• semper in dubiis benigniora prensibinin mavi kan olmayan şeherli akrabası.
    herhangi bir konuda, durumda karar verileceği zaman, tüm veriler bilinmediğinde, muğlak ve muallak kalındığında, karar ibresinin artıdan yana gitmesi gerektiği fikridir bu.
    yani diyelim ki arkadaşınız geciktiyse, onu beklerken otobüsün tekeri patlamıştı diye düşünmk, şüpheli kısmın olumlu etkisini hesaba katmak, oyunu avantaja göre yönlendirmek lazımdır.
    to give someone the benefit of doubt olarak da nice kullananlar var, biliyoruz daa.
  • her zaman şüpheden sanık yararlanacaktır. sanık olmasa da, kuşku duyulan lehine yorum yapılması eşyanın tabiatı gereğidir. miladyler bu ifadeyi kullanırken, gaiusçular in dubio pro reo diye nostaljik bir şarkı söylerken yakalanmışlar...
  • "kesin kanıt eksikliği sebebiyle leyhte verilen yargı" anlamına gelen ingilizce deyim. (bkz: in dubio pro reo)
  • uygun bir olgunlukdur zaman vermek karsindakine saldiriya gecmemek. hatta uyumlu bir guvendir. kendine guvendir. dalgalanip durulmamakdir. egitimi, kulturu, insani, psikolojiyi, kendini ve yetiskinligi bilmek ve yasamaktir. ona buna hirlamamaktir. soyleneni dinlemek ve dusunmekdir. karsindaki insanin sacmaligi karsisinda ona saldiriya gecmek yerine, o kisi'e sacmaligini anlama zamani vermektir. kafanin icinde barut tozu ile yasamak degildir. kiskanclikdan kafayi bulmusluk hali hic degildir. guvensizlikden kudurmuslukda degildir. sacmaliklar karsinda gulumsiye bilmekdir. uslu olmakdir.
  • ingilizce bire bir kelime olarak tercume etmek istesek "suphenin faydasi" gibi gereksiz bisey çıkar. belki 'belirsizligin avantajı' desek biraz daha yaklaşır anlamına. gecmis olmus bitmis, ama ne oldugu muallak bi konuda, pozitif yaklasmak, olumlu olan seyi olmus gibi kabul etmektir. yani 'gunahını almamak' da yakın bir tercüme olur sanırım, ama bunu karsınızdakine de soyleyebilirsiniz.

    nasil kullanilir'a gelince... verilir efendim bu. "giving the benefit of the doubt". ornek: i give you the benefit of the doubt. yani, emin olamiyacagim bi konu var, burada olumlu dusunmek istiyorum. hani sana inanmak zorunda degilim, istesem inanmayabilirim, ama elimde ispat yokken ben sana inanmayi tercih ediyorum gibi.

    diyelim ki isyerinde biri bi eseklik yapti. patron cagirdi yanina adami. adam epey bir gerekce saydi siraladi. fakat bu gerekcelerin dogru olup olmadigi tam kontrol edilemiyor. elle tutulur, ispatı olan bir delil yok yani. patron da bu aciklamalardan tam olarak tatmin olmadi, ama hani ote yandan onu suclayacak yeterince delili de bulamadi. "bu seferlik sana the benefit of the doubt'u veriyorum ama gozum ustunde" diyebilir.
  • aynı zamanda 90210 dördüncü sezon altıncı bölümünün adı.
  • (bkz: hüsn-ü zan)
  • şüpheler olsa bile bir şeyi/birini dürüst ya da güvenilmeye değer kabul etme durumu.
hesabın var mı? giriş yap