• anne ya da babası avukat, hakim vs olan çocuklar için sıradan bir olay. salon kapısının önünde bir bond çanta üzerinde oturan küçük bir şeysinizdir ama yine de kendinizi büyük bir şey sanırsınız.
  • avukat olan baba duruşmaya girecektir, anne de hastanede ve nöbetçidir. bırakılacak bir yeriniz olmadığı için, sabahtan beri oturduğunuz babanızın bürosundan çıkıp mahkemeye gidrsiniz. babanız duruşmadayken sizde mübaşir amcayla oturur ya da katibe ablayla tost yiyip ayran içersiniz. gelip geçen tüm hakim ve avukatlar yanağınızdan makas alır, -aman ne tatlı şeysin sen, söyle bakalım adın ne, kimin kızısın sen- diye sorarlar. duruşma bitip de baba salondan çıkar çıkmaz, tüm mahkeme salonlarını inlete inlete baba, baba diye kahkalar eşliğinde koşup, babanızın kucağına atlar ve cüppesini giyebilmek için izin istersiniz...

    bu hikaye çok keyiflidir, kocaman olmuş evlenmişsinizdir ama baba hala anlatır ve anlattıkça çok hoşuna gider....

    ikinci hikayeyi ben yaşamadım, dilerim hiç bir çocuk da yaşamaz.
    ikinci hikayede anne-babası ayrılan çocuk, velayet davasında tanık olarak dinlenir ve o kararın verilebilmesi için mahkeme salonuna gider.
  • fazlacana amerikanya dizisi izleyince tam bir hayal kırıklığı yaşatabilecek olay. insan böyle ne bileyim jürilerdir, helecanlı avukatlardır filan bekliyor ama bir hakim bir yaz kızım hanım bir de mübaşirle ve anneyle başbaşa kalınca "bu ne be" oluyor. ha ben küçükken niye mahkemeye gittim, sadece kendi eşşekliğim okula başlicem de ben herkeşler okula gidio da bilmem ne falan. sonra tabi okulu gözümüz hiç tutmadı ama o kadar tantanadan sonra pıstık. o inatla okula da gitmezdim ben ya neyse tahsil hayatım böyleliklen başlamadan bitmedi...
  • evvela evdeki bakıcı abla ile kavga edilir. sonra da ona "ya kapıyı açarsın ya balkondan atlarım" diyerek kapı açtırılır. sırtta pijama, ayakta ev terliği ile o minik ayaklara bile küçük gelen sevimli ilçenin tek caddesinin kenarından kenarından yürünerek adliyeye varılır. mübaşirin, avukatların ve vatandaşın şaşkın bakışlarının içinden geçerek annenin duruşma yaptığı salona girilir. anne önce fark etmez, ardından "bugün çok yoruldum galiba halüsinasyon görüyorum" diye düşünür, ardından duruşmaya ara vererek yavrucağı katip amcalara teslim edip duruşmaya devam eder...
  • hafızada kocaman koridorlar, kahverengi kocaman kapılar ve mutsuz, kocaman insanlar biçiminde yer etmiş, sevimsiz anılardır.

    elbette herşeyin kocaman oluşu, çocuk bünyenin küçücük oluşundandır.

    mahkeme salonu ve binasına gitmek çocukken için illâ ki avukat ebeveyn olması gerekmiyor...
    davalı ya da davacı tarafın çocuğu olmak yeterli.
hesabın var mı? giriş yap