• "halka inemedik yeterince" diyenlere 29 mayıs 2023 antakya enkaz önündeki eğlence konusunu bırakmak istediğim başlıktır.

    bunların neresine inmeyi düşünüyorsun tam olarak?
  • yaşamak istemiyorum.

    37 yaşındayım. 10 saatlik bir işte çürüyorum. tekrar üniversiteye dönmeye çalışıyorum. kimsem yok.

    bir umut belki seçimlerden sonra bir şeyler değişir diyordum. o umudum da kalmadı.

    şimdi duş alıp işe gideceğim. mutsuzluk seviyem tavan. patronum diyecek ki "biraz gül". "napayım 10 saat çalıştırıyosun asgari ücreti zar zor veriyorsun" diyemeyeceğim çünkü ihtiyacım var.

    kimse gelip de "zengin koca bul" demesin.
  • 20 yıldır belediye seçimleri haricinde her seçim aynı hezimeti ve yıkımı yaşamış biri olarak, ilginç şekilde güçlü ve kararlı hissediyorum.

    dayak arsızı mı oldum nedir bilmiyorum ama stoacı yanım ortaya çıkacak kadar güçlü hissediyorum.

    akp'ye oy veren bazı kişiler de dahil hepimiz biliyoruz ki dün halk ülkenin çöküşünü sokaklarda, enkaz önlerinde, külliyede kutlayarak karşıladı.

    elimizden geleni yaptık, bundan sonrası için üzülmek yersiz. yaşayacağımız zorluklara karşı en kaya, en beton, en sert yanımızı hazırlayıp sızlanmadan karşılamamız gerekiyor.

    bu mantıksızlığın hepimiz için ciddi ekonomik ve sosyal çıktıları olacak, hepimiz etkileneceğiz ancak ben muhtemelen daha da çok etkileneceğim.

    mantıksızlığın idame ettirilemeyeceği, mızrağın çuvaldan çıkacağı o günlerin de geleceğini bilerek, güçlü kalmamız lazım.

    unutmayın,

    ülkeyi bu günlere taşıyan, en ufak çıkarını ülke menfaatine tercih eden bu kitleler, o gün geldiğinde hayali düşmanlara saydırıp yükün altından kaçıyor olacak.

    o yüzden...

    gelsin hayat bildiği gibi, yaptıktan sonra elimizden geleni, eğer sızlanırsak kaybetmiş olacağız.

    kara bulutların, buz gibi esen fırtınanın üstünde, masmavi bir gökyüzü ve sıcacık bir güneş olduğunu unutturma rabbim.
  • biz kurban kesmezdik. ben doğduğumda yakın bir akrabamız "şerefime" koyun kesmeye karar vermiş, satın almaya gittiğinde kurbanlık seçecekken hayvanların gözlerine bakıp vazgeçmiş. doğduğum anda dünya, beni nereye koyacağının yolunu çizmiş. kendimi bildim bileli ağzıma et sürmem, insanın da hayvanın da ağacın da hakkına girerim diye ödüm kopar.

    bu ülkede uğradığım her haksızlık sonrası aklıma tek bir sahne gelir; çocukken şahit olduğum bir can pazarı. başkasının kurban etmeye çalıştığı kocaman öküzü hatırlarım hep haksızlığa uğradığımda. hayvanın canı için saatlerce kan ter içinde uğraşmasını, sonra insanların iştahla hep birlikte onu yere yıkıp boğazlamalarını.

    yıllarca insanları o öküzün gözünden gördüm. şimdi yere yıkılıp boğazımı teslim etmek üzereyim gibi hissediyorum. işin kötüsü o öküz gibi, mücadele etmeden boğazımı teslim etmeye de niyetim yok. işin kötüsü diyorum çünkü insan kendi gücüyle sınanmadan neler yapabileceğini bilemez. ben bir türk kadını olarak cihatçı pezevenklere teslim olmadan önce kendi gücümle sınanmamayı dileyerek uyandım bu sabah. çünkü artık bıçak kemikte.
  • "içimde müthiş bir umut var.
    bu insanlar böyle kör kalmayacaklar. böyle aptal, böyle merhametsiz, böyle taş gibi sağır olmayacaklar..."

    ~yaşar kemal~
  • ülkenin büyük bir çoğunluğunun benim küçük ve izole hayatım gibi olmadığını kabulleneli çok uzun zaman olmuştu. işime gücüme bakmaya devam ederim. ben ve benim gibi yaşayan insanlar zaten sade bir hayatı tercih ediyor. beni bu hayatta tanımlayan şey kirli siyaset, mal mülk, gösteriş de değil; başarabildiğim işlere, verdiğim emeklere ve alabildiğim karşılığa değer veriyorum. oyumu verdim, sandıkları terk etmedim. yine olsa yine yaparım, yapacağım.

    imkanım el verdiği müddetçe sanatın dallarıyla iyileşmeye, kadın işi olarak görülmeyen mesleğimde var olma mücadelesi vermeye de devam edeceğim. çocuğuna palto alamadığı için intihar eden babaları, kurutma makinesi ile bebeğini ısıtmaya çalışan anneleri, atanamadığı için intihar eden gençleri de unutmadan. vicdanım artık eskisi kadar sızlamasa da...
    bazı şeylerin kontrolümde olmadığı gerçeğini kabul ettim.

    yaşamak dediğimiz şey hem uyum hem mücadele. kazanmak kadar kaybetmek de olduğu düşüncesine her daim uyum sağlayıp, hak ettiğimi almak için mücadeleye devam edeceğim. kim beni onaylıyor, kim takdir ediyor ya da ülkede kim benim hayat tarzımdan nefret ediyor o kadar da önemsemiyorum. doğru bildiğimden şaşmayacağım.
  • dün akşamüstü 7 civarından beri o kadar üzüldüm ki artık hissizleştim. tamamen boşlukta gibiyim. önümüzdeki koskoca 5 yılı düşününce, kendi adıma umutsuz, mutsuz,haksız,hukuksuz yıllar beni bekliyor. üzücü.
  • ben senden raziyim ama bu insanlardan degil zaten 5 senede ebelerinin nikahlarini umarim gorcekler arada ben yanmaya raziyim yeter ki beter olsunlar.

    kk neden istifa etsin sen adamcı zihniyette yetiştin diye siyaseti adam rejimi olarak görüyorsan git tayyibe oy ver.
    milletin sağcılığının faturası kk'nın mı suçu.
    aktrolü, yetmez ama evetçisi, politik bilinçsizi, kararsızı gelmiş düşene birde biz vuralım diyor.
    bu adam size fazla zaten, ekrem kazanınca vay kemal çok iyi siyasetçi politikacı kaybedince allah belasını versin bi yok olamazdınız. solcularında bu kendi içlerinde birbirlerini bölmeleri sosyalistlerin fraksiyonculuğu gibi gına getirdi artık.
    bıktım la sizden öbür %50den betersiniz.

    ha bide her dönem genel başkana bok atan gizli sağcılar var yok ecevit öyleydi baykal böyleydi yok kılıçdarda şöyle kim gelse beğendiremicez zaten size. yaşlı vs vs diye ecevite sövenler şimdş ecevit güzelliyor.
    sabah sabah insanı sinirlendirmeyin amk.
  • ilginçtir, pek fazla hayalkırıklığına uğramadım. sanırım 14 mayısta tüm hayalkırıklıklarımı bitirmişim zaten; dün kemal dedenin kazanmasını içten içe pek de beklemiyormuşum demek ki... yazık oldu elbette, büyük yazık oldu. güzel ülkeme ve kurunun yanında yanacak olan güzel insanlara bundan sonraki beş yılda olacakları düşündükçe kalbim sızlamıyor değil: start verilecek bir kanal istanbul projesi ve talanı devam edecek olan güzelim doğamız; giderek yoksullaşarak insanca yaşama şansını iyice kaybeden milyonlar, okula aç giden yavrular, sosyokültürel yapıyı iyice bozacak olan suriyeli afgan paki kaçaklar, mevcut politik konjonktürden iyice cesaret bularak artacak olan erkek şiddeti, kadın cinayetleri... her biri fena halde canımı yakıyor. hele bir de beklenen istanbul depremi gelirse tam olur; avrupa'nın dibinde bir afrika ülkesi şeklinde hayatımıza devam ederiz.
    ama dediğim gibi beklediğim kadar üzülemedim nedense... doğaya, hayvanlara, ülkemin %48'ine, bir de 18 yaş altı tüm bebek ve çocuklara üzülüyorum. diğerlerine diyecek lafım kalmadı, buyrun hayrını görün...
  • hala nasıl istifa etmedim burdayım diyebiliyor, buna hayret ediyorum... mücadelesi devam edecekmiş, 15 yıldır ettiği mücadeleye sanki yeni başlıyormuş gibi bir hava katması yok mu? çıldıracağım ya resmen çıldıracağım...

    aq ölün s.ktirin gidin artık...
hesabın var mı? giriş yap