• fragmanları dönmeye baslamıs, show tv'de gösterilecek yeni bir dizi. konusu, kaybolan insanları bulmayı kendine görev edinen bir polis ekibinin maceralarıymış.

    konu bir yerlerden tanıdık geldi. (bkz: without a trace)
  • sinan tuzcu, burçin terzioğlu, cenk ertan, durul bazan, deniz kurtoğlu, engin hepileri, duygu şengibi isimlerin rol alacağı, ilk bölümlerinde çağan ırmak'ın yönetmenlik yapacağı söylentileri dolaşan dizi.

    konusu itibariyle without a trace ile büyük benzerlikler taşıdığı aşikar olsa da, kaliteli oyuncu kadrosuna paralel kalitede bir uyarlama yapıldığında başarılı olacaktır.
  • aklıma yeni türkü nün şarkısını getirdi.
    ya dışındasındır çemberin, ya da içinde yer alacaksın....
    (bkz: çember)
  • e artık pes mi dedirtecek, helal olsun mu dedirtece karar veremedigimiz without a trace'in yerli çakması dizi.
    yıllarca sitcomları uyarlaya uyarlaya çakma dizi çöplügü yaptıgımız turk televizyonlarına artık amerikan polisiye dizilerinin çakmaları ile devam ediyoruz.
    ben hala ısrarla seinfeld'in uyarlanıp uyarlanamayacagını merak ediyorum. ama bu azim pes.
    kardeşim abd dizileri dışında dizi mi yok? fransa'dan, italya'dan bulamıyor musunuz daha orjinal fikirler? yiyorsa bir de tinto brass, federico fellini uyarlamaları yapın da görelim.
  • tanıtımındaki "türkiye'de her yıl hede sayıda insan kayboluyor" cümlesi, kaybolan kişilerin soluklaşarak yok olması sahneleri gibi şeylerle "aferin çok orjinal" tepkisi verdirten dizidir. hayır alıştık ama yapmayın etmeyin ya. gerçi bi yerden çalıp çırpmayınca da birbirinin aynısı gudik diziler yapıyorsunuz genelde, o da doğru**

    ondan sonra cnbc-e eleştirilir yok kültür yozlaşması, yok altyazılı, yok popüler, hava yapmak için seyrediliyor falan diye. en azından orjinallerini yayınlıyor lan adamlar. başka kanallarda seyredecek bi şey yok ki. cover grubu gibi ülkeyiz mına koyiyiym.. siz de yapın güzel bişey seyredelim..

    bu yüzden bu tip yapımlar ne kadar kaliteli olursa olsun orjinal bi yapım olmadığı için baştan kaybetmektedir. cemberin dışında, without a trace'i bilenler için daima çakma olarak değerlendirilecektir. (bkz: olmamış)

    *
  • without a trace dizisini tamamen taklit etse en azından iyi yönlerini alacak olan dizidir. diziyi türkleştirmek demek ille de türk dizisi formatındaki saçmalıkları kullanmak demek olmamalı. without a trace dizisinin en iyi yanlarından biri kayıp insanları bulurken hayatları ile ilgili derinlemesine araştırılma yapılmasıdır. saçma dedektiflik dizileri gibi bir, iki ipucu izlenerek kayıp bulunması veya dava çözülmesi inandırıcı gelmemektedir. tam tersine without a trace de doğru sonuca çıkabilecek mantıken doğru olan bir çok önerme yapılır. ama sırf insana mantıklı geliyor diye bu önermeler doğru çıkmaz çoğunlukla daha çok araştırma gerektirir davalar.
    ayrıca belki ayrıntı ama bence amerikan versiyonundaki dedektiflerin bakış açısına sadık kalma durumunu da korusalar güzel olurmuş. kaybolan insanların neler yaptıklarına dair kesitler görmek pek tatmin edici değil nedense dedentiflerle ,beraber mantık yürütmek sadece gerçek olduğu kanıtlanmış durumları görmek nedense daha doğru geliyor bana.

    edit:ayrıca başroldeki siması aşırı tanıdık ama adını bilmediğim hanımefendiyi de nedense feci bir şekilde kristen bell e benzetmekteyim.
  • yönetmeni celal çimendir.
  • bütün bir çocukluk ve gençlik boyunca toplum tarafından iğdiş edilmiş ve ruhu cerrahi müdahalelerle tektipleştirilmeye çalışılmış ama mizacı yozlaşmaya dirayet göstermiş insanların gökyüzüne bakıp hiçbir yere ait olmadığını düşünmesi, kendini ait hissedeceği bir yer aramaya çalışması, yüzünü ya da sırtını yaratıcıya dönmesi, öteki ve dahi ötekiliğinden mutlu olması ya da kaybolup gitmek istememesi, dahil olmaktan kaçınması, büyük büyük sözlerin altında ufalanmaktansa kıyıda köşede bütünlüklü kalmaya çalışması anlaşılabilir değil mi?

    herkes kendinden böylesine eminken ve değişmez olduğunu söylerken, dünyanın tabiatının değişim üzerine kurulduğunu kabullenip kendinden ve herkesten şüpheye düşmesinde, kendinin dışında kalan herkese belli bir mesafede durmasında şaşılacak ne var?

    dalgalanması, griye çalması, bulanması, çiçek gibi açması, renklerle aşık atması... aldanması, yanılması, yaşamı kitaplarla karşılaması… nabzını iç sesine göre ayarlaması, göz teması kurmaktan sakınması, gözlerin büyüsünden, sıcaklığından korkması… hayata dair bütün bildiklerini, içine kurduğu ocaklarda kaynatması, buharlaştırması, özsel olanı yakalamaya çalışması… en çok da yüklemsiz cümleleri, eylemsiz durumları…

    herkes bu denli her şeyleşmiş ve her şey herkesleşmişken tırnaklarını kendine geçirerek kendine gömülmeye, insanlarla bir arada ama farklı şekilde yaşamaya hakkı yok mu bu yabanın?

    herkesin aynı hizada durması bu kadar mı mühim?

    yaşamın sapağı, çapağı, sarp kayaları, çukur ve yamaçları karşısında herkesin yaptığını yapmamızı bekleyen kurulu düzen sevicilerine bir itirazdır yaban, soru olur çınlar belli aralıklarla kuklaların kulaklarında..
hesabın var mı? giriş yap