bayım
-
oliver twist turkcesi olarak da niteleyebilecegimiz bir turkcenin vazgecilmez unsurudur "bayim".
- lutfen bayim bir kepce daha koyabilir misiniz?
diyecek kadar hayatta kisa copu cekmis insanlar kullanir ya da kullanmalidir.
bir de misal vereyim de tam olsun
trafik cevirmesi
- iyi ahsamlar alkol aldik mi?
- hayir bayim
- ne bayimi lan durzu?
dilenci
- bayim yardim edin cok acim ve usuyorum
- bak ingiliz sefirligi su ilerde solda, yorma beni, kafami karsitirma
- pekala bayim -
fi zamanında cin fikirli bir çevirmenin uydurdugunu tahmin ettiğim terbiyeli küçük çocuk konuşma kalıbı kelime ; yetimhanede yatılı okulda falan geçen dadılı , mürebbiyeli dandik shirley temple filmlerinde bol bol kullanılır reel hayatta beş paralık dahi geçerliliği yoktur; parla şenol ve zezercik filmlerinde bir donem kullanılmaya çalışılmış ancak türkiye toprakları bu salak kelimeyi kabul etmemiş adeta kusmuş ve "bayım" kelimesi de ait oldugu yerde yani tom sawyer hikayeleri ve 50 yıllık shirley temple filmlerindeki antika yerini alarak devrini tamamlamış çekmiş gitmiştir
not: ben de bu kelimenin ciddi olarak almanca dan turkce ye yapılan bir çeviri esnasında "mein herr" kelimesinin birebir ve şapşalca çevirisinden peydahlandığını düşünmekteyim
- hey bayım bayım.!! bakar mısınız?**
- kimin evini sordun arkadaşım sen ?
(bkz: tom sawyer) -
komedi dizilerinde zırt pırt duyulan bir laf. genellikle cocuklarindan agzindan cikar ama bu bir kural degil. "sir" yerine "efendim", "beyefendi" gibi dogru laflar dururken ne diye "bayım" diyorlar anlamak mumkun degil.
-
türkiye'de asla kullanılamayacak kelime. dublajlı filmlerde duyma sebebimiz mister veya sir'ün türkçesinden kaynaklanır.
-
bundan 10 sene önce ingilizce öğretmenimin bir şekilde artık ödev mi vermişti ne olduysa, varlığını inkar ettiği ve beni 'bayım ne oğlum, bayım ne demek?' diyerek rencide ettiğini düşünse de henüz 14-15 yaşlarındaki yavruların dahi bildiği bu kelimeyi bilmeyerek kendi kendini rencide etmişliği olmasına sebebiyet veren kelimedir. çok da güzel bi kelimedir aslına bakarsanız. neden kırıyorsun çocuk kalbini, pis..
-
sadece melon şapkalı adamlara* ya da abraham lincoln tipli abilere hitaben kullanılır. genelde kasketli çocuk kullansa da, eşek kadar adamların da melon şapkalı gördüğünde dayanamayıp kullandığı hitap şeklidir.
-
(bkz: ağam)
-
yasemin yıldırım'ın yüreğinde demleyip, ruhundan ruh katıp, kendini parçalara bölüp, kah yerin dibine, kah göğün zirvesine çıkardığı, aşka dair, ilişkilere dair yazılmış, son zamanlarda okuduğum en muhteşem destan, şiir, serbest denemede adı geçen, isimsiz kahramanın, rumuzu. bayım kelimesi bu kadar oturur mu ya hu insanın en deli köşesine.
üç bölümden oluşan şiirin, ikinci bölümünden bir kesit.
gittiniz mi bayım
--- spoiler ---
bayım;
konuştuğum dilin ağırlığına çöreklenmişsiniz
bende aramayın adınızı
bunca gece varken
siz sırılsıklam sarılın maviye
size söz veriyorum bayım
bu şiir bende ki fırtınaları dindirecek
yıllara ve çocuklara isimsiz düşecek siniz
intiharlar sizin için işlenecek
ve bir çığlık gibi kopacaksınız sessizliğimde
oysa susmak en çok
yağmurları kıskandırmaktı.
benim size geç kalışım
sizin beni bulamayışınız
yırtık bir gecenin afişlere sığdırılması kadar acımasızcaydı
göz gözeydik oysa
bir kulaç kala vazgeçmiştik “biz” olmaktan
kimsesizdik yani!
sahi bayım bir çırpıda nasıl yitirilirdi aşk
siz ki darmadağın bir çocuğun yüzünde gülüştünüz
dinmeyen fırtınanın kopmayan dalgasıydınız
bayım, alelacele toplanan düşlerde uyanmayın.
yazıyorum bayım
susa susa yazıyorum
uykular kavisler çizse de yüzümde
sizdim bayım!
tarifsizdim!
isimsiz sokaklarda yarınlarımı aradım
siz bayım dudaklarımdaki korkak cümlelerimdiniz
dilimde paslı o cümle
“ez de hezdıkım”
evet, bayım biraz yabancısıydınız
ve beklide anlamıyordunuz konuştuğum dili
benim lügatim de irkilmişti cümleler
işe yarmaz bir ihtimalin,
boş avuntusuyla çağırdım sizi
yoktunuz!
sahi bayım siz hiç beyaz bir sayfa da
özlemlerinize karalar çaldınız mı?
bu aşk taraflarıma eylemsiz kalıyordu
bana mıydı tüm susuşlarınız
oysa ben sizi çocukluğuma vermiştim
evet, bayım siz hiç avuç dolusu bir yalnızlıkla,
baş başa kaldınız mı?
çağırsam bir şiirlik gelir misiniz?
yâda
kirlenmiş bir şirin içinde kalır mısınız benimle?
merdiven boşluğunda sallanan,
sesiniz koridorlarıma dar geldi
oysa benim antrelerimde hep gidişleriniz asılı kalmıştı
hiç gelmeyecek misiniz bayım?
içimdeki kor hep iblis’e mi yuva olacak?
oysa ben sizin için hala cennet kuşatmasındaydım
yollara, kilometrelere bile aldırış etmemiştim
göz görmezse gönül katlanır tasasındaydım
gelseydiniz bayım yüzüme
utandırmazdım sizi aynalara
adınız hala kahraman mı?
kentler…
ve
adressizlikler boyu sahipsiz misiniz hala?
benim sizde kanayan bir yaram olmayacaktı asla
ama sizin hep kanatan gidişleriniz olacak
mesafeler büyüdükçe,
semtler çoğaldıkça…
üstümüze yazığın gölgesi vurulacak
kirpiğimde gündüzler tutuklanacak
bayım siz hiç gitmeseniz de
ben kaleme, kâğıda yüz çevirsem.
ellerinize çocuk masumluğunda kıvrılsam,
başımı okşar mısınız anne nezaketliğinde?
sahi bayım siz hiç,
bir çocuk günahında ezildiniz mi?
şimdi bayım
size ne desem boş pusulalarda devrilecek aklım.
mahrem düşlerimde
bir tek sizsiniz yolunu kaybeden.
gelmediniz bayım!
geç kalınmış bir günde hoşça kalmadınız.
bayım
siz kulaklarınızı tıkayın
ben yerinize duyarım ölüm sirenlerini.
sizi mahşerde başıboş görmeyi inanın hiç istemem
ellerime bırakın notasız bu ayrılığı.
ben bayım sizi bu kadar sevmeseydim
siz masal düşlerine kahraman olabilir miydiniz ki?
gitmelerinize hala alışamadım
ve bayım…
ben sizi mavinin kucak açtığı yerde bekliyorum
gelmez misiniz?
sizi seviyorum desem
gitmelerden düşer misiniz usulca kucağıma?
sizi aşığım desem
sızar mısınız masumca kuytularıma
ve işte yine tanıdık o cümle
sizi seviyorum bayım.
--- spoiler ---
üçüncü ve son bölümünden;
--- spoiler ---
siz
bayım hiçbir izdüşümünde yoktunuz
ben her yoklukta size üşürdüm
süngüler üstüne kapanmış ruhumu asla açmayacaktınız
bas bas bağırırken gece,
siz yüzüme varmayacaktınız artık
ve ben her çekmecede yüzünüzü saklayacaktım
ekmek kırıntıları kuşlara katıkken,
şiirler mevsimsiz yazılacak kuytularınızda
siz ki bayım kıyam-a eğildiğim zamansızlıktaydınız
oysaki bayım hiç tutunmamıştınız boynumdaki yağlı ilmeğe
sahi bayım gözbebeklerinizde vurulası o kuş var mı hala?
gittiniz bayım!
ceketimin iç cebinde sakladığım yenilmişliklere bir yenisi daha eklendi
ömrümün biten yanı size alıştıkça bedenim aşağılanacaktı
siz bayım takatsizliğimin mecalsizliğindeydiniz
hüznün geçtiği şiirleri söylerdiniz tesadüflerime
ve hep giderdiniz benim ayaklarımla
sahi bayım siz hiç yar diye bir ölüme sızladınız mı?
defterime bir çelme takarım ardınızdan
ve bir çocuk öfkesiyle düşerim kaldırımlara
tükürürüm bir yığın yanlışlar dolusu sokaklara
siz bayım ellerimde kalan son darbeydiniz
uzun uzadıya gitmeyecek
bu defa ki sızlanışım tek adımlık bir susuş olacaktı ensenizde
sırf sıradanım diye mi bu ayrılıklar?
oysa bayım yakanızdaki dua’ kirlenmedikçe
arkamdaki çıkmazda suçüstü yakalanmayacaktınız
gittiniz bayım!
kendime şizofren bir ihanet kurdum
sahi bayım siz hiç kanayan öfkenizi sargı bezlerleriyle avuttunuz mu?
en büyük saplantıları sizdeyken unuttum
yüreksiz halime bile en kötü yalanlarınızı bıraktınız
gittiniz bayım!
oysaki bayım siz ağzımdan çıkan en deli dolu cümlelerimdiniz
bayım aşk’ kıran ağıtlara çelimsiz bakmayın
kendimi sizin uçurumlarınızdan yuvarlasam
hayat çizgilerim karma karışık kalacaktı avuçlarımda
dudağımda kıvrılan suskunluklar artık şiir gibi kokmayacaktı
ve bayım sizi hatırlıyorum da hep küstünüz asil sevdalarıma.
yeniden açıldıkça yaram incelecekti
çocuksu, savunmasız günlerim
küflenmiş gözlerime bir demlik sızar mısınız?
yoksa gidiyor musunuz bayım?
yüreğim yorulmayacak mı bir minderin üstünde?
uzaktaki yüreği seçtim diye mi bu bencilliğiniz?
yaktıkça tuzaklarımı,
hep ben boğuldum aynalarda.
bayım dün ilk defa yüzümde gördüm nefreti
elimde ısrarla uçmaya çalışan bir el
gitmeseniz olmaz mı?
cinayet değildi bayım sadece bir yakarış
kıyısızlığıma denizler ekiyorum
gidiyor musunuz bayım?
gittiniz mi?
…
ben inadına maviyi severdim
siz yağmur sonrası toprak kokusunu severdiniz
içinize sindiremezdiniz gökyüzünü
oysa toprak her gün yüz yüze değil miydi gökyüzünün mavisiyle?
gidiyorsunuz bayım!
size dur deme yeltenmeyecek bu defa kalemim
gidiyorsanız bayım susuyorum
adımın anlamını geri verin bayım
ve geri dönmeyen budan sonra
kötü bitti evet
beklide bu kahramansız masala bu bitiş yakışacaktı
hurdalığa atılacak yitik bir aşk daha eklendi
biliyor musun bayım?
gittiğiniz o günden beri artık sizi sevemiyorum
neyi götürdüyseniz benden
sevmeyi unuttum.
sevilmeyeceğiniz hiç aklınıza geldi mi?
yırtıyorum bayım
size yazılan her şiiri her sözü yakıyorum kendi külümde
bitti bayım bu gidiş devirdi yüzümü
oysa aşk’lar da gidiş olunca yıllanırdı kalpler
öyle öğretmişlerdi aşksızlar…
gittiniz bayım!
bir elveda çakırım gerisin geriye,
unutulur gider bu masal da
bayım artık gelmeyin…
gelmeyin…!
--- spoiler ---
kahraman tazeoğlu yorumuyla, ve şiirle bütünleşmiş kliple;
http://www.youtube.com/watch?v=htiunpm2_z4
öylesine bi'not: şiirler azaldı, günümüz perişan, yanıyor içimizdeki orman
edit: link yenilenmiştir. -
çocukken izlediğim çizgi filmlerin etkisinde kalıp bunu türkçe'de kullanılan bir kelime sanmıştım da parasını düşüren bir emmiye söylemiştim. tüm mahalle beni dışladı. anneler çocuklarını bana yaklaştırmadı filan. zor zamanlardı. neyse ki adam bir şey yapmadı.
-
kadınlar için kullanılacak versiyonunu nedense aklıma getiremediğim kelime. "yoksaaaaa sırf biz erkeklere göre mi vuhuuuuu" dedirtebilir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap