vadeli neyimiz varsa hepsini yok ediyoruz.

    bir dalı kurtaracağız yalanıyla ağacın kökünü baltalıyoruz.

    bizim oku atacak bir hedef bulamayışımızın birçok nedeni var; bunlara çok detaylı girmeyeceğim. özetle ülkece inşaat rantını sevdik. çünkü üretim riskine girmedik. peki niye; ne üretebileceğimizi bilmiyorduk. niye bilmiyorduk; liyakat yok ülkede. güney kore ile aşağı yukarı aynı zamanlarda aynı amerikan rüyasına başladık, onlar ar-ge ile, eğitim ile, üretim ile fersah fersah ilerlerken biz dpt’yi kapattık, üniversiteleri sulandırdık, tübitak’ın tüm bilim damarlarını bitirdik, işi gücü bırakıp vasıfsız imam hatipli kopyaladık. yetmedi, yüzyılda bir gelecek küresel para bolluğu fırsatını da oto servisinden devşirme cahil müteahhitlere emanet edip daha da borçlanarak kaçırdık.

    bu ülke nasıl kurtulur biliyor musunuz? tek bir cevabı var: herkes isterse kurtulur. ülkenin halini görmeyen memnun kindar çoğunluğu ikna etme çabalarımız halen “vatan hainliği” sayılıyor ama olsun, elli kere yazdım yine yazacağım, bu ülkenin sorunları ekonomik krizden çok öte.

    bu ülkenin herhangi bir alanda bir doğrusu bir politikası yok. adalet yok, basın özgürlüğü yok, kişisel haklar yok. ülkenin sabit bir dış politikası yok, pinpon topu gibiyiz adeta, dış işleri bakanlığı malum bir kadının bayram evi gibi, bütün akrabaları orada. eğitim politikamız yok, okullarımız cahil üretiyor. sağlık politikamız yok, her şey özelleşiyor, menzil cemaatinden olmayan ambülans şoförü olamıyor. sporda, kültürde, sanatta bir hedef bir başarı aramak delilik zaten artık şu devirde. tarım can çekişiyor, yıllarca tüik verileriyle oynanıp gerçekler saklandı (bak 13 sene önce yazmışım buraya), patates soğansız kaldık hala kimse akıllanmıyor. resmen bağıra bağıra su sorunu geliyor, bir 15 sene sonra çocuklarınız okur belki. daha ne sayayım, mesela, deprem bölgesinde yaşıyoruz ama ülkenin doğru dürüst bir afet planı var mı? yok (van depreminde vali ile belediye başkanı 3 günde yan yana gelemedi kriz masası başkanı kim olacak kavgasından. ve üstelik ikisi de olmamalıydı, çünkü genel teammüllere göre ikisi de afetzededir ve kriz masasına dışarıdan yetkili atanır). açıyorum bakıyorum, bizim mahallenin deprem toplanma alanı neresi diye, ta-taam, deniz kenarındaki dolgu alan. akp'nin elini atıp da kurutmadığı alan yok.

    özetle şu an ekonomiye kafa yormuyorum. çünkü ekonomik kriz ülkede adalet, özgürlük, eğitim, özgür basın olmadığı için var. ekonomik kriz bu ülkede ar-ge, üretim, bilim yapan cezalandırıldığı için var.

    madem ekonomik krize kafa yormuyorum, peki bu tuğla gibi yazıyı yazmaktaki derdim ne? bakın; ortalama bir vatandaş olarak ben neden “swap, cds, short'lamak” falan öğrenmek için bu kadar uğraşıyorum? bu terimlerin daha türkçesi bile yok yahu, normalde ülkede toplasan 1000-2000 kişinin bilmesi gereken terimler lan bunlar, bize ne? bize ne londra borsasındaki spekülatörün beklentilerinden? daha düne kadar çoğumuz ohal kanununu hatmetti. "f-35 mi s-400 mü?" denince hepimizin boş boş bakması gerekiyor ama çoğumuz menzillerini bile biliyoruz, cevap verin yahu niye?

    biz niye insan gibi balkon bitkileriyle, kümes hayvanlarıyla, "diy - wooden folding table" videolarıyla falan uğraşamıyoruz ya? bir kanadalı, finlandiyalı, yeni zelandalı, güney koreli iş çıkışı arkadaşları ile oturup bir şeyler içerken pinterest'te cam boyama modeli beğeniyor da ben niye üniversitede finans&ekonomi sınavı geçirecek bilgiyi matrix'teki neo gibi yüklüyorum kendime?

    vallahi bir şey istemiyorum, lan 17 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz, bir huzur verin artık ne olur ya ne yapıyorsanız yapın.

    lan belimizi incitmeyin yeter be.
  • markete girip çıkma 100 liraydı.
    markete girip çıkma 120 oldu.
    sonra yavaş yavaş 140-150...
    ve en nihayetinde dün 171 liraya çıktım. yarım kilo kıyma yarım kilo balık vardı sepetimde proteine dair.
    dört yıldır kendi kendime "ayyy şu kadar zam aldık evin kredisi şu kadar hafiflemiş oldu" diye sevinir dururdum. tamam biliyordum vergi dilimi zart zurt geri aldığını ama ocak ve temmuz'da kendimce bir sevinirdim, artık o da yok.
    hiç arabam olmayacak fikrine kendimi alıştırdım bile.
    şu anda bir beyaz yakanın bir metropolde tek başına yaşama şansı kalmadı. tebrikler.
    geçen sene sosyolojik sonuçlar diye bağırıyordum, derdim kişisel alan kalmayacak, herkes ana baba evine dönecek, üst üste bağımlı bir topluluk yaratacak filandı, millet çocuğunu zehirlemeye başladı. el ele tutuşup intihar etmeye başladılar. derdimi sikeyim. artık dertlerimi şu boyuta çektim: migros'tan et alabilmek. sanırım bu daha gerçekçi bir dert oldu.
    seçim sonrası bir hafta kanepeye gömülüp bunalıma girmiş, çevrem tarafından "abartmakla" suçlanmıştım.
    hepsinin misliyle gerçekleşiyor olması haksız olmadığımı gösterdi. korkmayı da bıraktım artık. büyük bir soğukkanlılıkla izliyorum.
    not: açlıktan ölsem o doktorayı yapacağım.
    herkese, özellikle tek başına içinden geçenlere bol sabır.
  • krizin gelişimi ve akıbeti ile ilgili yazdığım entry dizisine devam ediyorum. 2 eylül'de açıklanan büyüme verilerinde, son çeyrekte ekonominin %1,5 küçüldüğü, son 3 çeyrektir düzenli olarak ekonomik küçülme yaşandığı ortaya çıktı.
    hükümetin çırpınmalarına, mb, kamu kurumları, kamu bankaları aracılığı ile manipülasyon ve hülle yapmasına rağmen, ekonomik krizin derinleşmesi sürüyor. halen dibe yaklaştığımız söylenemez.
    abd’de trump baskısıyla faz indiriminin konuşulmaya başlanması, ecb’den önceki aylarda gelen faiz indiriminin etkileri, başkanının değiştirilmesi ile mb, kamu bankalarına arka kapıdan rezerv verip usulsüz şekilde piyasaya sürüyor, tatil dönemi olması nedeniyle yabancı turistlerden ve alamancılardan gelen yoğun bir döviz fazlası var. buna rağmen döviz 5.80 düzeyinde salınmaya devam ediyor. bu bile aciz hükümeti şahlanıyoruz havasına sokmuş durumda. yazının devamında nasıl şahlandığımızı, detaylı veri ve anlizlerle açıklayacağım. haydi koltuğunuza yaslanın entry boyu şahlanacağız. aman koltuktan düşmeyin şahlanırken!!!

    hükümetin en önem verdiği kısır sektör inşaat bitik durumda. hükümet teşkilatlarını fonlayan müteahhitlerini kurtarmak için kamu bankalarının aylık % 0,99 gibi reel enflasyonun çok aşağısında oranlarla zararına ( zararına derken bizim vergilerimizden ve g.müze giren zamlardan karşılanacak) kredi verdiriyor. buna rağmen bu krediyi ev almak için kullanacak pek fazla adam yok piyasada.
    sanayi üretimi, imalat sanayi üretimi düzenli şekilde düşüyor. işsizlik rakamları, tüik açıklamalarının çok üzerinde. sgk ve işkur verilerini gizlemeye devam ediyor. reis ve damadın 2019'da 1 milyon kişiyi işe alacaz vaati şimdiden palavraya dönüştü. 500 bin kişi daha işsiz kaldı. 16-25 yaş arası işsizlik %30'a yakın. her iki üniversite mezunundan biri işsiz.
    yağmur gibi zamlar, işçiye, memura, asgari ücretliye, emekliye atılan kemik tozu mahiyetinde artışlar. 2019 ve 2019 ilk altı ayı vatandaşın enflasyonu %50'den aşağı değilken verilen zamlar %3-5.
    halkın alım gücü gün geçtikçe düşüyor. psikolojsi zaten bozuk ve mutsuz insanlar topluluğunun bir anlık rahatlamasını sağlayan alkol ve sigara gibi ürünlere gelen zamlar da eşeğin a..na suyu kaçırdı. reis/akp hızla kensi sonunu hazırlıyor. şu anda mhp ile birlikte %30'luk bir oyları bile kalmadı. açıkça korkudan isyan edemeyen, akp'ye defalarca oy vermiş bir büyük kitle var. reise had bildirmek için gün sayıyor. açıkçası ekonomik kriz reis'i tahtından edip babacanlar ya da imamoğlu'nu iktidara hazırlıyor. çok bir muhalefet yapmalarına gerek yok. vatandaş zikerim bekasını da terörünü de milli güvenliğini de diyecek seviyeye gelmiş.

    şimdi yazılı medya, sosyal medya ve diğer kaynaklardan derlediğim ekonomideki harabe hali gösterir maddeleri sıralayacağım. özet geçemiyorum. özet isteyen damadı dinlesin:

    1) büyüme -ekonomik küçülme- verileri:

    her geçen gün fakirleşiyoruz, halkın alım gücü düşüyor, kişi başına düşen milli gelir 8000 $ bandına çekiliyor.
    türkiye ekonomisi 2. çeyrekte yıllık bazda % 1.5 daraldı. arım sektörü toplam katma değeri %3,4 arttı, sanayi sektörü %2,7 ve inşaat sektörü %12,7 azaldı. ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörünün katma değeri %0,3 azaldı.
    dikkatinizi çekerim bu rakamlar tüik rakamları. gerçekler çok daha acı.
    (bkz: tüik manipülasyonları)
    ekonomik küçülme

    2) korkunç bütçe açığı ve kamu borçları:

    hazine 7 ayda senelik yasal borçlanma limitini aşmış durumda. ocak-temmuz 2019 döneminde devletimizin bütçe açığı 68 milyar lira; geçen yıla göre %46,7 artışla.
    eğer merkez bakasının ihtiyati akçelerine el konmamış olsaydı bu açık en az 89 milyar lira olacaktı.
    mb'nin yedek akçesinin hazineye aktarılması da hortumcu akp şürekasını doyuramamış. istanbul seçimlerinin yenilenmesi, reis ve kabilesinin kılıç hakkı, son model made in germany (maybach ve muadili) makam araçları, lux uçak filosu, her ile bir saray kampanyası, dernek, cemaat, tarikat, vakıf ve bilimum sikimsonik siyasal islamcı organizasyona ayrılan paralar derken bütçe şimdiden tükenmiş.
    reis ve kabilesinin halen yüksek meblağlı fitiğe ihtiyacı var!!!
    e bu korkunç bütçe açığını kimden tazmin edeceğiz? tabii ki bir kulağının arkası kalmış gariban, dar gelirli vatandaştan (sonraki maddede açıkladım)
    bir de bütçe açığı artarken, ekonomik küçülme yaşanırken devasa bir borç stokuyla karşı karşıyayız. bu yılın ilk altı ayının sonunda, türkiye’nin iç ve dış borçları toplamı 542 milyar lira (%10,6) artmış, 5,7 triyon liraya yaklaşmış.
    en fazla artış reel sektör ve hazine’de. reel sektörün borçlarının artışında yeni borç almaktan çok kur etkisi var. çünkü dövizle borç alan şirketlerin borçları kur yükseldikçe artıyor. ekonomi küçülürken bu borç stoku nasıl düşürülecek?

    yasal borçlanma limiti
    korkunç performans
    borç stoku

    3) zam yağmurlarının musonlara dönüşmesi:

    -ağustos ayı içerisinde yapılan %15+%15 zamla birlikte sene başından beri doğalgaza yapılan zam %50'yi buldu (dünyada doğalgaz fiyatları %40'tan fazla düşerken ve kurda herhangi bir oynama yokken yapılmıştır bu zamlar bu arada
    - yine çaya art arda yapılan zamlarla toplamda %32,5'luk zam ortaya çıktı
    - sigaraya ve alkole yapılan büyük zamlar
    - kyk yurtlarına yapılan %20 zam
    - taksi, dolmuş, otobüs ücretlerine yapılan %20'den fazla zamlar
    - özel okul, kırtasiye giderlerine, okul servis ücretlerine yapılan %20'yi aşan zamlar
    -imei kayıt ücretine %300 zam
    -yurtdışı çıkış harcına %330 zam
    -aliexpress vergileri...

    yani akp/reis, kabilelerinin, şirketlerinin, derneklerinin, vakıflarının, havuz medyalarının... krize rağmen ayakta durması için vatandaşın daha fazla öpülmesi gerekiyor.
    e bu durumun doğal sonucu olarak ta kaçak alkol ve sigara üretimi artıyor.
    şöyle bir entrim var bu konuda:

    4) alkol ve sigarada kaçağın yasalı geçmesi:

    bu konuda detaylı bir entrim var (bkz: alkol ve sigarada kaçağın yasalı geçmesi)
    alkol ve sigaradaki fahiş zamlar, insanları kaçak alkol ve sigaraya yönlendiriyor, pek çok insan sağlıksız üretilen alkol (metil alkol ve türevleriyle üretilen içkiler) nedeniyle hayatını kaybediyor, kör oluyor ya da sakat kalıyor. ayda en az 30-40 kişi kaçak alkol nedeniyle hayatını kaybediyor. dahası vergi gelirlerinin artırılması için getirilen zamlar, kaçak nedeniyle, vergi gelirlerini de azaltmıştır.

    alkolden ölümler
    yasal rakı üretimindeki düşüş

    5) konutta zararına faiz furyası:

    akp, battık öldük diye reis'e serzenişe giden öz müteahhitleri için, kamu bankalarını zarar ettirecek bir yöntemle kredi kampanyası başlattı.
    yıllık reel enflasyonun şu anda %30-35 bandında dolandığını düşünürsek, aylık %0,99, yıllık %12,5'luk mortgaga faiz oranları kamu bankalarına %200-300 görev zararı yazılacaktır. bu görev zararını kim mi ödeyecek tabi ki zike zike bizler ödeyeceğiz.

    dahası bu avantajlı krediye çok talep olduğu reklamı yapılsa da ak müteahhitlerin atıl konutlarını almak için kimse can atamıyor. canın yanan kobiler, tüccarlar, iş adamları hülle yollu borçlarını ödeyebilmek rahatlamak için bu krediye başvuruyor.

    6) tüik manipülasyonları:

    bu konuda da bir başlığım var (bkz: tüik manipülasyonları) :
    bugün taze manipülasyon rakamları rakamları gelmiş mesela:
    tüketici fiyatları (tüfe) ağustos'ta % 0.86 artarken yıllık bazda % 15.01'e gerilediği söyleniyor tüik tarafından. yukarıda sıraladığım zam musonlarının büyük kısmı ağustos ayı içerisinde gerçekleşti. %20'den aşağı zam yok. özellikle sigara ve alkolün enflasyon sepetinde ağırlığı çok fazla. istanbul'da ito ücretliler geçinme endeksinin, %2,53 arttığı ağustos ayında tüfe'nin %0,86 artması oldukça tuhaf. nerdeyse her ürün grubunda 3 kata fazla ito hesaplamaları.
    yine ito'nun gıda enflasyonu aylk %5,50 iken tü,k'in aylık gıda enflasyonunun %0,77 çıkması hayrete mucip. tüik ile diğer hesap yapan kurum ve kuruluşlar arası farklar manipülasyonu açıkça gösteriyor.
    bu zamlar ile birlikte aylık enflasyonun %3'ten aşağı çıkması ancak damat manipülasyonları ile açıklanır.
    şu anda işçinin, emekçinin, asgari ücretlinin memurun, öğrenicinin, emeklinin reel enflasyonunun %50'den aşağı olmadığı ortada.
    tüik manipülasyonları

    gıda enflasyonu 2018 ve 2019'un ilk altı ayında en az %54 olarak gerçekleşmiştir. dünyada gıda fiyatları düzenli düşerken.

    dünyada gıda fiyatı düşüş trendi sürüyor
    bizdeki fahiş artış içler acısıç bir de şu yönü var olayın:
    (bkz: türkiye'nin gıda güvencesini kaybetmesi)

    ünlü ekonomist uğur gürses'in de bu konuya ilişkin bir yazısı var aşağı koydum.

    veri güvenilirliği
    gıda enflasyonu
    ito-tüik arası hesaplama uçurumu

    7) işsizlik:

    işsizlik kabusu sürüyor. yine tüik manipülasyonlarını atlarsak, reel işsizlik oranı %17-18,
    16-25 yaş arası işsizlik oranı %30 civarında, neredeyse her iki üniversite mezunu gençten biri işsiz. hükümet işsizlik rakamları ile de oynuyor. suriyeli sığınmacılar nedeniyle iş alanlarının daralması, sosyal güvenlik sistemine binen yük, maaşların düşmesi, sağlık sisteminde kalitenin iyice düşmesi de diğer önemli problemler...

    dahası bir alt başlık olarak sgk ve işkur veri gizlemeleri ya da verileri istedikleri şekilde vermeleri var:

    işkur verileri
    işsizlik
    300 kişilik kadroyo binlerce başvuru

    8) inşaat sektörü:

    inşaat krizi son hız devam ediyor. kur avantajı ve cikletten vatandaşlık çıkması nedeniyle özellikle arap kaynaklı yabancı alımlarla çok az bir cansuyu alan sektör ümidini mortgage faiz indirimine ve hükümetin konutların büyük bir kısmını alacağı umuduna bağlamış. ancak, kredilerin çok faydası olmayacağı görünüyor. ak müteahhitlerin konutları genelde 700-800 bin bandının üzerinde konutlar. hangi delikanlı işçi, memur, esnaf 300-400 binlik konuta girebilir şu krizde. toki, umduğunu bulamadı ve düzenlediği kampanyaya yeterli ilgi olmadı. 210 bin kişinin yararlanması beklenen kampanyaya sadece 8 bin 735 hak sahibi başvurdu.
    ali ağaoğlu bile elindeki araba koleksiyonunu elden çıkarmaya çalışıyor. türkiye genelinde konut satışları 2019 temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 17,5 oranında azalarak 102 bin 236 oldu. 2019 yılının 6 aylık döneminde belediyelerin verdiği yapı ruhsatı sayısı yüzde 60 azaldı. açıklanan verilere göre daire sayısındaki düşüş ise yüzde 66,3’ü buldu.

    batıyoruz efendim
    düşüş sürüyor
    ağaoğlu
    toki hedefi tutturamadı
    yapı ruhsatı

    9) enerji sektörü:

    kur şokuyla başlayan kriz inşaatı çökertirken, peşinden enerjinin de aynı kaderi paylaşacağına dair işaretler güçlendi. enerji ihalelerine giren şirketlerin ödenemeyen borcunun 60 milyar dolara ulaştığı söyleniyor. inşaatçının, çimentocunun, hafriyatçının, şekercinin hes kurmak için aldığı ve ödeyemediği kredileri vatandaşa yıkmak amacıyla bakan berat albayrak ‘enerji fonu’ girişimini ortaya attı, bankalara kredi yapılandırması için baskı yaptı. ne var ki herkesi kurtarmaya yetmiyor bu girişimler. santral göçü, alım garantilerinin kapsamının genişletilmesi de boğazına kadar borca batmış şirketler için çare olmuyor.
    aşağıda gazete duvar'dan, değerli gazeteci bahadır özgür'ün yazısı var. kendisi enerji sektöründeki krizi ve akp ilişkisini gayet güzel kaleme almış.

    enerjideki batık

    10) merkez bankasının halleri:

    aslında akpye çok yakın bir cemaat liderinin damadı olan akp'nin sözünden çıkmayan murat çetinkaya'ya bile dayanamayan reis onu da görevden alıp murat uysal'ı göreve getirdi. onunla da yetinilmedi bankadaki neredeyse tüm yöneticiler değiştirildi. murat uysal ilk işi, mb'nin tükenmekte olan rezervlerini (30 milyar dolarlık bir rezerv iddiası var), usülsüz kamu bankalarına kullandırması oldu. kurun uzun bir süre 5.50 bandında seyretmesinin ana nedeni buydu. yeter ki kur düşük görünsün, her türlü usulsüzlük, kanunsuzluk mubah. murat uysal diğer bir hamlesi ise, bankaların zorunlu karşılıklarını düşürerek, bankaları kredi vermeye zorlaması. ancak kredi isteyen çok fazla iş insanı kalmadığı gibi, bankalarda kesin batacağını bildiği krediyi vermek istemiyor. bu kredi kavgası devam ediyor. şimdilik kamu bankalarını zorlayabiliyorlar.

    yönetici görevden alımları
    rezervlere hücum
    zorunlu karşılıklar

    11) yoksulluk-açlık sınırı:

    yandaş sendikalardan biri olan türk-iş, açlık sınırının 2,059 lira, yoksulluk sınırının ise 6,706 lira olduğunu açıkladı.t ürk-iş açıklamasında yılbaşına göre bekar bir çalışanın yaşama maliyetinin 148 tl artarak aylık net 2,541 tl olduğuna dikkat çekilerek “mevcut asgari ücret değil bir ailenin bir kişinin bile geçimini karşılamaktan uzak kalmaktadır” denildi. knut hamsun'a rahmet okuttu akp bizleri maalesef

    açlık

    12) reel üretimde kırmızı alarm:

    temmuz ayında mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi a/a 3 puan, kapasite kullanım oranı 0.7 puan geriledi. sanayi üretimi ise haziran ayında neredeyse %4 düştü. nüfus artışına, suriyeli sığınmacılara rağmen elektrik kullanımındaki düşüşten krizi ve sanayi üretimindeki düşüşü anlamak mümkün. son doğalgaz zamları ile reis sanayi sektörünü tamamen patlatmış oldu. tobb'den yapılan açıklamaya göre temmuz ayında kapanan şirket sayısı yüzde 56.07 artarak bin 119 oldu.
    ekonomik güven endeksi, haziran ayında 83,4 iken, temmuz ayında %3,3 oranında azalarak 80,7 oldu. ekonomik güven endeksindeki düşüş, tüketici, reel kesim (imalat sanayi), hizmet ve perakende ticaret sektörü güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı.

    doğalgaza, benzine gelen zamlar sanayicinin işini daha da zorlaştıracak. keza sanayicinin en önemli maliyet kalemi, doğalgaz ve doğalgazdan üretilen elektrik. son 1 yılda sanayi girdi fiyatları elektrikte %113 ve doğalgazda %58 oranında artmış. yani sanayici için çok zorlu bir kış mevsimi yaklaşıyor. umarım çoğu ayakta kalmayı başarabilir.

    reel kesim güveni
    sanayi kan ağlıyor.
    kapanan şirket sayısı
    ekonomik güven

    13) sgk batıyor:

    bize hep kılışdar'ın sgk'nın anasını bellediği söylenirdi ama devletin resmi verilerinden reis'in bu platformda da ben varım dediği görülüyor. yani gelecek nesillerimizin umutları, güvencesi şimdiden akp ve kabileleri tarafından iç edilmiş.
    sosyal güvenlik kurumunun 2018 yılında toplam 15,7 milyar tl olan açığı, daha 2019 yılının ilk 5 ayında 20,2 milyar tl olmuştur. ah kılışdar ahhhh..
    bir de gazete duvar'dan değerli araştırmacı yazar bahadır özgür'ün aşağıdaki yazısını da okumakta fayda var

    sgk devasa açık veriyor
    bir akp klasiği

    14) işçi ve memura toplu sözleşme zamları:

    zam değil iflas da denilebilir. reis kendisine %26 zam yapmıştı, mv'lere &26 zam yapılmıştı, arınçlara %40 zam yapılmıştı. devlet her sene belirlediği yeniden değerleme oranını (vergi, resim, harç, ceza..) %23,72 olarak açıkladı. yani devlet 2018 yılında en az %23,72 enflasyon yaşanmıştır diyor.
    zam sırası işçi, memur ve emekliye gelince hükümet, hiç kabullenmediği ekonomik krizi hatırladı ve şu kriz ortamında size salam sosis yok şırdan şırdan dedi. %3-4 gibi rakamlarla nerdeyse 40 milyonluk bir kitle ile taşşak geçti. bırakın kuru kemiği kemik tozunu bile vermedi. e hani şahlanıyorduk babalar?
    2018 yılı ve 2019'un ilk yarısında enflasyon %50'den aşağı değilken işçiye ve memura verilen %3-%52'ler (bkz: reis'in vatandaşını öpmeye doymaması)'ndan başka bir şey değildir. halen şu sarı sendikalara üye olanın, akp'ye destek olan işçi, memur ve emeklinin aklından şüphe ederim.

    15) ekonomik küçülme:

    resmi veriler dün geldi. bu maddeye kadar gelip halen şahlanamadıysanız bu veri ile zaten attan/koltuktan düşeceksiniz. türkiye ekonomisi 2019 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 1.5 daraldı. ekonomi, 2018'in son çeyreğinden itibaren son üç çeyrektir daralıyor. bu veriler tüik verileri olup, gerçek verilerin çok daha kötü olduğu aşikar.

    küçülme sürüyor
    şükrü hoca

    16) kişi başına düşen milli gelir:

    vatandaşın alım gücünün ne kadar düştüğünü, gerçekten şahlanıp şahlanıp şahlanmadığımızı gösteren çok önemli bir veridir kbdmg. bakalım dünyanın kaçıncı büyük ekonomisi olacağız sene sonunda. bakalım dünya bu sefer kaçtan büyük olacak.
    tüik'e göre, 2019 ikinci çeyrek itibarı ile 8800 $'a düşmüş görünüyor. 2013'de 12500$ civarı idi.
    bunlarda tüik rakamları çok itibatr etmemk lazım. 5 milyon sığınmacıyı da eklersek nüfusa, kişi başı düşen milli gelr 8000 $'ın altında görünüyor.

    milli gelirde çöküş

    17) diğer veriler ve gözlemler:

    -- beyaz eşya satışlarındaki gerileme sürüyor. bu rakamlar insanların eşyalarını yenilemedikleri, evliliklerini erteledikleri ya da ikinci el beyaz eşya'ya yönlendikleri anlamına gelir.
    -- tepav'a göre perakende güveni, ağustos 2019’da bir önceki aya göre 2,7 puan, bir önceki yılın aynı dönemine göre 9,5 puan azaldı. endeks, son 11 yılın en dip seviyesine ulaştı.
    -- otomotiv satışları ve üretimindeki düşüş sürüyor.türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2019 yılı ilk sekiz ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %45,66 azalarak 239.317 adet olarak gerçekleşti. haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısında %34,9 azalış gerçekleşti. haziran ayında trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre %27,4 azaldı.
    — sigorta uzmanı yazar bir arkadaşımızın verilerine göre 2017 yılında kasko yaptırıp, 2018 ve 2019 yılının ilk altı ayında kasko yaptırmayan araç sayısı 1 milyonu geçmiş durumda.
    -- diğer bir veri ise türkiye'deki sinemaya gitme oranının 2019'da %45 azalması. tamam sinema sektörünü işletenler kazıkçı, bilet ve sinema market fiyatları çok yüksek ancak bu ölçüdeki bir düşüş anca kriz ile açıklanır
    -- diğer önemli bir gözlemim, virgin radyo, metro fm gibi radyo sektörünün en büyük oyuncularının yeni albüm ve hitleri parayla fazla satın alamaması. hep aynı ve görece eski ürünleri çalması.
    programların neredeyse yarısını arabesk-kalitesiz pop-kalitesiz rap karışımı ortadoğu müziklerinin kaplaması...
    -- intihar ve aile içi şiddet oranlarının artması. kadın cinayetlerin ve cinnet vakalarının hit yapması... daha söyleyecek çok şey var ama zaten çok uzattım bir daha ki sefere.

    *********************************s o n u ç*****************************

    ekonomik kriz, akp/reis diktatoryasını hızlı bir şekilde eritmeye başladı. şimdilik sadece söylenmek ve küfretmek ile yetinen, seçimlerde had bildirmek isteyen daha önce akp'ye oy vermiş neredeyse 10 milyonu bulan bir kitle var. akp-mhp toplam oy oranı %30 bandını zor yakalıyor ve düzenli bir biçimde düşüyor. refahı, alım gücü düşen milleti beka, güvenlik, milli dava gibi boş söylemlerle kandıramazsınız. halkın yüzleştiği reel rakamlar ile tüik ya da hükümetin açıkladığı rakamlar arasında dağlar kadar fark var. kimsenin ne hükümete ne de kurumlarına güveni kalmadı.
    akp-reis sonrası senaryoya herkes hazır olsun. 2020'de olma ihtimali yüksek bir erken seçim görebiliriz. muhalefetin çok bir şey yapmasına gerek yok, ekonomik kriz en büyük muhalefeti yapıyor zaten. babacan-gül ekibi kan kokusunu almış pusuda bekliyor. yakında ufak ufak akpyi eritecekler. başkanlık seçiminde yine ittifaklar boy ölçüşecek ancak cumhur ittifakı gööö..nü yırtsa bu seçimi alma şansı yok.
    ha yeni gelecek adamlar tabii ki de yine abd icazeti almış, küresel sermaye ile uyumlu, natoya biat eden, içlerinde bolca ajan olan bir ekipten oluşacak. ancak, gelecek hiçbir hükümet şu akp-reis-gargamel diktatoryasından daha kötü olmaz gibime geliyor. o zaman kadar krize karşı önlem almaya, hayata tutunmaya, psikolojimizi sağlam tutmaya devam.

    (bkz: yinede sahlaniyor) (bkz: hasan mutlucan)
  • öncelikle kriz var mı yok mu tartışmasını bir kesinliğe kavuşturalım.
    krizin en büyük delaleti enflasyon ve işsizlik oranlarıdır. yukarıda detaylarıyla yazılmış, tekrar edip kıymetli vaktinizden çalmayacağım.

    gelelim bence önemli olan diğer iki unsura;
    kişi başı düşen milli gelir ve araba satış rakamları.

    her ne kadar şurada detaylı biçimde anlatılmış olsa da, bazı kardeşler anlamamakta ısrar ve inatla direniyor.
    https://seyler.eksisozluk.com/…ren-bir-veri-analizi
    (toplam satıştaki payı %1 bile olmayan 0.9 veya 1.0 motor golf ve audi a3 gibi ufak motorlu arabaların da üst segment & premium olduğu donanımlarıyla ispat edilmeye çalışılıyor! ki öyle bile olsa toplam araba satışlarının sadece % 4'ü üst segmentte yer alıyor.)

    'herkes sıfır arabaya biniyor, nerede bu kriz?' ci kardeşler;
    bakın bu son 15 yılda türkiye'de satılan resmi araba satış rakamları;
    http://carsalesbase.com/…try/turkey-car-sales-data/

    2018'de zaten araba satışları aşağı çakılmıştı.
    bu sene tam dibe vurdu.
    satışlar 2018 yılı ilk sekiz ayında 440.428 adet olarak gerçekleşirken, 2019 yılı ilk sekiz ayı 239.317 adet olarak gerçekleşti.
    aynı dönemde havaalanımızı kıskandığı için çatlayan, nüfusu bizimle aynı almanya'da satış adedi tam 2.495.536. yani bizden 10 kat fazla!
    https://www.marklines.com/…es/salesfig_germany_2019
    (1994 ve 2001 krizlerinde dövizleri basıp en güzel yerleri bedavaya kapatan çoğu kıymetli gurbetçi kardeşimizin neden dalga geçer gibi sırıtarak 'hani la, nerede kriz, mekanlar dolu' demelerini, veya avrupa'da yeşillere, burada ise karınlarını kaşıyıp 'ohhh' çekerek en muhafazakar partilere oy vermelerinin nedenini sanırım artık anlamışsınızdır.)
    netice itibariyle 2019'da araba satışlarının 400.000'i bile bulması çok zor görünüyor ki, en son 1994 ve 2001 krizlerinde böyle bir çakılma yaşanmıştı.
    https://www.google.com/…yuzde-46-azaldi-247616h.htm

    2002'de geldiğinde 3.000 dolar olan kişi başı milli geliri akp 17 yıllık iktidarında 8.000 dolara çıkarmıştır.
    bu 17 yılda hesaplama yöntemi 2008'de
    https://www.google.com/…dolar-zengin-lestik-8410088
    ve 2016'da 2 kez değişmiştir.
    https://t24.com.tr/…inlesmisiz-gibi-olacagiz,376394
    eski hesaplama yöntemine göre şu an kişi başı milli gelir 2002'deki seviye olan 3.000 & 4.000 dolar civarındadır.
    tabi yandaş basına göre aslında 28.000 dolarla güneş sisteminde liderliğine oynuyoruz;
    https://www.google.com/…i-ziplatacak-oneri-41279160
    2023 yaklaştığı için hedef 2050'ye revize edildi, samanyolu galaksisinin lideri olacağız.
    https://www.google.com/…yaya-hukmedecek-ulkeler/amp
    aynı süre içerisinde 1.5 milyar nüfuslu çin kişi başı milli gelirini 10 kattan fazla arttırıp 900 dolardan 10.000 dolara yükseldi ve bizi geçti.

    dolar 5 liranın altındayken, geçen seneki bu listede çin bizi geçmişti.
    https://www.wikizeroo.org/…gdp_(nominal)_per_capita
    şimdi dolar 5 lirayı geçti ve angola, gürcistan, ermenistan'ın filan bulunduğu alt segmente doğru hızla düşüyoruz.

    sayın yetkililerimizin önceden her hafta çıkıp 'kişi başı milli gelirimizi bakın nasıl da arttırdık' diye anlatırken 3 yıldır o konuya hiç girmemelerinden zaten durum vaziyet net olarak ortada!

    1994 ve 2001 krizlerinde de iflaslar, hırsızlık, dolandırıcılık tavan yapmışken, belli bir kesim hiçbirşey olmamış gibi takılıyordu;
    istiklalde, kızılayda sokaklarda kapkaçtan yürünmez haldeyken ataköy, atakule avm'leri tıka basa insan doluydu.
    hava kararınca sokakta insanlar gaspedlip öldürülürken aynı sokakta 100 dolara çırılçıplak adam soyup 200 dolara viski şişesi açtıran sosyetikler de vardı.

    dış güçler meselesine gelirsek,
    dış güçler, mış güçler hepsi hikaye güzel kardeşim.
    bütün dünya türkiye'ye düşman değil. sabah akşam bizi nasıl yıkacaklarının planını da yapmıyorlar.
    mete, kılıçarslan, fatih veya atatürk'ün, ' ya ama dış güçler birleşti hepsi üstümüze geliyor. zaten muhaliflerin beka meselesi yok. bize muhalif olanların hepsi hayındır, zalımdır, bölücüdür.' diye bir cümle kurduğunu düşünebiliyor musunuz?

    dış güçler dediğin şey, seninde entegre olduğun vahşi kapitalizmin piyasasıdır, acıması yoktur;
    1959'da 50 milyon çinliyi açlıktan öldürüp çinlileri açlıktan yamyamlığa başlatır,
    2008'de a.b.d emlak krizinde 8 milyon kişiyi evsiz bırakır,
    2009'da yunanistanda milyoner de olsan bankadan bir günde en fazla 60 euro'dan fazla çekemeyecek hale getirir,
    venezuella'da milyonları ülke dışına göç ettirtip açlıktan kedi köpek yedirtir.
    2009 krizinde abd'de 9 milyon kişilik istihdam kaybı yaşandı ve 8 milyon konuta bankalar tarafından icra yoluyla el konuldu.
    popülist politikalara göz yumup yanlış yaptığında a.b.d'ye bile acımayıp iflahını skerten piyasa, kara kaşımız kara gözümüz için sana bana acır mı ey güzel kardeşim?

    şu an bizde olan sıkıntı şudur;
    ekonomik krizden en az etkilenecek olan, hayatı boyunca çalışmasa bile idare edebilecek kentsoylu kitle, krizin en çok vuracağı lümpen kitleye 'kriz var' dedirtmek için kendini parçalıyor.
    ama tanzim kuyruklarında patates, soğan almak için bekleyenler 'kriz olduğunu iddia edenleri' ısrar ve inatla bozgunculukla suçluyor.
    işte, esas kriz budur!

    sayın devlet yetkililerimizin toplum nezdindeki gerilimi düşürerek, biz vatandaşların sırtındaki vergi yükünü hafifletecek tedbirler alması hususunda gereğini yapmasını saygılarımla arz ediyor,
    hepinize güneşli günler diliyorum.
  • eskilerin buğday ambarı olarak nitelendirdiği bir bölgede yaşıyorum insanların artık yılmasından ve yaşanan belirsizliklerden dolayı buğday ekimi bitmiş durumda köyde tek buğday eken kişi benim 270 dönüm araziye yine ekimi gerçekleştirdim başlangıçta traktörle bulluk sürme goble ile toprak inceltme toprağın tapan ile tesviye edilmesi mibzer ile tohumun ekimi gibi çalışmalarımda depo depo mazot yakıp yağ ve hidrolik harcadım dışarıdan tohumum dışında pas ilacı ve ot ilacı hariç taban gübresi ile üst gübre satın aldım uygulamaları yine traktörler gerçekleştirdim su süreçte sulama için sulama kanalı ücreti ve elektirikli pompa motoru için elektirik ücreti ödedim haziran sonu biçer döver kiralayarak arazimdeki buğdayı biçtirdim elime 142 ton buğday 3000 balya saman geçti alım fiyatları tonu 1325 lira olarak açıklandı ama benim hesaplar tutmuyordu balyaları besicilere sattıktan sonra buğdayı bekletmeye karar verdim sonuç alamayınca dün 1325 liradan buğdayı verdim klimalı odalarda hesap yapıp çiftçiyi küçümseyen insanların hesaplarına göre maliyetler çıktıktan sonra dönüm başı çittçiye 352 lira kar kalıyor dün oturdum hesabımı yaptım 270 dönüm araziden 7290 lira kaldı 7289/365.25=19.95 lira benim hep tuzum kuruydu kafama göre ekip biçiyorum ama seneye bende yokum aslında zarar etsemde ekerdim ama artık başkaları için çabalamayı bırakıyorum
  • az önce yazmıştım ama çok doluyum, editlemek yerine yeni bir entry gireyim.

    eğitimin içine ediliyor. şu an abartmıyorum, bilboard'ların %99'u özel okul reklamlarıyla dolu. bu bir devlet için utanç kaynağı olmalı ama olmuyor neden acaba? devlet okulunda sınıf mevcudu 42 (kızımın sınıfı öyle). müfredata saçma sapan konular, gündemler alınıyor. kaçayım diyorsun özel okul 30 bin. altına yapıp üstüne oturmaktan başka çare kalmıyor.

    bakıyorsun her taraf imam hatip orta okulu, imam hatip lisesi. neden? dünyada bu sistemle bir yerlere gelmiş ülke var mı? bir yerde okumuştum, dünyanın bütün dinleri bir araya gelse bir aspirin'in başarabildiğini başaramaz diye.

    neden bir sürü gereksiz üniversite açılıyor? nitelikli işsizlik. çaresiz gençlik. daha en baştan biatçı nesil isteniyor. daha sonra onların da ekonomik anlamda iplerini eline alacaksın ve fazla sorgulamasına, didiklemesine müsaade etmeyeceksin.

    bunlar belki ekonomik kriz başlığı altına yazılacak şeyler değil ama amaçlanan, planlanan bir toplumun hamurunu istenen kıvama getirmenin en kolay yolu ekonomik anlamda zayıflatmaktır. güçleri yetseydi sosyal medyaya da yasak koyacaklardı, denediler, yemedi.

    taa 100 yıl önce modern dünyaya entegre bir ülke olan türkiye, 100 yıl sonra, 100 yıl öncekinden kötü durumda. üstüste en beceriksiz yöneticiler gelse bu hale sokamazlar. bakın isteseler sokamazlar. beceriksizlik başka şey, art niyet başka şey. amerika yönetse bu denli zarar veremezdi bu ülkeye. ya da belki de abd yönetiyor başkasının kuklalığında.

    daha önce de kriz gördük. 39 yaşındayım. 90'larda işi bileni başa getirince alınan önlemlerle kriz aşılırdı. şimdiye bakıyorsun, işler boka sardıkça içinden çıkmaya çalışacağına daha çok boka sarıyorsun. dünyada hangi normal ülkede baştaki adam, ekonominin e'sinden anlamayan damadını ekonomiden sorumlu bakan yapar? bu damarları tıkalı birine daha çok katı margarin yedirmek değil de nedir?
  • sozlukte nisbeten daha duyarli insanlarin bu basligi takip ettigini ongordugum icin bu gece bu basliga ikinci yazisim.

    bugun o kardesimizin,agabeyimizin hanimini pazara goturemeyen o garibin,kendi hayatina son veren,cebinden 1.5tl. cikan o babanin drami uyutmuyor,uyuyamiyorum...

    6-7 yaslarindaydim;
    yurt disinda isci olarak calisan bir yakinimizin bizi ziyaretinde getirdigi iki oyuncak yaris arabasiyla sokakta oynuyordum. hep beraber oynuyorduk.
    o gun hava kararmisti ve eve gitme zamaniydi.
    yanima mahallede gordugum yasi benden biraz daha kucuk bir cocuk ve babasi geldi. gecekondudan bozma bir evde yasiyorlardi.
    adamcagiz bana arabalarin bir tanesini o gece icin odunc verip veremiyecegimi sordu. donmustum!
    cocuktum. oyuncak arabanin ikisini de uzattim.
    o baba kucuk ve daha basit olanini aldi benden defalarca tesekkur edip ertesi gun geri verecegini soyleyerek...

    bir seylerin yanlis oldugunu hissetmistim. ama anlam veremiyordum. cocuktum. bilincsizdim. cahildim.

    eve gittim. anne ve babama olayi anlattim. annem kalayi basti, babam duraklamisti. tuttu elimden beni disari cikardi. oyuncagi verdigim evi sordu,gosterdim,beraberce gittik. babam beni eve geri getirdi ve tekrar disari cikti.

    o zamanlar koyden erzak gelirdi. babam eve geldi . bir bohca yapti. dolabindan bir kac kiyafet aldi.annemin bir iki kazagini da alarak tekrar evden cikti. dusunebiliyormusunuz. bunu yapan adam o zamanin sartlariyla kirada oturan,iki cocugu olan bir ogretmen...

    evimizde kollu bir camasir makinesi,siyah beyaz bir tv , bir soba, iyi kotu esyalarimiz ama bolca olan mutlulugumuz vardi.

    ertesi aksam kapi caldi, kostum actim. karsimda o adam,yaninda eşi,ufakliklari ve ellerinde bir seylerle bize gelmislerdi. bize tesekkur etmeye gelmislerdi. ellerindeki imkanlariyla hazirladiklari yemeklerle, gonullerinin zenginligiyle,minnetleriyle,vefalariyla bize ziyarete gelmislerdi...

    bundan tam 35 sene onceydi...

    bu memlekette yokluk vardi evet ama;

    bu topraklarda sevgi vardi...
    yardimlasma vardi...
    utanma vardi...
    ar vardi...
    ahlak vardi...
    paylasma vardi...
    insanlik vardi...

    insanlar yedigini, ictigini birbirine gostermez bunun havasini yapmaz,bununla caka satmazdi...

    hirsiza hirsiz denirdi,bu memlekette...
    ahlaksiza ahlaksiz...

    komsusu yan bakamazdi bu devlete...
    haini barinamazdi...
    fakir bir ulkeydi belki ama yuregi vardi...
    durusu vardi...
    iradesi vardi...
    ordusu vardi...
    uretimi vardi...
    egitimi vardi...
    enstituleri vardi...
    fabrikalari vardi...

    hak vardi , hukuk vardi nisbeten...

    bizleri satin aldilar!!!

    degerlerimizi satin aldilar!!!

    onursuzca,ahlaksizca sattik en kiymetlilerimizi!!!

    rahmetli babam bir sosyalist,bir koministti!

    80 darbesinde hizana surduler onu 6 sene. bitlis- hizan!!!

    ama o ;

    komsusu acken tok yatmadi!!!

    simdi aradan 35 sene gecti.

    ' bir hirka ve bir lokma ile omrunu geciren peygamberin '

    kullariyiz degilmi . yersen!!!

    telefonlar akilli,
    tv ler ledli,
    arabalar tok kapili,
    evler rezidinsli,
    kinalar afilli,
    dugunler heybetli,
    saraylar ihtisamli ,makam araclari yildizli,halisi herekeli amina koydugumun yerinde!!!

    ama karakterini,onurunu,haysiyetini,serefini, insanligi ve en onemlisi de ahlakini ve umudunu takas etti bu millet maddiyat icin.

    intihar eden o insanlarin,
    o babanin kani en basta saray esrafi ve serefsiz medya olmak uzere hepimizin eline bulasmistir.

    hepimizin!!!
hesabın var mı? giriş yap