aylaklar
-
ahmet telli'nin bir şiiri. (basit, sade ve doğal...)
bütün bir gün sırtüstü
uzanıp dere kıyısında
dinledik suyun akışıyla
kavakların hışırtısını
mor incirler kopardık
kuşluk vakti dallardan
soğuttuk soğuk sularda
ürküterek kurbağaları
öğleye doğru köylüler
bir sepet kehribar üzüm
ve domates getirdiler
bir topak da peynir
onlar işlerine döndüler
biz yalnız kaldık yine
umursamaz tarlakuşları
uçuşup durdu üstümüzde
ikindiye doğru derede
taş sektirdik, yüzümüzü yıkadık
bir taş atımı ötede
sıçrayıp kaçtı bir dağ tavşanı
akşamın bir vaktinde
köylüler sepetleriyle
ve türküleriyle gelip
kondular dere kıyısına
meşe dalları toplanıp
ateş yakıldı orta yere
çevirdik erafını hepimiz
konuştuk şundan bundan
sonra kıvrılıp yattılar
uyuyakaldılar hemencecik
ortada küllenen ateş
gökte yürüyen ay kaldı
uyuyamadık biz bir zaman
çobanların çok ötelerden
gelen türkülerini dinledik
bir de kendi nefeslerimizi
sabah erkenden gittiler
biz kaldık yine orada
ve yine sırtüstü uzanıp
dinledik kendimizi bir süre
ne köylüler yüz verdi bize
ne de bütün bir gün
dere kıyısında
düdüğünü öttüren çocuk -
http://aylaklar.blogspot.com/ da yazıları bulunan adamlar
-
(bkz: aylak adam)
-
fellini filmi için (bkz: i vitelloni)
-
iki bölümden oluşan bir roman. 260 sayfalık romanın aşağı yukarı 100 sayfasını ikinci bölüm kaplıyor. birinci bölüm bana göre gereğinden fazla uzatılmış, tamamen ikinci bölüm için yazılmış romanlık kısım. ikinci kısım ise roman karakterlerinden muammer'in günlüğü olarak yazılmış. bu kısım salt bir hikayeden çok daha fazla şey anlatıyor.
-
osmanlı saray eşrafının isimler ve nam üzerinden yürüyen hayat hikayesinin tek övünç kaynağı olduğu (leman hanım), hayal dünyası ve ideallerin nasıl ikinci bir zaman dilimi yaratarak masalsı yaşamlar oluşturdukları (davut bey), gerçek dünyadan kaçmak için gerekli olan yorgunluk ve hissizliğin yeni çağa ayak uydurmaktan daha kolay olduğu (muammer), hesap kitap işlerini bilenlerin de aslında bir ezber üzerinden gittikleri ve hiç de bu işin erbabı olmadıkları, yozlaşmanın zeka ile farkındalık yaratarak çığ gibi büyümesinin ve kendi kendini yok etmesini ummasını bekleyenlerin borularını öttürdükleri (şükrü), aşkın, saf seksin hayatlarını dış dünyadan izole eden yorgun bir konakta bile baş tacı edilen tek heyecan kaynağı olduğu, cimrilerin gelecek kaygısının yaşanan anı boşa harcamakla eş anlamlı bir yaşam biçimi demek olması (galip bey), hayalperestlerin, siyasal heyecan duyan donkişotların (dündar bey), sevişecek kadar kadınlık sergileyenlerin ( nesime), paşa baba hikayesiyle avunanların, hayatları yönetmek ve çalışmadan yaşamanın sırlarına erenlerin becerdiği, soylu aileye üye olma düşleri kuranların (ayla) dışında bir de alkolik bir gözle gerçek dünyadan kopmanın mümkün olabileceğine inananların ( mürşide) bir çorba oluşturdukları bu komünal konakta ve o yıkıldıktan sonra da 7 odalı apartman dairesinde hayat nasıl yolların kesişmesiyle bu alanları doldurmuşsa daha sonrada birer birer yolları ayırarak bireyi yalnızlaştıran ve sahici zavallılıklara sürükleyen olaylar..melih cevdet anday ın tiyatro oyunlarındaki akıcı ve kapsayıcı diyaloglarını romanında da bolca kullanması kitabı film seyreder gibi okumayı sağlayan ve konakta size de bir sandalye ayrılmış gibi olayın içine katan bir hava yaratmış..
-
okurken sıkmayan bir melih cevdet anday romanı. dönemin bakış açısnı görmek açısından önemli sayılabilir. çok ilginç karakterler tanıyorsunuz okurken de. bazı karakterlere gerçekten sinirlendiğiniz olabilir. şahsen muammer'e "genç adamsın ya kendine gel bi koçum olmaz böyle toparlan" demek isterdim ben.
-
bir melih cevdet anday'ın romanı.
dün, bir müzayedede yazarından imzalı olan bu eser 50 tl'ye bir okurun oldu. -
melih cevdet anday'ın kendi adıyla yayınladığı dört romandan ilkidir. 1965 yılında yayınlanmıştır.
romanda, osmanlı zamanından kalma bir konakta, gittikçe ufalmış bir aile ve onların yanında parazit hayatı yaşayan yakınlarından oluşan tembel, aylak, işsiz güçsüz bir grup insan yaşar. roman, bu ailenin zamanla hem maddi hem manevi açıdan çöküşünü ve sonunda dağılışını anlatır.
--- spoiler ---
leman hanım, ıı. abdülhamit’in eczacıbaşılarından şükrü paşa’nın kızı ve tek mirasçısıdır. babasından kalan konakta, babasından kalan mirasla geçinerek yaşar. konakta leman hanım’ın kocası davut bey, kızları alkolik kızkurusu mürşide, ölen kızlarının kocası galip bey, torunları muammer ve onun eşi ayla oturur. ayrıca davut bey’in eski arkadaşı dündar bey, muammer’in ve ayla’nın arkadaşı şükrü ve galip bey’in kuzini nesime de onlarla birlikte yaşamaktadır. bu insanların hiçbiri herhangi bir işte çalışmaz. konakta leman hanım’ın eline bakarak, işsiz güçsüz bir yaşam sürerler.
leman hanım ailenin ve konakta yaşayanların geçimini tek başına sağlar. konaktaki eski şatafatlı, kalabalık yaşamı sürdürmeye, şükrü paşa ailesinin devamını sağlamaya çalışır. ama parası günden güne azalır, borçları artar. sonunda rehine verdiği konağı boşaltmak zorunda kalırlar. bütün aile sokakta kalır.
bu sırada, ailenin yakın zamanda ölen damadı galip bey’in, yıllarca sürdürdüğü pinti yaşamında biriktirdiği paralarla geniş bir apartman dairesi aldığı ortaya çıkar. aile buraya taşınır. idareyi leman hanım’ın torunu, galip bey’in oğlu muammer devralır, çünkü leman hanım konağın boşaltılması sırasında gelen bir felçle yatalak kalmıştır. ama muammer onun yerini dolduramaz. çünkü hayattan hiçbir beklentisi, hiç umudu yoktur. insanları sevmez, onlarla birlikte olmaya katlanamaz. hayatın boş ve anlamsız olduğunu, içinde bulundukları bu yaşantıyı değiştirmek için herhangi bir adım atmanın yarasızlığını savunur.
evin sorumluluğu karşısında bunalınca, evden uzaklaşmak için bir süre avukatlık yapar. bu arada bir siyasi partiye girip çalışır. bunlar onu bir süre oyalasa da sonunda ruhundaki sıkıntı baskın gelir. muammer işini ve partiyi bırakır. eşi ayla’nın, şükrü’nün ve nesime’nin evi terk etmesine sebep olacak davranışlarda bulunur. bu arada leman hanım, davut bey ve dündar bey de ölmüşlerdir. evde alkolik ve artık delirmiş teyzesi mürşide ile yalnız kalan muammer her şeyi ardında bırakarak kaçıp gider. cebinde sadece bir lira ile bir otel odasına sığınır. roman muammer’in bu kaybetmiş haliyle son bulur.
--- spoiler --- -
melih cevdet anday'ın, everest yayınlarından çıkan 268 sayfa uzunluğundaki romanı. kitap genel olarak, osmanlı'nın son zamanları ile erken cumhuriyet devri olduğunu tahmin ettiğimiz bir zamanda eski bir konakta geçiyor.
kitapta son zamanlarını yaşayan eski bir osmanlı paşası'nın konağında yaşananlar karakterler üzerinden progresif bir süreç ile anlatılıyor. konakta yaşayanların tek tek öyküleri, birbirlerini nasıl emdikleri, karşılıklı (iğrenç) çıkar ilişkileri anlatılıyor. eski saray burjuvasisinin egoizmi, dünyaları, yaşayışları ve görüşleriyle de çok net bir şekilde tasvir edilmiş.
kitap yazar tarafından iki parçaya ayrılmış. ilk parça ilahi anlatım metodu ile yazılmış ve öyküde beklenenin gelmesiyle sonlanıyor. ikinci parça ise birinci tekil şahısın anlatımı var ve günlük şeklinde kurgulanmış.
*
kitapla ilgili şahsi görüşlerime gelirsek, kitabın bir şeyleri anlatma gayesinde olduğu, bu gayesinde de görece başarılı olduğunu söyleyebilirim. kitabın özellikle ikinci bölümünde bir dinamizm kazandığı söylenebilse de, kitabı nispeten uzun sürede bitirebildim. bunun başlıca nedeni, yazarın ilk bölüme gereğinden fazla yer ayırması idi.
yukarıda belirttiğim şekilde kitabın iki parçaya bölünmüş olması ve her iki bölümün birbirinden farklı uslüp ve metodlarla yazılmış olması bugün sıkça karşılaştığımız bir yöntem. yazar 1965 yılında ilk baskısını yapan kitapta böyle bir dinamiği günün şartlarına göre yenilikçi bularak kullanmış olabilir ancak bu yöntem şahsen sevdiğim bir yöntem değil. ayrıca, ikinci bölüme kazandırılan dinamizm lüzumsuz bir takım uzun tiratlarla bozulmuş, özellikle kitabın sonlarında muammer'in avukat arkadaşının uzun konuşmalarında çok sıkıldım.
yer yer savrulan öykünün, tekrarlara düştüğünü de belirtmem gerekir. tekrarlar anlatılan öykü bağlamında bilinçli bir tercih olarak kurgulansa da, bir süre sonra bıkkınlık verdi.
karakterlere gelirsek, her birinin birbirinden ayrılabildiği ve şahsiyetlerinin bulunduğu bir gerçek. yaşam hikayeleri, hal ve hareketleri çok net kurgulanmış. nesime ve mürşide karakterleri en güzel kurgulanmış karakterlerdi diye düşünüyorum.
kitapta yer yer mesaj kaygılarının güdüldüğü çok da profesyonel olmayan şekilde mesajlar verildiği kanaatindeyim.
*
özetlersek, teknik olarak vasat, içerik olarak ilgileneni için ilgi çekici olabilecek, aslında pek bir olayı olmayan bir roman.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap