• gerçekten çok beğenmeme karşın kolay kolay kimselere tavsiye edemeyeceğim, baştan sona karanlık bir psikolojik gerilim.

    öncelikle filmimiz irlanda yapımı. bu yüzden hollywood korku filmlerinin hikaye anlatıcılığını, o klasik yapıyı arayanlar hiç bulaşmasınlar derim. çünkü bulaşırlarsa, "çok sıkıcı, hiçbir bok olmuyor, izlemeyin!" falan diyecekler. fakat öyle değil, bir şeyler oluyor; hem de baya karanlık şeyler. şayet okültizmden, klostrofobik filmlerden, seyirciyi ani çıkışlarla korkutmak yerine rahatsız ve huzursuz etmeyi amaçlayan hikayelerden, sinir krizinin eşiğinde olan karakterlerin iç dünyalarında/karanlık rüyalarında gezinmekten, sonra mesela antichrist gibi filmlerden hoşlanıyorsanız beri gelin; bu filmde sizin için çok güzel şeyler oluyor. üstelik tüm bunların dışında, sizi bir korku filminde çok da karşılaşmayacağınız kadar iyi bir sinematografi bekliyor. gerçekten iyi. yönetmen liam gavin'in ilk uzun metrajı olmasına rağmen müthiş kareleri, haşa huzurdan, neredeyse lars von trier estetiğine yakın bir estetik anlayışı var; bence. ben kendime bissürü wallpaper çıkardım.

    hadi bir de "bu film ne anlatıyor" özeti geçelim: a dark song, görünürde uzunca bir kara büyü seansını anlatıyor ve bu süreçte de çocuğunu kaybetmiş olan bir kadıncağızın sahip olabileceği tüm duyguları en yoğun haliyle gözümüzün önüne seriyor: keder, korku, öfke, bulantı, vicdan azabı ve daha bir sürü şey. bu kadının duygusal çöküntüsüne ortak olmak istiyorsanız seyredebilirsiniz. "ay bana ne ayol? ben aksiyon arıyorum, kendi kendine açılıp kapanan kapılar, birden karşıma çıkan yaşlı amcalar istiyorum," diyorsanız uzak durun diyorum. saygılar.
  • okültist ritüellerin bu kadar ayrıntılı işlendiği bir film görmemiştim.
    (bkz: okültizm)
    ilgilenenler izlesin.
  • belirsizliklerle dolu, bir yere de bağlanamayan vakit kaybı olarak gördüğüm film.
  • ---- spoiler olabilir ----

    bittikten sonra ağızlarda fena bir jacob's ladder tadı bırakan çok ama çok güzel bir film. tersten işlenmiş bir yakub'un merdiveni hikayesi. her ikisinde de bir oğulun tutulamamış yası var. birinde karakter baba iken öbüründe anne. birinin ölüme giden yolu anlatılırken öbüründe anlatılan şey yaşama giden yol. acılara tutunmak ve hayatı paramparça eden iblisler ikisinde de mevcut.

    daha evvel de belirtildiği gibi izlediğimiz şey aslında ritüel ve sonuçlarından çok, bir annenin oğlunun ölümüyle baş edişi. hikayenin öğeleri de farklı okumalara açık bir şekilde biçimlendirilmiş. acının evreleri (inkar ve izolasyon, öfke, pazarlık, depresyon, kabullenme), toplamda altı ay sürecek bu ayinde vücut buluyor. tutulan ev, aslında tutulan yas ile özdeşleşmiş durumda. bu nedenle ritüeli (acının evreleri) tamamlamadığınız sürece evden (yas) ayrılamıyor, ayrılsanız da gene eve dönüyorsunuz. solomon ise sophia'nın yas süresince içinde bulunduğu ruh halinin ya da büründüğü sağlıksız kişiliğin bir tezahürü gibi duruyor. acıyla baş edebilmek için solomon'dan yardım alan sophia, solomon'un varlığı kendi öz benliğini tehtid etmeye başladığında (küvet sahnesi) solomon'u silkip atıyor ve dolaylı yoldan solomon'un ölümüne sebep oluyor. hikayenin sophia'ya saldıran iblisleri ise annenin tutunduğu anılar ve yaşadığı pişmanlıklar. bu noktada oğlunun sesini taklit eden bir varlığın sürekli sophia'yı ziyaret etmesi farklı bir anlam kazanıyor. sophia'nın alter egosu (solomon) ona 'sesleri dinleme, onlar oğlun değil' dese de iblisler içeri alınmayı ve yüzleşmeyi talep ediyorlar. sophia bu yüzleşmeden (son evre kabullenme) kaçındıkça saldırıların şiddeti artıyor. üzgün olduğunu kabullendiğinde ise yok oluyorlar. hikayenin sonunda koruyucu melekten dilenen şey, yasın evreleri gereğince kabullenmeyi saglayacak bir istek oluyor: bağışlayabilme gücü. böylece acının beş evresi, yani ritüel tamamlanmış oluyor ve sophia yasını yani evi terkedebiliyor. öfkesinin tezahürünü de (talihsiz solomon) bilinçaltına (göl) gömmeyi ihmal etmiyor tabii.

    entryi bir jacob's ladder alıntısı ile bitirmek isterim:
    cehennemde yanan tek şey hayatın peşini bırakmayan parçan, hatıraların, bağlandıkların. yakılanlar sadece bunlar. cezalandırılmıyorsun aslında, sadece ruhunu özgür kılıyorlar. eğer ölmekten korkuyorsan ve yaşama tutunmaya devam ediyorsan, o zaman hayatını paramparça eden iblisler görürsün. ama iç huzuruna kavuşmuşsan, o zaman iblislerin aslında seni dünyadan azat eden melekler olduğunu görürsün. bu yalnızca bakış açısıyla alakalı bir durum. *

    not: bir de o meleğin ne söylediğini hep merak edeceğim sanırım.

    ---- spoiler bitti ----
  • bir gerilim filmi. açıkçası fularlı ekşicilerin yorumlarını okuduktan sonra indirdim. pişman oldum. hemen filmi en ağır spoiler olacak şekilde açıklayalım:

    --- spoiler ---

    agalar. bir tane adam var. gözlüklü. zıbın'a benziyor. bu adam büyücü. daha doğrusu ritüelleri bilen biri. sonra işler ters gidiyor. amacı ölen çocuğu ile görüşmek olan kadın ritüelleri yaparken ibnelik yapıyor, yalan söylüyor. esas amacının oğlunun katillerinden öc almak olduğu ortaya çıkıyor. tabii üç harfliler bu yalanın altında kalır mı? bunlara musallat oluyorlar. kadın "öç alma duygusu"nun hem kendini hem de çevresindekileri yiyip bitirdiğinin farkına varıyor. tam da 3 harfliler bunu esir almışken "özür dilerim tanrım" diyor. tanrı da buna gülümsüyor, affediyor ve film bitiyor.

    --- spoiler ---

    >>> filmde müzik namına hiç bir şey yok. özgün bir müzik yok. yalancı fularlı ibneler. 3 tane mp3 dosyasını filmin her yerinde kullanmışlar. hep aynı efekt. bunu götümden uydurmuyorum. harman kardon 161s amfi ve gene aynı markanın htks 16 bq hoparlöründen dinledim. filmin sesi dts formattaydı.

    >>> filmde unutulmayacak bir sahne yok. izle - geç.

    >>> fazla yavaş. bütün atraksiyon sakallı elemanın bağırışlarından ibaret yani.

    >>> kesinlikle tavsiye etmiyorum. büyücülükle uğraşan arkadaş varsa izlesin ama tamamen zaman kaybıydı.

    >>> 5/10.
  • öncelikle bu film bir lanetli ev, iblislerle mücadele, ruh çağırma ya da şeytan çıkarma filmi değil.
    ancak yine de kurgunun o çevrelerden belli bir dayanağı var. "kutsal koruyucu melekle iletişime geçme" amaçlı abramelin ritüeli diye bir şey konunun meraklılarının daha iyi bileceği üzere mevcut. 14. yüzyıl avrupa kabalistik geleneğine dayanıp aleister crowley'e uzanan, filmde de belirtildiği gibi aylar süren bir ayin. almanca ve fransızca kullanımı da doğru. filmde ne kadar yazılı kaynaklara bağlı kalmışlar fikrim yok.

    --- spoiler gibi ---

    film ilerleyişini ayin üzerinden gerçekleştirse de; ücret pazarlığı, solomon'un egoist tavırları, sophia'nın kaybın etkisiyle sağlıklı düşünememesi en başından seyircinin yaşanacak paranormal olaylarla arasına bir mesafe koyuyor. iki karakterin nereye kadar birbirlerini zorlayacaklarını merak ediyorsunuz. daha önce bir suser da belirtmiş... ayinin inkarla başlayıp yasın evrelerini takip ettiğini ve öylece kaybolmak isteyen solomon'la, aslında intikam peşindeki sophia'nın iç çatışmasının anlatıldığını fark edince de artık köşeden belirecek şeytanı beklemek yerine acının dönüşümüne odaklanıyorsunuz. final ise biraz efekt kurbanı olsa da verdiği mesaj açısından bütünlük sağlamış.

    --- spoiler gibi ---

    alegorik anlatım fikri zekice ve başarıyla uygulandığını düşünüyorum. oyunculuklar ve senaryo abartısız, yeri geldiğinde vurucu. müzik hem mistik havaya katkıda bulunuyor hem de fazla durağan olabilecek pek çok sahnede ritm sağlıyor. besteci zor bir işin altından kalkmış. ev ne kadar kasvetliyse manzara o kadar nefes kesici. çok güzel kareler var...
    hatırlanacak filmlerden.
  • bu film
    bir kategori filmi olarak -gerilim ya da mistizm- değil,
    sinemaskopik olarak güzel bir fim evvela.
    zaten kurgunun 4 bölü 3'ü boyunca uygulanan ritüelden çıkacak sonucun beklentisine giriyorsun sadece.
    şimdi, aşağıları biraz spoylır içerecek ama
    finalde meleğin göründüğü sahne çok başarılıydı.
    sırf o sahne için bile iyi bir tasarlama emeği verilmiş.
    figürün duruşu, ifade, hatta derisindeki dokuları bile blur yapmadan vermişler, etkileyiciydi.
    ve finalde kadın tam olarak ilk defa gerçek hayata döndüğünü anladığı an olan arabanın yanından geçişiyle ürküyor.
    nefis bir detaydı.
    bunların dışında belli konulara alakalı olanları daha fazla heyecanlandıran başka detaylar olabilir.
    şahsen onları farketmedim.
    heyecanlandırmadı da beni.
    lakin sadece şunu düşündüm.
    yıllar önce yanlış anımsamıyorsam imdb'deki europa'nın puanı 6 küsurlardaydı.
    sikerim sizin film zevkinizi demiştim.
    şimdi baktım 7.7 olmuş.
    benzer bir yükselmeyi bunda da görebiliriz gardınızı alın.
  • fena rahatsız edici film..
    ciddi anlamda hem de.

    yine de beğenerek izledim ve sonunda da uykuya azıcık zor daldım dün gece. ıtiraf etmeliyim bunu..

    bazı detaylar gerçekten de pek güzeldi film içerisinde:

    --- spoiler ---

    misal; karakterin özür dilemesi ile birlikte (kendisini atfettiği an), son sahnede nefis bir detayla görülen o beyaz ışık.
    o ışığa yürüme anı..

    melek ya da tanrı 'nın görüntüsü.. ana karakterin ona bakışı ve onunla konuşması.

    --- spoiler ---
  • her tarafindan efekt fiskiran amerikan filmlerinden oldukca farkli, ancak karakterlerin gercek ibsan tepkileri verdigi inanilmaz guzellikte karelerin oldugu fena olmayan bir film.

    --- spoiler ---

    filmin gidip gidip sonunda "affetmeyi becermek erdem ve kurtulustur, kin kisiyi cehenneme iter" temali super hijyenik mesaj bana had safhada itici gelse de toplamda kotu bir film degil kesinlikle.

    ek olarak, buyucu kimsenin de bir srkilde cocugun olumuyle alakasi olduguna dair ipucu verilse, saniyorum kadinin tum dilekleri gerceklesmis olacakti. acili intikam, baskasindan da olsa cocugunun sesi ve affedebilme gucu. gerci intikamdan sonra affetme gucune ihtiyac kalir mi ayrica bir tartisma konusu.

    --- spoiler ---
  • 2016 ingiliz yapimi gerilim korku filmi. film guzel baslayip bir turlu sonuca baglanamamasiyla kotu bir sekilde bitiyor. acikcasi filmin ikinci bolumu buyuk bir hayal kirikligi.

    puanim 4/10.
hesabın var mı? giriş yap