• içimi sızlatan bir coşkuyla okudum, onat kutlar'ın bu eşsiz yapıtını. çok şey yazmak isterdim..
    boğazımda düğümlendi tüm sözcükler...

    fethi naci'nin arka kapaktaki yazısını aynen alıntılıyorum:

    "onat kutlar, 'meali anlayan neslin' belki de son temsilcisi. bahar isyancıdır'ın bütününde, yahya kemal gibi söyleyeyim, 'acıların tadı'nı bulacaksınız. onat'ın bu kadar duyarlı olduğunu bilmezdim bu yazıları topluca okumadan; 'öfkeyi kahkahayla saklayan' diyor bir yazısında. onat da duyarlığını kahkahayla, esprilerle saklayanlardan; bunca yıllık arkadaşım, ancak bahar isyancıdır'la tanıyabildim onat'ı: yazar olarak öteden beri severim, ancak insan olarak şimdi daha çok seviyorum. çok az kitap bende yazarına böyle bir yakınlaşma sağlamıştır... bahar isyancıdır için 'deneme' demişler kitabın ikinci sayfasında; bence çoğu 'hikaye' o yazıların. denemede bir genelleme vardır, soyut bir anlatım varıdr; oysa kutlar'ın anlatımı 'somut' bir anlatım... en yoğun duyguları böylesine yalın anlatabilen onat kutlar'ın kitabını bugüne kadar okumadınızsa okuyun, coşkuma siz de katılacaksınız, biliyorum. güzel kitaplar okumak hep sevindirmiştir beni. yaşa be onat!"

    fethi naci, 'gücünü yitiren edebiyat', 1990
  • selma köksal tarafından filme çekilmiştir.

    http://www.baharisyancidir.com/
  • nisan 2013'te itü makine'nin duvarlarında yer bulmuş kendine.
    http://instagram.com/p/xri_azqxiq/
  • kötü bir rejiye sahip, maalesef.
  • hassiktir, duran adam oynuyor lan filmde. ahahah.
  • lev nikolayevic tolstoy 'un diriliş eserinin ilk paragrafını aklıma getiren cümledir. gördüğüm en iyi kitap girişlerindendi.

    filmi pek merak etmedim isminden mesajı direk alabilmem, mide bulandırıcı bir didaktiklik şimdiden koktu. *

    edit: filmi izledim. artık önyargılarıma daha fazla güveniyorum.
  • barışsever pkk'nin bombalı saldırısı sonucunda öldürülen, oysaki yüreğinin yelleri her zaman gündoğusundan esmiş olan onat kutlar'ın yaşarken yayımlanan son yapıtı "bahar isyancıdır"ın "doğu v" adlı son öyküsünün giriş bölümü (de yayınevi, 1986; s. 76) :

    //içkinin yasak olduğu iran'da, insanların kendi şaraplarını gizlice kendilerinin yaptığını
    ve buna o eşsiz halk bilgeliğiyle, mollaların devrim sloganlarından birinin adını vererek
    "tevlitten masrafa", yani "üreticiden tüketiciye" dediklerini sen anlatmıştın bana. şarabın
    nasıl yapıldığını da.

    şimdi balkonda, üstü taze asma yapraklarıyla örtülü bir sepette pırıl pırıl üzümler seni bekliyor. altın renginde bir şarap yapalım diye. geleceğin şarabını. nevruza kadar bırakalım mayalansın. adonis günlerinde, yani ölümsüz gençlik olan baharda, kurban edilmiş bir gençlik için kaldıralım güneş dolu kadehlerimizi. yeni bir düş için içelim. iyice sarhoş oluncaya kadar, başkaldırıncaya kadar yeniden yazgıya. tarihi düzeltmek elimizde değil. ama hiç olmazsa geleceğin de kurban edilmesine razı olmayalım. ne dersin?//
hesabın var mı? giriş yap