• "
    hayat kuralı no. 23
    ömre dair
    havatın ilk yarısı, ikincisinin yanında pek cok
    avantaja sahip olsa da, talihsiz kılan şey,hayatta muhakkak karşılaşılacağı varsayımından hareketle mutluluk arayışına çıkmaktır. durmaksızın kırılan umudun ve memnuniyetsizliğin kaynağı budur. hevesle seçtiğimiz figurler arasında hayalini kurduğumuz, belirsiz bir mutluluğun aldatıcı imgeleri gözlerimizin önünden geçer ve biz bunların aslını boş yere ararız.
    hayatın ikinci yarısında, sürekli tatmin bulmayan mutluluk arzusunun yerini talihsizlik endişesi alır. buna bir çıkış yolu bulmak objektif olarak yine de mümkündür: nihayet artık bu varsayımdan kurtulmuşuzdur, sadece huzur ararız ve olabilecek en acisiz hayatı isteriz ki bu, ilkinden önemli ölçüde daha memnuniyet verici bir durum olabilir zira ikinci yarının sıkıntılarına ağır basan ulaşılabilir bir şeyi arzu etmektedir.
    "
  • arthur schopenhauer'ın türkçeye mutlu olma sanatı diye çevrilen kitabının almanca, yani orijinal ismi. kitap, mutlu olma sanatı ya da eudaemonoloji diye başlıyor, eudaimonia mutluluk anlamında kullanılıyor. 5. harfleri bazen e, bazen i oluyor. hayatın bize izin verdiği mutluluğa erişmemizde yardımcı olabilecek 45 hayat kuralını sıralayıp açıklıyor. bendeki türkçe, can yayınları baskısı, 53 sayfa ve şebnem sunar tarafından çevrilmiş. almanca bilgim bu konuda yargıda bulunmam için yeterli olmasa da çeviriyi başarılı buldum. bol açıklamalı ve bakınızlı, ciddi emek verilmiş gibi görünüyor.

    mutlu olmakla ilgili çok şey bilmenin mutlu olup olmamayı çok da etkilemediğini düşünsem de başka insanların mutlulukla ilgili fikirlerini merak ediyorum. arthur schopenhauer bana göre biraz karamsar olsa da katıldığım kısımlar oldu tabii. mesela bu: "mutlu bir varoluşun tanımı şöyle olacaktır: salt nesnel açıdan bakıldığında ya da (burada öznel bir yargı önem taşıdığından) soğukkanlı ve olgun düşünüşle, olmamasına kesinlikle tercih edilecek bir varoluş." ve bu: " ... çoğu zaman sadece kader ve sahip olduklarımız hesaba katılsa da mutluluğumuz aslında kim olduğumuza, bizim bireyselliğimize bağlıdır. kader düzelebilir ve yetingenlik ondan çok şey talep etmez; fakat ahmak her zaman ahmaktır ve ruhsuz bir hödük sonsuza dek ruhsuz bir hödük olarak kalır, isterse cennette çevresini huriler sarsın. "en büyük mutluluk kişiliktir."" (bu son cümle goethe'den alıntı.) son olarak da seneca'dan bir alıntı, hayat kuralı no 10: "her şeye boyun eğdirmek istiyorsan akla boyun eğ." görüldüğü üzere, bol alıntılı alıntılık bir kitap.

    (bkz: eudaimonia)
  • can yayınları tarafından yayımlanan türkçe ismi (bkz: mutlu olma sanatı) olan kitaptır.
  • arthur schopenhauer'ın mutlu olma sanatı ismiyle yayımlanan kitabı.

    schopenhauer gibi felsefik debelenmelerden radikal kötümserliği bir şekilde çıkarmaya başaran bir adamın mutluluk sanatı hakkında yazdıkları elbette tozpembe olmayacaktı; olmamış da. kitabın içinde şahane detaylar, insanı öğrendiği için iyi hissettiren anekdotlar var. bilhassa antik yunan ve roma göndermelerine bayıldım.

    tüm göndermeler ve anekdotların yanı sıra, "mutlu olma sanatı" yani "eudaemonoloji" diye başlayan bu kitap, mutluluğu az istemeye, yetinmeye ve beklentiye girmemeye bağlıyor. bazı yerlerde "bunların hepsinden haberdarım" derken, kimi yerlerde "birinin bunları söylemesi lazımdı" şeklinde yükseldim durdum. kısa ama çok dolu kitaplardan.
  • edilmiş karakter kısmında, o sonsuzluk farkındalığını gerçekten hissettirdi bana. sanırım buna benzer bir şeydi; insan salt kendi çabalarına yönelse bile - yani bir şeyi tutup ben buna sahip olacağım dese bile - hayattaki diğer sayısız şeyden feragat etme durumunda kalması, büsbütün bastırması gereken o zıt etkiyi her zaman hisseder. dünya üzerindeki yolumuzun bir yüzey değil de ip üzerinde ilerlediğini ve o ip üzerinde ilerlerken yanımızdan geçen her şeye el atarsak, ip üzerinde bir çizgi gibi ilerlediğimiz yol yüzeye dönüşeceğini ve bunun da tam tersine bir çaba gerektirdiğini. sonucunda da zikzaklar çizip oradan oraya amaçsızca koşturup ve hiçbir şeye ulaşamayız diyor.
    ben bu etkiyi hayatımın şu aşamasında en derin bir şekilde yaşıyorum ve hiçbir şeye karar verememem bu etkinin öyle güçlü bir hal almasına sebep oluyor ki.
  • hayat kuralı no:16 da şöyle diyor schopenhauer "bulunabilecek en şanslı ikramiyeye konacak kişi hayatını çok büyük fiziksel ve ruhsal acılar olmadan geçiren kişidir,yoksa en büyük sevinç ve zevklerin nasip olduğu kişi değildir."
  • yine aynı şekilde güçlü ve zayıf yanlarımızın türünü ve ölçüsünü de tanırız ve böylelikle kendimizi pek çok acıdan kurtarırız. zira gerçekte insanın kendi güçlerini kullanmasından ve hissetmesinden başka hiçbir zevk yoktur ve en büyük acı, insanın güce ihtiyaç duyduğunda yokluğunu hissetmesidir.
  • --- spoiler ---

    hayat kuralı no. 2
    “kıskançlıktan kaçınmak: “ başkasının mutlu olması seni rahatsız ediyorsa asla mutlu olamazsın.”

    hiçbir şey kıskançlık kadar uzlaşmasız ve acımasız değildir. yine de kıskançlık uyandırmak için durmaksızın çaba harcarız!
    --- spoiler ---

    kıskançlığa dair en iyi tespitin yapan kitap.
  • arthur schopenhauer tarafından yazılan, can yayınlarından mutlu olma sanatı ismiyle şebnem sunar'ın çevirisiyle basılan 45 hayat kuralından oluşan kitap.

    bertrand russellin türkçeye aynı isim ile çevrilmiş kitabı ile karıştırılması muhtemel, schopenhauer çok daha eskidir.

    isim itibari ile kişisel gelişim kitaplarına benzemesi hayıflanılabilecek bir durum, çünkü kişisel gelişim alanının sıklıkla görülen toz pembe zırvalıklarından ziyade, schopenhauer mutluluk kavramına oldukça gerçekçi yaklaşmış.

    zaten 53 sayfadan oluşan kısacık bir kitap, çabucak okunabilir ve aslında mutluluk diye bir şeyin olmadığını ve 45 hayat kuralının tamamının amacının yaşamın mecburi getirisi olan mutsuzluğu minimuma indirmek olduğu anlaşılabilir.

    açıkçası kuralların sayısı biraz fazla, yer yer kendini tekrar ettiği bariz. ana fikri vermek gerekirse;

    bütün kurallar aristotelesin “aklı başında olan kişi, hoş olanın değil acı vermeyenin peşindedir.” felsefesi üzerine kurulu. hatta özellikle üstünde durması yetmemiş, kurallarından hayat kuralı no.9'u direkt bu sözden oluşturmuş.

    bunu hayat kuralı no.1'de şu şekilde açıklıyor:

    “ tüm hayat mevcudiyetin genişçe bir parçası ve bu bakımdan da hepten geçiciyken insanın salt güvenli bir mevcudiyetin tadına varması için her daim gerekeni yapmaya çalışması nasıl aptalca olabilir ki?”

    her şeyden önce sağlığa dikkat etmek,
    kıskançlıktan kaçınmak,
    aklı takip etmek,
    olmuş bitmiş olan için hayıflanmamak,
    başkasıyla az; kendiyle çokça vakit geçirmek,
    ani ve büyük coşkulara, kederlere, öfkeye ve nefrete ve hayal gücüne prim vermemek,
    ve mütemadi şükür, kendini her zaman kendinden öndekiler ile değil, geridekiler ile kıyaslamak.

    bunlar aslında hepimizin insanlığın başından beri bildiği, söylemesi kolay; ancak uygulaması insan yapısı itibariyle oldukça zor olan kurallar.

    schopenhauer kalemi sağlam ve ifade etme gücü yüksek olan bir filozof olduğu için bu bilinen kuralları bile anlatışı itibari ile okunası kılmış. kendisi bir düşünce adamı olduğu için bazen düşüncelerini anlatırken çorba haline getirdiği de yok değil. aman felsefenin kendisi çorba değil
    zaten?

    şimdi esas sevdiğim kuraldan bir alıntı bırakacağım buraya:

    hayat kuralı no. 3: edinilmiş karakter

    “…… dünya üzerindeki fiziki yolumuzun yüzey değil de her zaman sadece düz bir çizgi olmasından ötürü, bir şeyi tutup ona sahip olmak istediğimizde hayattaki sayısız başka şeyden feragat ederek bunların sağından solundan geçip gitmek zorunda kalırız. karar veremez de yanlarından geçip giderken bizi cezbeden her şeye panayıra gelen çocuklar gibi el atarsak, o zaman bu tersine bir çaba, yani yol çizgimizi yüzeye dönüştürme çabası olur. bundan sonra zikzaklar çizeriz, oradan oraya amaçsızca koşturup dururuz ve hiçbir şeye ulaşamayız. ya da başka bir teşbih kullanmak gerekirse: hobbes'un hukuk öğretisine göre, doğal durumda herkesin her şeye hakkı vardır fakat salt bir şeyde hakkı yoktur; yine de bu sonuncu durumda insan geri kalan her şey üzerindeki hakkından vazgeçerek, buna karşılık diğerleri de onun seçtiğiyle ilgili aynı şeyi yaparak belirli şeyleri elde edebilir; farklı bütün taleplerden vazgeçip diğer her şeyden feragat ederek belirli bir çabanın; zevk, onur, zenginlik, bilim, sanat ya da erdem peşinden ciddiyetle ve mutlulukla gidebilmemizin mümkün olduğu hayatta da bu böyledir. bu nedenle salt isteme ve yapabilme kendi içinde henüz yeterli değildir, aynı zamanda insan ne istediğini bilmelidir ve ne yapabildiğini bilmelidir. ancak bu şekilde karakter gösterebilir ve ancak o zaman doğru bir şey yapabilir………… bazısı çeşitli başarısız denemelerde bulunacak, kendi karakteriyle bilhassa mücadele edecek ama sonunda yine ona boyun eğecektir.”

    velhasıl kelam, okuyoruz ve farkediyoruz ki1800'lerde de 2000'lerde; insanın var olduğu her anda öncelik her zaman bir başkasından ziyade insanın kendi içine olmalıdır; çünkü son söz üzerine “en büyük mutluluk, kişiliktir.”

    evet bu bahsedilen son söz schopenhauer'u kendisine akıl hocası yapan bıyıklı nietzsche için de geçerli, fred çakmaktaş için de. alakasını siz kurun çünkü ben burada bitireceğim
hesabın var mı? giriş yap