• lutfi akad`in is bankasi kultur yayinlarindan cikan kitabi.
    seksensekiz yasindaki yonetmen bu kitabi bilgisayar basinda oturup kendi yazmis.
  • merakla beklediğimiz bir kitaptı. üstadın hafızasının ne kadar güçlü olduğunu öğrenmiş olduk bu kitapla. günlük tutmamasına rağmen bütün ayrıntılar, imajlar zihninde pırıl pırıl parlıyor hâlâ ki 600 küsur sayfalık bir kitapla biz hayranlarına bir selam göndermiştir.
  • ''bellek denen seksen altı yıllık o tıkış tıkış istiften sinema ile ilgili silinmemiş im'leri ayıklayıp yazmaya çalışacağım. bunlardan bir sonuç çıkarmak, bir yoruma varmak işim olmayacak. söyleyebileceğim tek şey şu: 'işte elli yedi yıllık sinema serüvenimin, yaşamımda ışıkla karanlık arasında bıraktığı izlenimler bunlar.'' lütfi akad
  • (bkz: golge oyunu)
  • ışıkla karanlık arasında

    "kendini görmüyorsun.
    ne içinde zamanın,
    ne dışında hayatın.
    tek parça, altın gibi parlarken önünde vaadedilen,
    vücutlarını görmüyorsun, kaybolmuş insanların.
    günün tam ortasında çıplak yalnız,
    karanlığı görüyorsun.
    görmediğini görüyorsun.
    ne kadar uğraşsanda ulaşamadığını.
    birşeylerin gizlendiğini.
    sözü dolanştırmadan anlatamadığını, misal.
    başka birini yaşadığını görüyorsun.
    biliyorsun seslerin gitgide azaldığını.
    bize uyanık kalmamız gerektiğini söyleyen seslerin.
    neden kimseye söylemiyoruz ?
    neyi oynuyoruz ?
    ışıkları kapat ve ne gördüğünü bana değil kendine sor.
    hala tamamen susmadılarsa, sana ne görmen gerektiğini söyleyecekler.
    şöyle diyecekler; bütün bu dünya, bütün bu varoluş bir düş.
    ve sen düşü görensin.

    bilemiyorum,
    belkide sen kurduğum en güzel düşsün,,"
  • üç tekerlekli bisiklet filminin yapım aşamasını anlattığı bölümde memduh ün'e sitem eder üstat. filmin senaryo aşaması dahil (vedat türkali ile birlikte) bizzat bulunan lütfi akad'tır. her sahne üzerine çalışır, yan rollere dahi özenir. her sahnenin çizimini yapar. fakat filmin çekimleri daha bitmeden ayhan ışık'ın sözleşme gereği memduh ün'le bir başka film çekmek için seti terk etmesiyle film yarım kalır. daha sonra ayhan ışık için 3 gün izin alınabilir. bu sefer de lütfi akad "3 gün bana yetmez" diyerek filmden çekilir. kalan sahneleri de memduh ün çeker. bu sahneler de filmin bütünlüğüne uymayan aksiyon sahneleridir.

    daha sonra film yayınlanınca memduh ün'ün ismini kendi isminin yanında görünce kırılır haliyle.
  • türk sinemasına ilgi duyan herkesin okuması gereken harika bir kaynak.yeni baskıları iletişim yayınlarından çıkan kitabı mutlaka okumanızı salık veririm.
  • "türkiye sinemasının "ustasız ustası" ömer lütfi akad'ın anıları, aynı zamanda sinemaya duyulan tutkunun kitabı...

    akad'ın yapım yönetmenliği ile adım attığı sinema dünyasında yavaş yavaş sinemanın büyüsüne kapılışı, ilk filmi, "görerek - duyarak - okuyarak" değil deneyerek öğrenme süreci, türkiye'nin dört bir yanında kurulan setler, oyuncu seçimleri, halide edip adıvar, orhan kemal, vedat türkali, yaşar kemal, selim ileri gibi edebiyatçılarla yürütülen senaryo çalışmaları, ülke sinemasının ahvali, genç sinemacılara verilen usta bir el ve bir yandan devam eden hayat... akad, sadece geçtiği bu yolları anlatmakla kalmıyor, yarattığı özgün sinema dilini de tüm ayrıntılarıyla göz önüne seriyor. sadri alışık'tan hülya koçyiğit'e, türkan şoray'dan izzet günay'a, yılmaz güney'den fatma girik'e türkiye sinemasının usta oyuncularının beyaz perdeyle yeni yeni tanıştıkları ana şahit olurken bir sinemanın doğuşuna doğrudan tanık olacaksınız.

    ışıkla karanlık arasında sinemaseverler için bir başucu kitabı niteliğinde..."
  • sinemaya bulaştığı yıl olan 1946'dan başlatır hikayeyi lütfi ö. akad. ona göre sinema akıllı uslu adam işi değildir. bir meslek de değildir zaten. olsa olsa bir tutkudur, tutkulu insan işidir.
    istanbul yüksek iktisat ve ticaret okulundan mezun olmuş, osmanlı bankası'nda sıradan bir memur olarak çalışmakta iken "tutarlı bir iş"in kendisini boğduğunu fark eder. kısır döngü içinde hiçbir şeyin değişmediği ve herhangi bir sürprizin beklenmediği bu yaşam tarzını "ruhsal bir topallık" olarak nitelendirir ve gözü kara bir şekilde 57 yıl boyunca kendisini özgür hissedeceği bir alan olan sinemaya adım atar. haftada, on günde bir sinemaya gidenlerden biri olarak hiçbir teknik bilgisinin ve mutfak işleriyle ilgili herhangi bir deneyiminin olmadığı sinemaya, önce bir filmin muhasebe ve tüm ayak işlerini yapmak üzere yapım yönetmeni sıfatıyla adım atar, hemen sonra da ilk filmi olan "vurun kahpeye"yi yöneterek macerayı başlatır.

    böylesine gözü kara bir girişimin ancak cehaletle açıklanabileceğini itiraf eder lütfi akad. gerçekten hiçbir şey bilmiyorlardır. birikim damla damla olacaktır. kervanı yolda dizer akad. tam bir alaylıdır. kendi tekniğini süreç içinde kendisi oluşturur. ne yokluk bilir ne de imkansızlık. o dönemde tüm camianın aynı aşk ve şevkle, yılmadan çalıştığını anlatır. mesela o dönemde en büyük sıkıntı negatif yokluğudur. negatif kısıtlığının sinema için ağır bir köstek olduğunu, yönetmenin yaratıcılığına darbe vurduğunu söyler. deneme yapmaya, bir sahneyi değişik açılardan yorumlayarak kurgu için seçenek yaratmaya imkanınız yoktur. tek bir açı seçecektir ve tek seferde en iyi sahneyi çekmek zorundadır.

    kendisi de fakirlik ve yokluk içinde hayat mücadelesi verir. güzel paralar kazandığı projeler de olmuştur ancak genel manada sanatsal kaygılarını öne alabileceği bir refah düzeyinden yoksun çalışmak zorunda kalmıştır. filmografisi büyük oranda kendisinin seçmediği, daha çok para kazanmak için gelen işleri yapmak üzere gelişmiş. ama hemen hemen çektiği tüm filmlerin senaryolarını kendi yazar, hem de senaryo bittiğinde her sahneyi nasıl çekeceğini kafasında bitirmiş olarak yazar. 1952'ye kadar acemiliğini atar. "bugüne kadar sinema yaptığımı sandığım şey aslında sahneleri filme almaktı, o kadar. sinema ise başka şeydi. evet, şimdi sinema yapmaya çalışacaktım." diyerek sahnelerin dramatik değerini artıracak simgeler kullanma, değişik teknikler deneme kararı alır. zamanla kendi özgü bir sinema dilini böylelikle oluşturur.

    ışıkla karanlık arasında, lütfi akad'ın iç dünyasını ve kişisel hikayesini anlatmanın yanı sıra esas olarak türkiye sinema tarihine dair önemli bilgiler barındırıyor. ne meşakkatli süreçlerden geçildiğini, yoklukların yanı sıra sansür belasıyla da boğuşarak nasıl zorluklar kat ederek sinemanın bir aşamaya getirildiğini detaylarıyla okuyorsunuz.
    metin erksan, osman seden, halid refiğ gibi önemli yönetmenlerle dostlukları ve yaptıkları yol arkadaşlıkları,
    orhan kemal, yaşar kemal gibi o dönemde henüz çok genç yaşlarda olan önemli yazarların elinden tutmak için romanlarını senaryolaştırıp para kazanmalarını sağlamaları,
    sendikalaşma girişimleri ve uğradıkları, pek çoğu dostu olan oyunculardan gelen, takozlamalar,
    oyunculuğa adım atmasında ciddi katkısı olduğu ayhan ışık ve en çok da yılmaz güney başta olmak üzere hülya koçyiğit, türkan şoray, orhan günşiray, sadri alışık, izzet günay, cüneyt arkın vb pek çok oyuncuyla ilgili hatırlarını (ki bazılarının "hadi canım" dedirten yavşaklıklarını)
    ve yaptığı her filmle ilgili detay bilgileri öğrenebileceğiniz yeşilçam tutkunları için bulunmaz bir eser. tüm bunlara ek olarak 57 yıllık bir tarihi kapsayan kitaptan türkiye yakın tarihine dair önemli bilgiler ve yorumlar da bulabilirsiniz..
hesabın var mı? giriş yap