• la grande bellezza ve youth gibi filmlere imza atmış günümüzün en önemli italyan yönetmenlerinden paolo sorrentino nun yapım aşamasındaki filmi.
    https://www.imdb.com/…tt12680684/?ref_=nm_flmg_wr_2
  • yönetmenliğini paolo sorrentino'nun yaptığı film.

    film, dünya prömiyerini yaptığı 78. venedik film festivali'nde "jüri büyük ödülü" ve en "iyi genç oyuncu (filippo scotti)"nun sahibi olmuştur.

    film, fabietto schisa isimli ergenlik çağındaki sıra dışı bir gencin eğlenceli ve canlı ailesinin aniden altüst olmasını anlatıyor.

    film 15 aralık'ta netflix'te
  • "la grande de belleza" gibi aşmış bir filmin yönetmenliğini yapan sorrentino'nun bu yıl çıkacak son filmi...
    en son yaptığı "loro"dan sonra beklentilerimi bir nebze düşürmüş olsam da, her fırsatta "napoli, maradona ve fellini" üçgenini hayatının merkezine koyan sorrentino'nun, napoli'de geçen ve ismi "tanrı'nın eli - (maradona'nın eliyle ingiltere'ye attığı gole verdiği ünlü isim) olan filmine karşı heyecan duymamak elde değil. üstelik gelen ilk yorumlar da fellini'nin amarcord ve roma filmlerine benzer bir hikaye anlatışı olduğu yönündeyken...

    edit: filmi şimdi izledim. çekimleri, oyunculukları ve bilimum teknik içeriği dışarıda bırakarak filmin bir "ruh" filmi olduğunu düşünüyorum. bu ruhu bana hissettirdi ve özümsetti. sahile gidip tek başıma uzun uzun denizi izlemek istedim fabietto gibi...

    jacques tati'nin, "ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın." sözüne örnek gösterebilirim gözlerim kapalı. teşekkürler sorrentino...
  • bu yıl en çok beklediğim filmlerden biriydi, henüz izledim ve fevkalade bir film olmuş. un film fantastico!

    yönetmen paolo sorrentino'yu 2013 yılında la grande bellezza filmiyle kazandığı en iyi yabancı film oscarıyla tanıdık. filmografisi çok parlak bir yönetmen: il divo, the consequences of love, the family friend, youth, this must be the place, young pope. bu sebeple uzun zamandır yakınan takip ettiğim ve her işini izlemeye çalıştığım birisi. tam bir hikaye anlatıcısı.

    1970 doğumlu sorrentino tanrının elinde kendisinin henüz 15-16 yaşlarında olduğu 1980ler napoli'sinden samimi bir hikaye anlatıyor. maradona takıntısını bilmeyen yoktur. kendisi koyu napolili, ergenliğine damga vurmuş bir isim maradona. zaten önceki filmi youth'da da yan karakter olarak maradona'yı filmine dahil etmişti. bu filmde de görüyoruz ki maradona hem napoli halkı hem sorrentino için mesih gibi bir şey. göklerden kurtarmak için inmiş, tanrının evladı, ilahi varlık. filmin ismide maradona'nın meşhur eliyle attığı gole dayanıyor. hatta filmdeki bir karakterin deyimiyle sömürülmüş arjantin'in emperyalizme tokadı* bu arada bahsettiğim gol esnasında fabietto'nun anne ve babası kavgalıdır ama maradona'nın eliyle attığı gol sonrası, sıkıca ellerini tutarlar. maradona onları birleştirmiştir. sorunların çözülmesinde yardımcı olmuştur.

    özünde yönetmenin ergenlik dönemini anlatıyor. cinselliği keşfi (ah patrizia teyze ah), ilgi alanını ve belki de kendini bulmasını. sorrentino fellini'ye hayran birisi. gerçi fellini'ye hayran olmayan ne yönetmen ne de sinema seyircisi var. özellikle filmde amarcord'un ufak tefek izlerini görmek mümkün. kalabalık sahneler, iri göğüslü kadınlar, olgun kadınlarla sevişme ve samimiyetleri yılışıklık derecesine varan akrabalar aklıma ilk gelenler.

    diyalogsuz, sadece arka planda, bazen şehrin seslerinin bazen sadece kuş seslerinin olduğu sahneler inanılmazdı. her şey durmuş, biz belki yönetmenin (hikayenin asıl sahibinin) anısını tam olarak hatırladığı biçimiyle hissediyoruz. doğrudan o imge. sessizce oynayan figürler. donmuş zaman. bu bazen kalabalık bir aile sofrasında bazen üzülen annenin portakal jonglörlüğünde... filmin hissettirdiği en büyük duygu nostalji. ne 80leri ne de napoli'yi bilen birisiyim, buna rağmen sanki o yılları yaşadım ve yad ediyormuşum gibi hissedebildim. bu inanılmaz bir başarıdır.

    yan karakterlere ve özgünlüklerine ayrıca değinmek gerek. o lüzumsuz akrabalar silsilesi, emekli venedik polisi, kontes, napoli taraftarı, minik papaz ve patrizia teyze... her biri ince düşünülüp yazılmış ve iyi oynanmış ansambl karakterlerdi.

    not: netflix'te yönetmenle yapılmış 7 dakikalık güzel bir röportaj var. filmden sonra göz atabilirsiniz.
  • enteresan bir filmdi.

    --- spoiler ---

    film ilerledikçe hız ve ton değiştirdi. akrabalar ve aileler üzerinden giden bir yaz filmi gibiyken birden bütün havası değişiyor.

    önce aldatılma sahnesi, sonrasında da anne babanın vefatıyla başka yerlere gidiyor. eğlence bir seri yıkımla hüzne bürünüyor.

    sonra çocuğun gençliği, kendine gelmesi derken neler neler…

    --- spoiler ---

    çok sevdim, özellikle akdeniz… yurtdışında, ülkemden uzaktayken türkiye'yi hatırlattı sahiller. belki de biraz 90'ları…

    bir de arada maradona çılgınlığı.
    güzel film.
    8/10
  • paolo sorrentino'nun hem yazdığı hem de yönettiği 2021 yılı yapımı italyan filmi. 80'li yılların başında italya'da geçen yapımda daha hayatının baharındaki fabietto'nun dramına şahit olurken, napoli'ye transfer olan maradona tüm ülkeyi heyecenlandırmaktadır...

    film çok alakasız bir noktadan başladığı için önce hikaye ne, kimlerin hikayesi anlatılıyor kısmında zorluk yaşatıyor ama sonra her şey yoluna giriyor.

    2021 oscar ödüllerinde en yabancı film dalında italya adına yarışacak yapım toplamda 8 haftada çekilmiştir.
  • 79. altın küre ödülleri'nde en iyi yabancı film kategorisinde aday olarak gösterilen è stata la mano di dio filmi aslen roma'lı olan ancak napoli'de yaşamını sürdüren, başta ergen yaşta olan italyan bir oğlanın hikayesine odaklanmakta ve bunu takiben ailesinin hikayesini de anlatmaktadır.

    büyük olayların küçük hayatlara yansımasını anlatan bir diğer yapım olan reign over me filmini bana anımsatsa da, bazen filmdeki her karakterin aşırı uç noktalardaki insanlardan oluşması, bazen de bir ölümlü dünya repliğindeki gibi 'abi çıldıracağım, yemin ediyorum aklımı oynatacağım, on dakikada nerden nereye geldik' tarzında maceradan maceraya atılarak gerçeklikten uzaklaşması ile bana göre kaliteli bir akıştan uzak kalmıştır.

    filmin en öne çıkan iki başarılı özelliği ise, temelinin napoli şehrinin ve çevresinin oluşturduğu doğal güzelliklerin yansıtılması ve bunları yansıtırkenki başarılı çekimlerinin bulunması diyebilirim. bu özelliklerin ise filmi yazıp, yönetmenliğini de yapan paolo sorrentino kaynaklı olduğunu düşünüyorum.

    ayrıca, nadia sirote adlı müzisyenin étude 3 adlı eserini bana tanıttığı için de buradan teşekkürlerimi sunarım.

    puan: 6/10

    --- spoiler ---

    ne abisinin hayattan keyif al deyişini ne de ünlü yönetmen antonio capuano'nun napoli'de kalması üzerine takıntılı düşüncesini dinlemeyip roma'ya doğru yola çıkması da her insanın kendi yolunu seçeceğini veya seçmesi gerektiğini gösteriyor zannımca. filmin sonunda gördüğü ufak keşişin kendisine benzemesi bir şans mı acaba?

    --- spoiler ---
  • sorrentino'nun kendi yaşamından kesitler olan film. anne babasını gençken kaybetmiştir sorrentino da. o kazada onlarla olmama sebebi de maradona'yı izlemektir gerçekten de.
  • bir gerçeklikle tanışma filmi. genelde bu tarz filmlere coming of age filmi denir. karakterin büyüyüp hayata hazırlandığı filmler. bir bakıma bu tanıma da uyuyor tabii ki fakat ana karakterin bir sinemacı olmayı seçmesi ve "gerçeklikten kaçmak istiyorum" diye yardım istemesi bu coming of age filmini gerçeklikle tanışma diye tanımlama gerekliliğini hissettirdi.

    film mutlu bir aile tablosuyla masal gibi başlıyor. komedi unsuru yaşlı damat, aksi ve yaşlı cadaloz nine, şen şakrak bir akraba toplantısı. italyan filmlerinde görmeye alışık olduğumuz şenlikli aile masası.
    fabietto, anne ve babasının çifte kumrular gibi mutlu evliliğine hayran. babası ilkeli, dürüst eşine şiirler okuyan bir komünist. annesi hep neşeli, şakacı, mandalinalarla jonglörlük yapıp insanları eğlendiren mutlu bir kadın.
    ana karakterin hayatı o kadar masalsı ki suç işleyenler dahi suçlarından mahcup gülümsemelerle kurtulabiliyorlar. polisten kaçan kaçakçıyı iki dakika sonra teknesinde keyif yaparken görüyor. yolsuzluk yapan akrabası şakalarla konuyu değiştirip hayatına devam ediyor.
    abayı yaktığı teyzesi patricia onun için adeta afrodit. gerçi, italyan filmi değerlendiriyoruz. venüs diyelim.
    fabietto gibi sıradan, suyun üstünde her şeyin normal gözüktüğü ailelerin çocukları için hayat ilk bakışta böyle masalsı görünebilir. durumu ciddi şekilde ele veren emareler yoksa çoğu çocuk anne ve babasını dünyanın en mutlu çiftiymiş gibi görür. kimi bunun yanlış olduğunu çok erken anlar, kimi fabietto gibi koca adam olduktan sonra.
    dürüst, ilkeli, komünist babasının bir bankacı olması belki küçücük bir çelişki. ama yapılan şakayı bile dürüstçe açıklayan babasının annesini yıllardır aldattığını, annesinin jonglörlüğü mutluluktan değil ağlama krizleri sırasında sakin kalmak için öğrendiğini gören fabietto gerçeklik karşısında kelimenin tam anlamıyla sarsılır. annesinin ağlama nöbetleri onu sinirden takır takır titretir.
    gerçeklikle tanışma da başlamış olur. bir orta çağ masalındaki eğlenceli haydut tiplemesi kaçakçı arkadaşı hapsi boylar. yolsuzluk yapan akrabasını polisler gelip götürür. ailenin huysuz ama huysuzluğuyla herkesi güldüren yaşlısı ev halkı tarafından dövülür.
    sadece venüs olarak, şehvetli ve alımlı bir kadın olarak gördüğü teyzesinin gözlerindeki acıyı görür. zaten bir süre sonra kadını tımarhaneye yatırırlar. o çok seksi kadın yerini harap olmuş, dertli bir kadına bırakmıştır. bu yönüyle bu karakter bana bir başka italyan filminde malena'da monica belluci'nin canlandırdığı karakteri hatırlattı. ikinci dünya savaşı sırasında bir askerin eşi olan bu karakter fazlasıyla alımlı bir kadındır (öhöm, monica belluci). savaştaki eşini bekleyen kadını tüm kasaba orospu olarak damgalayıp dedikodusunu yapıp dikizlemeye çalışırken kadın aslında dertli bir eş, sıkıntıya düşmüş bir kadındır. fakat bunu kimse görmez. "bacım bir derdin var mı?" diyen yok *. (işbu yazar zamanında bu filmi monica belluci izlemek için açan bir ergen olduğunu görmezden gelerek artist artist konuşuyor olabilir) her neyse. the hand of god'un dertli ve güzel karakteri de sırf seksi bir kadın olduğundan ana karakter tarafından anlaşılmıyor. ta ki ana karakter gerçeklikle tanışana kadar. masallardaki güzel afrodit'ten tımarhanedeki yıkık kadına dönüşüyor.
    anne babasını tekrar mutlu bir halde, birbirlerine ıslıkla kur yaparken gördüğümüz sahne ikisinin de öldüğü sahne oluyor. ateş başında sıcacık, samimi ve mutlu bu sahne yerini gerçeğin soğukluğuna, hastane beyazına bırakıyor.

    burada tuvaletten hiç çıkmayan abla karakterinin de gerçekleri bildiğini ve bu nedenle kendini dış dünyaya kapattığını görüyoruz.
    fabietto ise sinemayla tanışıyor. gerçeklerle tanışıp ondan hiç hazzetmediğini fark edince kendini bir tuvalete kapatmak yerine "ben de sinema yapacağım, masallarda yaşayacağım" diyor ve yollara düşüyor. yani evet bir bakıma coming of age filmi. büyüyüp, olgunlaşma filmi. ama bir sanatçının neden tam anlamıyla olgunlaşamadığının cevabını veriyor aslında. "sanatçı gerçekten kaçar " diyor. katılıp katılmamak izleyene kalmış tabii. fakat filmin oldukça otobiyografik olduğunu da göz önünde bulundurursak bunun en azından paolo sorrentinoaçısından doğru olduğunu söylemek yanlış olmaz.

    gelelim diego armando maradona meselesine. anne ve babasının ölümüne sebep olan kazadan kurtulmasını gerçekten de ssc napoli maçını izlemeye gitmesine borçlu olan yönetmen filmi maradona'nın napoli'ye transferinin dedikodularının döndüğü günlerde başlatıyor. gençler heyecanla haberleri takip ediyor. yetişkinler böyle bir saçmalığın, tarihin en iyi oyuncusunun napoli'ye transferi gibi bir saçmalığın asla olmayacağından çok emin. fakat bir şekilde oluyor. maradona napoli'ye transfer oluyor. napolililerin bile "ulan burada olmuyor, roma'ya gitmemiz lazım" dediği şehre gelip şampiyonluk için ter döküyor. adeta bir masal. davut ile golyat. işte böyle bir figürün insanlara nasıl mutluluk ve umut verdiğini, gerçeklik içinde bir masal yarattığını anlatıyor filmin bu kısmı. fabietto annesinin çığlıkları yüzünden titreme krizine girdiğinde abisi onu "maradona'yı düşün" diye sakinleştirmeye çalışıyor. ingilizlerin arjantin'e falkland savaşı'nda yaptıklarına içerlenen solcular maradona'nın eliyle attığı o ünlü golle (tanrının eli) kendilerini avutuyor. kuzey italya'nın ekonomik, kültürel dominasyonu altında yıllardır ezilen güneyliler maradona'yla bir masala tanık oluyorlar. neden messi mi maradona mı? sorularında eskilerin maradona'yı tercih ettiğini anlamaya da ışık tutuyor biraz. inanılmaz yetenekli olmak başka bir şey tam anlamıyla bir sembol olmak bambaşka bir şey.

    filmin sonunda fabietto şampiyonluğa hiç de aldırış etmemiş gibi. çünkü artık onun için başkasının yazdığı masallar yeterli değil. kendisi masallar yazmak istiyor.

    oldukça kişisel ve duygusal bir film. izlerken içe dönük düşüncelere sebep oldu. kaçmak istediğim şeyleri düşündürttü. fabietto'nun abisinin yaptığı gibi "bana ne lan düşünmeyeceğim" deyip soğuk sulara atlamak istedim.

    yönetmenin kendi çocukluğundan kalan imgelerle yazılmış olması akıllara alfanso cuaron'un roma'sını getiriyor. o da netflix'te yayınlanıp en iyi yabancı film oscarını kapmıştı. sorrentino'nun oscar'ı alması kolay değil. netflix'te yayınlanması büyük bir şans olsa da bu sene hayli çekişmeli bir sene.
    (bkz: ghahreman), (bkz: doraibu mai ka), evlerden ırak (bkz: titane).

    aynı zamanda sözlükte 2 adet başlığı bulunan film. birleştirin şunları.
  • paolo sorrentinonun italyan devlet bahçeliye benzeyen bir baba, onun timothee chalamete benzeyen ergenlik sanrıları yaşayan oğlu, özellikle ergen kitleyi kendisine çekmek amacıyla 2 koca memesiyle patrizia karakteri, napoli şehri ve romantik futbol severlerin ölüp ölüp bittiği diego maradonanın anlatıldığı ergenlik-futbol-31 odaklı film.

    buralar azda olsa spoiler içerir o yüzden atlayabilirsiniz

    --- spoiler ---
    filmde elbette maradona'yı fiziken görmüyoruz ama onun gelişi, gelmeyişi derken sorrentino abimiz baya bir ekmek yiyor. zaten temel derdi de bu. barcelona'dan napoli'ye transfer olacak maradona'nın napoli halkı üzerinde yarattığı o heyecanı bize hissetirmek ve bunu da özellikle chalamet'e benzeyen ergenin abisiyle yaptığı şuna benzer diyalogtan anlayabiliyoruz:

    - maradona'nın napoli'ye gelmesi mi yoksa patrizia teyze ile sikişmek mi?
    - tabi ki maradona'nın napoli'ye gelmesi

    bunun dışında sorrentino, tabi ki de maradona'nın ingiltere'ye attığı hem el, hem de tarihin en iyi golü diyebileceğimiz ingiltere'yi ipe dizdiği o maçı ve golleri de filmine koymadan geçememiş. buradan da yer yer kendine güzel ekmekler çıkarmış.

    --- spoiler ---

    futbol-31-ergenlik-napoli dörtlüsünü seven her sinefile bu filmi öneriyorum. film netflix'te hand of godismiyle bulabilirsiniz.

    puanım: 5/10
hesabın var mı? giriş yap